Douglas Adams kitaplarından Hoşçakal Balık İçin Teşekkürler kitap alıntıları sizlerle…
Hoşçakal Balık İçin Teşekkürler Kitap Alıntıları
&“&”
-Yani demek istediği o bir kertenkeleler dünyasından mı geliyor?
-Hayır. Bu o kadar da basit bir şey değil. Hiçbir şey bu kadar açık değildir. Onun geldiği dünyada, halk halktır. Liderlerse kertenkele. Halk kertenkelelerden nefret eder ve kertenkeleler de halkı yönetirler."
-Garip. Bunun bir demokrasi olduğunu söylememiş miydin?
-Öyle dedim. Bir demokrasi.
-O halde halk neden kertenkelelerden kurtulmuyor?
-Dürüst olmak gerekirse, bu akıllarına gelmiyor. Hepsinin oy hakkı var ve bu yüzden oy verdikleri hükümetin aşağı yukarı istedikleri hükümet olması gerektiğini düşünüyorlar.
– Yani, halkın kertenkeleler için mi oy verdiğini söylemek istiyorsun?
-Şey, evet. Elbette.
-Ama, niçin?
-Çünkü eğer bir kertenkeleye oy vermezlerse, yanlış bir kertenkele başa geçebilir. Hiç ginin var mı?
-Hayır. Bu o kadar da basit bir şey değil. Hiçbir şey bu kadar açık değildir. Onun geldiği dünyada, halk halktır. Liderlerse kertenkele. Halk kertenkelelerden nefret eder ve kertenkeleler de halkı yönetirler."
-Garip. Bunun bir demokrasi olduğunu söylememiş miydin?
-Öyle dedim. Bir demokrasi.
-O halde halk neden kertenkelelerden kurtulmuyor?
-Dürüst olmak gerekirse, bu akıllarına gelmiyor. Hepsinin oy hakkı var ve bu yüzden oy verdikleri hükümetin aşağı yukarı istedikleri hükümet olması gerektiğini düşünüyorlar.
– Yani, halkın kertenkeleler için mi oy verdiğini söylemek istiyorsun?
-Şey, evet. Elbette.
-Ama, niçin?
-Çünkü eğer bir kertenkeleye oy vermezlerse, yanlış bir kertenkele başa geçebilir. Hiç ginin var mı?
Sonra, adamın birinin, değişiklik olsun diye bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık 2000 yıl sonra, bir perşembe günü, Rickmansworth’de küçük bir kafede tek başına oturan bir kız, bunca zamandır ters giden şeyin ne olduğunu birdenbire fark edip en sonunda dünyanın nasıl iyileştirilebileceğini ve mutluluğun hüküm sürdüğü dönüştürülebileceğini anlamıştı. Bu sefer doğru olanı bulmuştu. Bu işe yarayacak ve hiç kimsenin bir yerlere çivilenmesi gerekmeyecekti.
Ama ne yazık ki, bir telefon bulup birilerine bundan söz edemeden Yerküre yeni bir hiperuzay kestirme yolunun yapılması için beklenmedik bir şekilde yok edildi ve böylece bu fikir yitip gitti. Görünüşe göre sonsuza dek.
Bu, o kızın öyküsüdür.
Ama ne yazık ki, bir telefon bulup birilerine bundan söz edemeden Yerküre yeni bir hiperuzay kestirme yolunun yapılması için beklenmedik bir şekilde yok edildi ve böylece bu fikir yitip gitti. Görünüşe göre sonsuza dek.
Bu, o kızın öyküsüdür.
“Evet. Bunlar bana en sonunda her şeyden el ayak çektirten sözcükler. Bu oldukça ani oldu. O sözcükleri gördüğümde ne yapmam gerektiğini biliyordum.”
Levhada şunlar yazılıydı:
Çubuğu ortasına yakın bir yerinden tutun. Sivri ucu ağzınızda ıslatın. İki diş arasındaki boşluğa sokun ve diş etine kadar ittirin. Nazik bir şekilde ileri geri oynatın.
“ Bana sanki,” dedi Akıllı Wonko, “ bir kürdan kutusuna ayrıntılı bir kullanma kılavuzu koyabilecek ölçüde aklını kaybetmiş herhangi bir uygarlığın içinde daha fazla yaşayıp da akıl sağlığımın yerinde kalması mümkün değilmiş gibi geldi.”
Levhada şunlar yazılıydı:
Çubuğu ortasına yakın bir yerinden tutun. Sivri ucu ağzınızda ıslatın. İki diş arasındaki boşluğa sokun ve diş etine kadar ittirin. Nazik bir şekilde ileri geri oynatın.
“ Bana sanki,” dedi Akıllı Wonko, “ bir kürdan kutusuna ayrıntılı bir kullanma kılavuzu koyabilecek ölçüde aklını kaybetmiş herhangi bir uygarlığın içinde daha fazla yaşayıp da akıl sağlığımın yerinde kalması mümkün değilmiş gibi geldi.”
İngiltere’deki yaygın bir kanıya göre sandviçleri ilginç, çekici ya da herhangi bir şekilde hoş kılacak bir şey yapmak, yalnızca yabancılara mahsus günahkâr bir işti.
Bu kavanoz size İnsanları Koruyalım Kampanyası tarafından iletildi. Size veda ediyoruz.
Ve marvin yere yığıldı, gözlerindeki ışık söndü.
Bütün yaşam türlerinin arasında en hayırsever olanı aklını yapmakta olduğu işe veremeyen bir insandır."
koyunlar bir gün önce şaşırdıkları şeylere bugün de şaşırırlar.
Çünkü günahlar insanların bilmek isteyeceği şeylerden değildir.
İnsanların aptalın biri olduğunuzu düşünmelerine aldırırsanız bilim adamı olamazsınız.
iki bira açtı, biri kendine diğeri de yine kendine
Bir ülkeyi işgal etmek yerine o ülkede yaşayan herkese işgal altında olduklarını düşündürmenin ucuz ve daha etkili bir yöntem olduğunu öne süren uçuk bir kuram falan."
Mükemmeldi.
Muhteşemdi.
Ama yalnızca bir balık kavanozuydu.
Muhteşemdi.
Ama yalnızca bir balık kavanozuydu.
Masayı yumrukladı. Yağmur asla durmuyor, hiç durmadan yağıyor."
Arthur başını sallayıp "hiç durmadan yağdığını söylemek aptalca…" dedi. Adamın kaşları hayretle yükseldi.
"Aptalca mı? Neden aptalcaymış? Hiç durmadan yağıyorsa, hiç durmadan yağıyor demenin nesi aptalca?"
"Dün yağmadı."
Arthur başını sallayıp "hiç durmadan yağdığını söylemek aptalca…" dedi. Adamın kaşları hayretle yükseldi.
"Aptalca mı? Neden aptalcaymış? Hiç durmadan yağıyorsa, hiç durmadan yağıyor demenin nesi aptalca?"
"Dün yağmadı."
İnsanların aptalın biri olduğunuzu düşünmelerine aldırırsanız bilim adamı olamazsınız.
şişman kitaplarla hiçbir yere varamazsınız.
Barışa son damlasına kadar hayrandılar, ama bir şeylerin damlalarına duyulan böylesi abartılı hayranlıklar, bazen sorunu yaratan şeyin ta kendisi olur.
Bu adam değer verdiği her şeyi kaybetmişti, ve şimdi oturmuş dünyanın sonunun gelmesini bekliyordu.
Bu sonun çoktan gelip geçtiğinin farkında bile olmadan…
Bu sonun çoktan gelip geçtiğinin farkında bile olmadan…
Son sayıma göre, hoşlanmadığı kişiler tanımı herkesi kapsıyordu.
Bu balık niçin bu kadar güzel olmuş?" diye haykırdı öfkeyle.
"Lütfen arkadışımı bağışlayın," dedi Fenchurch, şaşkın garson kıza. "Sanırım en sonunda günü iyi gitmeye başladı."
"Lütfen arkadışımı bağışlayın," dedi Fenchurch, şaşkın garson kıza. "Sanırım en sonunda günü iyi gitmeye başladı."
İnsanlar &‘sanrı’ deyince bunun açıklamak istedikleri her şeyi açıklayacağını ve sonunda anlamadıkları ne varsa her şeyin böylece ortadan kalkacağını düşünüyorlar. Sanrı yalnızca bir kelime ve hiçbir şey açıklamıyor.
Yalnızca otuz saniye konuşmuş ve daha şimdiden her şeyi berbat etmişti.
“itiraf etmem gerekiyor ki” dedi,
“ben aslında ne aradığımı bilmiyorum.”
“Bulduğun zaman anlayacaksın” dedi kız. “Gerçekten anlayacaksın.”
“ben aslında ne aradığımı bilmiyorum.”
“Bulduğun zaman anlayacaksın” dedi kız. “Gerçekten anlayacaksın.”
Lanet olası nisan yağmurları hakkında herkes aynı şeyleri söylüyor.
Öyle lanet olası güzel, öyle lanet olası taze, öyle lanet olası cazip bir hava."
"Benim bilmek istediğim şeyse şu, madem güzel bir hava olacak, niçin, lanet bir yağmur yağmadan güzel olamıyor?"
Öyle lanet olası güzel, öyle lanet olası taze, öyle lanet olası cazip bir hava."
"Benim bilmek istediğim şeyse şu, madem güzel bir hava olacak, niçin, lanet bir yağmur yağmadan güzel olamıyor?"
Lütfen veresiye talebinde bulunmayın, çünkü ağzınızın ortasına yiyeceğiniz bir yumruk sizi gücendirebilir
Her şeye olumlu yaklaşmak gibi bir kolaycılığa kaçmadan iyi şeyler düşünmeye çalışmak hiç de kolay bir şey değildi…
Barışın son damlasına kadar hayrandılar, ama bir şeylerin damlalarına duyulan böylesi abartılı hayranlıklar, bazen sorun yaratan şeyin ta kendisi olur…
İnsanlar ‘sanrı’ deyince bunun açıklamak istedikleri her şeyi açıklayacağını ve sonunda anlamadıkları ne varsa her şeyin böylece ortadan kalkacağını düşünüyorlar. Sanrı yalnızca bir kelime ve hiçbir şeyi açıklamıyor.
Her şey yolunda dedi, Arthur. Yolunda olabilmesi mümkün olabilecek her şey diye sürdürdü…
Öyle lanet olası güzel, öyle lanet olası taze, öyle lanet olası cazip bir hava.
Bir ülkeyi işgal etmek yerine o ülkede yaşayan herkese işgal altında olduklarını düşündürmenin daha ucuz ve daha etkili bir yöntem olduğunu öne süren bir kuram…
Verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz.
Onun geldiği dünyada, halk halktır. Liderlerse kertenkele. Halk kertenkelelerden nefret eder ve kertenkeleler de halkı yönetirler."
"Garip, bunun bir demokrasi olduğunu söylememiş miydin?"
"Öyle dedim. Bir demokrasi."
"O halde halk neden kertenkelelerden kurtulmuyor?"
"Dürüst olmak gerekirse, bu akıllarına gelmiyor. Hepsinin oy hakkı var ve bu yüzden oy verdikleri hükümetin aşağı yukarı istedikleri hükümet olması gerektiğini düşünüyorlar."
Yani halkın kertenkeleler için mi oy verdiğini söylemek istiyorsun?"
"Şey, evet, elbette."
"Ama niçin?"
"Çünkü eğer bir kertenkeleye oy vermezlerse, yanlış bir kertenkele başa gelebilir."
"Garip, bunun bir demokrasi olduğunu söylememiş miydin?"
"Öyle dedim. Bir demokrasi."
"O halde halk neden kertenkelelerden kurtulmuyor?"
"Dürüst olmak gerekirse, bu akıllarına gelmiyor. Hepsinin oy hakkı var ve bu yüzden oy verdikleri hükümetin aşağı yukarı istedikleri hükümet olması gerektiğini düşünüyorlar."
Yani halkın kertenkeleler için mi oy verdiğini söylemek istiyorsun?"
"Şey, evet, elbette."
"Ama niçin?"
"Çünkü eğer bir kertenkeleye oy vermezlerse, yanlış bir kertenkele başa gelebilir."
Bunu nasıl yaptığımı sor."
"Nasıl … yaptın bunu?"
"Hiçbir fikrim yok. En ufak bir fikrim bile yok."
"Nasıl … yaptın bunu?"
"Hiçbir fikrim yok. En ufak bir fikrim bile yok."
Hayat benim için tam anlamıyla yabancı. Anlatsana tam anlamıyla neye benziyor?"
"Hayat," dedi "bir greyfurt gibidir."
"Hayat," dedi "bir greyfurt gibidir."
Barışa son damlasına kadar hayrandılar, ama bir şeylerin damlalarına duyulan böylesi abartılı hayranlıklar, bazen sorun yaratan şeyin ta kendisi olur: Örneğin kişinin sevdiğini incitmesi çok sık rastlanan bir şeydir…
Artık her şeyi anlatabileceğin birine sahipsin.
Sanırım senin başına da korkunç bir şey geldi. Ve işte bu yüzden birbirimizi fark ettik.
İşte dünya, sebebin ne olursa olsun, dünya, işte burada duruyor ve ben de onun üzerindeyim.
Korkarım ben," dedi uzaklara bakarak, "ansızın ortaya çıkan şaşırtıcı keşifler için yaratılmışım.
Endişelerini bir tarafa bırak, dünya güzel ve mükemmel bir yer.
Çünkü günahlar insanların bilmek isteyeceği şeylerden değildir.
Bir kez neyin doğru olmasını istediğinizi bildiğinizde içgüdü bunun o olduğunu öğrenmenizi sağlayan çok faydalı bir araçtı.
Bu yaz denemeliyim diye düşündü, yapraklara sahip olmanın nasıl bir his olduğunu anlamalıyım.
Bir ağaç olmanın heyecanını da duyabiliyordu ki bu hiç beklemediği bir şeydi. Toprağın içinde ayak parmaklarını kıvırabilmenin çok hoş bir duygu olduğunu biliyordu, ama bu kadar hoş olabileceğini daha önce hiç fark etmemişti.
Bunlar, buradan görünen bu manzaraya daha önce bakan gözlerle aynı gözler değildi ve gözlerin algıladıklarını yorumlayan beyin de aynı beyin değildi. İşe bir cerrahi operasyon falan karışmamıştı, buna sebep olan yalnızca yaşadıklarının bitip tükenmeyen zorlamasıydı.
Yalnızca gözleri hala Evrenin kendisine yapmaya çalıştı her neyse onu lütfen durdurmasını istediğini söylüyordu…
Çok garip bir şey olmaktaydı; ve eğer çok garip bir şey oluyorsa, diye düşündü, bunun bana olmasını isterim.
Her şeyden önce, ağaçlardan inmekle büyük bir hata ettiklerini düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bazıları ağaçlara çıkmanın bile yanlış bir hamle olduğunu ve hiç kimsenin okyanuslardan asla ayrılmamış olması gerektiğini söylüyordu.
O ne kadar güvenilir biri?" diye boğuk bir sesle sordu Frenchurch.
"Ne kadar güvenilir mi?" dedi Arthur. Ürkütücü bir kahkaha attı. "Okyanus ne kadar sığdır? Güneş ne kadar soğuktur?"
"Ne kadar güvenilir mi?" dedi Arthur. Ürkütücü bir kahkaha attı. "Okyanus ne kadar sığdır? Güneş ne kadar soğuktur?"
Sesler şimdi çok sesli bir müzik oluşturuyor, gürültülü açıklamalar ,kaçınılmaz bir felakete dair ,yok edilecek bir dünyaya dair, bir çaresizlik dalgası ,bir ümitsizlik spazmı, ölümcül bir düşüş ve yine kırılan sözcükler…
Üzerinde yaşadığı büyük, sert, yağlı ,kirli, gökkuşaklı Yerkürenin Evrenin hayallere sığmayan sonsuzluğu içinde kaybolmuş mikroskobik bir nokta üzerindeki başka bir mikroskobik nokta olduğunu artık unutabileceğini düşünmekle yanılıyordu.
insanlar aptal olabilir, ama o kadar da aptal değiller
sesler şimdi çok sesli bir müzik oluşturuyor, gürültülü açıklamalar, kaçınılmazbir felakete dair, yok edilecek bir dünyaya dair, br çaresizlik dalgası, bir ümitsizlik spazmı, ölümcül bir düşüş ve yine kırılan sözcükler.
Şu Darwin’in bahsettiği her şey. Bu kesin. Bu tartışılmaz. Ve, buna bayılıyorum.
Barışa son damlasına kadar hayrandılar, ama bir şeylerin damlalarına duyulan böylesi abartılı hayranlıklar, bazen sorunu yaratan şeyin ta kendisi olur.
Hayat," dedi, "bir greyfurt gibidir."
“Oh, merhaba, ben Arthur Dent. Altı aydır arayamadığım için üzgünüm ama aklımı kaçırmıştım da.”
“Oh, yok canım, üzülecek bir şey yok ortada. Ben de öyle bir şey olmuş olabileceğini düşünmüştüm zaten. Buralarda hep oluyor bu. Seni ne zaman aramızda göreceğiz?”
Bunlar, buradan görünen bu manzaraya daha önce bakan gözlerle aynı gözler değildi. Gözlerin algıladıklarını yorumlayan beyin de aynı beyin değildi. İşe bir cerrahi operasyon falan karışmamıştı, yalnızca yaşanan deneyimlerin bitip tükenmeyen burgusuydu buna sebep olan.
Ay, soluk renkli ıslak bir yola düşmüştü. Çamaşır makinesinden yeni çıkan bir blucinin arka cebindeki kağıt yumağı andırıyordu.
Beş yıldır tamamen kör olduğuna inanmışken ansızın, aslında yalnızca çok büyük bir şapka giymekte olduğunu fark eden bir adam gibi, büyük bir şaşkınlık içindeydi.
Bir an için bu ona kendini iyi hissettirdi. Bir iki dakika sonra böyle bir şey yüzünden kendini iyi hissettiği için kendini kötü hissetti. Sonra böyle bir şey için kendini iyi hissetmekten dolayı kendini kötü hissettiği için kendini iyi hissetti ve tatmin olmuş bir şekilde gecenin içine doğru kamyonunu sürmeye devam etti.
Bütün yaşam türlerinin arasında en hayırsever olanı aklını yapmakta olduğu işe veremeyen bir insandır."
Yerküre’nin kıyılarında bir keder çıtırtısı."
Konuştuğundaysa, kendinizi böyle hissetmenize yol açan bu gülümsemeyi sık sık kullandığı için memnun oluruz."
Kendine, kaderine, dünyaya ve havasına öfkeleniyordu."
Uzun ve yavaş Pasifik dalgalarının kumsala vurmasını seyrediyor ve olmayacağını çok iyi bildiği hiçbir şeyi bekliyor, bekliyor, bekliyordu."
Çünkü günahlar insanların bilmek isteyeceği şeylerden değildir."
Seninle konuşmam gereken şeyler var ve söylemem gereken şeyler… sana anlatmam gereken bir hikaye var, ama bu hikaye…"
İnsanların belleği olağanüstü zayıftı, kendisininki de dahil."
Savaşçı ırkların çoğu gibi bu korkutucu istilacılar da evdeki sorunlarla başa çıkamadıkları için ortalığı dağıtıyorlardı.
.. çünkü koyunlar yaşam içindeki yolculukları sırasında çok az şey öğrenen yaratıklardi ve bu yüzden sabah doğan güneşi görünce nasıl şaşırıyorlarsa cayirlardaki o yeşil şeyleri gördüklerinde de öyle sasiririyorlardi.
Bir gün önce şaşırdıklari şeylere bugün de şaşıran yaratıklardi.
Bir gün önce şaşırdıklari şeylere bugün de şaşıran yaratıklardi.
Mükemmeldi.
Muhteşemdi.
Ama yalnızca bir balık kavanozuydu.
Muhteşemdi.
Ama yalnızca bir balık kavanozuydu.