İçeriğe geç

Her Keşfettiğimde Değiştiriyorlar Hayatın Anlamını Kitap Alıntıları – Daniel Klein

Daniel Klein kitaplarından Her Keşfettiğimde Değiştiriyorlar Hayatın Anlamını kitap alıntıları sizlerle…

Her Keşfettiğimde Değiştiriyorlar Hayatın Anlamını Kitap Alıntıları

Ne zaman hayatın anlamını bulsam, değiştiriyorlar.
Sorgulanmayan yaşam elbette yaşamaya değer, ama yaşanmamış yaşam sorgulanmaya değer mi?
Ölüm yaşamın içindeki bir olay değildir, ölümü yaşamayız. Eğer ebediyeti sonsuz zaman süresi olarak değil ama zamansızlık olarak anlarsak, o zaman ebedi yaşam şimdide yaşayanlara aittir. Yaşamımızın sonunun olmayışı, tıpkı görme alanımızın sınırlarının olmayışı gibidir.
Beni oluşturan atom bileşimi dağıldığında (bazıları buna “ölmek” diyor), dağılan atomlarımın o ana dek beni oluşturmuş olduklarının bilincine sahip olmayacaklarının elbette farkındayım. Yine de, bir zamanlar “ben”i oluşturacak şekilde birleşmiş ve artık uzaklara saçılmış atomların orada sonsuza dek kalacakları gerçeği gönlümü biraz ferahlatıyor.
Gizemli olan dünyanın nasıl olduğu değil, olmasıdır.
Bilgelerin ruhu yas evinde, budalaların ruhu ise haz evinde oturur.
İnsanlar kendi çıkarları söz konusu olmadığı sürece iyi şeyleri nadiren yaparlar. Bu gerçekle yüzleşelim.
Saçmalık mantıksal çelişkide değil, varoluşsal çelişkide bulunur; insan varoluşunun başlıca muammasıdır. Anlama özlem duyarız ama onu bulamayız.
Hiçbir şey yoktur; varsa bile insan anlayamaz; anlayabilse bile başka bir insana ifade edemez veya açıklayamaz.
Umutsuzluğun diğer tarafında yaşam başlar.
Hayattaki tek pişmanlığım başka biri olmamam.
Eğer bir şeyden tüm beklentimiz haz ise, asla bulamazsınız. Bütün hissedeceğiniz varoluşsal can sıkıntısı, sıklıkla tiksinmedir. Herhangi bir edim ya da etkinlikten haz almak için hazdan başka bir hedefin peşine düşmek zorundasınız.
İnsan burada, bu dünyada var olur, o yüzden kalkış noktası burası olmalıdır. Psikolojik ve entelektüel mirasından uzak durmak insan için sürekli bir mücadeledir, bu miras sürekli pusuda bekleyen tehlikedir.
Varoluştan en fazla verimi ve en fazla hazzı almanın sırrı tehlikeli yaşamaktır!
Kendini yaratma sorumluluğundan kaytarıp durmamızın asıl nedeni çok korkutucu olmasıdır. Eğer kaderimin efendisi bensem ve kaderim de pek parlak değilse, kendimden başka suçlayacağım kimse yoktur.
Özgür irademle gerçekleştireceğim ilk edim özgür iradeye inanmak olacak.
Gerçekten ciddi tek bir felsefi problem vardır ve o da intihardır. Yaşamın yaşamaya değer olup olmadığı konusunda bir hükme varmak felsefenin temel sorusuna yanıt vermeye eştir. Bütün geri kalanlar -dünyanın üç boyutu mu vardır, zihnin dokuz mu yoksa on iki mi kategorisi vardı- arkadan gelir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsan yaşamı bir çeşit hata olmalı. İnsanın tatmin edilmesi zor ihtiyaçların birleşimi olduğunu hatırlarsak bunu açıkça anlarız. Üstelik bu ihtiyaçlar karşılandığında bile, insanın bütün elde ettiği acısızlık halidir… Varoluşun kendinde hiçbir değeri olmamasının doğrudan kanıtıdır bu.
Tam manasıyla insan olmak için belki biraz acı çekmemiz gerekiyordur – ölümlülüğümüzün, kaçınılmaz sınırlarımız ve başarısızlıklarımızın ve bizzat varoluşla ilgili bütün o gizemin bilincinde olmaktan ileri gelen türde bir acı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yaşama sanatı, içinde bulunduğumuz andan haz almak demektir ve en şiddetli hazlar ne entelektüel olanlar ne de her zaman ahlaki olanlardır.
Sürekli olarak hayata hazırlanıyor, ama hiç yaşamıyoruz.
Ne istediğine dikkat et, gerçekleşebilir.
“Ne zaman hayatın anlamını bulsam değiştiriyorlar ”
İkinci kez yaşıyormuş ve ilkinde yanlış davranmışsınız gibi yaşayın.
Sırada ne var? sorusu hayatımın nakaratı oldu. Çocukken, büyüdüğümde hayatımın nasıl olacağını düşünürdüm devamlı. Çocukluktan çıkınca da üniversiteden mezun olduktan sonra nasıl bir yaşam süreceğimi düşünüp durdum. Böyle devam etti. Bu şekilde hayatımı zayıflattım. Ralph Waldo Emerson’ ın yazdığı gibi, Sürekli olarak hayata hazırlanıyor, ama hiç yaşamıyoruz.
Camus Yabancı’da “yaşamın anlamını arıyorsan hiçbir zaman yaşamazsın” diye yazdığı zaman bu noktayı farklı bir açıdan dile getiriyordu. Yaşamın anlamı aradığımız bir şey değildir, yarattığımız bir şeydir.
Yine de bir zamanlar beni oluşturacak şekilde birleşmiş ve artık uzaklara saçılmış atomların orada sonsuza dek kalacakları gerçeği gönlümü biraz ferahlatıyor. Atom topluluğunun bir üyesi olmak, belki de bu materyalistin Doğu’nun her şey ile bir olma biçimindeki spiritüel düşüncesine girmesinin yolu olabilir. Bir gün o azimli atomlar tekrar beni oluşturacak şekilde biraraya gelecekler, şaka olsun diye hani.
Her şey geçici ve kayıplar kaçınılmazdı; durum buydu. Çoğu zaman göz ardı etmeye çalıştığım bu kesin gerçeği sonunda kabul etmek Hakikat’i kucaklamanın tatlığını taşıyordu
İçinde bulunduğumuz dönemde, yaşamda bir anlam bulmaktan umudu kesmiş olmak içtenlikle benimsenmiş bir dünya görüşü olarak görülmüyor pek. Hayır, daha çok tedavi edilmesi gereken bir hastalık sayılıyor. Eğer bir psikiyatra, varoluşsal can sıkıntısını bir hastalık olarak ele almakla aslında gerekçesiz bir varsamyımda bulunduğunu, yani hayatı neşe ve umutla yaşamanın doğru olduğunu sadece varsaydığını söyleseydim, bana kafadan çatlakmışım gibi bakardı. Psikiyatrların çoğu hayatın hedefinin olumlu olmak, kendini iyi ve sağlıklı hissetmek olduğunu, başka türlü hissetmenin veya düşünmenin sağlıklı olmadığını farz ederek işe başlarlar.
Camus, Yabancı’da Yaşamın anlamını arıyorsan, hiçbir zaman yaşamazsın, diye yazdığı zaman, bu noktayı farklı bir açıdan dile getiriyordu. Yaşamın anlamı aradığımız bir şey değildir, yarattığımız bir şeydir.
Hepimiz aynı bataktayız, ama bazılarımız yıldızları seyrediyor.
Sırada ne var? sorusu hayatımın nakaratı oldu. Çocukken, büyüdüğümde hayatımın nasıl olacağını düşünürdüm devamlı. Çocukluktan çıkınca da üniversiteden mezun olduktan sonra nasıl bir yaşam süreceğimi düşünüp durdum. Böyle devam etti. Bu şekilde hayatımı zayıflattım. Ralph Waldo Emerson’ ın yazdığı gibi, Sürekli olarak hayata hazırlanıyor, ama hiç yaşamıyoruz.
Varoluştan en fazla verimi ve en fazla hazzı almanın sırrı tehlikeli yaşamaktır.
İnsanlar bir ödül getirmediği sürece iyi bir edimi takdir etmezler.
Tam manasıyla insan olmak için belki biraz acı çekmemiz gerekiyordur.
Eğer kaderimin efendisi bensem ve kaderim de pek parlak değilse, kendimden başka suçlayacağım kimse yoktur.
Şu anda sahip olmadığımız şeyleri arzu etmek şu anda sahip olduklarımızdan aldığımız zevki yok eder. İkincisi şu anda arzu ettiğimiz bir şeyi gerçekten elde ettiğimizi bir an durup düşündüğümüzde, bunun bizi tekrar başladığımız noktaya getireceğini fark ederiz, yani yine başka bir şey isteme noktasına. Bundan çıkan ders şudur:Şimdinin tadını çıkartın o zaten mümkün olduğu kadar iyi
Daniel klein
Ahlak felsefecileri insanların gerçek düşünme ve davranma biçimlerine o kadar yabancılar ki, sözleri çok soyut kalıyor.
Leopardi şöyle yazdı: Tıpkı ölmeye hazır olan kişi gibi, gülecek cesareti olan kişi de dünyanın efendisidir.
Tüm manasıyla insan olmak için belki biraz acı çekmemiz gerekiyordur- ölümlülüğümüzün, kaçınılmaz sınırlarımız ve başarısızlıklarımızın ve bizzat varoluşla ilgili bütün o gizemin bilincinde olmaktan ileri gelen bir türde bir acı.
Sürekli olarak hayata hazırlanıyor, ama hiç yaşamıyoruz.
Ne istediğine dikkat et, gerçekleşebilir.
Sahip olmadığımız şeyleri arzularken sahip olduklarınızı heba etmeyin; unutmayın ki, şu an sahip olduklarınızı bir zamanlar sadece umut ediyordunuz.”
Yalnızca oyuncak bile olsa herhangi bir şeyi elde etmeye çabalarsanız, endişesiz yaşama fırsatını kaçırırsınız.
Yeterince uzun süre kendinizi kötü hissetmenizin veya endişelenmenizin geçmiş ya da gelecekteki bir olayı değiştireceğine inanıyorsanız, farklı bir gerçeklik sistemine sahip başka bir gezegende ikamet ediyorsunuz demektir.”
Yaşamın anlamı aradığımız bir şey değildir, yarattığımız bir şeydir.”
Tıpkı ölmeye hazır olan kişi gibi, gülecek cesareti olan kişi de dünyanın efendisidir.”
Psikiyatrların çoğu hayatın hedefinin olumlu olmak, kendini iyi hissetmek olduğunu, başka türlü hissetmenin veya düşünmenin sağlıklı olmadığını farz ederek işe başlarlar. Eğer bir insan felsefi tefekkürün ardından yaşamı boş bulursa? Ya eğer rasyonel olarak varlığının derinliklerinde yaşamda bir anlam bulamıyorsa? O zaman Prozac ‘ın vakti mi gelmiştir? .(prozac mutluluk ilacı)
..ve elbette YAŞAM ANLAMLIDIR, önermesinin de hiçbir anlamı yoktur ; ne doğrulayabilir ne de çürütebilirsiniz ..
Yaşama sanatı, içinde bulunduğumuz andan haz almak demektir ve en şiddetli hazlar ne entelektuel olanlar ne de her zaman ahlaki olanlardır ..
Psikiyatrların çoğu hayatın hedefinin olumlu olmak, kendini iyi hissetmek olduğunu, başka türlü hissetmenin veya düşünmenin sağlıklı olmadığını farz ederek işe başlarlar. Eğer bir insan felsefi tefekkürün ardından yaşamı boş bulursa? Ya eğer rasyonel olarak varlığının derinliklerinde yaşamda bir anlam bulamıyorsa? O zaman Prozac ‘ın vakti mi gelmiştir? .
