İçeriğe geç

Hipnoz Kitap Alıntıları – Bruce Goldberg

Bruce Goldberg kitaplarından Hipnoz kitap alıntıları sizlerle…

Hipnoz Kitap Alıntıları

Daha sonra Freud hipnozu bir kenara bırakıp serbest çağrışımı ve psikanalizi geliştirdi. Bunun öncelikli sebebi, Freud’un hastaları­nın çoğunu derin trans haline sokamamasıydı.
hipnoz edilmiş biri asla başka birinin değil, kendi kontrolü altındadır.
Hipnozun derin seviyesinde bile hastaya ahlakına ya da etiğine uymayan herhangi bir şey söyletilemez ya da yaptırılamaz.
Aslında doğal hip­noz olmasaydı, günlük hayatımızdaki stres bizi öldürebilirdi.
yağmurlu bir gecede arabanın
sileceklerini izleme, sokak lambalarını ya da geceleri
otobandaki beyaz şeritleri seyretme (otoban hipnozu), roman
okumak ve hikayeye kendini tamamen kaptırıp zamanın nasıl
geçtiğini anlayamamak.
Amneziye bir şekilde benzese de ayrılma hipnozdaki hastanın kendini bulunduğu ortamdan ayırabilme yetisidir.
Hipermnezi (üzerinden uzun yıllar geçmiş ya da bebeklik döne mine ait olayları hatırlama yeteneğinin çok güçlü olması.
e.n.) bir bilgiyi tekrar ele geçirme ya da hatırlanan şeylerin hipnoz dışı durumdakinden çok daha fazla artmasıdır. Ben şahsen hipermneziyi suçların ve yasal konuların araştırılmasına yardımcı olacak ilgili bil gilerin hatırlanması için kullandım.
Birçok iyi hasta tekrar hipnoz edilirken hipnoz seansında olan neredeyse her şeyi ha tırlarlar, bazıları deneyimlerinden bazılarını ya da hepsini zamanla unuturlar.
Ayrıca hayvanlar da doğaya karışıp görünmemek için “donduklarında” “Tonik Hare ketsizlik Kataleptik” olarak bilinen katalepsi benzeri bir duruma girerler.
Katalepsi vücudunuzun herhangi bir bölümünde ya da tüm kas sisteminde istemsiz oluşan kasılmalarla oluşan bir durumdur. Ka talepsinin benzeri insanlarda korku anlarında bir uyarı tepkisinin sonucu olarak kaskatı kesildiklerinde görülür.
Hipnoz, “aradaki boşluğun” terapist ve hasta arasındaki kon santrasyon yakınlığıyla doldurulduğu kişilerarası yakın bir ilişki do ğurur.
Derin transa erişebilme yeteneğiniz yoksa, sonradan telkinleri ya da olayları mutlaka hatırlarsınız.
Bir trilyon bin milyar ve bir milyar bin milyon oldu ğuna göre gördüğünüz gibi ?0 yaşındaki bir insan bile belleğinin yalnızca bir kısmını kullanmış olur. Hipnozla ilgili yaygın birçok ya nılsama ve gereksiz korku vardır:
Her bir bilgi, beyindeki “bellek” adı verilen yerde depolanır.
365’i bir milyonla çarpıp, çıkan sonucu da yaşınızla çarparsanız kaç tane bellek kullandığınız hakkında bir fikriniz olabilir. Bilim adam ları normal bir insan beyninde yetmiş trilyon bellek olduğunu tah min ediyorlar.
Hipnoz, en iyi, bilgisayar olarak tanımlayabileceğimiz alfa düze yi ya da bilinçaltı belleğimizde gerçekleşir.
En kötü hipnoz hastalarıysa odaklanma süreleri kısa, içinde bu lunduğu andan çok geçmişe ya da geleceğe odaklanmaya meyilli, aşırı eleştirel, duygularından ziyade mantığıyla hareket eden, düşük IQ seviyesine sahip, “kendini bırakmayan” insanlardır.
Üçüncü ve son seviyeye derin trans ya da uyurgezer (somnam-bulistik) transı adı verilir. Hipnozcuların kullanmayı tercih ettiği se viye budur çünkü özelliklerinden biri “hipnoamnezi”dir.
İkinci seviye, benim çalışmalarımda tercih ettiğim orta dereceli transtır. Bu seviyede hasta daha rahat, zor ve karmaşık alıştırma tel kinlerini kabul etmede daha yetkindir.
İlk seviyeye hafif trans adı verilir. Bu seviyede hasta rahatlamış tır ve büyük olasılıkla hipnoz edildiğini hissetmez
Peki ya hipnozun farklı seviyeleri ya da evreleri?
Günümüzde bilim adamları hipnozu elliden fazla seviyeye ayırırlar, ancak ben daha basitleştirmek için hipnozu üç temel seviyeye ayıracağım.
Hiçbir şekilde havaya yükselme, havai fişekler, herhangi bir uyku ya da zombi etkisi olmaz.
Üçüncü olarak da benim “hareketsizlik” olarak adlandırdığım durum vardır.
İkincisi, vücu dunuzdaki bütün kaslar daha gevşektir (Bazı insanlar dalgalanıyormuş gibi, bazılarıysa ılık bir his ya da karıncalanma hisseder. Çoğu insan özellikle ellerinde ve ayaklarında ağırlık hissi duyar).
Birincisi, dikkatiniz tam bilincin yüzde 25’lik etkinliğine karşı lık neredeyse yüzde 100 daha odaklanmış haldedir.
Hipnoz edildiğinizde alfa düzeyinde olursunuz. Peki neler yaşar sınız? Gerçekten hipnotik trans nasıl bir şeydir?
Zihinsel faaliyetlerin bir sonraki bölümü teta olarak adlandırılır. Bu bölüm hafif uyku sırasında faaliyet gösteren bilinçaltının bir parçasıdır.
İkinci bölüm, bilinçaltı belleğine karşılık gelen ve bizim hipnoz da ilgilendiğimiz alfa düzeyidir. Alfa düzeyi yüzde 95’ten yüzde 100’e kadar konsantrasyon etkinliğiyle tanımlanır.
Beynimizin bu bölümü her gün yaklaşık 16 saat çalışır ve temel görevi bedenin, kalp atışı, nefes alma, böbrek fonksiyonları, sindirim gibi yaşamsal fonksiyonlarını düzenlemektir.
Tam bilinçliliğin olduğu ilk bölüme beta adı verilir.
Hipnozun ne olduğunu anlayabilmek için öncelikle insan beyni nin çalışma şekillerini bilmeliyiz. Beyin dört farklı etkinlik düzeyin den oluşur
İskoç cerrah James Esdaile, Hindistan’dayken 1840 ve 1850 yılla rı arasında hipnoz kullanarak yüzlerce operasyon gerçekleştirdiğini açıkladı. 1849’da genel anestetik eterle çalışmalarıyla tanınan crawford Long, Mesmerizmin ABD’de ameliyatlarda kullanıldığını ortaya çıkardı.
Hipnoz kullanımının tarihi dindar liderler, büyücü doktorlar, ka bile hekimleri ve şamanlara kadar dayanır. Eski Mısır ve Yunan ka hinleri trans halini birçok şifa için kullanmışlardır.
Ruhun ve mık natısın iyileştirici etkileri Paracelsus (1493-1541) tarafından ortaya konmuştur. Paracelsus, mıknatısların hastalıkları iyileştirdiğini varsaymıştır.
En basit haliyle hipnoz, bir rahatlama ve bilinçaltı belleğini etkinleştirirken bilinçli belleğin bir kenara bırakma yoludur. Böylece telkinler, hastanın bu telkinler doğrultusunda daha kolay ve etkili bir şekilde hareket etmesi için doğrudan bilinçaltına yönlendirilir
Eğer hastanın edindiği bilgiyi kaldıramayacağını hissedersem, o bilgiyi unutması (hipno-amnezi) telkinini veririm. Her durumda, hipnoz sonrası telkin en so­nunda yok olduğunda (yaklaşık dört-on gün arası), hasta o bilgiyi ya da olayı hatırlayacaktır. Derin transta olan hastalar bile, uygun hip­noz sonrası telkinini verirseniz olayı anımsayacaklardır.
Kesinlikle hiç kimse kendi isteği dışın­da hipnotize edilemez. Gerçekten yetenekli bir hipnoterapistin bile transa başlayabilmesi için hastasının işbirliğine ihtiyacı vardır. Bir hastanın bilinçaltını kontrol edebilecek tek kişi hastanın kendisidir. Tüm hipnoz teknikleri kişisel hipnozdur ve doğal bir fenomendir.
Sabah uyandığımızda, doğal hipnozdan (alfa) tam bilince (beta) geçmiş oluruz. Gece uykuya daldığımızdaysa beta’dan (tam bilinçlilik) alfa’ya (doğal hipnoz), sonra teta’ya (hafif uyku), daha sonra delta’ya (derin uyku), teta’ya, daha sonra da alfa’ya geçeriz ve bu döngü böyle kendini tekrar eder.
Daha sonra Freud hipnozu bir kenara bırakıp serbest çağrışımı ve psikanalizi geliştirdi. Bunun öncelikli sebebi, Freud’un hastaları­nın çoğunu derin trans haline sokamamasıydı. Tüm hipnotik telkin öğretisini küçümsediği için kendi egosu hipnoz biliminin aleyhine çalıştı.
Bir çocuk parmağını kapıya sıkıştırdığında, annesi “ah öpeyim de geçsin” der ve sadece annesinin dudaklarının dokunuşu daha baskın bir telkin olarak çocuğun parmağının daha iyi hissetmesini sağlar.
Hipermnezi (üzerinden uzun yıllar geçmiş ya da bebeklik döne­mine ait olayları hatırlama yeteneğinin çok güçlü olması. e.n.) bir bilgiyi tekrar ele geçirme ya da hatırlanan şeylerin hipnoz dışı durumdakinden çok daha fazla artmasıdır. Ben şahsen hipermneziyi suçların ve yasal konuların araştırılmasına yardımcı olacak ilgili bil­gilerin hatırlanması için kullandım.
Hipnoz aşağıdaki formülle anlatılabilir:

Yönlendirilmiş dikkat + inanç + beklenti = hipnoz

Bir hayali düşünün mesela: Hayal kurduğunuzda, dikkatinizi genelde hoş olan bir insana, yere ya da olaya odaklarsınız. Havanın nasıl, saatin kaç olduğuyla ya da kıyafetlerinizin dar veya bol olmasıyla ilgilenmezsiniz. Siz hayal kurarken sizinle aynı odada bulunan birinin dikkatinizi çekmek için büyük ihtimalle parmaklarını şıklatması ya da adınızı söylemesi gerekir. İşte bu alfa düzeyidir ve doğal
hipnozun en iyi örneğidir. Herkes hayal kurar ve gününün üç ya da dört saatini hayal kurarak geçirir. Hipnoz, beynin doğal ve normal bir durumudur. Kesinlikle hiçbir tehlike içermez.
Aslında doğal hipnoz olmasaydı, günlük hayatımızdaki stres bizi öldürebilirdi.
Bugün senin için çok önemli bir gün, çünkü bugün hayatının geri kalanının ilk günü.
Hipnoz, uyku hali değil, beynin doğal bir durumudur. Hipnoz halindeyken bilinciniz tamamen açıktır.
“Zorundasın” sözcüğünü asla kullanmamalısınız. Herhangi bir baskın olma çeşidinin – kendi kendinize bile olsa – en ufak bir şüphesinden bile uzak durun.
Hipnozun gücü kişinin hipnoz edebilme gücüdür, hipnozcunun gücü değil.
Hipnoz aşağıdaki formülle anlatılabilir:

Yönlendirilmiş dikkat + inanç + beklenti = hipnoz

Hasta bir şeyi açıklamak istemediği sürece,
o bilgi hastanın bilinçaltında saklı kalacaktır. Psikologlar bu durumu anlatmak için “çözülmeyen benlik” terimini kullanırlar. Örneğin, bir geçmişe dönme seansında, kendinizi
utanç verici hatta aşağılayıcı bir olayın içinde bulursanız bunu zihninizde tekrar yaşarsınız, ancak siz istemediğiniz sürece, çok derin transta bile olsanız karşınızdakine anlatmazsınız.
Bir hayali düşünün mesela: Hayal kurduğunuzda, dikkatinizi genelde hoş olan bir insana, yere ya da olaya odaklarsınız. Havanın nasıl, saatin kaç olduğuyla ya da kıyafetlerinizin dar veya bol olmasıyla ilgilenmezsiniz. Siz
hayal kurarken sizinle aynı odada bulunan birinin dikkatinizi çekmek için büyük ihtimalle parmaklarını şıklatması ya da adınızı söylemesi gerekir. İşte bu alfa düzeyidir ve doğal
hipnozun en iyi örneğidir. Herkes hayal kurar ve gününün üç ya da dört saatini hayal kurarak geçirir. Hipnoz, beynin doğal ve normal bir durumudur. Kesinlikle hiçbir tehlike içermez.
Aslında doğal hipnoz olmasaydı, günlük hayatımızdaki stres bizi öldürebilirdi.
Amacınız ne kadar kesin ve gerçekçi olursa, ona ulaşmanız o kadar kolay olur. Bu amaca ulaşmak için uğraşma süreci, bilinciniz aktif olarak düşünmese bile ortaya çıkabilir.
hipnozun “gücü” kişinin hipnoz edilebilme gücüdür, hipnozcu­nun “gücü” değil.
makul bir iradeyle konuşup okuyabilen herkes kendi kendini hipnoz edebilir.
365’i bir milyonla çarpıp, çıkan sonucu da yaşınızla çarparsanız kaç tane bellek kullandığınız hakkında bir fikriniz olabilir.
hipnoz, beynin doğal ve normal bir durumudur. kesinlikle hiçbir tehlike içermez. aslında doğal hip­noz olmasaydı, günlük hayatımızdaki stres bizi öldürebilirdi.
doğal ve günlük hip­nozun örneklerine gündüz hayalleri, geceleri uykuya dalma, televiz­yon seyretme, yağmurlu bir gecede arabanın sileceklerini izleme, sokak lambalarını ya da geceleri otobandaki beyaz şeritleri seyret­me (otoban hipnozu), roman okumak ve hikayeye kendini tamamen kaptırıp zamanın nasıl geçtiğini anlayamamak gösterilebilir.
sabah uyandığımızda, doğal hipnozdan (alfa) tam bilince (beta) geçmiş oluruz. gece uykuya daldığımızdaysa beta’dan (tam bilinçlilik) alfa’ya (doğal hipnoz), sonra teta’ya (hafif uyku), daha sonra delta’ya (derin uyku), teta’ya, daha sonra da alfa’ya geçeriz ve bu döngü böyle kendini tekrar eder.
İş bir terapist seçmeye gelince her zaman içgüdülerinize güvenin. Terapist kaliteli olsa da eğer o kişiden hoşlanmadıysanız ya da güvenmiyorsanız ilişkinize son verin.
“Sen yüzünün kızarmasını ne kadar az dikkate alırsan yüzün o kadar az sıklıkta ve yoğunlukta kızaracak.
“Seks bir performans olarak değil, iki partnerin de zevk aldığı -sevdiğini ve sevildiğini hissettiği- zihnini doyuran ve senin normal ve doğal davranmana sebep olan bir eylem olarak düşünülmeli.
“Şarkı söylerken kekelemezsin. Bunun sebebi şarkı söylerken ritimli konuşmaktır.
“Baş ağrısı bir hastalık değildir. Fakat bütün ağrılar gibi vücutta bir şeylerin yolunda olmadığını gösteren bir işarettir. Baş ağrısı senin etrafına uyum sağlamakta, günlük hayatla başa çıkma kabiliyetinde ve değişen çevrede zorluk çektiğini gösteren bir işarettir.”
Erickson otoriter tekniklerin hiçbir şeklini sevmezdi. Ona göre: “Ben hastaya ‘Yorgun düşmeni ve uykunun gelmesini ve yorgun ve daha da uykulu olmanı istiyorum’ demekten hoşlanmıyorum. Bu kendi isteklerinizi hastaya kabul ettirme çabasıdır. Hastaya hükmet­me çabasıdır. Onlara yorgun düşebilecekleri, uykularının gelebile­ceği, transa girebilecekleri telkinlerini vermek çok daha iyidir. Çün­kü mesele her zaman onlara bir fikre tepki verme fırsatını sunmak­tır.”
Henüz anlaşılmıştır ki, hipnoterapik etkileşimde en önemli kişi tera­pist değil, hastanın kendisidir.
Kişinin fobisini kon­trol etmeyi öğrenebilmesi için kendisini tekrar tekrar fobik duruma sokması çok önemlidir. Örneğin, bir kişi açık alanlardan ya da dışarıya çıkmaktan korkuyorsa, ilk gün evinin kapısından dışarıya birkaç adım yürüyüp sonra geri dönebilir. İkinci gün eviyle kendisi arasındaki mesafeyi arttırabilir ve evinden önemli ölçüde uzağa gidebilene kadar böyle devam edebilir. Beklenen şey, korkunun kademeli olarak alt edil­mesinin korkunun etkisine karşı kişiyi duyarsızlaştırmasıdır ve bu­na hiyerarşi yapılandırması eşlik eder.
Baskın bir komuta oranla hoşgörülü bir telkinin yerine getirilmesi daha olasıdır.
Tedavi edici telkinlerde en önemli ve en can alıcı telkinler en sona bırakılmalı. Tedavinize en küçük öneme sahip şeylerin telkinleriyle başlayın. Onları daha önemli telkinler izlesin ve en önemlisiyle bitirin. En son verilen telkin büyük olasılıkla en kolay kabul edilen olacaktır.
Bir telkin ne kadar karmaşıksa, onu yerine getirmeniz o kadar zorlaşacaktır.
Her zaman olumlu bir telkinin kabul edilmesini garantilemek tamamen olumsuz olanın kabul edilmesinden daha kolaydır. “Yarın başım ağrımayacak” olumsuz bir telkindir. “Yarın kafam berrak olacak ve kendimi iyi hissedeceğim” ise olumludur.
Genel anlamda, yüksek ses tonlarından kaçınmak, kesin vurgularla yavaş ve monoton bir biçimde konuşmak en iyisidir. Gerçekten de çoğu durumda sesin kendi tonuyla yavaş, dikkatli ve ritmik bir konuşma biçimi etkili olacaktır.
(10 saniyelik okyanus dalgaları sesleri, sonra da fonda sesinizle eş zamanlı metronom vuruşları.)
“Arkana yaslan ve fondaki metronomu dinle. Her metronom vuruşuyla biraz daha rahatla.”
“20’den geriye doğru sayarken beni dinle. Geriye giden her sayı vücudundaki her bir kası o kadar rahatlatacak ki 1’e ulaştığımda sen hipnozun çok derin ve rahat bir seviyesine ulaşacaksın.”
“20, 19, 18, çok çok rahatsın.”
“17, 16, 15, derine, derine, derine.”
“14, 13, 12, çok çok derindesin.”
“11, 10, 9, çok çok rahatsın.”
“8, 7, 6, çok uykun geldi. 5, 4, 3, çok çok rahatsın. 2, 1, çok derin uykudasın. 20-20-20.”
Kasetinizi otuz dakikadan daha uzun yapmayın.
Kişisel hipnoz için en uygun zaman sabahın erken saatleri, uyanmanızdan hemen sonrasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir