İçeriğe geç

Hayvan Haklarına Giriş Kitap Alıntıları – Gary L. Francione

Gary L. Francione kitaplarından Hayvan Haklarına Giriş kitap alıntıları sizlerle…

Hayvan Haklarına Giriş Kitap Alıntıları

ABD’de ilkokullarda, ortaokullarda, liselerde, üniversitelerde, tıp ve veterinerlik fakültelerinde öğrencilere anatomiyi, ameliyat tekniklerini ve ilaçların etkisini öğretmek için yılda en az 5.7 milyon hayvan kullanılıyor. Bu kullanım zorunlu mudur?
Her yıl milyonlarca fare deneylerde kullanılıyor, ama ABD federal Hayvan Sağlığı Yasası’na göre hayvan sınıfına bile girmiyorlar.
Albert Einstein’ın dediği gibi, “İnsan sağlığına ve dünyada hayatın devamı ihtimalinin yükselmesine hiçbir şey vejetaryen beslenmenin ilerlemesinden daha fazla katkıda bulunamaz.
Batı düşüncesine yüzyıllardır egemen olan, hayvanları eşya olarak gören yaklaşımı reddederiz.
Hayvanlara karşı zalim olan kişi insanlarla ilişkilerinde de sertleşir.
Ve sırf moda için her yıl milyonlarca hayvan öldürüyoruz. Dünya üzerinde yaklaşık 40 milyon hayvan tuzak ve kapanla avlanıyor ya da kürk çiftliklerinde kapalı ve sıkışık ortamlarda yetiştirilip elektrik veya gaz verilerek ya da boyunları kırılarak öldürülüyor. ABD’de her yıl 8-10 milyon vizon, adatavşanı, tilki, kırkurdu, çinçilla, kunduz, samur, rakun ve başka hayvan kürkü için öldürülüyor.
Avcılar ABD’de her yıl yaklaşık 200 milyon hayvan öldürüyor; bu rakama 50 milyon uzun kuyruklu kumru, 25 milyon sincap ve adatavşanı, 25 milyon bıldırcın, 20 milyon sülün, 10 milyon ördek, 4 milyon geyik, 2 milyon kaz, 150.000 alageyik ve 21.000 ayı dahil. Avcılar, bunlara ilaveten yüz binlerce antilop, kuğu, puma, hindi, rakun, kokarca, kurt, tilki, kırkurdu, vaşak, yabandomuzu ve başka hayvanı öldürüyor.
1988 yılında, Alaska’da buzların altına sıkışıp kalan üç balinanın kurtarılması için gönüllüler seferber olmuş, operasyon haftalarca sürmüş, yaklaşık 800.000 dolara mal olmuş, uluslararası medyanın dikkatini çekmiş, hatta ABD ve Sovyetler Birliği’ni hayvanları kurtarmaya yönelik bir girişimde bir araya getirmişti.
Bir hayvanın acı çekmeden yaşama hakkı, bir insanın acı çekmeden yaşama hakkı kadar önemli olmalıdır.
Pet-shop’larda satılan köpeklerin çoğu –yılda yaklaşık 500.000 adet– pislik içindeki daracık mekânlarda tutuldukları, “yavru köpek imalathaneleri” denen üretme çiftliklerinden gelir. Yavru köpek imalathanelerindeki kulübeler, genellikle, küçük ahşap ya da tel kafeslerden ya da kasalardan oluşur. Dişi köpekler yeterince yavru doğuramayacak duruma gelene kadar sürekli yavrulatılır, sonra da öldürülür. Yavrular dört ila sekiz haftalıkken annelerinden alınır ve kasalara konarak kamyon, karavan ya da uçaklarla pet-shop’lara ya da pet toptancılarına gönderilir.
Yavru köpek imalathanelerinde çoğaltılan köpeklerin yaklaşık yarısı sağlıksız koşullar nedeniyle ya da nakil sırasında ölür.
Hayvanat bahçeleri sık sık, halkı hayvanlar konusunda eğittikleri gerekçesiyle savunulur. Ne var ki, ortalama hayvanat bahçesi ziyaretçisi hayvanların teşhir edildiği yerlerin yanında bulunabilen bilgileri okumaya çok az zaman ayırır ve pek çok hayvanat bahçesi çok az eğitici bilgi sağlar. Hayvanat bahçelerine kapatılan hayvanlar bize gerçekte neye benzedikleri konusunda çok az şey öğretirler; gerçekte, hayvanat bahçesinde aslanları gözlemenin, hayvanların zarar görmediği ya da doğal davranışlarının değişmediği yaban ortamda çekilmiş bir filmi seyretmekten daha iyi bir eğitim aracı olduğunu iddia etmek güçtür.
“Bir hayvanın acı çekmeden yaşama hakkı, bir insanın acı çekmeden yaşama hakkı kadar önemli olmalıdır.”
Bir kez köle olduktan sonra ahlakî topluluğun üyesi olmaktan çıkarsınız, zira anlamlı bir şekilde korunabilecek hiçbir çıkarınız kalmaz.
Benim duruşum basit: Sadece bir hakkı –insanların malı olarak muamele görmeme hakkını– hayvanları da kapsayacak şekilde genişletmek mecburiyetindeyiz.
Hayvanların acının bilincine vardıklarını kabul etmeseydik, hayvanların öldürülmeden önce bayıltılmalarını isteyen yasalara ihtiyacımız olmazdı.
Bentham hayvanları ahlaken önemli çıkarları olmayan ve doğrudan ahlakî ya da hukuki yükümlülüklerimizin olamayacağı nesneler olarak gören Descartes, Locke ve Kant gibilerinin görüşlerini reddetmiştir. Bentham hayvan çıkarlarının ahlaken önemli sayılmasını sağlamanın tek yolunun eşit gözetilme ilkesini hayvanlara uygulamak olduğunu kabul etmiş ve bu şekilde “ahlakî eşitliğin temel kaidesini ‘Herkesin bir etmesi ve kimsenin birden fazla etmemesi’ formülü aracılığıyla etik sistemiyle bütünleştirmiştir.
Yaban yaşam kuruluşları avcıların kamu arazilerinde vurmaları için hayvan da yetiştirmektedir. Örneğin, ABD’ye 19.yüzyılda, daha ilginç hedefler isteyen avcılar için getirilen beyaz boyunlu sülünler, halen bazı eyalet yaban yaşam kuruluşları tarafından sınaî tavuk çiftliklerine benzer sülün çiftliklerinde yetiştirilmekte ve kamusal av alanlarına salınmak için kullanılmaktadır. Connecticut Eyaleti Çevre Koruma Dairesi’nin Yaban Yaşam Komitesi avcıların öldürmesi için yılda yaklaşık 25.000 sülün satın alıp doğaya salmaktadır.¹ Başka eyaletler de bu yöntemi uygulamaktadır. Bu sülünler kafeslerde ve kümeslerde yetiştirildikleri ve yaban ortamda nasıl yaşayacaklarını bilmedikleri için, avlanma mevsiminin sonunda hayatta kalanlar açlık, iklim koşulları ve yırtıcı hayvanların saldırıları sonucu ölüme mahkûm olmaktadır.
Nasıl insanları bütün acılardan koruyamıyorsak, hayvanları da bütün acılardan koruyamayız. Yabanıl ortamdaki hayvanlar yaralanabilir, hastalanabilir ya da başka hayvanların saldırısına uğrayabilirler. Ama eşit gözetilme ilkesi, böyle yapmamak için ahlaken makul bir nedenimiz olmadıkça, hayvanları insanların malı olarak kullanılmaktan dolayı acı çekmekten korumamızı gerektirir. İnsanlara olduğu gibi hayvanlara da kaynak olarak muamele görmeme temel hakkını tanımak zorundayızdır.
Pet-shop’larda satılan köpeklerin çoğu –yılda yaklaşık 500.000 adet– pislik içindeki daracık mekânlarda tutuldukları, “yavru köpek imalathaneleri” denen üretme çiftliklerinden gelir. Yavru köpek imalathanelerindeki kulübeler, genellikle, küçük ahşap ya da tel kafeslerden ya da kasalardan oluşur. Dişi köpekler yeterince yavru doğuramayacak duruma gelene kadar sürekli yavrulatılır, sonra da öldürülür. Yavrular dört ila sekiz haftalıkken annelerinden alınır ve kasalara konarak kamyon, karavan ya da uçaklarla pet-shop’lara ya da pet toptancılarına gönderilir.
Yavru köpek imalathanelerinde çoğaltılan köpeklerin yaklaşık yarısı sağlıksız koşullar nedeniyle ya da nakil sırasında ölür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir