İçeriğe geç

Hayatın Işıkları Yanınca Kitap Alıntıları – Serdar Özkan

Serdar Özkan kitaplarından Hayatın Işıkları Yanınca kitap alıntıları sizlerle…

Hayatın Işıkları Yanınca Kitap Alıntıları

Yol ilerlemek için vardır.
Çünkü benim için arkadaş, ” içimdekini bilen ” demek. Arkadaşlık ise iki çocuğun bir çocuk olması demek.
Evrendeki her şeyin yansıması insanda mevcuttu. İnsanın içinde de bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar, insanın içinde de hiç dinmeyen bir barış ve mutluluk özlemi vardı.
bir kaç defa Küçük Ömer ve Büyük Ömer bölümü okuduktan sonra kitabın ilerleme şeklini anladım. Daha açıklayıcı da olabilirdi lâkin daha düzgün bir kompozisyonu yazmayı marifet sanarken bunları söylemem doğru mu olur bilemiyorum ;D
Küçük çocuklar gibi olmadıkça, göklerdeki bilgeliğe erişemezsiniz.
Sayfayı çevirdim. Bir sonraki bölümün en tepesinde şöyle yazıyordu.
Öyle masallar vardır ki, gerçek hayattan daha gerçektir
Kitabı okumaya devam ettim, ama bir kaç dakika sonra şu cümleye gelince durdum:
   Tanrı sevgidir.
Sev, sadece sev, demişti dostum bana. Ama hiçbir karşılık beklemeden sev.
En büyük mucize karşılıksız sevebilmektir.
Ölümsüzlerin öyküsünü hatırlıyormusun? Güzellik, Mutluluk, Özgürlük Hani burada her şeyin öldüğünü görünce dünyamızı terk eden ölümsüzler? İşte, ölümden korkmayıp bu dünyada kalan ve bir daha hiç ayrılmayan tek ölümsüz, Sevgi’ymiş de ondan. İşte bu yüzden onun kokusu hiç gitmiyor.
Ölüm Meleği’nin derdi bizdik, biz insanlar. Onu unutan, unuttukları için hayatı hissederek yaşayamayan, hayatı hissederek yaşayamadıkları için de nasıl öleceğini bilemeyen insanlar
İçin özgür değilse, hapistesindir
Dost dostun aynasıdır.
Gökyüzü öyle genişti ki, insana özgürlük hissi veriyordu. Sanki önünde fethedilmeyi bekleyen bir sonsuzluk var. Ama fethedemiyorsun çünkü kanadın yok. Kanatsız yaratılmış bir kuş gibisin. İçgüdülerin uçmanı emrediyor, ancak uçarak mutlu olacağını biliyorsun, ama uçamıyorsun. Sanki Tanrı gökyüzünü sonsuz, seni kanatsız yaratmakla sana işkence yapmak istemiş.
Benim için arkadaş, içimdekini bilen demek. Arkadaşlık ise iki çocuğun bir çocuk olması demek.
Yaşam tahterevalliye binmek gibi. Bir ucunda ümit, diğer ucunda hayal kırıklığı. Ümit ne zaman en yükseğe çıkarsa, aynı hızla hayal kırıklığını yukarı fırlatmaya başlıyor. Ne kadar hızlı yükselmişseniz, o kadar hızlı düşüyorsunuz. Bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit, bir hayal kırıklığı ve oyun böylece sürüp gidiyor. Ama sürüp giderken, sürekli kıç üstü yere oturan siz oluyorsunuz.
İçin özgür değilse, hapistesindir.
Ümit Kitabı her insanın kalbine yazılıydı.
Evrendeki her şeyin yansıması insanda mevcuttu. İnsanın içinde de bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar, insanın içinde de hiç dinmeyen bir barış ve mutluluk özlemi vardı. İnsanın içinde de bir Kutlu Kişi, ona ulaştırılması gereken bir kitap ve açılması gereken bir mühür vardı.
– Ben buradayım, peki onu neden göremiyorum?
+ Çünkü o senin içinde.
Ne ciğerini söken öksürük krizleri, ne de uzuvlarındaki dayanılmaz ağrılar umurundaydı, nasılsa çok yakında hedeflerine ulaşacaktı.
İnsanın içinde bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar, hiç dinmeyen bir barış ve mutluluk özlemi vardır.
Yaşam tahterevalliye binmek gibi. Bir ucunda ümit, diğer ucunda hayal kırıklığı. Ümit ne zaman en yükseğe çıksa, aynı hızla hayal kırıklığını yukarı fırlatmaya başlıyor. Ne kadar hızlı yükselmişseniz, o kadar hızlı düşüyorsunuz.
İçin özgür değilse, hapistesindir.
Aklın tavsiyesine uyup dünyamızı ilk terk eden, mutluluk oldu.
Arkadaşlık, iki çocuğun bir çocuk olması demek. Benim için arkadaş, “içimdekini bilen” demek.Bence arkadaş her an sarılmak isteyeceğin kişi demektir. Çünkü iki çocuk sarılınca bir çocuk olur
Ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum.
Heyecanla mavi ayakkabıları gösterip, Mavileri! diyorum. Mavileri mi? diyorlar sanki yanlış bir şey söylemişim gibi. Çabuk kirlenir, en iyisi biz siyahları alalım diyorlar. Bunları zaten siz seçip önüme koymadınız mı? diye soruyorum. Siyah daha az kirlenir. diyorlar. Neden bana soruyorsunuz öyleyse? diye sorduğumduysa sanki huysuzluk ediyormuşum gibi yüzüme bakıyorlar. Ben de içimdekini daha açık söylemeye karar veriyorum: Mavileri alırsak, giydiğimde deniz üstünde yürüyormuşum gibi olur ama. Sanki çok garip bir şey söylemişim gibi yüzüme bakıyorlar ve sonra satıcıya dönüp, Biz siyahları alalım , diyorlar. Bunun üzerine havada uçmaktan bahsetmiyorum artık ve siyah ayakkabılı bir çocuk oluveriyorum.
Sevginin olduğu yerde, ne son ne de ayrılık vardır.
Her şeyi kalıcı yapan Sevgi’dir
Kalpten gelen kalbe gider
İçin özgür değilse, hapistesindir.
Bazen ilk anda hoşlanmadığımız şeyler sonunda bizim için hoşlandıklarımizdan daha iyi olabilir.
Sana bir sorum var Yunus Ömer. Hangisi daha iyi sence? Sarı kuş olmak mı? Mavi kuş olmak mı? Dar kafeste uçamayacağını kabullenip sarı kuş gibi mutlu bir kuş olmak mı? Yoksa mavi kuş gibi mutsuz olma pahasına uçmaya çalışmak mı?
Kaybettiklerin için üzgünüm.
“Sen gitmeye niyet et yeter. Niyet kuvvetli bir rüzgârdır, çok kuvvetli, yelkenliyi o götürür.”
“Kalpten gelen kalbe gider çünkü.”
Bundan bir asır sonra, şu anda dünyanın en mutlu insanıyla en mutsuz insanı arasında en ufak bir fark olacak mı?
“Bu ikisi arasında bir fark olmayacaksa, hayatın anlamı ne?”
İnsan mezarda filozof olur!
“Ölümden neden korkayım ki? Ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum.”
Yalan söylemenin çok kötü bir şey olduğunu biliyordum. Ama başka çarem yoktu.
Gökyüzü öyle genişti ki, insana özgürlük hissi veriyordu. Sanki önünde fethedilmeyi bekleyen bir sonsuzluk var. Ama fethedemiyorsun çünkü kanadın yok. Kanatsız yaratılmış bir kuş gibisin. İçgüdülerin uçmanı emrediyor, ancak uçarak mutlu olacağını biliyorsun, ama uçamıyorsun. Sanki Tanrı gökyüzünü sonsuz, seni kanatsız yaratmakla sana işkence yapmak istemiş.
Çünkü iki çocuk sarılınca bir çocuk olur.
“Sen gitmeye niyet et yeter. Niyet kuvvetli bir rüzgârdır, çok kuvvetli, yelkenliyi o götürür.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir