İçeriğe geç

Helbesten Bijarte Kitap Alıntıları – Aleksandr Puşkin

Aleksandr Puşkin kitaplarından Helbesten Bijarte kitap alıntıları sizlerle…

Helbesten Bijarte Kitap Alıntıları

Bozmuyor, tedirgin etmiyor üzgünlüğümü,
Ve yürek yeniden tutuşuyor, seviyor yeniden,
Sevmemesi olanaksız çünkü.
Ve gündüz emeklerinin ödülü uyku.
Ne kadar hoşsunuz! derken dudaklarım,
Seni nasıl seviyorum! diyor kalbim
Ve umursamaz doğa
Parlasın sonsuz rengiyle.
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
Kah ürkeklik, kah kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
Esin rüzgarlar, çoşsun dalgalar,
Ruhu öldüren kale yıkılsın!
Morpheus, bir avuntu ver
Benim acılı sevdama.
Gel, üfle lambamı,
Hayallerimi kutsa!
Öleyim ne çıkar, severken öleyim ama.
Ey yaşam düşü! Uç git, acımam sana..
Yaşamsız ve sevgisizdim.
Her şey öylesine yabancı ki
Anlamsız yaşamlarımızın
Ölü gevşekliğine,
Kölelerin tek düze şarkısına benzeyen!
Neden böbürlenir ki insanoğlu?
Dünyaya çıplak geldiğinden mi,
Ömrünün kısalığından mı,
Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?
Ben, yorgun kiracısı yeryüzünün, bambaşka alemler ardındayım;
Ey özgür okyanus, selamlıyorum seni.
Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm sayfaları arasında bir kitabın ;
Bu unutulmuş çiçek, tuhaf hayallerle doldurdu ruhumu ansızın
Neden açtın? Ne zaman?Hangi baharda?
Kimsesiz köşecik, selam sana,
Dinginliğin sığınağı, çalışmanın ve esinin,
Günlerim akıyor burada fark etmeksizin
Ey dostlar! halkın ezilmediğini görecek miyim bir gün
Ve köleliğin düştüğünü çarın işaretiyle,
Ve sonunda doğacak mı yurdumun üzerinde
Güzel şafağı bilginin ve özgürlüğün?
Uçup gittiğinde karanlık gece
Sen de bırakıp gideceksin gözlerimi,
Ah , yeni bir geceye kadar
Gönlüm aşkı unutabilseydi!
Fakat İsrafil iki kez öttürecek borusunu;
Kopacak yeryüzünde göksel tufan:
Ve kardeş kaçacak kardeşinden,
Ve oğul kaçacak anasından.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dalgalar, sizi kim durdurdu,
Kim vurdu sizi prangaya
Kim yönlendirdi isyancı koşunuzu
Dilsiz ve aşılmaz bir havuza?
Kim bozguna uğrattı asasıyla
Bende umudu, neşeyi ve acıyı
Ve uyuşturdu ruhumdaki fırtınayı
Tembelliğin uykusuyla?
Ve işte genç gelin
Gerdek yatağına götürülüyor;
Işıklar söndü… Aşk tanrıçası
Gece lambasını yakıyor.
Söndü günün yıldızı;
İndi mavi denize kara bir duman
Hışırda, çırpın uysal yelken
Dalgalan, karanlık okyanus, dalgalan.
Dağıldı şölenleri gençliğin,
Uyku gibi, sabah dumanı gibi;
Fakat o arzu hala dipdiri,
Seviyorum sizi
Ve bu aşk belki İçimde sönmedi bütünüyle Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyorum sizi
Kâh ürkeklik, kâh kıskançlıkla üzgün
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgi ki
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin
Bir armağan ki rastlansal, boşuna
Yaşam, bana neden verildin sen?
Ve gizemli bir yazgıyla
İdama hükümlüsün, neden?

Beni hangi düşmanca güç
Çağırdı yokluktan?
Kimdir o tutkuyla dolduran ruhu
Ve aklı kuşkuyla karıştıran?

Bir amaç yok gelecek zamanda:
Yürek bomboş ve yok bir yararı aklın,
Ve üzüyor beni tasayla
Tekdüze gürültüsü yaşamın.
1828

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
SEVİYORDUM SİZİ
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi,
Kâh ürkeklik, kâh kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
SEVİYORDUM SİZİ

Seviyordum sizi ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle.
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.

Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
Bazen çekingenlik, bazen kıskançlıkla üzgün.
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.

Bir Armağan ki

Bir armağan ki rastlantısal, boşuna
Yaşam, bana neden verildin sen?
Ve gizemli bir yazgıyla
İdama hükümlüsün, neden?

Beni hangi düşmanca güç
Çağırdı yokluktan?
Kimdir o, tutkuyla dolduran ruhu
Ve aklı kuşkuyla karıştıran?

Bir amaç yok gelecek zamanda:
Yürek bomboş ve yok bir yararı aklın,
Ve üzüyor beni tasayla
Tekdüze gürültüsü hayatın

Öğüt

Keneler ve sivrisinekler
Çevrende uçuştuğunda gazete kalabalığıyla
Boşuna kafa yorma, harcama ince sözler
Karşı koyma bu küstah gürültüye ve çığırtkanlığa.

Çünkü mantık da üslûp da sevgili dost
Bu inatçı sürüye boyun eğdiremez
Kızmak da boş: fakat kaldır elini ansızın
Ve şimşek gibi bir yergiyle onları ez.

O’NA
Anımsıyorum o büyülü ânı
Karşımda beliriverdiğin,
Uçup gidici bir hayal gibi,
Dehası gibi saf güzelliğin.

Bunluklarında ümitsiz hüznün,
Telâşın yorucu tasalarında,
Çınlardı o tatlı ses uzun uzun,
O güzelim çizgiler görünürdü bana.

Yıllar geçti. İsyancı dalgalarında fırtınaların
Dağılıp söndü eski hayaller,
Unuttum tatlı sesini senin
Ve silindi Tanrısal çizgiler.

Issızlıkta, karanlığında tutsaklığın
Sessizce uzayıp gidiyordu günlerim
Tanrısız, esinsiz, gözyaşsız,
Yaşamsız ve sevgisizdim.

Ve bir an geldi, uyandı ruhum:
Ve işte sen yeniden belirdin,
Bir hayal gibi, uçup giden,
Dehası gibi saf güzelliğin.

Ve yürek çarpıyor bir esrimeyle,
Ve yeniden canlanıyorlar onda
Tanrısallık da, esin de,
Yaşam da, gözyaşı da, aşk da.

KUŞ

Gurbette saygıyla izliyorum
Geleneğini eski zamanların:
Bir kuşu hürlüğe salıyorum
Parlak şöleninde ilkbaharın.

Artık avuntusuz değilim,
Ve küsmüyorum yazgıma,
Madem ki özgür kılabildim
Tek bir varlığı da olsa.

Çoktan mı vardın sessizliğin hazlarına?

Ve bir an geldi, uyandı ruhum:
Ve işte sen yeniden belirdin,
Bir hayal gibi, uçup giden,
Dehası gibi saf güzelliğin.
Dünyada mutluluk yok, fakat dingin ve özgür olunabilir.
İmrenilecek bir yazgı düşlüyorum nicedir-
Anımsayış açar önümde
Sessizce uzun tomarını:
Ve ben okuyarak yaşamımı irkiltiyle
Titrerim ve ilenirim,
Acıyla yakınırım, acı gözyaşları dökerim
Yıkayamam fakat kederli satırları.
Güzelim, söyleme yanımda benim
Kederli Gürcü şarkısını:
Anımsatıyor bana o
Başka bir yaşamı, uzak bir kıyıyı.
Ne yazık! Anımsatıyor bana
Senin acımasız şarkın
Bozkırı, geceyi ve ay altında
Çizgilerini, çok uzaklarda, mutsuz bir kızın.
O elem dolu, sevgili imgeyi
Unutuyorum seni görünce ben;
Fakat şarkın başladı mı bir kez
Canlanıyor o karşımda yeniden.
Boş siz’i yürekten sen’le
Değiştirdi o, sürçerek dili
Ve uyandırdı sevdalı gönülde
Tüm mutlu düşleri.
Duruyorum karşısında düşünceli,
Ayrılamıyor ondan gözlerim;
Ne kadar hoşsunuz! derken dudaklarım
Seni nasıl seviyorum! diyor kalbim
Elveda dedi, Seni gördüm
Ve sen boşuna parlamadın bana:
Göklerde her şeyden nefret etmedim
Ve her şeyi hor görmedim bu dünyada.
Bahçelerin sessizliğinde, ilkbaharda, gece dumanında,
Doğu bülbülü söylüyor türküsünü üstünde bir gülün. Fakat tatlı gül hiçbir şey duyumsamıyor, kulak vermiyor ona,
Sallanıyor ve uyukluyor altında sevda türküsünün.
Senin türkün de böyle değil mi soğuk güzellik için?
Ayıl, ey şair, nedir can attığın tutkuyla?
Aldırmıyor o, dinlemiyor bile türküsünü şairin; Bakıyorsun, çiçekleniyor; sesleniyorsun, yanıt yok çağrına.
Keneler ve sivrisinekler
Çevrende uçuştuğunda gazete kalabalığıyla
Boşuna kafa yorma, tüketme ince sözler
Karşı koyma bu kaba gürültüye ve çığırtkanlığa
Çünkü mantık da üslup da sevgili dost
O inatçı sürüyü etkilemez
Kızmak da boş, fakat kaldır elini ansızın
Ve şimşek gibi bir yergiyle onları ez!
Issızlıkta, karanlığında tutsaklığın
Sessizce uzayıp gidiyordu günlerim
Tanrısız, esinsiz, gözyaşsız
Yaşamsız ve sevgisizdim.
Orada soğuk bir uykuya dalıyordu:
Napolyon sönüp gidiyordu orada.
Ve öldü acılar içinde;
Ve onun ardından, gürültüsüyle fırtınanın
Yitirdik bir başka dehayı da
Bir başka hükümdarını akıllarımızın.
Fakat iyileşmedi yine de
Kalbim eski yaralardan, aşkın derin yarasından
Hışırda, çırpın, uysal yelkenim
Dalgalan, karanlık okyanus, dalgalan
Barbar sanatçı, dahinin tablosunu
Karalıyor özensiz bir elle
Ve kendi ilkesiz resmini
Çiziktiriyor onun üzerine.
Uğursuz iktidarın zulmü altında
İçimiz içimize sığmayarak
Kulak veriyoruz yurdun çağrısına.

Rusya uykusundan silkinip kalkacak
Ve yıkıntılarına mutlakiyetin
Yazacaklar adlarımızı!

Gizle tasalı belleğimden
Korkunç hükmünü ayrılığın!
Göster bana o tatlı bakışı,
O tatlı sesi yine duyayım.
Ağır aksak geçiyor günlerim,
Ve her an çoğaltıyor solgun kalbimde
Tüm acılarını mutsuz aşkın
Ve kaygıdan çıldırmış gibiyim.
.
Ah, güzel yaz! Sevebilirdim seni,
Kızgın sıcağın, tozun, sivrisineğin, karasineğin olmasaydı.
.
Geçen her günü, her yılı,
Alıştım hep aynı düşünceyle uğurlamaya:
Hangisi gelecekteki ölümümün
Yıldönümü olacak acaba?
.
Ne kadar hoşsunuz! derken dudaklarım,
Seni nasıl seviyorum! diyor kalbim
.
Savur şalını sevimli dilber,
Doğan gün gibi yüzünü göster!
.
Bir şey var ki çölünde senin
Ruhumu altüst etmeye yeterdi.
.
Haydi ver elini-yüreklerimizde aynı tutkular.
İçimizde uzak gökyüzünün, uzak ülkelerin özlemi
Geçen her günü, her yılı,
Alıştım hep aynı düşünceyle uğurlamaya:
Hangisi gelecekteki ölümümün
Yıldönümü olacak acaba?
.
Ey dostlar! halkın ezilmediğini görecek miyim bir gün
Ve köleliğin düştüğünü çarın işaretiyle,
Ve sonunda doğacak mı yurdumun üzerinde
Güzel şafağı bilginin ve özgürlüğün?
Vaktidir dostum, vaktidir! Yürek dinginlik istiyor,
Uçuyor birbiri ardına günler ve geçen her saat alıp götürüyor
Yaşamdan bir parça daha, ve biz seninle ikimiz
Yaşamak umudundayız, oysa kuşku yok ki öleceğiz.
Güz benim mevsimimdir; Sevmem ilkbaharı;
Buzların çözülüşü canımı sıkar; pis koku, çamur, ilkbaharda
hastayımdır;
Hayrola, nereye?
-Moskova’ya, isim günü balosunu beylerin
Burada kalıp da kaçıramam.
-Dur, karantina var, gidemezsin!
Bilmiyor musun salgın hastalık olduğunu bölgemizde.
Ben, yorgun kiracısı yeryüzünün, bambaşka alemler ardındayım.
Ve artık çatırdayan ayazlı günler
Gümüş rengiyle tarlalarda ..
(Okurun beklediği uyak:güller ;
Nah işte, al sana!)
Yaşamsız ve sevgisizdim.
Ey Tanrı, seninle eşitim.
Fakat senin gazabın konuşunca
Günahın böbürlenişi sustu.
Aşkın acısıdır değerli olan benim için,
Öleyim ne çıkar, severken öleyim ama.
Derim ki kendime ,yıllar uçup gidecek
Ve hepimiz geçeceğiz altından sonsuz kemerlerin ne kadar çok görünürsek görünelim burada son saati çalmak üzeredir birilerinin
Ah, güzel yaz..! Sevebilirdim seni.
Gel hele, otur azıcık şuracıkta benimle.
Bakalım yenebilecek miyiz lanet olası can sıkıntısını
derim ki kendime, yıllar uçup gidecek,
ve hepimiz geçeceğiz altından sonsuz kemerlerin-
ne kadar çok görünürsek görünelim burada
son saati çalmak üzere birilerinin.
“erkenden olgunlaşmıştı fırtınalarda
orada benim yitik gençliğim,
hafif kanatlı sevinç beni orada aldatmıştı
orada acıyla dolmuştu kalbim.”
“ben, yorgun kiracısı yeryüzünün,
bambaşka alemler ardındayım.”
Yitirdik yolumuzu tümden..!
Yalnız yaşa,
Yürü özgür yolunda..
Senin olsun dünyadaki yerim,
Benim çürüme çağım, senin çiçeklenme..
Ne kadar çok görünürsek görünelim burada
Son saati çalmak üzeredir birilerinin..
buradayım, boş kaygıların prangasından kurtularak,
mutluluğu gerçekte bulmayı öğrenmiş olarak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir