Judith Kerr kitaplarından Hitler Oyuncağımı Çaldı kitap alıntıları sizlerle…
Hitler Oyuncağımı Çaldı Kitap Alıntıları
Tuhaf bir histir," dedi babası. "Bütün ömrün boyunca ülken de yaşarsın, derken bir gün, caniler yönetimi ele geçirir ve yabancı bir yerde, hiçbir şeyin olmadan tek başına kalakalırsın…”
Bütün yaşamlarını bir yere bağlı olarak geçiren insanlar gibi olamayız. Ama azar azar her yer bizim yurdumuz olacak. Kanımca insan böyle de mutlu olabilir.
+Bir mülteci olmayı asla dert etmedim. Aslinda sevdim bile… Ama bizi şimdi uzaklaştırırsanız Fena halde korkacağım. -Neyden korkacaksın? +Gerçek bir mülteci gibi hissetmekten
Anna ne zaman kendini boğulacak gibi hissetse, eğer gerçekten imkansız olsaydı durmadan denemeye devam etmezdim, diye düşünüyor, sonra genellikle başarabildiğini fark ediyordu.
Zor çocukluk yılları…
İlginç bir şey dedi. İnsanın herkesten çok üzüntüsü varken, herkesten daha neşeli görünmesi
Babası, annesi ve Max ailecek birlikteydiler. Ayrilmadiklari sürece güç çocukluk yaşamadılar sayılırdı.
Bütün yaşamlarını bir yere bağlı olarak geçiren insanlar gibi olamayız. Ama azar azar her yer bizim yurdumuz olacak. Kanımca insan böyle de mutlu olabilir.
Özgür bir ülkede yaşıyorsunuz, ötesini boşver…
Birlikte olduğumuz sürece nerede olduğumuzun hiç önemi yok bence.
İşin doğrusu hiçbir ulus ötekinden ne daha onurlu, ne de daha onursuzdur.
Kızlar oğlanların varlığını hiç fark etmiyorlarmış gibi davransalar da aslında zamanlarının çoğunu dikkatlice indirdikleri göz kapaklarının altından onları izleyerek geçiriyorlardı.
Pasaportun’a kim el koyabilirdi
Polis, polis ‘in içinde epeyce nazı var…
Peki onu arayıp uyaran kim?
Anneleri ilk defa gülümsedi
Başka bir polis, Daha önce hiç tanımadığı, ama babanızın kitaplarını okuyup, beğenen bir polis..
Polis, polis ‘in içinde epeyce nazı var…
Peki onu arayıp uyaran kim?
Anneleri ilk defa gülümsedi
Başka bir polis, Daha önce hiç tanımadığı, ama babanızın kitaplarını okuyup, beğenen bir polis..
Bundan sonra ne kimse düşüncesini açıklayabilecek ne de ben yazı yazabileceğim.
Eğer bir evin yoksa başka insanlarla birlikte olmak zorunda kalıyorsun.
Yoksul olduğumuzu bilmiyordum.
İnsanoğlunu gördükçe hayvanları daha çok seviyorum.."
Birlikte olduğumuz sürece nerede olduğumuzun hiç önemi yok bence.
Mülteci olmaya henüz alışamadım sanırım," dedi Anna.
"Tuhaf bir histir," dedi babası. " Bütün ömrün boyunca bir ülkede yaşarsın, derken bir gün caniler yönetimi ele geçirir ve yabancı bir yerde hiçbir şeyin olmadan tek başına kalakalırsın."
"Tuhaf bir histir," dedi babası. " Bütün ömrün boyunca bir ülkede yaşarsın, derken bir gün caniler yönetimi ele geçirir ve yabancı bir yerde hiçbir şeyin olmadan tek başına kalakalırsın."
Biliyorsun, Hitler seçimleri kazandı," dedi Max. "Şey, alelacele tüm yönetimi ele geçirdi ve aynen babamızın söylediği gibi kimsenin onun aleyhinde tek bir söz bile söylemeye hakkı yok. Eğer biri aleyhinde konuşursa doğruca hapsi boyluyor."
İçinizden biri sakın elmalı kurabiyemi yemeye kalkmasın !" dedi ve yemek odasından fırlayıp çıktı.
‘İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum!’
İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum.
Birlikte olduğumuz sürece nerede olduğumuzun hiç önemi yok!
İnsanoğlunu gördükçe hayvanları daha çok seviyorum."
Anna ne zaman kendini boğulacak gibi hissetse, eğer gerçekten imkansız olsaydı durmadan denemeye devam etmezdim, diye düşünüyor, sonra genellikle başarabildiğini fark ediyordu."
Birlikte olduğumuz sürece nerede olduğumuzun hiç önemi yok bence."
İlginç bir şey dedi. İnsanın herkesten çok üzüntüsü varken, herkesten daha neşeli görünmesi.
İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum…
Neden bir arada oynayamıyorlardı sanki? Bunun için de aynı partiyi mi tutmak gerekiyordu."
Bütün ömrün boyunca ülkende yaşarsın, derken bir gün, caniler yönetimi ele geçirir ve yabancı bir yerde, hiçbir şeyin olmadan tek başına kala kalırsın…
-Aynısı olmayacak, burası bizim yurdumuz değil. Bizim bir yurdumuz olacağını sanıyor musunuz?
-Sanmıyorum. Bütün yaşamlarını bir yere bağlı olarak geçiren insanlar gibi olamayız. Ama azar azar her yer bizim yurdumuz olacak. Kanımca insan böyle de mutlu olabilir.
-Sanmıyorum. Bütün yaşamlarını bir yere bağlı olarak geçiren insanlar gibi olamayız. Ama azar azar her yer bizim yurdumuz olacak. Kanımca insan böyle de mutlu olabilir.
Benim söyleyeceğim tek söz, sizlerden ayrılmamak. Nerede nasıl olması önemli değil. Parasızlık, bu sabah işçinin yaptıkları bile umurumda değil. Yeter ki dördümüz birlikte olalım.
İlginç bir şey, dedi. İnsanın herkesten çok üzüntüsü varken, herkesten daha neşeli görünmesi. Bravo doğrusu.
Herkesten farklı olmak senin hiç sinirlerini bozmuyor mu?
-O madam değil, mösyö diye kulağına fısıldadı. Hem Bonsoir"un anlamı iyi akşamlar demek aptal.
-Şey, küçük bir ödül canım. Bin mak günümüzde bir işe yaramıyor ki. Bence bin marktan fazla yaparım. Sen aynı kanıda değil misin?
-Evet, aynı kanıdayım.
-Nazi gangsterlerin beceriksizliğini Hitler’e yazıp, şikayet edeceğim..
-Evet, aynı kanıdayım.
-Nazi gangsterlerin beceriksizliğini Hitler’e yazıp, şikayet edeceğim..
– Tüm dünya yüzüne dağılmış Yahudiler vardır. Naziler onlar için korkunç yalanlar uydurdular. Bizim gibi insanların onların yalanlarını çürütmesi gerekiyor. Yahudi, Çingene, Çinli, tümü insandır. Almanlar da insan…
-Nasıl çürüteceğiz?
-Diğer insanlardan daha iyi olarak. Örneğin Naziler der ki, Yahudiler şerefsizdir. O zaman bizim diğer insanlar kadar şerefli olmamız yetmez. Daha şerefli, daha çalışkan, dürüst olmak zorundayız.
Anna hemen, Berlin’deki kitapçıdan aldığı kalemi anımsadı. Gürültüye gitmiş parasını tam ödememişti. Üstelik kitapçıyı uyarmamıştı. Kendini suçlu hissetti. Belki Naziler bunu duymuştu.
-Nasıl çürüteceğiz?
-Diğer insanlardan daha iyi olarak. Örneğin Naziler der ki, Yahudiler şerefsizdir. O zaman bizim diğer insanlar kadar şerefli olmamız yetmez. Daha şerefli, daha çalışkan, dürüst olmak zorundayız.
Anna hemen, Berlin’deki kitapçıdan aldığı kalemi anımsadı. Gürültüye gitmiş parasını tam ödememişti. Üstelik kitapçıyı uyarmamıştı. Kendini suçlu hissetti. Belki Naziler bunu duymuştu.
O tanınmış profesör, geceleri köpek kulübesinde yatardı. Zincir ayağa kalkmasını engelleyecek biçimde kısaydı. İki ay sonra profesör delirmişti. Yine aynı köpek kulübesinde aynı zincire bağlıydı. Üstelik gelene geçene küçük bir fino gibi gerçekten havlıyordu. Ama artık o bunun bilincinde değildi.
Naziler onları bir köpek kulübesine zincirliyorlarmış. Köpek kulübesi, toplama kampının ortasındaymış. Orada bağlı olan profesör, her gelip geçene havlamak zorundaymış. Önündeki çanağa atılan kırıntılara eliyle dokunmak yasak. Ağzıyla, diliyle yiyecekmiş.
Naziler Yangını solcular, Komünistler çıkardılar. Böylesi büyük terörlere, ancak Naziler karşı koyabilir. O halde seçimlerde oylarınızı bize verin." diyorlardı. Oysa yangını çıkaranların Naziler olduğunu duymayan kalmamıştı.
-Pasaportunu kim alabilir ki?
-Polis.
-Peki telefonla onu uyaran kimdi?
-Başka bir polis. Babanızın kitaplarını okuyarak onu seven fakat yüzünü görmediği bir dost.
-Polis.
-Peki telefonla onu uyaran kimdi?
-Başka bir polis. Babanızın kitaplarını okuyarak onu seven fakat yüzünü görmediği bir dost.
-Babanız seçimleri Nazilerin kazanacağı kanısında. Eğer bu gerçekleşirse Almanya’da yaşayamayacağımıza inanıyor.
-Yahudi olduğumuz için mi anne?
-Hayır yavrum. Tek neden o değil, baban diyor ki, Bundan sonra ne kimse düşüncesini açıklayabilecek, ne de ben yazı yazabileceğim" Naziler kendi düşüncelerinin dışında düşünce tanımıyorlar.
-Yahudi olduğumuz için mi anne?
-Hayır yavrum. Tek neden o değil, baban diyor ki, Bundan sonra ne kimse düşüncesini açıklayabilecek, ne de ben yazı yazabileceğim" Naziler kendi düşüncelerinin dışında düşünce tanımıyorlar.
Eğer bir evin yoksa… eğer bir evin yoksa başka insanlarla birlikte olmak zorunda kalıyorsun.
Kaldırımlardan fışkıran sıcağın, insanı ayaklarından yakalayıp sardığı duyuluyordu.
Komik bir şey, dedi. İnsanın herkesten çok üzüntüsü varken, herkesten daha neşeli görünmesi…
Özgür bir ülkede yaşıyorsunuz, ötesini boşver!
İşin doğrusu hiçbir ulus ötekinden ne daha onurlu, ne de daha onursuzdur.
Büyükannemin bıyıkları olsa dedem olurdu.
Bundan sonra ne kimse düşüncesini açıklayabilecek ne de ben yazı yazabileceğim.
İlginç bir şey dedi. İnsanın herkesten çok üzüntüsü varken, herkesten daha neşeli görünmesi
İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum
Neden bir arada oynayamıyorlardı sanki? Bunun için de aynı partiyi mi tutmak gerekiyordu.
“ İnsanları gördükçe hayvanları daha çok seviyorum”
Babası, annesi ve Max ailecek birlikteydiler. Ayrilmadiklari sürece güç çocukluk yaşamadılar sayılırdı.
Bütün yaşamlarını bir yere bağlı olarak geçiren insanlar gibi olamayız. Ama azar azar her yer bizim yurdumuz olacak. Kanımca insan böyle de mutlu olabilir.
İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum
Sanki birden uçmayı öğrenmişti ve yeniden yere çarpacağını zannediyordu her an..
Kızlar oğlanların varlığını hiç fark etmiyorlarmış gibi davransalar da aslında zamanlarının çoğunu dikkatlice indirdikleri göz kapaklarının altından onları izleyerek geçiriyorlardı.
İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum..
İnsanoğlunu gördükçe hayvanları daha çok seviyorum.
Kaçışları öyle acele olmuştu ki,Judith’in sevgili pembe tavşanı geride kalmış ve Hitler tarafından çalınmıştır.
Neyi yazmak istiyorsak, onu yazmaliyiz canim. Herkesin gonlune gore yazmanin geregi yok
Neden bir arada oynayamıyorlardı sanki? Bunun için de aynı partiyi mi tutmak gerekiyordu.
İlginç bir şey dedi. İnsanın herkesten çok üzüntüsü varken, herkesten daha neşeli görünmesi
İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum.
Zor çocukluk yılları…"
Çocukluğunu ordan oraya yolculuk ederek geçirmek çok zor olmalı."
Neden bir arada oynamıyorlardı sanki? Bunun için de aynı partiyi mi tutmak gerekiyordu."
Francine, oyuncaklarını döktükçe döküyordu.
-Sizinkilere ne oldu?
Max içlendi:
-Tümünü uzaklarda bırakmak zorunda kaldık…Sanırım onlarla şimdi Hitler oynuyor.
-Sizinkilere ne oldu?
Max içlendi:
-Tümünü uzaklarda bırakmak zorunda kaldık…Sanırım onlarla şimdi Hitler oynuyor.
Neden bir arada oynayamıyorlardı sanki? Bunun için de aynı partiyi mi tutmak gerekiyordu."