İçeriğe geç

Hayyam: Yıldızların Efendisi Kitap Alıntıları – Harold Lamb

Harold Lamb kitaplarından Hayyam: Yıldızların Efendisi kitap alıntıları sizlerle…

Hayyam: Yıldızların Efendisi Kitap Alıntıları

Bir kölenin de en az bir sultanın ki kadar duyguları vardır ama dile getirmesi yasaktı.
Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten !
Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.
Ömer Hayyam
İçin temiz olmadıktan sonra Hacı hoca olmuşsun, kaç para! Hırka, tespih, post, seccade güzel; Ama Mevla kanar mı bunlara?
Eğer kalem birşey yazmışsa, senin ya da benim düşüncelerimizle değişmez.
Bu ömür kervanı bir tuhaf gelir gider
Kazancın , yaşamasını bildiğin günler;
Saki , bırak şu yarını düşünenleri
Yarım somunun var mı ? Bir ufak da evin?
Kimselerin kulu kölesi değil misin?
Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya ?
Keyfine bak: en hoş dünyası olan sensin.
Gözüm,kör değilsen,bunca mezarı gör;
Dünyayı saran yalan dolanları gör;
Krallar ,padişahlar çürüyüp gitmiş:
Ela gözlerine kurt dolanları gör!
Öldürmek de,yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim,kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?
Leyla isteyen kişi Mecnun olmalı;
Kendinden de, dünyasından da geçmeli.
Sevenlerin sofrasına çağrılınca
Ben körüm,ben dilsizim demeli.
Ey kör ! Bu yer, bu gök ,bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Bir elde kadeh, bir elde Kuran;
Bir helaldir işimiz,bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman!
Cennette huriler varmış,Kara gözlü;
İçkinin de ordaymış en güzeli.
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz:
Bak,Bir yanda şarap,Bir yanda sevgili.
Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırrına ermişim az çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.
Kimi dinde imanda buldu yolu
Kimi akıl,Bilim yolunu tuttu.
Derken ses geldi karanlıklardan:
Gafiller!Doğru Yol ne odur,Ne bu!
Şu dünyada üçbeş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar,Bu konaklar?
Ev mi dayanır,Bu sel yatağına?
Bu rüzgârlı yerde mum mu yanar?
Benim halimden haber sorarsan,
Bir çift sözüm var sana,Yürekten:
Sevginle gireceğim toprağa,
Sevginle çıkacağım topraktan.
Bu dünyadan başka bir dünya yok,Arama;
Senden benden başka düşünen yok,Arama!
Vazgeç ötelerden,Yorma kendini:
O var sandığın şey yok mu,O yok arama!
Dünyada aklı değer veren yok madem,
Akla az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı,Alsın aklımızı:
Belki böyle beğenir bize el alem!
Beni özene bezene yaratan kim?Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Gül verme istersen,diken yeter bize.
Işık da vermezsen ateş yeter bize.
Hırka,tekke,post most olsa da olur,
Kilise çanları yeter bize.
Felek ne cömert ne aşağılık insanlara!
Han hamam,dolap değirmen,hep onlara.
Kendini satmayan adama ekmek yok;
Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!
Kabe de puthane de birer ibadethanedir.
Çan çalmak da kalblerin Hakka giden sesidir.
Mihrap,kilise,teşbih,haç deyip şekle bakma,
Hakikatte hepsi de kulluk nişanesidir.
Yok geri dönüşün;gittin mi,tam gittin!
Madem ki yokluk şu dünyanın sonunda,
Salon her lale açmayacak bir daha.
Senin bu aleme gelip gitmenin anlamı ne?
Bir Sinek var olmuş,Sonra yok olmuş.İşte o kadar!
Mezarım öyle bir yerde olacak ki kuzey rüzgârı her bahar üzerime çiçekler serpmek zorunda kalacak.
Fakat şairlerin hüneri, son derece tehlikelidir. Çünkü şairlerin işi hayal gücünü harekete geçirmek ve bu sayede en büyük şeyleri küçültmek ve en küçükleri büyütmekte, aşk veya nefret, takdir veya kötüleme hislerini uyandırmaktır.
Hayyam Yasemin’in ne kadar zayıflamış olduğunu fark etti.Yalnız SAÇLARININ KOKUSU ve aşk mahmur olan gözlerinin rengi değişmemişti.
Eğer dün ve yarın olmasaydı, yaşamak ne kadar kolay olurdu.
Yasemin,dedi,yeni doğan hangi ay,yahut cennetin hangi hurisi güzellikte seninle yarışabilir?
“Ekmek küçük de olsa yine ekmektir. Sen yanımda olduktan sonra, o virane bana sultanın sarayından daha güzel gelecektir.”
“Bir kölenin de en az bir sultanınki kadar duyguları vardı ama dile getirmesi yasaktı.”
Benim mezarım öyle bir yerde olacak ki ağaçlar yılda iki defa çiçeklerini üzerime dökecekler.
Yıkık bir saray bu dünya dedikleri;
Gece ve gündüz atlarının durak yeri;
Yüz Cemşit’ ten arta kalmış bir dünya bu:
Yüz Behram kendinin sanmış bu gökleri.
Yaşam mücadelesindeki insanlar ya başarılı oluyor, ya da kötü durumlara düşüyorlardı; ya geçici mutluluklar buluyor, ya da derin acılara gömülüyorlardı
-(Ömer Hayyam’dan bahsediliyor ) Sonsuz sayılarla ilgili olan kat’ı zait (hiperbol) problemleriyle de uğraşıyor.
-Allah onun yardımcısı olsun dedi ve güldü. Sıradan sayılar benim beynimi dağıtmaya yetiyor.
Senin yıldız falına ya da işaretlere inanmadığını sanıyorum. Ben sadece yıldızların düzenli hareketlerinin Allah’ın gücünü gösterdiğini biliyorum.
Her batan ve yeniden doğan güneşin gözleri önünde, bu insan denilen aciz kurtçuklardan binlercesi unutuluşa sürüklenecek ve binlercesi de dünya denilen bu pislik yığınına dahil olacak
Ne yazık ki gün ışığı hayal kurmaya izin vermiyor
Fakat hiçbir insan ebedi bir hayat mevcut değil. Hayat riştesi her an kopabilir. Bende söyleyebileceğim her şeyi hayatimda söylemek istiyorum.
Eğer dün ve yarın olmasaydı, yaşamak ne kadar kolay olurdu.
Şu dün’ ü ve yarın ı düşünmek gerekmeseydi, ne kadar rahat yaşayacaktık. Dünün üzerine unutma perdesini gerseki bu perdeyi bir daha açmasak ve şu bugün dediğimiz olay hiç değişmese.
alınyazımız böyleymiş. Ve ne yazıldıysa o olacak.
Bana kalırsa insanlara iyi davranmak, onlarla alay etmemek çok daha iyi.
Dünya ne verdi sana?
Hep dert, hep dert!
Dünya ne verdi sana?
Hep dert, hep dert!
“ Binbir acı dolmadan hayat ölçülmez ”
“ insanlar bilinenden değil,bilinmeyenden korkarlar ”
“ Şimdi batan bu güneş doğmadan,yüz binlerce insan,yokluğa yuvarlanacak,yüz binlerce insan da doğacak ve dünya dediğimiz bu bataklığa kavuşacak ”
“ Burası mahkûm ruhların toplandığı yerdir ”
“ Hayatta ancak acı çekenler bir kadının duygularını anlayabilirler ”
Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten!
“ Gökleri,olduğu gibi görebilsek,yeni bir dünyaya kavuşabilir ve eskisini bırakarak yenisinde gönlümüzün bütün dileklerini buluruz ”
Gönlünü hoş tut, sonu gelmez kaygıların
“ Uyuyanlar,bir şeyin farkında değiller ”
Bir Yolcuyum. Dünyanın tavanından yeryüzüne inmiş bir yolcu. Sultan Melikşah’ın karargahını arıyorum.
_Şu dün ü ve yarın ı düşünmek gerekmeseydi , ne kadar rahat yaşayacaktık.
Mescid-i Aksa’nın en güzel köşesinde benim için bir kaç rekat namaz kıl ve bana dua et!
Gönlünü hoş tut. “Sonu gelmez kaygıların …
Peygamberler ,bilgeliğin ilk bayraktarlarıdır.Onun,ikinci bayraktarları,filozoflardır.
Kalkanım yok ! Beni gözlerinin kahredici oklarından koruyacak kalkanım yok . Affet beni
Çok gülüyor. Ancak o soylu bir ailenin çocuğu; etrafında isleri için koşuşturan hizmetçileri olduktan sonra, niye gülmesin.
Gönlünü hoş tut, sonu gelmez kaygıların.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir