İçeriğe geç

Hep Vaat Hep Vaat Kitap Alıntıları – Adam Phillips

Adam Phillips kitaplarından Hep Vaat Hep Vaat kitap alıntıları sizlerle…

Hep Vaat Hep Vaat Kitap Alıntıları

Organizmayı ne genler ne çevre hatta ne de bunlar arasındaki etkileşim belirler; organizma tesadüfi süreçlerin belirgin izini taşır.
Gerçek özgünlük, herkes gibi davranmaya çalışıp başarıya ulaşamamaktır.
Hepimiz kendi düşlerimizde birer sanatçı olabiliriz.
Sözcükler dünyadaki diğer her şeydir.
Bir insana şiir öğretebilirsiniz, ama şair olmayı öğretemezsiniz. Aynısı psikanaliz için de geçerlidir. Fakat kötü psikanalizin insanlara kötü şiirden daha fazla zararı dokunmaktadır.
İnsanın kendini anlaması klasik teselli biçimidir, kendinden kaçmasıysa romantik.
Shakespeare’e bilimsel yöntemi ekleyin,sonuç psikanalizdir.
Ne istediğimizi bilmeyebiliriz, ama istediğimizi biliriz. Bir yerlere her zaman bir şeyler için gideriz.
Narsistin cehennemi başkalarına olan ihtiyacının zorbalığıdır.
(Serge Viderman)
Freud sadece kaybettiğimiz bir şeyden büyülendiğimizi ima eder. Bir başkadeyişle bizi ancak eksik olan şey-yani geçmiş- büyüler. Büyülenme, umudu asla elden bırakmayan bir yasın canlılığıdır.
Freud bize yalnızca ne denli akıldışı olduğumuzu göstermiyordu: Akılsallığın ne kadar akıldışı olduğunu, (kendimize göre) en makul olduğumuz anın en deli anımız olduğunu da gösteriyordu.
Zihinlerimiz her zaman oluşum sürecinde değildir, her zaman çoktan oluşturulmuştur. Aslında önyargıdan ve dogmatizmden mustaribizdir, kendi doğamızdan değil.
Yaşam başarı değil yoğunluk, kar değil anlam demekti; çalışkanlık bir tür kendini kandırma biçimiydi.
Bir insanı onun onayı olmadan ya da ne teki göstereceğini umursamadan yeniden tanımlamak, çok açık ki, bir denetleme biçimi, hatta belki de doğrudan bir zorbalıktır..
İnsan yalnızca bir şekilde geçmişe geri dönerek ya da geçmişi anlatarak kendisini geçerli bir gelecek kuracak kadar geçmişten kopabilir.
Lacan’ın yazıları, diğer şeylerin yanı sıra, açıkça kendi kendini meşrulaştıran bir megalomanın itiraflarıdır.
Lacan’a göre insan, tanım gereği, kendi içinde aşırı, kendisine aşırıdır. Yaşamdaki kaprislerde temel olarak anlaşılmaz bir şey vardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Fredu’a göre psikanaliz insanı kendisine bir ahlak anlayışı yaratmaya hazırlıyordu: Wittels’e göreyse insana hazır bir ahlak anlayışı veriyordu. Bu anlamda Freud, ihtiyatlığına karşın, devrimci; Wittels ise çekingen bir putperesttir.
Merhametsizlik olmadan dönüşüm olmaz; yıkmadan yapamazsın.
(Winnicott)
“İçerideki savaşa katlanamadığımız için, der psikanaliz, savaşımızı her fırsatta dışarıda veririz.”
Shakespeare’e bilimsel yöntemi ekleyin, sonuç psikanalizdir.
Hakikat elde edilebilir değildir, insanlık bunu hak etmez ve her halükarda bizim Prens Hamlet herkese hak ettiği gibi davranırsak, kim kaçabilir kırbaçtan? diye sorarken haksız mıdır?

(Freud’dan, A.Zweig’e yazılan mektuptan)

Arzulanan biri karşısında insanın zihninin hatta konuşmasının ne denli karışık -ne denli karmaşık ve kafa karıştırıcı- hale gelebileceğini düşünün.
Karışıklık arzunun önündeki engel olduğu gibi, aynı zamanda bir arzu nesnesidir. Karışıklık içinde aradığınız şeyi bulamayabilirsiniz, ama aradığınız şeyin yerine başka bir şey bulmanız mümkündür. Karışıklık şeyleri kendimizden nasıl sakladığımızdan ziyade, şeyleri kendimize nasıl arattığımızla ilgili olabilir.
bir şeyden kaçan bir insan başka bir şeye koşmaktadır. Aynı şekilde karışıklıktan bahsederken de şunu unutmamamız gerekir ki, gerçekleşmekte olan bir şeyi durduran bir şey başka bir şeyi mümkün kılmaktadır. Bir şeyi kaybeden kişi onu arama sürecinde başka bir şey bulabilir. Hatta başka bir şey bulmanın yegane yolu bu olabilir.
Psikanaliz elbette neyden kurtulmaya meraklıysak onunla ilgilenmemizi -hatta onu yeniden sahiplenmemizi, yeniden düşlememizi- ister.
Çocuk tahripkar müdahaleye en açık olan insandır ve onu temsil etmeye başlar: İçerinden içgüdülerin, dışarıdan eğitici çevrenin, bağımsız bir özne olan annenin müdahalesine maruz kalan bir insan. Çocuk rutine, güven tazelenmesine, bağlılığa, varoluşu sürdürmeye, bakımın sürdürülmesine bağımlıdır..
savaş adeta insanların en iyi savunma mekanizmalarını ortaya çıkarmaktadır. İnkar, narsisizme gerileme, özdeşleşme, yücelme..
İçerideki savaş her zaman dışarıdaki savaştan daha kötüdür. İçerideki savaş tarihüstüdür ve olumsallığın ötesindedir; içerideki savaş varlığımızın hakikatidir; dışarıdaki savaşsa salt tarihtir.
Kendimizle ve kültürümüzle savaş halindeyizdir. Gerçek savaşlar bizi yaşatır çünkü bize kendi iç bölünmelerimiz konusunda yapacak bir şeyler verir -bize hem bir hedef hem de icra edilebilir bir tasarı, bir tiyatro sunar.
Bir düşmandan daha esin verici ne olabilir?
Özümüz bakımından temelde düşmanlarımıza benzediğimiz fikrini bir kez kabul edersek, işimiz epeyce basitleşir.
(Winnicott)
çocuğun betimlenmesi bilinçdışının ya da rüya çalışmasının betimlenişin yerini almıştır. Ya da daha ziyade onlara göre, çocuğu tanımlamak bilinçdışını tanımlamakla aynı şey olmuştur. Çocuk deyim yerindeyse canlı bilinçdışıdır: Onu eylem halinde görmek mümkündür. Bilinçdışı bulunmuştur; aslında, onunla neredeyse konuşmak bile mümkün hale gelmiştir. Çocuk analizin ortaya çıkmasıyla birlikte, kaynağa daha da yaklaşabileceğimize ilişkin kanı gün geçtikçe artmıştır.
İçerideki savaşa katlanamadığımız için, der psikanaliz, savaşımızı her fırsatta dışarıda veririz.
İnsanın kendini anlaması klasik teselli biçimidir,
kendinden kaçmasıysa romantik..
Freudcu bakış açısına göre insan, dil tarafından derdest edilip işkenceden geçirilen öznedir.
Psikanaliz sözcüklerden oluşan bir dinden fazlası olabilir mi? Psikanaliz sanki Tanrı inancı yerine cinsellik inancını, duygusal gelişim inancını, bilinçdışı inancını veya hatta diğer temel kavramlardan birine duyulan inancı değil de dil inancını koymuştur. Bunun sonucunda da şiir -ya da edebiyat- diye adlandırılan bir şey psikanalistlerin seküler İncil’i olmuştur.
Bana okumayı öğreterek nasıl dinlemek gerektiğini de öğrettiler.
Aslına bakılırsa şimdi de en ilginç psikanaliz yazılarının çoğu mesleğin dışından kişilerce yazılmaktadır (psikanalizin psikanalistlerin elinde ne çok harcandığı açığa çıkmıştır).
Psikanaliz, en iyi şekliyle, yaşamın zorluk ve heyecanları hakkında ilginç fikirlerin halka ulaştırılmasını gaye edinen bir meslek olmalıdır.
Psikanaliz içinde bulunduğu kültürün tamamen bir parçası olarak görülmediği taktirde, ne kadar muhalif olsa ya da olduğunu iddia etse de, işe yarar bir anlam ifade edemez
Psikanalize göre, normalden farklı düşünmek ve hissetmek öz-bilgiye dayalıdır.”
Tesadüfleri kaderimiz üzerinde rol oynayacak değerde görmemek, güneş hareket etmiyor diye günlüğüne düştüğü notla Leonardo’ nun yenmeye savaştığı, bu yolda ilk adımlarını attığı dini dünya görüşüne gerisin geri dönüp onu benimsemek anlamını taşır. En savunmasız çağımızda adil bir Tanrı’ nın ve güleryüzlü bir kaderin bizi böyle dış etkilerden korumamasına kırılmamız doğaldır. Ama bu arada unuttuğumuz bir şey var ki, o da yaşamımızda her şeyin bir tesadüf sayılacağı; tesadüfün spermayla yumurtanın birleşmesi sonucu yaratılmamızdan başlayarak yaşamımızı yönettiğidir. Sürdüreceğimiz yaşamı belirleyen güçleri kendi bünyemizdeki ‘zorunluluklar’ ve çocukluğumuzdaki ‘tesadüfler’ diye ikiye ayırmak, ayrıntılarda henüz bir kesinliğe oturmayabilir; ama genel olarak özellikle çocukluğumuzdaki ilk yılların bizim için taşıdığı önemden kuşku duymak da bundan sonra mümkün değildir.
❝İçerideki savaşa katlanamadığımız için, der psikanaliz, savaşımızı her fırsatta dışarıda veririz.❞
Herkes şairdir, ama bazıları diğerlerinden daha şiirseldir ve zaten tüm farklılık da burada yatmaktadır.
Şiir, tıpkı iyi bir yorum gibi, eylem halindeki dildir. Analist, tıpkı şair gibi, dolu konuşmaya, anlamlı sözcüklere, iyi bir dile ulaşmayı hedefler.
❝İçerideki savaşa katlanamadığımız için, der psikanaliz, savaşımızı her fırsatta dışarıda veririz.❞
Yazar sizinle konuşur ama cevap vermez.
Kaçamadığım şeyden kaçıyor gibi görünmenin yollarını bulmak zorundayım.
Soru dediğimiz cevaplanabilecek bir şeydir. Eğer cevaplamanın yolu yoksa bu durumda sorulan şey soru değildir.
Bir şeyler soruya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir ki gerçek sorular başlayabilirsin. 
Delilik her şeyi anlamlandırma ihtiyacıdır, bu anlam her şeyin anlamsız olduğu olsa bile.
İnsanlar olarak insanlık durumu hakkında akıl yürütdüğümüzde genellikle çok dar görüşlü oluruz.
“Başka türlü bir zihne sahip olmanın” nasıl olabileceğini görme olanağımız yoktur. 
Dikkatimiz seçici olmaktan çok dışlayıcıdır.
Açık zihin açık bir kapı değildir: “Açık fikirlilik” yalnızca bazı insanların tercih ettiği ayırt etme tarzını ifade eder.
Eğer kim olduğuma dair kendi fikrim ayrıcalıklı bir versiyon değilse bu durumda düşündüğüm kadar kendime yeten biri değilim demektir.
“Ben üzerinde çeşitli oyuncuların çeşitli rolleri oynadıkları yaşayan sahneyim,” der, Fernando Pessoa
Kendimizi uyuyarak yaşarız; bariz bir uyanma yoktur, yalnızca düş vardır. Çalışmak uyumuyor numarası yapmanın bir yoludur.
“Hayatta iyi tarif edilince daha az gerçek olan bir şey yoktur,” diye yazar Pessoa
Benim için hafif ayışığı altında kendimi bilinebilir olarak bilmediğim bir andan daha iyi bir etüt ya da melodi yoktur. Fernando Pessoa
Deneyim didaktik değildir.
İnsanlara güvenmeyi, hatta onları dinlemeyi kesene kadar onların ne kadar karmaşık olmalarına izin verebiliriz?
Karışıklık şeyleri kendimizden nasıl sakladığımızdan ziyade, şeyleri kendimize nasıl arattığımızla ilişkili olabilir.
Psikanaliz yalnızca insanlar kendi belirtilerinden etkilenmeye başladıklarında işlemeye başlar.
Sevgimizin en güzel meyvelerini kendi içimizde hissettiğimiz düşması içgüdüye gösterdiğimiz tepkiye borçluyuz. Freud
Özümüz bakımından temelde düşmanlarımıza benzediğimiz fikrini bir kez kabul edersek, işimiz epeyce basitleştir.
En önemli güvenlik işlevi kendimizi bir iç düşmana karşı savunmak değil onu bulmaktır.
Düşmanın kim olduğunu bilmezsen, nasıl iyi olacağını da bilemezsin.
Zihin şiir üreten bir organdır.
Bir insana şiir öğretebilirsiniz, ama şair olmayı öğretemezsiniz.
İnsanın kendini anlaması klasik teselli biçimidir, kendinden kaçması ise romantik. George SANTAYANA
Icerideki savaşa katlanamadığımız için,der psikanaliz, savaşımızı her fırsatda dısarıda veririz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir