İçeriğe geç

Herkes Kalbi Kadar Sever Kitap Alıntıları – Oğuzhan Çelebi

Oğuzhan Çelebi kitaplarından Herkes Kalbi Kadar Sever kitap alıntıları sizlerle…

Herkes Kalbi Kadar Sever Kitap Alıntıları

Kendini bu çağdan koruyanı sev.
Bir yerde okumuştum; bazı adamların karanlık geçmişleri, aydınlık geleceklerini inşa eder diyordu.
O günlerin nasıl geçtiğini bana sor. Bana sor gözlerimden akan uykuları.
Hayatımın tam ortasında büyük bir ağrı giderek çoğalıyor, önce alnımdan göz damarlarıma oradan da tam kalbimin ortasına doğru genişleyerek ilerliyordu. O ağrı genişledikçe ben daha da küçülüyordum, yok oluyordum. O kadar küçülüyorum ki kimseler görmüyordu. Korkuya dair bir duygu ele geçiriyordu bedenimi. Sonra O iyi olsun dedim kendi kendime, Yeter ki o iyi olsun.
Bazıları sigortalı çalıştırdığı insanları, kölesi sanmaktan hiç vazgeçmiyor.
İçime kapandığım bir yere alıştıktan sonra kolay kolay oradan kopamıyordum.
İnsan daha önce gördüğü insanları haliyle unutur, gözlerinin içine baktıkların hariç.
Şöyle bir kaldırıp baktım da etrafıma, her zaman senin yanındayım deyip de ellerine geçen ilk fırsatta benden vazgeçen insanlarla dolu bir geçmişe sahiptim.
Çünkü uyuyunca geçmeyecek şeyler var bu hayatta. Ama yine de, sabah olur en azından. Herkes için olmasa da belki bir gün benim için olur.
Kalbimin tam ortasında büyük bir ağrı var.
Senden başka hiç kimsenin beni anlamaya, beni duymaya çalıştığını düşünmüyorum. Oysa ben tek kelime etmesem bile senin beni anlayacağını adım gibi biliyorum. Eğer hâlâ bir kalbim varsa, inan tüm kalbimle söylüyorum, yürekten duyan bir insana bağırmana gerek yokmuş. İster yalnız olsun, ister kalabalıklar içinde olsun. İnan bana sevgili dostum, duymak isteyene senin sessizliğin de yeter.
Zamanla geçmiyor aslında hiçbir şey, sen zamanla sabretmeyi, zamanla dayanmayı öğreniyorsun.
Herşeyi içime atmaktan artık kalbimin çürüdüğünü hissetmeye başlamıştım.
Onun o son gülümsemesini saklayarak kalbime öyle yürüdüm. Düşüyordum Allahım, ne güzel tuttun beni.
İnsan daha önce gördüğü insanları haliyle unutur, gözlerinin içine baktıkların hariç.
Bu çağın gürültüsü çok ağır.
Kalp dayanmıyor, Allah’a sığının.
İnsan kendini ait hissettiği yerden ne kadar uzaklaşırsa geri kalan hiçbir yere sığmama ihtimali de bir o kadar artıyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ve sen, birini ya da bir şeyleri unutmaya çalışırken en çok Allah’ı hatırlaman gerektiğini hiç ama hiç unutmayacaksın, söz ver bana.
Söz ver bana şimdi. Hiç kimseyi ama hiç kimseyi kendinden vazgeçecek kadar çok sevmeyeceksin.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
En iyisi uyuyayım. Gerçi hiçbiri geçmeyecek biliyorum. Çünkü uyuyunca geçmeyecek şeyler var bu hayatta. Ama yine de, sabah olur en azından. Herkes için olmasa da belki bir gün benim için olur.
Onu kaybetmekten korktum hep. Ve onu bu şekilde kaybetmektense bir köşede dostu olarak kalmaya razıydım.
Annem hiç bilmedi. Ama o gün hiç dua okumadım. Hatta çok uzun süredir duaya dair hiçbir şey yapmadım. Dilim varmıyor. Kendimi yakıştıramıyorum hiçbir duanın temizliğine.
İnsan kendini ait hissettiği yerden ne kadar uzaklaşırsa geri kalan hiçbir yere sığmama ihtimali de bir o kadar artıyor.
Seni yakacak ateş, yine sensin
Bu çağın gürültüsü çok ağır.
Kalp dayanmıyor, Allah’a sığının.
Bizler başkaları mutlu olsun diye yaşayan insanlarız.
İçime kapandığım bir yere alıştıktan sonra kolay kolay oradan kopamıyordum.
Zaman kendisinden bir şey beklemediğin müddetçe son derece hızlı akıyor.
Gayet bilinçli olarak yalnızlığı tercih edenlerdenim.
Bazıları sigortalı çalıştırdığı insanları kölesi sanmaktan hiç vazgeçmiyor.
Giden geri gelir mi? Ya da gelse eskisi gibi olur mu her şey?
İnsan bazen başka bir insanın, kendi ruhunda açılmış yaralarına parmak uçlarıyla dokunmasını istiyor.
yürekten duyan bir insana bağırmana gerek yokmuş.İster yalnız olsun,ister kalabalıklar içinde olsun duymak isteyene senin sessizliğin de yeter.
O günler de aklıma Ali Ural’ın Sevgili olunmadan dost, dost olunmadan sevgili olunmuyor. sözleri takılıp duruyordu.
Bir yerde okumuştum; bazı adamların karanlık geçmişleri, aydınlık geleceklerini inşa eder,diyordu.
Birbirine sımsıkı sarılanlar kurtuldular o gün o fırtınadan.
Geçmişte yaşamanın ne demek olduğunu, külleri savrulmuş insanlardan başkası anlamaz.
Eğer bir şeylerin geçmesini zamana bırakmışsan, geçmeyen saatlerin insafına teslim olmuşsun demektir.
Bu çağın gürültüsü çok ağır.
Kalp dayanmıyor, Allah’a sığının.
İnsan kendini ait hissettiği yerden ne kadar uzaklaşırsa, geri kalan hiçbir yere sığmama ihtimali de bir o kadar artıyor.
Bir durumda en başta sesin çıkması gerekirken çıkmamışsa eğer sonradan zaten seni hiç kimse duymuyor. Daha sonra da sen kimselerin seni duymasını istemiyorsun.
Zaman, kendisinden bir şey beklemediğin müddetçe son derece hızlı akıyor, farkına bile varamıyorsun.
İnsan kendini ait hissettiği yerden ne kadar uzaklaşırsa geri kalan hiçbir yere sığmama ihtimali de bir o kadar artıyor.
O arkasını dönüp giderken bile güzeldi
Eğer bir şeylerin geçmesini zamana bırakmışsan, geçmeyen saatlerin insafına teslim olmuşsun demektir.
Geçmişte yaşamanın ne demek olduğunu, külleri savrulmuş insanlardan başkası anlamaz.
Kafasına gitmeyi koymuş insana kelimelerin gücü yeter mi?
Bizler başkaları mutlu olsun diye yaşayan insanlarız.
Hep başkalarını düşünen, kimseyi kırmamak için her defasında kendisi kırılan insanlarız.
Benim gibi adamların öyle çok büyük dertleri de, sırları da olmaz.
İçimde geçmiş günlerden kalma bir yarım kalmışlık hissi vardı.
İnsan kendini ait hissettiği yerden ne kadar uzaklaşırsa geri kalan hiçbir yere sığmama ihtimali de bir o kadar artıyor.
Bir kere dağıldıktan sonra öyle hemen herkes gibi toparlanamıyordum ben.
Sırf o seviyor diye ben de severim, ne olacak!
Hani böyle sanki her şey çok kirlenmiş de yağan şu kar tüm kirlilikleri örtecekmiş gibi gelir bana. Bir gün öyle çok kar yağacak ki dünyada, hiçbir çirkinlik kalmayacakmış geriye sanki. Annem anlatmıştı çocukken. Anneler yalan söylemez sonuçta öyle değil mi? Ne bileyim işte, kendimi bildim bileli buna inanıyorum ben.
Hiçbir şey, yaşadığım şu ömre sığdıramadığım bir insanı kuru bir elveda sözcüğüne sığdıracağım gerçeğini değiştirmiyordu.
Senden başka hiç kimsenin beni anlamaya, beni duymaya çalıştığını düşünmüyorum. Oysa ben tek kelime etmesem bile senin beni anlayacağını adım gibi biliyorum. Eğer hâlâ bir kalbim varsa, inan tüm kalbimle söylüyorum, yürekten duyan bir insana bağırmana gerek yokmuş. İster yalnız olsun, ister kalabalıklar içinde olsun. İnan bana sevgili dostum, duymak isteyene senin sessizliğin de yeter.
Bizler başkaları mutlu olsun diye yaşayan insanlarız. Hep başkalarını düşünen, kimseyi kırmamak için her defasında kendisi kırılan insanlarız.
Bir tuhaflık vardı bu işte. En ufak bir gülümseyişinde her şeyin; kuşların, kitapların, mülteci çocukların, mutsuz adamların bile gülümsediği bir kadın, neden hüzünlü, karamsar şarkılar dinler ki?
Kendinden çok kimseyi özlemiyorsun aslında. Huzurla uykuya daldığın o geceleri, uyandığın o masum sabahları özlüyorsun. En büyük yarayı, diz kapağındaki o yara sandığın çocukluk zamanlarını özlüyorsun. Zamanla geçmiyor aslında hiçbir şey, sen zamanla sabretmeyi, zamanla dayanmayı öğreniyorsun.
Nasıl dayanıyorsun?
Allah’a anlatıyorum ben her şeyi.
Duymak isteyene, senin sessizliğin de yeter.
Düşüyordum Allah’ım ne güzel tuttun beni
Geçmişte yaşamanın ne demek olduğunu külleri savrulmuş insanlardan başkası anlamaz.
Seni yakacak ateş, yine sensin
İnsan kendini ait hissettiği yerden ne kadar uzaklaşırsa hiçbir yere sığamama ihtimali de bir o kadar artıyor.
Kitap okuyan insandan zarar mı gelir?
İnsan daha önce gördüğü insanları haliyle unutur, gözlerinin içine baktıkların hariç.
O an her şeyin koskoca bir yalandan ibaret olmasını öyle çok istedim ki.
Keşke öyle olsaydı.
Bazı şeyleri değiştirmek için yalnızca aklından geçirmek yetseydi.
Bu ihtimali düşündüm çünkü bu yükün altında kalabilirdim, bu yükün altında ezilebilirdim.
Ölme baba!
Birileri Neyin var? diye sorduğunda içinde sakladığın o sıkıntıyı anlatamamak ne demek biliyor musunuz? Ne büyük bir çaresizlik!
Zamanla geçmiyor aslında hiçbir şey , sen zamanla sabretmeyi, zamanla dayanmayı öğreniyorsun, dua da ediyorsun sonra.
Çünkü uyuyunca geçmeyecek şeyler var bu hayatta. Ama yine de, sabah olur en azından. Herkes için olmasa da belki bir gün benim için olur
Susmak bazen en iyisi.
Susmak ve her şeyi Allah’a
birakmak en iyisi.
Bazen Allah böyle istedi ve böyle
oldu demek ki diyebilmek kadar
kalbime iyi gelen başka bir șey yok.
Başına gelen bir şeye katlanma gücün, henüz sen hayattayken , ölüme , yaşama , acıya , hüzne dair her şeyin ama her şeyin yalnızca insan için var olduğuna ne kadar inandığına bağlı bir şey..
Her şeyin bir tekrarı var bu hayatta.Döndün,dolaştın,yine aynı noktaya geldin durdun değil mi?Belki birkaç ay geçecek arasından,belki de birkaç yıl,kim bilebilir.Önceleri çoğu şeyi hatırlamıyor gibi olacaksın. Hani böyle yavaş yavaş unutur gibi olacaksın zamanla.Ama bir şeyler olacak sonra.Bazen saçma bir şarkı, bazen tanıdık bir ses,bazen de sokaktan geçen herhangi birisi,seni yenik düşürecek geçmişine .Bazen diyorum da keşke unutmak bu kadar kolay olabilse.
Ve sen,birini ya da bir şeyleri unutmaya çalışırken en çok Allah’ı hatırlaman gerektiğini hiç ama hiç unutmayacaksın,söz ver bana..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir