İçeriğe geç

Helallar ve Haramlar Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından Helallar ve Haramlar kitap alıntıları sizlerle…

Helallar ve Haramlar Kitap Alıntıları

Necaset üstünde toplanan sinekler, sultanların kapısında olan âlimlerden daha hayırlıdır.
Bir şeyin haram olduğunun delili olmalıdır. Haramlığının delili yoksa o şey helal sayılır.
Günah/hata ve yanlış kalblerin sarsılmasına/rahatsızlık duymasına neden olur.”
Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin/gıybetini etmesin.
Davetine icabet ettiği kimsenin evine vardığında orada onun bir hayli çok eşyaya sahip bulunduğunu, fazla malının olduğunu görse, efendim, helal mal, oldukça az olur. Bu ise gayet fazladır. Adam bütün bunların hepsini helalden nasıl toplayabilir ki? gibisinden bir yargıya varma ve böyle bir düşünceye sahip olma hakkı yoktur.
Şayet böyle bir Müslümanla ilgili olarak bizzat ve ayniyle kötü zanda bulunacak olursa insan, bunu da sırf bir başkasında gördüğü kötülüğü o da yapar düşünce ve inancıyla yapıyorsa, böyle masum biri hakkında bu düşüncesiyle cinayet işlemiş ve ona haksızlık yapmış olur, aynı zamanda haksız yere eleştirmesi yüzünden de kesinlikle günah işlemiş olur.
Günah/hata ve yanlış kalplerin sarsılmasına/rahatsızlık duymasına neden olur.
Müftü/Fetva veren bizzat kalbin kendisidir.
Kalbinizde huzursuzluk meydana getiren şeylerden sakının
Günah, gönülleri sarsan şeyidir.
Sana şüpheli geleni bırak da sana şüpheli gelmeyene bak
Helali istemek/araştırıp sormak her bir müslümanın üzerine farzdır. (sav)
Aşırı gidenler helak oldular
İnsan her zaman aynı tavrı sergileyemez. Kaldı ki insanın bu gibi durumlarını gereğince kontrol imkanı da olmayabilir. Buna dikkat edilmelidir. Kul, bu gibi durumlarda ancak kendi kalbinden fetvayı almalıdır.
Ahiret mülkü, ancak din ile vardır.
Haram her zaman haramdır
..dünya ahiretin tarlasıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Müslümanlar akıllarını başlarına almalılar
İnanılacak olan asıl mıdır yoksa genel kabul gören midir?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Farklı konumlar farklı görüşleri ortaya çıkarır
Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeyden daha hayırlıdır.
Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde size ateş dokunur.
Başkaları sana fetva verseler bile, sana yine fetva verseler bile ve yine sana fetva verseler bile sen kalbine danış kalbinden fetvanı al.
Biz haram düşeriz endişesiyle helalın onda dokuzunu terkederdik.
Hz Ömer
(Habibim) sen ‘Allah’ de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynyadursunlar
Kesilen bir hayvanın sadece kanı, içinde bulunan dışkısı ve aynı zamanda kesilen bu hayvanın pis olduğu bilinen parçaları da aynen haramdır.
Bizim zamanımızda halkın ellerinde bulunan şeylerin birçoğu haramdan oluşmaktadır.
Çünkü halk arasında yapılan muameleler
yanlış muamelelerdir, helal şartlarına uyulmamaktadır.
Faiz almış başını gitmiştir.
Sultanların ve zalimlerin ve bu manadaki idarecilerin mal varlıkları olabildiğince artmıştır.
Müftüden fetva isteyen bir kimse, öncelikle kendi kalbinden fetvayı almalıdır. Eğer gerçekten kalbine başvurduğunda, gönlünde kötü bir şeyler beliriyorsa, bu
demektir ki, o şeyle ilgili olarak kişi bundan sakınmalıdır,: çünkü Allah’ın ilham ettiği gibi o günahtır.
Yarın kıyamet gününde müftünün fetvası kendisini kurtaramayacaktır.
Çünkü müftü, anlatıma göre hüküm ve fetvasını verir.
Oysa asıl sırları ve gönüllerde gizli olanları Allah gerçekten bilip durmaktadır
Helal rızık uğrunda geceye kadar yorulurcasına çaba sarfeden bir kimse, akşama Allah tarafından bağışlanmış olarak girer ve aynı zamanda Allah kendisinden hoşnud olduğu halde sabahlamış olur

فيما قال او كما قال

Kim çoluk çocuğunun nafakası için helal kazanmak uğrunda çalışır gayret gösterirse, o kimse Allah yolunda cihad eden gibidir.
Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar.
Bu hal onların alım-satım tıpkı faiz gibidir demeleri yüzündendir. Oysa ki Allah, alım-satım helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbin den bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allaha kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.
Kul, kendi nefsi konusunda ne kadar titiz ve acımasız olursa, kıyamet gününde günah yükü o nisbette hafifleşir.
Sırattan da gayet kolay ve hızlı bir şekilde geçip gider.
Hesapların tartılması sırasında da, günah kefesi hafifleyecek, sevap tarafı
ağır basacaktır.
Doğrusu kişinin takva ve veraı derecesinde, cennetteki makamları da farklı ve değişik olacaktır.
Nitekim insanların günah ve isyanlarına nisbetle cehennemdeki yerleri de farklı farklı olacaktır.
Yani zalimlerin durumu orada işledikleri haram ve iğrençlikler nisbetinde olacaktır.
İnsanın süsten olduğunca kaçıması, sadeliğe özen göstermesi gerekir.
Çünkü ola ki bu kötü alışkanlık bir yaygınlık kazanabilir.
Gerçi süslenmek aslında haram olan bir şey değildir; ama, süsler birbirini zincirleme izleyeceğinden harama götürebilir, dolayısıyla bunlardan uzak
durulmasında yarar vardır.
Hz. Ali, Hz. Osman (r.a.)’ın şehid düşmesi ve evinin yağmalanması gibi olayların sonrasında, sadece ağzını mühürleyip işaretlediği kaplardan yemek yerdi.
Çünkü şüpheden kaçınıyordu.
“Eğer bir kimse vaaz vermek üzere kürsüye çıkıp da halka hitabetmek isterse, âlimler böylesi için şöyle söylerler:
‘O kimseyle ilgili olarak şu üç hususu araştırın:
a- Eğer adam, gerçekten bid’at işleyen ve buna inanan yanlış ve bozuk inançlı biriyse, oturup onu dinlemeyin, çünkü o şeytanın diliyle konuşur.
b- Eğer adam yediğine dikkat etmeyen biriyse, ne rast gelirse yiyorsa, o heva ve hevesinden konuşur.
c- Eğer aklen olgun biri değilse, böylesi konuştuklarıyla yapacaklarından daha çok yıktıkları fazla olur, bozdukları çok olur. Dolayısıyla böyle birinin meclisine
katılmayın/oturmayın.’
Yahya b. Muaz da diyor ki:
“İbadet Allah’ın hâzinelerinden bir hazinedir.
Ancak o ibadetlerin anahtarı da duadır.
O anahtarın dişlerine gelince, onlar da helal kazanç ve rızıktır.”
Süfyan Sevrî (r.a.) der ki:
“Allah’a itaat olsun diye kim haram olan şeylerden harcamada bulunursa/infak ederse, bu kimse tıpkı, pis olan elbiseyi sidikle yıkayan gibidir.
Oysa bilindiği gibi pis olan elbise
sudan başka bir şeyle temizlenemez. Günahlardan da arınmanın yolu, ancak helal kazanç ve helal rızıkladır.”
Hz. Ebu Bekir Sıddîk (r.a.), bir gün
bir kölesinin kazancından olan sütten içti. Sonra da bu sütü nereden ve nasıl bir şekilde elde ettiğini, kazandığını kölesine sorunca, kölesi de ona: “Bir kavim adına kehanette bulundum.
Onlar da bu kehanetim karşılığında olarak bu sütü bana verdiler” dedi.
Hz. Ebu Bekir Sıddîk (r.a.), kölesinden
bu durumu öğrenince, hemen parmağını boğazına soktu ve böylece kusmaya başladı. Ben onun kusması karşısında neredeyse canı çıkacak sanmıştım.
Daha sonra Ebu Bekir (r.a.)
şöyle devam etti:
“Allah’ım! İçtiğim sütten damarlarımda ve
bağırsaklarımda kalıp da, çıkmamış olanları için de senden af dilerim.
Rasulullah (sav) buyuruyor:
“Faizden elde edilen bir dirhem, Allah katında İslam açısından otuz kez zina etmekten de ileride bir
günahtır.”
İbadet on bölümden oluşmuş olup, hu ibadetin
dokuzu helal rızık aramaktır. (sav)
İnsan vücudunda haram ile beslenen her bir et
parçası için, en uygunu, onun cehennem ateşinde
yanmasıdır.” (sav)
Para bir değişim aracıdır.
Parayı alınıp satılan mal haline getirmek ve hiçbir rizikoya girmeksizin gelir sağlamak oldukça tatlıdır.
Ancak unutulmamalıdır ki zehirli gıdalarla beslenmeye benzer bu.
Etkisini göstermeye başladığı zaman, çoğu kez artık iş işten geçmiş olmaktadır.
Bakara Suresi 278. ayette, faizle iş yapanlara Yüce Allah ve Rasullulah’m savaş açtığı söylendiği gibi sonunda kişiyi cehennem ateşine kadar götürdüğü bildirilmektedir.
Faiz yasağı İslam’ın kesin hükümleri arasındadır ve faizin her çeşidi haramdır. İster bireysel olsun, ister toplumsal
olsun, zaruret hallerindeki durum müstesna olmak üzere bunlar devamlı değildir.
İslam’ın ekonomik, sosyal, ahlakî
sistemi bir bütün olarak uygulandığı ya da işletildiği zamanfaiz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaz; çünkü, İslam ekonomisi, sermaye birikimini teşvik için faizi değil, ortaklık modelini ileri sürmüştür.
Bu modelde sermaye faizsiz olacağından hem maliyet ve hem enflasyon problemi ortadan kalkacaktır.
Mülkiyete katılım tabana doğru böylece yaygınlaşacaktır.
Bu sayede ekonomik ve sosyal farklılaşma en az düzeye inecektir.
Dolayısıyla, sermayeye, yatırımlara, ticarete kötü gözle bakılmayacaktır.
“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar.
Bu hal onların “alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleleri yüzündendir.
Oysa ki Allah, alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan
kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır.
Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.
Allah faizi tüketir, sadakaları ise bereketlendirir, Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi
sevmez.” 2/275_276
Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Ey peygamber! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.” Müminûn 23/51

Buradaki ayete dikkat edilirse, güzel amellerden önce, iyi, temiz ve helal rızık üzerinde duruluyor ve bunların yenilmesi
gerektiği vurgulanıyor.
Çünkü ayette yer alan, “Tayyibat” sözcüğünden kasıt helal rızıktır.

Şeytanın insanın ta damarlarının içine sirayet etmesine sebep oluşturan şey, sadece şehvetin baskın gelmesi ve serbestliğe yöneltmesi durumunda olabilmektedir.
Geriye şeytanı önleyici tedbir olarak helal rızık yoluyla onun gemlenmesidir.
Böyle olunca o pişmanlık duyarak, hüsrana uğrayarak ve bir şey yapamamanın üzüntüsüyle dönüp gider.
Çünkü kendisine yardımcı ve yol gösterici bir fırsat bulamamış olur.
Şeytan, gerçekten tıpkı insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır
ve insanı etkisi altına almaya çalışır. Ancak Yüce Allah, helal rızık yoluyla, şeytan için imkan ve yollan daraltmış ve bu yoldan insanı tuzağa düşürme imkanını azaltmıştır.
İsa (aleyhisselâm) şöyle demiştir:
Dünya ehlinin malına bakmayın. Onların dünyalarının parlaklığı, sizin kalbinizdeki parlaklığı giderir. İmanınızın lezzetini bozar.
Cahil, bilgisiz ve ahmak olan kişi ile arkadaşlıkta bulunma. O kişiden korun.

Bir kimse arkadaşı ile kıyas edilir.
Hazreti Ali radiallahuanh

Gönüller, kendisine ihsanda bulunan kimselere muhabbet duyar!
Gençliğinde yaşlı kişilere hürmet eyleyen hiçbir kişi yoktur ki, ona ihtiyarlığında saygı gösterilmemiş olsun .
Yerine ve yatağına uzan, sonra ölümü başının ucunda gör/bil.
Haksızlıkla/zulümle/ezerek yetimlerin malla­rını yiyenler şüphesiz karınlarına/midelerine ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.”

Nisa, 4/10

Kim, çoluk/çocuğunun nafakası için helal kazanmak uğrunda çalışır/gayret gösterirse, o kimse Allah yolunda cihad eden gibidir. Kim de iffetini korumak için dünyayı/dünyalık rızkını helalinden kazanmaya gayret gösterirse, o kimse de şehitler derecesindedir.
“İbadet on bölümden oluşmuş olup, bu ibadetin
dokuzu helal rızık aramaktır.”
Faiz yasağı İslâm’ın kesin hükümleri arasındadır ve faizin her çeşidi haramdır. İster bireysel olsun ister toplumsal olsun,
“Herhangi bir kimse/müslüman, on dirheme bir giysi satın alsa da içinden tek bir dirhemi haramdan kazanılmış ise, o elbiseden üzerinde bir parça bulunduğu sürece Allah, onun namazını kabul etmez.
Allah dilediğini sapıklığa götürür, dilediğini de doğru yola iletir. Allah dilediklerini öldürür ve dilediklerini de hayatta bırakır.
İlim talep etmek/araştırıp öğrenmek her bir müslümana farzdır.
İnsanın süsten olduğunca kaçması, sadeliğe özen göstermesidir. Çünkü ola ki bu kötü alışkanlık bir yaygınlık kazanabilir.
kimin yiyeceği helalinden olursa azaları ona itaat eder ve o kimse hayırlar yapmaya muvaffak olur.
Haramdan yiyen kimsenin azaları isyan eder. İster bilsin ister bilmesin, haramdan yemeyi ister dilesin isterse dilemesin durum değişmez.
Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
İbadet on bölümden oluşmuş olup, bu ibadetin dokuzu helal rızık aramaktır.
Namaz kılmakta olan bir kişi, eğer üç rekat mı yoksa dört rekat mı kıldığı hususunda bir şüphe içine düşse, bu kişi, dört değil, üç rekat kılmış olduğunu varsayar. Çünkü aslolan şey, fazlalığın/ziyadenin olmamasıdır
Çünkü insan, kendisiyle Rabbi arasında olan konularda nefsi açısından gönlünün/kalbinin verdiği fetva ile yargılanır/hesaba çekilir.
Rasulullah (sav) Hz. Vabisa’ya şöyle buyurmuşlardır:
“Başkaları (olabilirlilik konusunda) sana fetva verseler bile, sana fetva verseler bile ve yine sana fetva verseler bile sen kalbine danış/kalbinden fetvanı al.
Eğer tüm bu anlattıklarımızdan sen gerçekleri anlayabilmişsen, dilediğini yapıp yapmamak artık sana kalmıştır. İstersen çok daha titiz hareket et ve oldukça ihtiyatlı davran. İstersen izinlere göre hareket et. Çünkü ihtiyatla hareket etmek de senin elindedir, sınırlarla amel etmen de senin elindedir. Gerisini kendin düşün vesselam..
Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır:
“Kulun, takva sahibi kimselerin derecesine erebilmesi için, sakıncalı olan bir şeye ‘ileride bu yüzden düşebilirim’ endişe ve düşüncesiyle sakıncalı olmayanı terketmesidir.
İbadet Allah’ın hazinelerinden bir hazinedir. Ancak o ibadetlerin anahtarı da duadır.
Gerçekten sizler, ibadetin en değerlisinden habersizsiniz.
Rasulullah (sav) yine buyuruyor ki:
“Herhangi bir müslüman kazancının nereden
geldiğine dikkat etmezse, Allah da onu cehennem
ateşine hangi kapıdan sokacağını önemsemez/kesinlikle onu cehenneme atar.
Mallarınızı, aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendinizi bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere vermeyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir