Sümeyye Koç kitaplarından Hercai kitap alıntıları sizlerle…
Hercai Kitap Alıntıları
Her yer kalabalıktı ama yürekler işte oralar tenhaydı
Bazı şeyler unutulmuyordu çünkü. Yürek burkan derin izler ne zaman silinir, bilinmezdi.
Güven cam gibidir, bir kere kırıldı mı asla eski haline dönmez.
Konuşmak için çırpındığınız halde, susmanın verdiği çaresizliği bilir misiniz? Kadınlar hep susturulurdu. Bazen zorla, bazen mecbur bırakılarak.
Acı insan içindir.
Kırgınlık o kadar bakiydi, yürek öyle canhıraş, dil öyle tutuk
Oysa bilmelisin insan. Aldığın nefes dahi, geri gelmiyor inan.
Yitirilen ne çok şey vardı bu hayatta.
Özür şerefli insanların harcıdır
Bazen anılardan kopup gelen ufak bir parça, hiç olmayacak bir anda gelip gözlerinin önüne dikilirdi insanın. Geçmişin, kabuk bağlayan izlerini hatırlatmak istercesine. Hiç iyileşmemiş yarayı yeniden kanatır, ruhu derinden sarsardı.
Riyâkardır sevmeler. Ziyansızdır haykırışlar. Sonunu bildiğin kitabı defalarca okumak gibidir, çekeceğin acıyı bile bile ettiğin canhıraş ihanetler.
Sabır; kurtuluşa giden en aydınlık yoldur.
Keşke geriye sarabilseydim zamanı. Bunun her ne kadar mümkün olmayacağını bilsek de, ömrün her pişmanlık demlerinde, bunu dillendiririz nedensizce.
Sessizliğine yenilir insan bazen. Sustuğu için kendisinden nefret eder, dilinin ardına saklanan korkak sözcüklerle pişman olur.
Söyleyemedikleri pişmanlığı olur bazen, o pişmanlık bir ateş misali yakıp kavurur içini.
Söyleyemedikleri pişmanlığı olur bazen, o pişmanlık bir ateş misali yakıp kavurur içini.
Geçmiş, insanın peşini bırakmaz …
Hani insan ağlamak ister de boğazına feci bir ağrı otururdu ya…
Bazı adamlar ise yakarak severlerdi. Yıkar, parçalar, darmadağın ederlerdi. Zamanı gelince ise aşktan çürümüş bir ceset bırakıp yok olurlardı.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Bazı adamlar vardı, incitmekten korkarak severlerdi yüreklerine mühürledikleri kadınları. Parmak uçlarını sever, avuç içlerine buse kondururlardı. Bir ömür mabediymiş gibi, en derinlerinde saklarlardı sevdayı. Fakat kıymet bilmezdi bazı kadınlar. Hiç sevmemiş gibi gider, sevilmiş olduklarını inkar ederlerdi.
Tüm anneler böyleydi, içi sızlar ama yüzü gülerdi. Yeter ki evlatları mutlu olsun isterlerdi.
Gözleriyle konuşan insanların, kelimelere ihtiyacı olmazdı. Şimdi dilleri susmuş iki insanın gözlerinde birçok anlam yüklüydü.
Öfke, bir insanın ruhunu ele geçirdiğinde gözü hiçbir şeyi görmez olur.
Bazı şeyler ömründe bir kere denk gelir insana, ölüm gibi …
Pazardan mal mı alıyorsun Miran?
…
Evlilikten bahsediyoruz, bir ömür aynı evin içinde, koca bir hayatı paylaşmaktan bahsediyoruz. Sen ise sadece gördüm beğendim diyorsun, bu mantıklı bir şey mi?
…
Evlilikten bahsediyoruz, bir ömür aynı evin içinde, koca bir hayatı paylaşmaktan bahsediyoruz. Sen ise sadece gördüm beğendim diyorsun, bu mantıklı bir şey mi?
Severek yapılan evlilik, dünyadayken cenneti tatmak demektir. Sevmediğin biriyle yapılan evlilik ise, bile bile cehennemi yaşamak gibidir.
… Ben o adamı tanımıyorum. Nasıl bir insan olduğunu, nasıl bir yüreğe sahip olduğunu bilmiyorum. Söylesene gözün kapalı uçuruma yürümek değil de nedir bu? …
Ne kara sevdalar yok olup gidiyor bu dünyada. Leyla’sına kavuşamamış Mecnun’un günahı neydi?
Neden bazı şeylerin değeri, kaybedilince anlaşılıyordu ki? Ömür gibi, aşk gibi
Nasılda güzel ölüyorsun içimde.’
“Ölüyorsun, nasılda güzel ölüyorsun içimde.”
Aşkın gözü kör değildi yalnızca. Gurursuzdu, pervasızdı, patavatsızdı.
Nasıl anlatacaktı ona sır gibi sakladığı delik deşik geçmişini?
Gaflete düşmüş kindar yürekler,iyiliğin karşısında dilsizdir.
Bir sevmek,bin defa ölmek demekti.
Eğer bir insandan nefret ediyorsanız,o insan yüreğinize imzasını çoktan atmış demektir.
Senden gelen,zehir olsa bile razıyım. Biliyorsun,nefesimsin.
Allah hiç kimseyi,senin gibi bir adamın eline de, aşkına da düşürmesin!
İzin ver yanında olmama,izin ver yaralarını sarmama izin ver.
Bir erkeğin ağlaması,bir kadını ancak bu kadar perişan edebilirdi.Çok sevilen bir romanın,mutsuz biten son sayfası gibi,yürek dağlayan bir filmin,yıllar geçse de asla unutulmaması gibi.
Lanet etti kendisine, onu bu denli seven yüreğine!
Sen benim,sığınabileceğim tek limansın.
Yüreğinde bir ölünün ayak izlerini taşıyordu.
Çok zordu Mantığının sesine kulak verip kalbine yasaklar koymak.
Karanlıkta kalmaya yemin etmiş bir hayatı vardı,silemiyordu ruhunun siyahlıklarını.
Keşke ben senin bir gülüşüne takılı kalsaydım,sen benim merhametime âşık olsaydın.
Acılara müptela hayatın,kederlere pervane oluşu kadar kaçınılmazdı bazı şeyler.
Neden bazı şeylerin değeri,kaybedilince anlaşılıyordu ki? Ömür gibi,aşk gibi
Yağmura karışan toprak kokusu,yaşama bile yüz çevirten,yâr kokusu
Ölüyorsun,nasıl da güzel ölüyorsun içimde!
Gözleri Hiç gitmeyeceğim der gibiydi. Yemin gibiydi,söz gibiydi.
Bazı insanlar,yaşarken ölürlerdi.
Araftaydı Miran.Bir yanı cennet,bir yanı cehennem.
Derdi veren Allah bir süre sonra dermanını da veriyor.
Acı, her daim bakiydi.
Keşke,geriye sarabilseydim zamanı.
Sessizliğine yenilir insan bazen.
Zira benliği darmadağın, sabrı doludizgin taşkındı!
Taşlaşmış bir kalbe duygular sözünü geçiremez.
Aynı şehirde sen varsın,ben varım ama biz yokuz!
İyi kadınlar kötü adamlara âşık olur,kötü adamlar doğru kadınlara yanlış yaparlardı.
Yalan değildi,ben gerçekten sevmiştim seni!
Ömrünün baharında,canım dediği adam canını alırken,o sadece seyrediyordu.
Oyun bitti,perde kapandı güzelim.
Bazı çocukların kaderi,başka çocukların kötü babaları tarafından belirlenir.
Göz rengi okyanusları andıran adamın bakışları karlar kadar soğuktu şimdi.
Soru sorma,sadece sev lütfen
En acısı da,ölürken yaşamaya devam ediyordu.Tıpkı acı çeken diğer kadınlar gibi
Cennet bahçesinin yasak elması gibiydi
bu kadın.
bu kadın.
Yasaklar her zaman daha çekici gelmiştir insanoğluna.
Gözleriyle konuşan insanların, kelimelere ihtiyacı olmazdı.
Göz göze geldiklerinde ikisi de gülümsedi. Biri sahici,diğeri hercai.
Aşkın gözü kör değildi yalnızca.Gurursuzdu, pervasızdı, patavatsızdı.
Her şeyi yapan sensin,suçlu olan benim,
ne büyük ironi!
ne büyük ironi!
Sen hiç üzülmeyeceksin, her daim mutlu olacaksın.
Senin karın benim,o değil,benim!