Emre Kongar kitaplarından Hocaefendi’nin Sandukası kitap alıntıları sizlerle…
Hocaefendi’nin Sandukası Kitap Alıntıları
İnsanın neresi acıyorsa canı oradadır.
Sen aslında günahkâr vücudun ile erdemli aklın arasındaki kavganın denge noktasında oluşan bir mahlûk-u eşref değil misin?
“Aslında din adına yapılan savaşların pek çoğu kişisel iktidar ve para hırsı adına işlenen cinayetlerdir. Bunun en güzel örneği de Haçlı seferleridir.”
“Evlât unutma ki tek tanrılı dinlerin hepsi bağışlayıcılığı öngörür ama, iktidarı elinde tutanlar, yani bu dinleri uygulayanlar, kendi görüşlerinden sapanları en sert biçimde eleştirir ve onları ellerine fırsat geçer geçmez de yok ederler. Çünkü yöneticiler açısından sorun Allah sorunu değil, iktidar sorunudur. İktidarı Allah adına ellerinde tuttuklarını öne sürenler, aslında kaba kuvvet aracılığı ile iktidarı ele geçirip, hükümdarlıklarını yine silâh gücü ile sürdürenlerdir. Gerek Avrupa’daki, gerek Asya’daki hanedanlar böyledir. Bu hanedanlar cinayetleri örtbas etmek için de, (‘kendi menfaatim için yapıyorum’ diyemediklerinden) ‘Allah’ın hizmetinde’ olduklarını öne sürerek halkı aldatırlar.”
İnsanın neresi acıyorsa canı oradadır.
Tanrı ve ruh kavramları oyle elde tutulur gözle görülür şeyler değil, insanın gönlünde ve aklında olan şeylerdir. Bunlar üzerindeki tartışma iyilik değil kötülük, birleşme değil ayrılık getirir. Onun için herkesin inancını kendine bırak. Seni rahatsız etmediği, yani seni belli şeyler yapmaya zorlanmadığı sürece başkalarının inançlarıyla uğraşma.
Insanoğlu yüzyıllardan beri sürüler ile sürülere uymayı reddedenler arasındaki savaşlarla ilerlemiştir. Ne zaman sürüler kazanmışsa o zaman ilerleme durmuş, ne zaman yenilikçilerin sesi kısılmışsa o zaman insanlık geriye gitmiştir. Bir düşünsene: Hazreti Peygamber Efendimiz Allah’ın kelamını insanlara aktardığı zaman sürüler onun sesini kısabilseydi ahir zaman peygamberi olarak bizleri nasıl aydınlatabilirdi?
her dinin kendi içindeki mezhepler arasındaki düşmanlık, kin ve nefret, başka dinlere karşı olan düşmanlıktan daha derindi.
Yüreği sanki tabanlarının altındaydı.
Tevekkeli değil, rahmetli anası hep, “insanın neresi acıyorsa canı oradadır” derdi.
Tevekkeli değil, rahmetli anası hep, “insanın neresi acıyorsa canı oradadır” derdi.
İnsanoğlu yüzyıllardan beri sürüler ile sürülere uymayı reddedenler arasındaki savaşla ilerlemiştir.Ne zaman sürüler kazanmışsa, o zaman ilerleme durmuş, ne zaman yenilikçilerin sesi kısılmışsa, o zaman insanlık geriye gitmiştir.
Aslında onu hoca, haham ve papa ile karşılaştırmak haksızlık etmek demekti. Çünkü Hocaefendi, bütün dinleri onlardan daha iyi bilir, işine geldiği zaman, kafir avcılığını hepsinden daha iyi yapardı. Kİmleri kafir ilan edip kelle isteyeceğine ise o sırada iktidarda kimlerin olduğuna, kendi çıkarlarına hangi grubun en iyi hangi grubun hizmet edeceğine bakarak karar verirdi. Önce iktidardaki gruba karşı düşmanlar üretir, sonra bunları kafir ilan eder, en sonunda da kellerini isteyerek, egemen grubun ne denli sadık bir hizmetkârı olduğunu kanıtlardı.
Kitap yakmak da aynen insan yakmak gibi engizitör kafirlerin işi değil miydi?
Kitap yakmak da aynen insan yakmak gibi engizitör kafirlerinin işi değil miydi?
Filip Hoca büyük bir sabırla: “Evladım” derdi her seferinde, “herkesin dini, imanı kendine. Sakın ha ki insanların dinine imanına karışmayasın. Bak Osmanlı koskoca Balkanları bu müsamahası sayesinde elinde tutabiliyor. Sultan Mehmed Han sınırları daha genişletirse bu Hıristiyanlara gösterdiği müsahamaya borçlu olacak. Hem, Tanrı ve ruh kavramları öyle elde tutulur gözle görülür şeyler değil, insanın gönlünde ve aklında olan şeylerdir. Bunlar üzerindeki tartışma iyilik değil kötülük, birleşme değil ayrılık getirir. Onun için, herkesin inancını kendine bırak. Seni rahatsız etmediği yani seni belli şeyler yapmaya zorlamadığı sürece başkalarının inançlarıyla uğraşma.
Evlât unutma ki tek tanrılı dinlerin hepsi bağışlayıcılığı öngörür ama, iktidarı elinde tutanlar, yani bu dinleri uygulayanlar, kendi görüşlerinden sapanları en sert biçimde eleştirir ve onları ellerine fırsat geçer geçmez de yok ederler. Çünkü yöneticiler açısından sorun Allah sorunu değil, iktidar sorunudur. İktidarı Allah adına ellerinde tuttuklarını öne sürenler, aslında kaba kuvvet aracılığı ile iktidarı ele geçirip, hükümdarlıklarını yine silâh gücü ile sürdürenlerdir.
Tanrı ve ruh kavramları öyle elde tutulur gözle görülür şeyler değil, insanın gönlünde ve aklında olan şeylerdir. Bunlar üzerindeki tartışma iyilik değil kötülük, birleşme değil, ayrılık getirir. Onun için, herkesin inancını kendine bırak. Seni rahatsız etmediği, yani seni belli şeyler yapmaya zorlamadığı sürece başkalarının inançlarıyla uğraşma.
Kitap yaktıran bir adama karşı hiçbir iyi duygu besleyemiyordu.
Kitap yakmak da aynen insan yakmak gibi engizitör kâfirlerinin işi değil miydi?
Kitap yakmak da aynen insan yakmak gibi engizitör kâfirlerinin işi değil miydi?
Ülkeyi tek başına yöneten bütün insanlar gibi Padişahımız da bir kez yanılınca devlet gemisinde önemli bir gedik açılıyor ama, kimsenin gücü o deliği onarmaya yetmiyor.
insanoğlu yüzyıllardan beri sürüler ile sürülere uymayı reddedenler arasındaki savaşlarla ilerlemiştir.
Ne zaman sürüler kazanmışsa, o zaman ilerleme durmuş, ne zaman yenilikçilerin sesi kısılmışsa, o zaman insanlık geriye gitmiştir
Ne zaman sürüler kazanmışsa, o zaman ilerleme durmuş, ne zaman yenilikçilerin sesi kısılmışsa, o zaman insanlık geriye gitmiştir
İktidara oynayıp da kaybettin mi kelle gider, işte o kadar
Tarihe bir dönemin, bir geleneğin başlatıcısı olarak geçmek ne denli büyük bir olumlu başarı ve onursa, bir geleneğin son uygulamasına konu olmak da, aynı derecede olumsuz bir başarı ve onurdu.
Filip Hoca büyük bir sabırla: “Evladım” derdi her seferinde, “herkesin dini, imanı kendine. Sakın ha ki insanların dinine imanına karışmayasın. Bak Osmanlı koskoca Balkanları bu müsamahası sayesinde elinde tutabiliyor. Sultan Mehmed Han sınırları daha genişletirse bu Hıristiyanlara gösterdiği müsahamaya borçlu olacak. Hem, Tanrı ve ruh kavramları öyle elde tutulur gözle görülür şeyler değil, insanın gönlünde ve aklında olan şeylerdir. Bunlar üzerindeki tartışma iyilik değil kötülük, birleşme değil ayrılık getirir. Onun için, herkesin inancını kendine bırak. Seni rahatsız etmediği yani seni belli şeyler yapmaya zorlamadığı sürece başkalarının inançlarıyla uğraşma.