Ataullah İskenderi kitaplarından Hikem-i Ataiyye Şerhi kitap alıntıları sizlerle…
Hikem-i Ataiyye Şerhi Kitap Alıntıları
Ümidini kestiğin şeyden hürsün.
Tamah ettiğin şeyin ise kölesisin
Günahkarların inlemesi, abidlerin tesbihinden daha sevgilidir.
(Hadis-i Şerif)
Hoşlanmadığınız bir şey hakkınızda hayır olabildiği gibi, sevdiğiniz bir şey de hakkınızda kötü olabilir.
(Bakara Suresi:216)
Kul mutluluğu kendi iradesinde değil, Hakk’ın iradesinde aramalıdır.
Hak Teala’ya duada devam ederken kabulünün gecikmesi, umudunu kırmasın. Çünkü kendi dilediği şeyde, dilediği şeyi vermeyi üzerine almıştır.
Ey kulum, bana itaat et de, senin hakkında hayırlı olan şeyi bana öğretme! Yani onu ben bilirim.
Gerçekten gözler kör olmaz fakat asıl sinelerin içindeki kalpler kör olur. ( Hac / 46)
Bir işin olmasını Hak Teala dilemişse, ona umulmadık taraflardan sebepler meydana çıkar.
Hayır, iyilik, Allah’ın seçtiğindedir.
Cürmünü mu’terif ol taate mağrur olma
Ki şifahane-i hikmette sakim isterler
(Suçunu itiraf et, taatine gururlanma. Çünkü hikmet hastanesine suçlu olanı kabul ederler.)
Günah işleme ve hataya düşme zamanında ümidin azalması, amele güvenmenin alametlerindendir.
İtimad-ı taate oldu delil
Masiyet vaktinde noksan-ı reca
Henüz sebep ortada yokken ilâhî inayet vardı.
Ey derviş, Cenab-ı Hakk’ın sana ihsan etmesinin sebebi senin bir amelinden ötürü değildir. İhsan etmeyi dilediğinde sen neredeydin? Sana ihsan etmeyi dilediği vakitte güzel amel ve iyi hal yoktu; yalnız Hak Teâlâ’nın fazlı ve keremi vardı.
Seherde gül gibi baş aç tazarru’ eyle mâbûda
Duâ-yı subh anahtardır kilid-i bâb-ı maksûda
Cenab-ı Hakk’a sığınmaya sebep olan dert ve bela, gaflet getiren ihsan ve rahatlıktan daha hayırlıdır.
Hareketlerinde ve sözlerinde Hak Teâlâ’nın işitip görmesiyle yetinmeyen kimse, hiçbir zaman riyanın elinden yakasını kurtaramaz.
Günaha girmemize sebep olur korkusuyla evlat ve ıyali, mal ve menali terk ettik. Dünyanın şanından şöhretinden el çektik. Hâlbuki şu yokluk ve yalnızlık köşesinde dünyayı seven zenginlerden daha fazla günaha girdik. Zira bir kimse ile karşılaşsak iyi halimizden dolayı hürmet görmeyi, başka bir kimseden bir şey rica etsek takva ehli olduğumuz için istediğimizin hemen yerine getirilmesini, çarşıdan bir şey satın almak istesek iyi halle tanındığımızdan o metanın ucuzca verilmesini arzu ediyoruz. Bu yüzden de gizli riya yapıyoruz.
Ebî Muhammed el-Murteiş Hazretleri anlatıyor:
‘Birçok defa yalnız başına hac yaptım. Fakat hepsinde de nefs hazlarından kurtulamamış olduğumu sonradan anladım. Zira bir gün annem benden bir güğüm su getirmemi istemişti. Bu nefsime pek ağır geldi. O zaman anladım ki, nefsime uyarak zahmetsizce defalarca yaptığım haclarımda nefs hazzı bulunmamış olsaydı, onlar da bana mutlaka ağır gelecekti.’
İlâhî rahmetle ahlaklanmayan kimsenin kulların sırlarına muttali olması kendisi için fitne ve vebal olur.
İsterim lûtfun gibi kahrın da pâyan olmasın
Tek seni sevmek cihan halkına âsân olmasın
İnsan düşünürse, her şeyde bir ibret olduğunu anlar.
Eder âyine-i kahrında gâhî lütfunu izhâr
Bilinmez Hâlik-ı Bî-çun’un esrâr-ı tecellîsi
إن الله جنّه في الدنيا من دخلها يطيب عيشه وهي مجالس الذكر
Allâhü Teâlâ hazretlerinin yeryüzünde cenneti vardır. Kim o cennete girerse o kişinin hayatı temiz ve hoş olur. O cennet zikir meclisleridir
// «Hadîs-i Şerif»
Kaçırdığın ibadetlerden dolayı üzülmemen ve günahlardan pişmanlığı terketmen kalbinin öldüğünün alametlerindendir.
Halk-ı âlem hep sever bî-şübhe Hakk’ın sevdiğin
Çünkü bu mihr-i tecellînin gönüldür matla’ı
Halk daima Cenab-ı Hakk’ın sevdiğini sever. Çünkü bu tecelli güneşinin doğduğu yer gönüldür.
Yeksan nazar et mertebe-i evc ü hazîze
En yükseğe ve en alçağa aynı gözle bak
“Bu dünyada yaşadığın sürece üzüntü veren şeylerin olup durmasına şaşırma! Dünya sadece kendi özelliğini, vasfını ortaya koymaktadır.”
Muhakkak nûr mü’min’in kalbine girdiği zaman, kalbi açılır ve inşirah eder (sevinç ve ferahlık duyar.)
Kemâl erbâbı ârâyişle asla iftihâr etmez
Değildir hürmeti mushafların cild-i mutallâdan
Olgun adamlar asla süslerle övünmezler. Mushaflara hürmet gösterilmesi ciltlerinin yaldızlı olmasından değildir.
Dünya ekvanı ve ahiret ekvanı, muhakkıklar katında sırf yokluktan ve gölgeden ibaret olup tecelli yansımalarının eserleridir. Hakiki varlık ekvanın yaratıcısına mahsustur ve O’nun ezelî sıfatıdır.
Senin gerçek dostun ancak senin ayıplarını ve eksiklerini bildiği halde sana dost olan Mevlâ’dır. Hakiki dost senden fayda görmeksizin seni sevendir.
Bütün ilimleri iki kelimede topladım . Bunlar ; Allah’ın emirlerine tâzim , yarattıklarına şefkat etmektir.
«»
Halkın Değil Hakkın Nazarı Önemlidir
«»
«»
Namaz kılanlar çoktur; ama namazı ikâme edenler ise pek azdır
«»
«»
Kalbe gelen manevi huzur cennetin güzel esintilerindendir
«»
Dünyanın iç yüzünü bilen kimse dışındaki süslere kanmaz.
Vehim kadar boyun eğdiren hiçbir şey yoktur.
Ârif isen ol perde ber-endâz-ı hafâya
Tâ kim olasın mahrem halvet-geh-i mânâ
Ârif isen gizlilik perdesini aradan kaldır ki, mana dergâhına giresin
Ne istersen yürü var ondan iste
Hüdâ’nın ulu dergâhı gönüldür.
Ey talip, senin küçümsediğin amel, kalbinin düzelip dirilmesi bakımından en güzel ameldir.
Her hangi amel ki nazarında ola nâçiz
Şâyan-ı kabûl andan iyi bir amel olmaz.
Müstaid kıl yoğise lûtfuna istidâdım
Sana yokluk mu var ey şâh-ı kerem-mûtâdım.
Hüsn-i zandan Hazret-i Hakk’a seni men’etmesin
Cürm ü isyânın ne rütbe olsa da zenb-i kebir
Mârifetle kalbini tezyîn eden ehl-i kemâl
Zenbini aff-ı Hüdâ’ya karşı addeyler sagîr
Günahını hüsnüzanını engelleyecek derecede gözünde büyütme. Ârifler Hakk’ın af ve keremine karşı günahlarını küçük görürler.
Ameller kalbin haliyle değerlendirilir.
İsâet üzre de olsan yine mâdûn ile sohbet
Edip tezyîn sû-i hâlin ihsan gösterir elbet
Kötülük yapmakta devam etsen de kendinden aşağıda olanla arkadaşlık etme! Zira o senin kötülüklerini süsleyip sana iyilik gibi gösterir.
Bütün günahları yüklenmiş olarak Allah’ın huzuruna varmak, zerre kadar, hatta zerreden de küçük yapmacık ve gösterişle varmaktan daha hayırlıdır.
Mâsivaya güvenmek dâimi olmayan kararsız bir şeye dayanmaktır. Her anda ve her zamanda daimi fazl ve ihsanda bulunan dâim ve kadîm olan Hak’tır. Ancak Ona güvenilir, O’na dayanılır.
Nur-ı akl eyler sana işhâd-ı kurb-ı Kird-gâr
Varlığından yokluğunda nur-ı ilm eyler haber
Nur-ı Hak da zât-ı pâk-i Hakk’ı işhâd eyleyip
Varlığından yokluğundan eylemez izhâr eser
Hakk’ın yakınlığı sana akıl nuruyla delil getirir, var olmadığını öğretip aslında senin yok olduğunu ispat eder. Hakk’ın nuru ise Hakk’ın zatını şahid göstererek varlığından veya yokluğuna dair hiçbir eser bırakmaz. Bu konuyla meşguliyetini keser.
Arkadaşlıkta sirayet vardır. Yani insan sohbet ettiği kişiden huy kapar.
İnsanın niyeti amelinden hayırlıdır!
Muayyen bir devâ her derde dârü’d-dâ’-i âlemde
Devâ-yı derd-i isyan ise oldu hükm-ü istiğfar
Arzu ve şehvetleri kalpten çıkaracak olan şey, âciz düşürücü bir korku yahut uykuları kaçıran bir iştiyaktır.
mürid; manevî kalp hastalıkları olan şehvet ve dünya sevgisini İlâhi şifahane olan irşad kapısına iltica, ve mürşid-i kâmilin tedavisi altında zikir, takva ve safâlı fikir devâsı ile gidermeye çalışması lazımdır ki, saadet sıhhati ve vuslat âfiyeti tecellî etsin.
Kalpte dünyevî arzuların hakimiyetinin bulunuşu çetin bir has talıktır.
Her kim; ilâhi nimetin kadrini mevcut olduğu sırada bilmezse, onu yitirdiği zaman şüphesiz bilir.
İlim müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır.
(Hadis-i şerif)
Kitap ne güzel dosttur. Onunla baş başa kaldığında sana iyi vakit geçirtir. Oysa bazı sevdiklerin sana ihanet edebilir.
Ona bir sır emanet edilince onu saklar, ifşa etmez.
Kitaptan doğru hikmetli şeyler öğrenilerek faydalanılır.
Cürmünü mû’terif ol tâate mağrûr olma,
Ki şifâhâne-i hikmette sakîm isterler.
(Suçunu itiraf et, taatine gururlanma.
Çünkü hikmet hastahanesine suçlu olanı kabul ederler.)
Her meseleye cevap veren, her gördüğünden bahseden, her bildiğini anlatanı görürsen anla ki cahildir.
Allah Teâla, hakiki vahdetin zâtına mahsus kılınmasını bildirmek için her bir şeyi çift olarak yaratmıştır.
Çok kere senin üzerine nefsâni zulmetlerin gelmesi, HakTeâla’nm sana ihsanlarının değerini onlarla bildirmek içindir.
Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümid Giremez kimse efendiyle kulun arasına
İnsanlara bağlanıp kalmayasın diye seni onların eziyetine maruz bıraktı.hiçbir şey seni O’ndan alıkoymasın diye her şeyden sıkılmanı istedi.
Cenâb-ı Hakka ne âbidin ibadeti menfaat, ne de âsinin günahı zarar veri
Cenabı Vehhâb; senin üzerine ibadeti lazım kıldı, lâkin hakikatte ancak cennet’e girmeni lazım kıldı.
“Sonra yaparım diyenler helâk oldu!” hadîs-i şerifi
İbrahim Havvâs hazrederi de bir başka ifade ile: “İnsanlar Hak kapısından iki şekilde ayrılmış olurlar. Birincisi; nafileleri talep ve farzları zayi etmektir.
İkincisi; zahiren bir takım salih amellerle meşgul oldukları halde nefislerini söz konusu amellerde sadakatle ve o mevzuda başkasına da nasihatle mü kellef tutmamaktır. Halbuki Cenâb-ı Mevlâ, bir âbidden ibadeti ancak sıdk ve istikameti ve Hakk’a isabeti sebebiyle kabul eder!”
nefse ağır gelen her ibadetin İlâhi rızaya uygun ve hak olmasından dolayı olduğu ifade edilmekle bu hikmette de sâliklerin fikir lerini aydınlatma tarzında; nefse ağır olan vacipler ve farzlar dururken amelle rin hafifi olan nafile hayırlar ile meşguliyet nefsin hevâsına (arzusuna) uymak tan başka bir hâl olmadığı ispat edilerek anlaşılır bir misal ileri sürülmüştür.
Nafile hayırlara süratle teşebbüs edip de vacip amellerde tembel lik göstermek, nefse tâbi oluşun alâmederindendir
Çoğu kere sana verir de mahrum bırakır. Çoğu kere de seni mahrum bırakır da verir.