zamanımı her kimsem onunla barışmak yolunda harcamayı tercıh ediyorum. Sonunda, arzuladığım şey bir ubermensch/üstinsan olmak değil, sadece bir mensch/insan olmak. Epikuros’un Bahçe ‘sinin sakin hazcılığını tercih ediyorum
beynimizin sınırlı büyüklüğü, aşkınsal yollarımızda bizi durdur ve biz aynalarla kaplı bu koridorun sonuna yaklaşmayız bile. Bize o nihai mutluluk noktasına asla erişemeyeceğimiz, çünkü öyle bir noktanın olmadığı bilgisini verir
Asıl mesele .. insanın yaşamını bir yaşamın olanca karmaşıklığıyla yaşamasıdır. Böyle bir yaşam dünyaya zahmetsizce uyum sağlayan uygar varlığa görünenden çok daha karanlık,çok daha çelişkili bir şeydir ;DAHA ÇOK BİR DÜRTÜLER VE TUTKULAR, ZALİMLİK, ESRİME VE DELİLİK GİRDABIDIR ..
Kendi yaşamımızı kendimiz yaratırız ama yaşamın seçilen bütün anlamlarını eşit yaratamayız. Bazı anlamlar diğerlerinden çok daha iyidir
Var oluş özden önce gelir SARTRE/ Var olmak algılanmaktır BERKELEY
Hepimiz aynı bataktayız, ama bazılarımız yıldızları seyrediyor .
ölümden sonra hayat olduğuna dair tutarlı bir argüman geliştirilebilirse, o zaman ölümden sonra bir hayat gerçekten var demektir, huzur içinde ölebiliriz
Şeytan zincirini kırıp, kudurmuş bir köpek gibi koşarak dünyayı katediyor. Zehir hepimizi etkiliyor. Kimse kaçamıyor. O yüzden, hazır mutluyken mutlu olalım ..
Varoluşçu psikolog Viktor Frankl Pazar nevrozu terimini uydurduğunda daha anlaşılır ifedeler kullanarak bir tanım verir: Yoğun haftanın koşturmacası bittiği ve içlerindeki boşluk ortaya çıktığı zaman hayatlarının içerikten yoksun olduğunun farkına varan insanların maruz kaldığı depresyon çeşidi.
İkinci kez yaşıyormuş ve ilkinde yanlış davranmışsınız gibi yaşayın.
Gezegen kadar yaşlı ve evrenin üçte bir yaşında olan malzemeden yapıldın, ama o atomların sen olduklarını düşündüğün şekilde biraraya gelmeleri ilk kez oldu.
Yalnızca oyuncak bile olsa herhangi bir şeyi elde etmeye çabalarsanız, endişesiz yaşama fırsatını kaçırırsınız.
Papaz Rick Warren şöyle öğütlüyor: Dünya uzerindeki yaşam, gerçek oyunun sahnelenmesinden onceki giysili provadır.
Ne istediğine dikkat et, gerçekleşebilir.
Sahip olmadığınız şeyleri arzularken sahip olduklarınızı heba etmeyin; unutmayın ki, şu an sahip olduklarınızı bir zamanlar sadece umut ediyordunuz.
Sahip olmadığımız şeyleri arzularken sahip olduklarınızı heba etmeyin; unutmayın ki, şu an sahip olduklarınızı bir zamanlar sadece umut ediyordunuz.
Önce var olur, sonra kendimizi yaratırız.
Şimdinin tadını çıkartın- o zaten mümkün olduğu kadar iyi.
Yanlarında aptallık etmeyi göze alabilmeniz, eski dostların nimetlerindendir.
Gizemli olan dünyanın nasıl olduğu değil, olmasıdır.
Sırada ne var? sorusu hayatımın nakaratı oldu. Çocukken, büyüdüğümde hayatımın nasıl olacağını düşünürdüm devamlı. Çocukluktan çıkınca da üniversiteden mezun olduktan sonra nasıl bir yaşam süreceğimi düşünüp durdum. Böyle devam etti. Bu şekilde hayatımı zayıflattım. Ralph Waldo Emerson’ ın yazdığı gibi, Sürekli olarak hayata hazırlanıyor, ama hiç yaşamıyoruz.
“Yeterince uzun süre kendinizi kötü hissetmenizin veya endişelenmenizin geçmiş ya da gelecekteki bir olayı değiştireceğine inanıyorsanız, farklı bir gerçeklik sistemine sahip başka bir gezegende ikamet ediyorsunuz demektir.”
“Sorgulanmayan yaşam elbette yaşanmaya değer, ama yaşanmamış yaşam sorgulanmaya değer mi?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir