İçeriğe geç

Hayatı Sorgulayan Denemeler Kitap Alıntıları – Bertrand Russell

Bertrand Russell kitaplarından Hayatı Sorgulayan Denemeler kitap alıntıları sizlerle…

Hayatı Sorgulayan Denemeler Kitap Alıntıları

Bizim eğitim sistemimiz okuyabilen, ancak çoğunlukla olayları değerlendirmeyi ve bağımsız bir görüş edinmeyi beceremeyen gençler yetiştirir.
Dünyadaki elle tutulur her türlü iyiye gidişin, pratik ve teorik rasyonalizmin güçlenmesinden kaynaklandığı kanısındayım. Altruistik (Kendi yararını gözetmeksizin başkalarının iyiliğini düşünme; bencilliğin karşıtı.(Ç.N.)) bir ahlak öğütlemek, bana biraz da yararsız görünüyor; çünkü böyle bir öğüt onu zaten benimsemiş olanlar dışında kimseye çekici gelmeyecektir. Ancak rasyonelliği öğütlemek biraz farklıdır; çünkü, bizim kendi arzularımız her ne ise, rasyonellik genellikle onları gerçekleştirmemize yardımcı olur. Bir kimse, aklının arzularını algıladığı ve onlara egemen olduğu ölçüde rasyoneldir. Sonuç olarak inanıyorum ki, en önemli şey aklımızın eylemlerimize egemen olmasıdır; bilim, birbirimize zarar verme olanaklarını artırdıkça toplumsal yaşamın sürmesini olanaklı kılan da bu olacaktır. Eğitim, basın, politika, din -kısacası dünyanın en etkili güçleri- şu anda irrasyonellikle el eledir. Bu güçler Kral Demos’u yoldan çıkarmak için ona övgüler yağdıran kişilerin elindedir. Çare, gerçekleştirilmesi çok zor olan sosyal ve siyasal değişimlerde değil; bireylerin komşuları ve dünya ile olan ilişkilerine daha akıllıca ve dengeli bir bakış açısı getirme çabalarında yatmaktadır. Dünyamızın çekmekte olduğu sıkıntıların çözümünü, günden güne yaygınlaşmakta olan rasyonalizmde aramamız gerekir.
Eğer bütün insanlar bilinçli olarak kişisel çıkarları doğrultusunda davransalardı dünya da şimdiki durumuna kıyasla bir cennet olurdu. Hareketlerimizi yönlendirme açısından kişisel çıkarlardan daha iyi bir şey olmadığını söylemiyorum; ancak kişisel çıkarın da, başkalarının iyiliği için özveride bulunma örneğinde olduğu gibi, bilerek gözetildiğinde, bilmeden gözetildiği durumdakinden daha iyi olduğunu düşünüyorum. Düzenli bir toplumda, başkalarının zararına olan bir şeyin, onu yapan kişinin çıkarına olması pek enderdir. Bir insan rasyonellikten uzaklaştığı ölçüde, başkalarını inciten şeylerin kendisini de inciteceğini göremez; çünkü nefret ve haset onu körleştirmiştir. Bu nedenle, bilerek gözetilen kişisel çıkarın en yüce ahlak ilkesi olduğunu savunmuyorsam da, eğer yaygın olarak benimsenirse dünyanın şimdi olduğundan çok daha iyi bir dünya olacağında ısrar ediyorum.
.
Tüm tutkularımızın en güçlülerinden biri, beğenilme ve saygı görme arzusudur.

.
Tutkuyla sahiplenilen görüşler, her zaman için iyi bir dayanağı olmayanlardır; aslında tutku, sahibinin rasyonel inanç eksikliğinin ölçüsüdür.

.
Bir önermenin doğru olduğunu varsaymak için herhangi bir neden olmadığında inanmak istenmeyen bir şeydir.

.
Aslında yan yana iki tür ahlakımız var; vaaz ettiğimiz ama uygulamadığımız ve uyguladığımız ancak nadiren vaaz ettiğimiz bir tane.

.
Okuyucunun olumlu değerlendirmesi için korkarım çılgınca paradoksal ve yıkıcı görünebilecek bir doktrin önermek istiyorum. Söz konusu doktrin şudur :

Bir önermenin doğru olduğunu varsaymak için hiçbir neden olmadığında ona inanmak istenmeyen bir şeydir.

Buharlı gemiler yelkenliler kadar, vergi tahsildarları eşkıyalar kadar romantik değillerdir.
İnsanlar gerçekten mutlu olursa haset, öfke ve yıkıcı itilerle dolu olmazlar.
Çoğu kimse politik görüşlerini belirlerken toplumun iyiliği isteğiyle yola çıktığını düşünür; ancak on kişiden dokuzunun politik eğilimi onun geçimini nasıl kazandığına bakarak kestirilebilir. Bu durum bazı kimseleri bu tür konularda objektif davranılamayacağı, karşıt eğilimli sınıflar arasında şiddetli rekabet dışında bir yöntem bulunamayacağı görüşünü savunmaya; birçoklarını da gerçekten öyle olduğuna inanmaya yöneltmiştir. Psikanaliz işte böyle konularda yararlıdır; çünkü insanların o zamana kadar bilinçaltında olan önyargılarının farkına varmalarını sağlar. Bize kendimizi, başkalarının bizi gördüğü gibi görmemize olanak veren bir teknik; ayrıca, bu görünümümüzün sandığımız kadar da haksız olmadığını gösteren bir neden sağlar. Bu yöntem, olgulara bilimsel yaklaşım alışkanlığı ile birlikte yaygın olarak öğretilirse insanları, gerçek olayları değerlendirme ve eylemlerin olası etkileri hakkındaki inançları konusunda, daha rasyonel olmalarını olanaklı kılar. Eğer insanlar bu konularda anlaşmazlığa düşmezse, geri kalan anlaşmazlıklara uyumlu çözümler bulabilecekleri hemen hemen kesindir.
Dünyadaki konumunu olduğu gibi görme yürekliliğini göstermeyen hiç kimse bu korkudan kurtulamaz; kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse muktedir olduğu yüceliğe erişemez.
Bazı fikirleri benimsemek veya onlara karşı olmak; ya da bazı konularda bir şeye inandığımızı veya inanmadığımızı dile getirmek ceza yaptırımına yol açıyorsa düşünce “özgür” değildir.
Düşmanımızın elimizden alınmasından hoşlanmıyoruz; acı çektiğimiz zaman nefret edecek birilerini arıyoruz.
Teoride nasıl düşünürsek düşünelim, toplumsal yaşamda erdemi, bir şeyi yapmak olarak değil, yapmamak olarak algılarız.
Eğer ceza masumları da kapsamazsa o denli korkutucu olmazdı.
İnsanlar hakikati sadece kendilerinin bildiklerini sandıkları için birbirlerine zulmederler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir insan eğer mutluysa, çoskuluysa, cömertse ve başkalarının mutluluğuna seviniyorsa iyi insan sayılmalıdır.
Bilim, felsefenin başarılarından, felsefe de bilimin başarısızlıklarından örülmüştür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Zamanın önemsizliğini anlamak, bilgeliğin kapısıdır
Üç tutku yönlendirdi hayatımı: Sevgi açlığı, bilgi arayışı ve başkalarının acılarına yönelik dayanılmaz bir merhamet. Aşk ve bilgi göklere yükseltti ama merhamet her seferinde çekip yere indirdi beni
Düşünce dünyasında, kendi fiziksel güçsüzlükleriyle yüzleşmeye hazır
olanların açılabilecekleri engin denizler vardır.
kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse muktedir olduğu yüceliğe
erişemez.
Paikanaliz, insanların o zamana kadar bilinç-altında olan önyargılarının farkına varmalarını sağlar.
Makineler yaşam tarzımızı değiştirmiştir ama iç güdülerimizi değil. Bunun sonucunda uyum bozukluğu yaşanmaktadır.
Makineler bizi insan mutluluğun önemli öğelerinden olan iki şeyden, doğal davranma rahatlığından ve çeşitlilikten yoksun bırakır.
Eğer bir okul akıl yoluyla savunulamayan bir görüşü öğretmeyi görevleri arasında sayarsa -hemen bütün okullar bunu yaparlar- karşıt görüşte olanların kötü olduğu izlenimini vermekten de kaçınamaz; çünkü mantığın saldırısını püskürtmek için gerekli olan öfkeyi başka türlü yaratamaz. Bu şekilde, yerleşmiş kalıpları korumak için çocuklar acımasız, hoşgörüsüz, haşin ve saldırgan hale getirilmektedirler. Politik, dinsel ve ahlaki konularda kesin fikirler aşılandığı sürece de bundan kaçınmak olanaksızdır.
Aradığımız özgürlük başkalarına baskı yapma hakkı değil; istediğimiz gibi yaşamak, istediğimiz gibi düşünme hakkıdır, yeter ki eylemlerimiz başkalarının da aynı şeyi yapmasını engellemesin.
Öfkeyi önlemek için hükümetler kötü sonuçları doğal nedenlere; muhalefet de, hoşnutsuzluk yaratmak için, insan kökenli nedenlere atfederler.
.
Eğitimin zeka ve düşünce özgürlüğünün önündeki başlıca engellerden biri haline geldiği paradoksal gerçeğiyle karşı karşıyayız.

.
Tutkuyla sahiplenilen görüşler, her zaman için iyi bir dayanağı olmayanlardır; aslında tutku, sahibinin rasyonel inanç eksikliğinin ölçüsüdür.

Politika ve dindeki görüşler neredeyse her zaman tutkuyla tutulur.

Ateşli bir şekilde savunulan görüşler asla iyi bir temele dayanmayan görüşlerdir; gerçekten de şiddetli duygusallık, görüş sahibinin rasyonel kanıtlardan yoksun olduğunun bir göstergesidir.
Bilinç-dışımız göründüğünden daha kötü niyetlidir.
Nezaket, bir kişinin, kendisinin veya çevresindekilerin
meziyetlerine ilişkin görüşlerine saygılı olma alışkanlığıdır .
Makineler yaşam tarzımızı değiştirmiştir ama içgüdülerimizi değil.
ahlak duygusaldır; mantıkla bağdaşmaz
En kusursuz insanlar genellikle bu kusursuzluklarını birbiriyle bağdaşmaz sayılan bazı özelliklerinin karışımına borçludurlar..
Eskiden mantık çıkarım yapma sanatıydı. Şimdi ise, doğal olarak, yapma alışkanlığında olduğumuz çıkarımların ender olarak doğru olduğu anlaşıldığından, mantık da bir çıkarım yapmaktan sakınma sanatı olmuştur.
Yuvarlak kare gibi saçma konularla zaman harcamak anlamsız bulunabilir; ne var ki, bu gibi konular çoğu kez mantık teorilerini sınamak için en iyi yöntemi oluşturur. Birçok mantık teorisi saçma sonuçlara yol açmakla suçlanırlar. Öyleyse, mantıkçı da bu anlamsız sonuçları görmeli ve onlara karşı tetikte bulunmalıdır. Çoğu laboratuvar deneyleri konuyla ilgisini bilmeyen kişilere önemsiz görünür; saçmalıklar da mantıkçının deneyleridir.
Asya’daki, Afrika’daki ve Avrupa’nın sanayi toplumlarındaki değişimin yol açtığı heyecan, tutucu görüşlü kişilerde çoğu kez hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Bundan da bilimin değeri konusunda, Büyük Rahiplerin kuşkuculuğuna da katkıda bulunan tereddütler ortaya çıkmaktadır. Bu kadarla kalsa önemli olmayabilirdi. Ancak durum gerçek-entelektüel sıkıntılarla daha da ağırlaşmıştır. Bu zorlukların, eğer aşılmazlarsa, bilimsel keşif çağını sona erdirmeleri olasılığı vardır. Bu hemen bir anda oluverecek demek istemiyorum. Rusya ve Asya, Batı’nın yitirmekte olduğu bilimsel imanı bir yüzyıl daha sürdürebilirler. Ancak eninde sonunda, bu inanca karşı öne sürülen savın reddedilemeyeceği ortaya çıkarsa bu, herhangi bir nedenle bir an için, usanç duyan insanları ikna edecek, bu kimseler bir kere inandıktan sonra da eski mutlu güvencelerine bir daha kavuşamayacaklardır. Bilimsel imana karşı ileri sürülen bu sav, bu nedenle, büyük bir titizlikle incelenmelidir.
Ulus konusunda da, hemen herkes kendi ulusu hakkında rahatlatıcı
kuruntular besler.
Hepimizin içinde mantıktan esinlenmeyen eylemlerle tüketilmesi gereken bir miktar enerji olduğuna inanıyorum.
Belki zamanla insanlar zekanın toplum için ne kadar değerli bir şey olduğunu fark edeceklerdir.
Live and Let Live: Kendince yaşa ve bırak yaşasın .
İktidar sahipleri barış istiyorlarsa barışçı, savaş istiyorlarsa savaşçı bir toplum yaratabilirler. Aklı geliştirmek isterlerse akıl, aptallığı geliştirmek isterlerse de aptallık üretebilirler.
Psikolojimin, güç sahiplerinin eline yeni yeni silahlar vermesi olasıdır. O zaman uysallığı ve ürkekliği yaygınlaştırabilecekler; kitleleri gittikçe daha çok evcil hayvanlara dönüştürebileceklerdir.
kadınlar günümüze dek özenle, ürkek olacak şekilde yetiştirilmiştir.
Herkes kendini iyi bir insan olarak görmek ister; bu nedenle de, hem çabaları hem de kuruntuları, onu başarıya götürecek en iyi olanak olarak gördüğü şeylerin etkisinde kalır.
Her öğrencinin, kendine özgü hakları ve kişiliği, başlı başına bir amaç oluşturduğunu göremeyen; onları sadece boz-yap bilmecesinin bir parçası, taburunun bir eri, devletin bir vatandaşı sayan kimseler eğiticilik yapmaya elverişli değildir.
İnsan kişiliğine saygı her sosyal problemde ama özellikle eğitimde, bilgeliğin ilk koşuludur.
Bir toplumdaki çoğunluğun bir fikri benimsememesi, onlara, o fikri benimseyenlere müdahale hakkını vermez. Aynı şekilde, toplumun çoğunluğu bazı gerçekleri bilmek istemiyorsa, bu, bilmek isteyenleri hapse atma hakkını onlara vermez.
hem yetenekli hem de kamunun yararını kollayan bir kişi, eğer politikada başarılı olacaksa, iki yüzlü olmak durumundadır; ancak bu ikiyüzlülük zamanla onun kamu yararını kollama niteliğini yok eder.
Kendi kuşkuculuğumuz hakkında bile kuşkucu olmalıyız.
politikacılar, rakip gruplara bölünmüş olduklarından ulusu da bölmeye çalışırlar; eğer savaşta ulusu başka bir ulusa karşı birleştirme şanslılığına erişmemişlerse.
Eğer dünyada hoşgörü olacaksa, okullarda öğretilmesi gereken şeylerden biri de, kanıtları değerlendirme alışkanlığı, doğru olduklarına dair bir kanıt bulunmayan önermeleri olduğu gibi kabul etmeme alışkanlığı olmalıdır.
Yoksulluğu artık Tanrı’nın bir takdiri olarak değil, insanların budalalık ve acımasızlığının bir sonucu olarak algılıyoruz.
Serbest rekabete ticarette değil, fikirlerde gerek vardır.
Eğer hakkım olandan fazla yiyecek tüketirsem bir başkası aç kalır. Ama eğer anormal denebilecek bir düzeyde matematik öğrenirsem ve eğer eğitim fırsatlarını tekelime almamışsam, hiç kimseye zararım dokunmaz.
Eğer gerçek düşünce özgürlüğü olacaksa, değişik görüşler arasında fırsat eşitliğinin de olması zorunludur.
Bizim eğitim sistemimiz okuyabilen, ancak çoğunlukla olayları değerlendirmeyi ve bağımsız bir görüş edinmeyi beceremeyen gençler yetiştirir.
Sıradan kişilerin kendi başlarına düşünmeleri istenmez; çünkü düşünen insanları yönetmek güçtür; yönetimde sorunlar çıkarırlar.
Okumuş bir halk olmadan modern devlet olanaksızdır.
Eğitimin iki amacı olmalıdır: Birincisi okuma- yazma, dil bilgisi, matematik gibi alanlarda kesin bilgiler vermek; ikincisi de, kendi başlarına bilgi edinmeye ve sağlıklı değerlendirme yapmaya olanak veren zihinsel alışkanlıklar kazandırmaktır.
Eğer bir fikrin açıklanması insanın geçimini kazanmasını olanaksız kılıyorsa düşüncenin özgür olmadığı açıktır.
Eğitimin iki amacı olmalıdır: birincisi okuma-yazma, dil bilgisi, matematik gibi alanlarda kesin bilgiler vermek; ikincisi de, kendi başlarına bilgi edinmeye ve sağlıklı değerlendirme yapmaya olanak veren zihinsel alışkanlıklar kazandırmaktır.
Mantık belki zayıf bir güç olabilir; ama değişmezdir ve hep aynı yönde işler. Mantıksızlığın kuvvetleri ise boş yere didişerek birbirlerini yok ederler. Bu nedenle mantıksızlığın her taşkınlığı, sonunda mantık yanlılarını güçlendirir ve insanlığın yegane gerçek dostlarının onlar olduğunu tekrar gösterir.
Bizde, ellerinde ahlak meşalesi taşıdığı varsayılan kişiler, kendilerini normal zevklerden mahrum eden ve bunun acısını başkalarının zevklerine karışarak çıkaran kişilerdir.
hiçbir şey, o şeyin bilinmesi gerekliliği dışında bir gerekçeyle ezberlenmemelidir.
Etik, sadece, bir eylem belli bir hedefi amaçladığı zaman veya bazı eylemler, getirdikleri sonuçlara bakılmaksızın iyi ve kötü olarak sınıflandırıldıkları zaman söz konusu olur.
Doğru bir doktrinin pratik sonuçlar doğurması olasıdır; ama etik sonuçlar yaratması olanak-dışıdır.
hissetmek ve bilmek eylem kadar önemlidir; sanat ve derin düşüncenin, uzayda büyük miktarda kütlenin yerini değiştirmek kadar övgüye değer olduğu düşünülür.
İnsanlar hakikati sadece kendilerinin bildiklerini sandıkları için birbirlerine zulmederler. Psikanalitik açıdan bakıldığında, insanların büyük saygıyla söz ettikleri herhangi bir büyük ideal in, gerçekte düşmanlarına eziyet etmek için buldukları bir bahane olduğu söylenebilir.
Bir insan eğer mutluysa, coşkuluysa, cömertse ve başkalarının mutluluğuna seviniyorsa iyi insan sayılmalıdır.
Eğitim, basın, politika, din -kısacası dünyanın en etkili güçleri- şu anda irrasyonellikle el eledir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir