Stephen King kitaplarından Hayaletler Beldesi kitap alıntıları sizlerle…
Hayaletler Beldesi Kitap Alıntıları
Elinizde tabanca olduğunu unuttuğunuz ve sanki parmağınızla ateş ediyormuş gibi bir duyguya kapıldığınız zaman silahşörlüğe yaklaşmış olursunuz.
Bu dünyada mezarlar esniyor ve ölülerden hiçbiri huzur içinde yatmıyor.
Dünya yine ilerleyip gitti ve bu kez geride bırakılan sen oldun, eski dost.
İnsanlar her zaman elleriyle tokat atmazlar. Benim ırkımdan olan her kadın ve erkek bu konuda tanıklık edebilir. Geldiğim yerde kafiyeli bir söz vardır. ‘Sopalar ve taşlar kemiklerimi kırar.’
Sen üzerinden geçiyorsun diye köprünün sulara gömüleceğini mi sanıyorsun? Kendine bu kadar iltifat etme!
Umut şahane bir şeydir. Kim ne derse desin, öyledir. Ama kendini bir tek düşünceyi gözden kaçıracak kadar da umuda kaptırmamalısın.
Bir yığın kırık hayal.
roland, “pekala,” dedi. “kabalık affedilebilir, blaine. bana gençliğimde böyle öğrettiler. ama bana öğrettikleri başka bir şey daha var. aptallık affedilmez.”
sana her ikisinden de farklı bir şeyi göstereceğim
sabahları peşinde yürüyen gölgeni
ya da akşamları seni karşılamak için yerden kalkan gölgeni
sana göstereceğim..
jack, “sana bir avuç tozda korkuyu göstereceğim.” diye mırıldandı ve elini tokmağa koydu.
sabahları peşinde yürüyen gölgeni
ya da akşamları seni karşılamak için yerden kalkan gölgeni
sana göstereceğim..
jack, “sana bir avuç tozda korkuyu göstereceğim.” diye mırıldandı ve elini tokmağa koydu.
roland ölmeme izin verdi. bu gerçek.
onu hala seviyorum.
bu da gerçek.
onu hala seviyorum.
bu da gerçek.
Seni çok iyi görüyorum! İyi bir surat bu. Ama keder ve sıkıtnı dolu.
Dünyanın ve onun üzerinden gelip geçen günlerine içmek ister misiniz?
Yaşamlarımızı döndüren çark çok amansız. Her zaman aynı yere dönüyor.
Kapıların arkasında bekleyebilecek şeylerden kokuyorsan belki o zaman duvarlara çarpmak sana daha güvenli gelir.
Sevecek birinin olması korkutucu bir şeyse de yine de harikaydı.
Sonunda her şey, hatta ışınlar bile Kara Kule’ye hizmet eder. Sen farklı olacağını mı sandın?
Bırakın orada çürüsün. Gözlerindeki yaşlara inanmayın. Timsahların da ağladığını söylerler.
Bu akşam, sadist bir kedinin dişleri arasındaki bir fare gibi sarsılmak niyetinde değildi.
Düş kırıklığını yenmeye çalışıyor ama başaramıyordu. Acı bir şeydi bu.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ölüm yakalamış ve ona ikinci kez bakmadan çekip gitmişti.
İleriye, daha güzel ve aydınlık günlere bakmaya çalışıyor ama sadece karanlıkları görüyordu.
Bize gerekmeyen, anılarından oluşan yararsız yükü bir kenara atamayan biri.
Yaşam gülünç.
Bir dünyada öldüğünü, diğerindeyse yaşadığını bilen bir insan neler hisseder?
Genç ve aşık olmak güzel bir şey, diye düşünüyordu. Bu dünyanın dönüştüğü mezarlıkta bile güzel bir şey.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Hiç arkadaşım olmadan yapayalnız çok uzun süre dolaştım Anlatacak bir hikayem de yoktu.
O insanın en çok kendi kendine öğrendiği şeyleri hatırladığını bilirdi.
Ama eninde sonunda kefaretin ödenmesi gerekirdi. Ne kadar beklenirse, bedel de o kadar ağır olurdu.
‘Pekala, Giliead’lı Roland.’
‘Pekala, New York’lu Eddie.’
‘Pekala, New York’lu Susannah.’
‘Pekala, New York’lu Jake.’
‘Pekala, Orta Dünya’dan Oy.’
‘Pekala, New York’lu Eddie.’
‘Pekala, New York’lu Susannah.’
‘Pekala, New York’lu Jake.’
‘Pekala, Orta Dünya’dan Oy.’
Ka bir çarktı ve tek amacı dönmekti. Zaten sonunda hep başlamış olduğu yere dönerdi. Daima böyle olmuştu ve şimdi de böyle olacaktı.
Çocuk, ‘Peki neden böyle yapıyorlar?’ diye sordu. ‘Çünkü korkuyorlar ve Blaine de bu korkuları besliyor. ‘
Ayı ve Kaplumbağa, Balık ve Sıçan, At ve Köpek.
Bu kenttekiler birbirlerini boğazlamak için bir neden aramışlardı, hepsi o kadar. Ve davul sesleri de başka bir neden kadar geçerliydi.
‘ Kafanı bize aç. Belki kentte ölürüz, belki trende. Ama ben senin oyun tahtandaki bir taştan daha önemli bir şey olduğumu bilerek ölmek isterim.’
‘Çünkü sen bir silahşörsün. Kendi zamanının ve yerinin dışında kalan biri.’
Yıllar boyunca hiçbir zaman yeteri kadar iyi olmadığın söylendi. Sen bu işi başardın, ahbap. Sadece içindeki Henry bunu ifade etmek istemiyor.
‘Anahtarı bitirmedin. Ama bunun nedeni onu tamamlamaktan korkman değildi. Bu işi bitiremeyeceğini öğrenmekten korkuyordun. Sen olmayacak şeylerden korkuyorsun. Senin koskocaman dış dünyadan korktuğun yok, Eddie. Seni korkutan içindeki o küçük dünya. ‘
Başarısızlık korkusu işi olduğundan daha da zorlaştıracaktı. Ama korkusunu yenerek yine de çabalayacak, hatta belki başarılı olacaktı. Hala hayatta ve aklıbaşında olması da bir başarı sayılırdı.
‘Işın yüzünden. Ve tabii Kule yüzünden. Sonunda her şey, hatta Işınlar bile Kara Kule’ye hizmet eder. Sen farklı olacağını mı sandın ?’
Ona söyle, diye düşündü. Ama kiminle konuştuğunu bilmiyordu. Ona anahtarı kapmasını söyle. Anahtar o sesleri susturuyor.
Roland ölmeme izin verdi. Bu gerçek.
Onu hala seviyorum.
Bu da gerçek.
Onu hala seviyorum.
Bu da gerçek.
Yeni bir yer hakkında bilgi edinmenin en çabuk yolu, onun hayal kurduğu şeyleri öğrenmektir.
”Bazı insanların çok aptalca davranabildiklerini düşünüyordum. Onları altı kapısı olan bir odaya kapatıyorsun, kalkıp kendilerini duvara çarpıyorlar ve sonra da yakınma cüretini gösteriyorlar. ”
Umut etmek hiçbir zaman yanlış değildir.
”Sen deli değilsin. Yolunu kaybettin ve korkuyorsun. Ama deli değilsin. Sabahları arkandan gelen gölgenden korkmana gerek yok. Akşamları seni karşılamak için gelen gölgenden de. Sadece evine dönmek için yolu bulman gerekiyor. ”
”Yeni bir yer hakkında bilgi edinmenin en çabuk yolu, onun hayal kurduğu şeyleri öğrenmektir. ”
”Elimle nişan almıyorum. Eliyle nişan alan biri babasının suratını unutmuş demektir. Gözümle nişan alıyorum. Elimle ateş etmiyorum. Eliyle ateş eden biri babasının suratını unutmuş demektir. Kafamla ateş ediyorum. Silahımla öldürmüyorum. Silahıyla öldüren biri babasının suratını unutmuş demektir. Kalbimle öldürüyorum. ”
Bunca zaman dayanmış. Şimdi de dayanır. Sen üzerinden geçiyorsun diye köprünün sulara gömüleceğini mi sanıyorsun? Kendine bu kadar iltifat etme!
Bütün yaşamının Luna Parktaki aynalı labirente dönmüş olduğu duygusu.
Ama tabii seyislerle balıkçılar doğuştan yalancıdır.
Bunca zaman dayanmış. Şimdi de dayanır. Sen üzerinden geçiyorsun diye köprünün sulara gömüleceğini mi sanıyorsun? Kendine bu kadar iltifat etme!
Eski film yıldızlarının taklitlerini yapmanın komik olduğunu sanan birine güvenilemez.
“İnsan inanmadığı bir şeyi fark edebilir mi?”
Elimle ateş etmem!
Eliyle ateş eden atalarının yolundan sapmıştır!
Beynimle ateş ederim.
Silahımla öldürmem!
Silahıyla öldüren atalarının yolundan sapmıştır!
Kalbimle öldürürüm.
Eliyle ateş eden atalarının yolundan sapmıştır!
Beynimle ateş ederim.
Silahımla öldürmem!
Silahıyla öldüren atalarının yolundan sapmıştır!
Kalbimle öldürürüm.
Gözlerim sizi gördüğü için Tanrı onları lanetlesin. Tanrı taşıdığınız silahları da lanetlesin. Çünkü onlar her zaman dertlerimizin kaynağı oldular.
Bir hayaleti dişimle yakalamadıkça ona inanmam.
En iyisini um, en kötüsünü bekle.
O kara kuleyi aramaya gidenlerin hiçbiri geri dönmedi! Büyükbabam öyle derdi! Ondan önce de onun büyük babası! Bir tek kişi bile geri gelmedi!
Bir yığın kırık hayal. Güneşin kavurduğu, ağaçların gölgelemediği yerde.
Yumuşak adımlar atmak daha güvenli bir yoldu. Söylemek yerine sormak da daha emin bir yöntem.
Sana her ikisinden de farklı bir şey göstereceğim/ Sabahları peşinde yürüyen gölgeni/ Ya da akşamları seni karşılamak için kalkan gölgeni/ Sana göstereceğim
Jake, Sana bir avuç tozda korkuyu göstereceğim,
Jake, Sana bir avuç tozda korkuyu göstereceğim,
Yüzünü mayıs güneşine çevirmiş gülümsüyor, günün zevkini çıkarıyordu. Herhalde elektrikli sandalyeye oturacak mahkumlar, idam gününün geçici olarak ertelendiģini öğrendikleri zaman aynı şeyleri hissediyorlar, diye düşünüyordu.
Bin kilometrelik bir yolculuk bir tek adımla başlar.
İnsan küçük bir bilginin ne zaman işine yarayacağını bilemez.
En iyisini um, en kötüsünü bekle.
Bunca zaman dayanmış. Şimdi de dayanır. Sen üzerinden geçiyorsun diye köprünün sulara gömüleceğini mi sanıyorsun? Kendine bu kadar iltifat etme!
Elimle nişan almıyorum. Eliyle nişan alan biri babasının suratını unutmuş demektir. Gözümle nişan alıyorum. Elimle ateş etmiyorum. Eliyle ateş eden biri babasının suratını unutmuş demektir. Ben kafamla ateş ediyorum. Silahımla öldürüyorum. Silahıyla öldüren biri babasının suratını unutmuş demektir. Ben, kalbimle öldürüyorum.
Odetta, demişti. Tanrı’nın var olduğuna inanıyorum. Ancak O’nun son günlerde bizimle fazla ilgilendiğini sanmıyorum. Biz İsa’yı öldürdükten sonra Adem’in oğulları ve Havva’nın kızları kızları konusunda fazla bir şey yapılamayacağını anladı. Onun için de bizimle ilişkisini kesti. Çok akıllı O.
Mutlu gözüküyorsun ama bence bu sadece taktığın bir maske. Bence sen hiç de mutlu değilsin.
Sırıtan yaratık, Beni, Fannin, diye çağır, dedi. Richard Fannin, diye. Belki bu tam tamına doğru değil. Ama resmi bir iş için yine de yakın sayılır. Elini uzattı. Avucunda hiçbir çizgi yoktu. Ne diyordun, ortak. Dünyayı sarsan bu eli sık bakalım.
Kabalık affedilebilir,.. .. Ancak bana aptallığın affedilemeyeceğini öğrettiler.
-Elimle nişan almam! Eliyle nişan alan biri, babasının suratını unutmuş demektir.
– Ben gözümle nişan alırım!..
– Ben gözümle nişan alırım!..
– Elimle ateş etmem! Eliyle ateş eden biri, babasının suratını unutmuş demektir.
– Ben kafamla ateş ederim!..
– Silahımla öldürmem! Silahıyla öldüren biri, babasının suratını unutmuş demektir.
– Ben kalbimle öldürürüm!..
Ama dünya cehenneme giden yolda biraz daha ilerlemiş oldu. Bizim görevimiz samanın fırına yaklaşmasını elimizden geldiğince engellemek.