Wayne W. Dyer kitaplarından Hatalı Alanlarınız kitap alıntıları sizlerle…
Hatalı Alanlarınız Kitap Alıntıları
Yaşamda adaleti aramak için koşullanmışız ve bulamadığımızda, öfke, endişe ve hayal kırıklığı hissetmeye eğilimliyiz. Aslında, sonsuz gençliğin kaynağını ya da benzer bir miti aramak da eşdeğer üretkenlik taşımaktadır. Adalet hiç var olmamıştır. Hiç olmadı ve hiç de olmayacak. Dünya bu şekilde yaratılmadı. Kuşlar solucanları yer. Bu solucanlar için adil değil. Dünyada adalet olmadığının farkına varmak için doğaya bakmanız yeterli. Kasırgalar, gelgitler, seller, kuraklıklar hepsi haksızlık.
Kendinize verdiğiniz değeri hiçbir zaman tavırlarınız ya da başkalarının size karşı tavırlarıyla belirlemeyin
Genel olarak sizi mutsuz edenin insanlar ya da olaylar olduğuna inanırsınız,ama bu tam olarak doğru değildir.Mutsuz olmanızın nedeni,yaşamdaki insanlar ya da olaylar hakkındaki düşüncelerinizdir
Sorunları insan olmanın bir parçası olarak algılayan ve mutluluğu,sorunlarla ters orantılı görmeyenler bilinen en zeki insanlardır ve ne yazık ki sayıları çok azdır
Belki de şaşıracaksınız, ama başarısızlık diye bir şey yoktur.Başarısızlık, yalnızca belirli bir görevin nasıl tamamlanması gerektiğine dair başkasına ait düşüncedir.Bir eylemin başkası tarafından yönlendirilmeden yapılması gerektiğine inanırsanız, başarısızlık imkansız olur.
.. yaşamın tüm normal fonksiyonlarında biraz mutluluk olduğunu anlamış.
~SON~
~SON~
Dünyadaki hiçbir şey, mutluluğu; onu bulmaya çalışmaktan daha erişilmez kılamaz.
Endişelendiğimde yaşamımı boşa harcamış olurum.
Davranış, ne olduğunuzu sözlerden daha iyi anlatır.
Bir gün yürüyüp gidecek Ve özgür olacağım. Faydasız olanları
Güvenli faydasızlıklarıyla bırakarak
Hiçbir adres vermeden ayrılacak
Güvenli faydasızlıklarıyla bırakarak
Hiçbir adres vermeden ayrılacak
Alışkanlık alışkanlıktır ve onu kimse Candan fırlatıp atamaz, ikna edilerek merdivenden aşağı basamak basamak indirilmelidir.
.. unutmayın, kaybedilen bir an asla geri gelmez..
Bu dünyada mutlu olan insanlar, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan, bulamazlarsa da yaratan insanlardır.
Mutlu olmak kolay, mutsuz olmamayı öğrenmek zordur.
Yaşamak, var olmak, olmak istiyorum,
Ve içimdeki gerçekleri duymak.
Ve içimdeki gerçekleri duymak.
Gidebildiğim kadar uzağa gitmek,
Ruhumdaki coşkuya ulaşmak,
Bildiğim sınırları değiştirmek ve
Aklım ve ruhumun geliştiğini hissetmek istiyorum..
Ruhumdaki coşkuya ulaşmak,
Bildiğim sınırları değiştirmek ve
Aklım ve ruhumun geliştiğini hissetmek istiyorum..
Birbirlerini anlamayan insanlar, en azından birbirlerini anlamadıklarını anlasalardı; birbirlerini, anlamadıklarını anlamadıkları zamandan daha iyi anlarlardı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Anne yaslanacak kişi değil, yaslanmayı gereksiz kılacak kişidir.
‘Utangaçım’ yerine ‘şimdiye kadar utangaçça davrandım’ demelisin
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Zeka, sorunu çözmek yerine, sorun çözülse de çözülmese de kendini mutlu tutabilme yeteneği ile ölçülür.
Duygularımızı kontrol etmenin yolu, onları doğuran düşünceler üzerinde çalışmaktır.
İnsanlar, kendi durumlarının sorumlusu olarak hep koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada mutlu olan insanlar, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan, bulamazlarsa yaratan insanlardır.
Aile, iyi niyet maskesi altında bağımlılık ve onay gereksinimini geliştiren bir kurumdur.
Alışkanlık, alışkanlıktır ve onu kimse camdan fırlatıp atamaz, ikna edilerek merdivenden aşağı basamak basamak indirilmelidir.
Birbirlerini anlamayan insanlar, en azından birbirlerini anlamadıklarını anlasalardı; birbirlerini, anlamadıklarını anlamadıkları zamandan daha iyi anlarlardı
– (…) En iyisini yapmanız gerekmez!
Gerçekte bu yapabileceğinin en iyisini yap sendromu bir mittir. Hiçbir zaman ne siz ne de başkası bunu yapabilir.
Tekâmül için hep imkân vardır ama mükemmellik insan için değildir
Gerçekte bu yapabileceğinin en iyisini yap sendromu bir mittir. Hiçbir zaman ne siz ne de başkası bunu yapabilir.
Tekâmül için hep imkân vardır ama mükemmellik insan için değildir
Temel gerçekler herkesin farklı olduğu ve kendinizi olumlu yönde değiştirmek yerine başkalarını kafanıza takmanızın hiçbir şey deştirmeyeceğidir.
Bilinmeyenden kaçtığınızı fark ettiğinizde kendinize şunu sorun: Başıma gelebilecek en kötü şey ne olabilir? Bilinmeyen korkunuzun gerçeklere aykırı ve çok yetersiz olduğunu anlayacaksınız.
Başarısız olmadan hiçbir şey öğrenemeyiz, ama yine de onu tek kabul edilebilir standart olarak kutsarız.
Bir çabanın başarısızlıkla sonuçlanması, başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Bu yalnızca belirli bir anda belirli bir görevi başaramamak demektir.
Neden her şeyi iyi yapmak zorunda olasınız?
Geçmiş sona erdi. Suçluluk duymak tarihi değiştirme çabasıdır ve geçmişin öyle olmamış olmasını dilemekten başka bir şey değildir. Ancak tarihin çarkları durdurulamaz ve yapabileceğiniz hiçbirşey yok
Sizin değerinizi başkaları ölçemez. Değerlisiniz, çünkü öyle olduğunuzu düşünüyorsunuz. Kendi değerinizi başkalarının ölçtüğünü düşündüğünüz an, o artık sizin değil, onların değeridir.
Genel olarak sizi mutsuz edenin insanlar ya da olaylar olduğuna inanırsınız, ama bu tam olarak doğru değildir. Mutsuz olmanızın nedeni, yaşamınızdaki insanlar ya da olaylar hakkındaki düşüncelerinizdir. Özgür ve sağlıklı bir insan olmak, değişik bir düşünce tarzı yaratmakla mümkündür. Düşüncelerinizi değiştirmeye başladığınız anda yeni duygular hissetmeye başlayacaksınız ve bireysel özgürlüğe doğru ilk adımınızı, ancak böyle atabilirsiniz.
Dünyanin değişmesini istiyorsanız ondan şikayet etmeyin, bir şeyler yapın. Bugününüzü, ertelediklerinizi düşünüp paralize edici bir gerginlik duyarak harcamak yerine bu belalı hatalı alanı kontrol altına alarak bugünü yaşayın! Bir keşke ci, umarım cı ya da bir eleştirmen olmak yerine is yapan bir birey olun.
Herhangi bir ilişkide iki insan tek bir insan haline gelirse, sonuç iki yarım insan olur.
John Dryden, kıskançlığı ruhun hastalığı olarak tanımlar. Kıskançlığınız sizi engelleyip az da olsa duygusal bir paralizasyona yol açıyorsa, bu yararsız düşünceyi yok etmeyi hedeflemeniz şarttır. Kıskançlık; başkalarının sizi belli bir tarzda sevmesini talep etmek, böyle yapmadıklarında da Bu adil değil. demektir. Kendinize güven duymamaktan kaynaklanır, çünkü başkaları tarafından yönlendirilen bir duygudur. Onların davranışlarınin, duygusal rahatsizlığımızın nedeni olmasını sağlar. Kendilerini gerçekten seven insanlar, bir başkası adil davranmadığında ne kıskançlığı seçer, ne de kendilerini üzerler.
Dünya, her şeyin adil olduğu mükemmel bir düzene sahip olsaydı, hiç bir canlı bir gün bile yaşayamazdı. Kuşların solucan yemesi yasak olurdu ve herkesin kişisel isteklerinin karşılanması gerekirdi.
Unutmayın ki sizi üzen başkalarının davranışları değil, bu davranışlara karşı gösterdiğiniz tepkidir. Bunu yapmamaları gerekirdi. yerine Acaba neden onların yaptıklarını kafama takıyorum. deyin.
Kurallara uyanlar, ancak çok tembel ve kendileri için düşünüp kendi yargıçları olmaya üşenen insanlardır. Diğerleri ise kurallarını kendileri yaratır; her dürüst insanın yılın her gününde yaptığı şeyler onlara yasaktır ve genelde küçümsenen işler ise serbest. Her insan kendi ayakları üzerinde durmalıdır.
Gelişiyorsanız, yaşıyorsunuz. Gelişmiyorsanız, ölseniz daha iyi!
Size acı çektiren, yapamadıklarınızdır.
..kaybedilen bir an asla geri gelmez.. Doğru zaman, yaşama şansınız olan her andır.. Yaşayın!
Genel olarak sizi mutsuz edenin insanlar ya da olaylar olduğuna inanırsınız, ama bu tam olarak doğru değildir. Mutsuz olmanızın nedeni, yaşamınızdaki insanlar ya da olaylar hakkındaki düşüncelerinizdir.
Zekânın gerçek ölçüsü, her günün her anını etkili ve mutlu yaşayabilmektir. Yaşamın her anını dolu dolu yaşayan mutlu bir insansanız, zekisiniz demektir.
Ölüm size bu kadar yakın ve hayat da bir o kadar kısa.
Yaşamak, varolmak, olmak istiyorum,
Ve içimdeki gerçekleri duymak.
Ve içimdeki gerçekleri duymak.
Alkolün tanımlanamayacak kadar kötü bir şey olduğunu kanıtlamak isteyen bir hatip, bir grup alkoliğe konferans veriyormuş. Önünde ki kürsüde, saydam sıvılarla dolu iki bardak varmış. Hatip bardaklardan birinde saf su, diğerinde ise saf alkol olduğunu açıkladıktan sonra, su dolu bardağın içine bir kurt atmış. Kurt suda biraz yüzdükten sonra bardağın kenarına yapışmış ve suyun içinden kolayca çıkmış. Hatip daha sonra aynı kurdu alkol dolu bardağın içine atmış ve herkesin gözü önünde kurt parçalanmış. Gördünüz demiş hatip, Ne anladınız? Odanın arkasından tok bir ses duyulmuş: İçki içersek asla kurtlanmayız.
Başkaları yüzünden üzülmek için, (hele bu kişi yaşamınızda bu kadar önemsiz biriyse) çok değerlisiniz.
Gerçekliği lanetleyen insanlar, aslında kendi yaşamlarını gereksiz öfke ve yılgınlığa mahkum ederler
Sadakatin yanlış yorumlanması hayatı katleder. Bu, yaşamanı stres, gerilim, endişe, tasa ile doldurur ve zamanından önce mezarını kazar
Cesaret, kendin olmak için her şeyi riske atmaktır.
İnsan beyni, bir tarladır. Düşünceleride tohumlarıdır. İnsan beynine ne tür düşünce tohumları ekerse, o tür meyve alır.
Alkış alamadığın zamanlarda acı duymaya karşı bağımlılık kazan.
Şunu hiç unutmayın,kaybedilen bir an asla geri gelmez
Doğru zaman, yaşama şansınız olan her andır.Yaşayın!
Tolstoy’un Ivan İlyiç’i gibi dönüp baktıgınızda, yaptığınız çok az şey için pişman olduğunuzu göreceksiniz.Size acı veren, yapamadıklarınızdır. Yapın!
Doğru zaman, yaşama şansınız olan her andır.Yaşayın!
Tolstoy’un Ivan İlyiç’i gibi dönüp baktıgınızda, yaptığınız çok az şey için pişman olduğunuzu göreceksiniz.Size acı veren, yapamadıklarınızdır. Yapın!
Korkunun kendisi yeryüzünde var olmamıştır. Sadece korkunç düşünceler ve ürkek davranışlar vardır.
‘Gelişmenizi etkileyen her etiket, kutsanması gereken bir şeytandır.’
‘Geçmişimizden kopmayıp, etiketlerinize sarılmanın ilk bedeli değişimden kaçınmaktır. Sevmediğiniz bir davranışı açıklamak için bir etiket kullandığınızda, kendinizi şık tasarlanmış bir kutunun içinde, paketlenmiş ve hazır olarak düşünün.’
Bugüne kadar her ne idiysen geçmişte kaldı. Kararlarını vermek için geçmişine başvurmaya devam edersen, büyük bir olasılıkla bugünkü olanakları da gözden kaçırırsın. Geleceğin, geçmişinle aynı olur. Kendini harcamaya devam edersin
Birçok insan gerçeğe değil, kendi inandığı yargılar sonucu vardığı gerçeğe göre hareket ederek kendini sömürür.
Duygular kendiliğinden olan şeyler değil, seçtiğiniz tepkilerdir.
Kitaplardaki kanun sayısı, ona uymayan insan sayısından çoktur.
Kendinize verdiğiniz değeri hiçbir zaman tavırlarınızla ya da başkalarının size karşı tavırlarıyla belirlemeyin.
İnsan doğası diye bir şey yoktur. Bu söz insanları tuzağa düşürerek mazeretler yaratmak için tasarlanmıştır.
Kendinize şu önemli soruyu sorun : Ne kadar yaşayacağım ? Bu bakış açısıyla , artık kendi kararlarınızı verebilir ve korkuları , endişeleri , başarıp başaramayacağınıza dair kaygıları ve sonsuza kadar yaşayacak olanlara karşı suçluluğu geride bırakabilirsiniz . Bu adımları atmazsanız , yaşamınızın sonuna kadar diğerlerinin istediği biçimde yaşarsınız . Dünyadaki misafirliğiniz oldukça kısa , dolayısıyla bu misafirlikten hiç olmazsa zevk alın . Tek bir cümleyle , bu sizin yaşamınız ve ne istiyorsanız onu yapın .
Başınızı çevirip omzunuza bir göz atın . Sizden hiç ayrılmayan bir yol arkadaşı göreceksiniz . İllaki bir isim koymak gerekirse , onu Ölümünüz olarak adlandıralım . Bu ziyaretçiden korkabilir ya da onu kişisel çıkarınız için kullanabilirsiniz . Tercih sizin . Ölüm size bu kadar yakın ve hayat da bir o kadar kısa . Kendinize Yapmak istediklerimden vazgeçmeli miyim ? , Yaşamımı başkalarının yönlendirmesine izin mi vermeliyim ? , Sorunlarım içime atacak kadar büyük mü ? , ve Yaşamanın tek yolu yapmam gerekenleri ertelemek mi? diye sorun . Büyük olasılıkla yanıtlarınız , bir kaç cümlede özetlenebilir : Yaşa Kendin ol .. Eğlen Sev .
Başkalarının değişmesini beklemeyi bırakın . Kendinize , sırf siz öyle istediğiniz için başkalarının neden değişmesi gerektiğini sorun . Unutmayın ki , siz hoşlanmasanız da her insanın tercih ettiği her şey olma hakkı vardır
Kıskançlığın bir tür kendini aşağılama olduğunu farkedin ve onu yok edin . Kendinizi başkalarına şikayet edip , sevilmediğinizi düşünerek , başkalarını kendinizinden daha önemli kılıyorsunuz . Yani kendi değerinizi başkalarıyla kıyaslayarak belirliyorsunuz . Unutmayın ki ; (1) İnsanların sizi değil başkalarını seçmesinin nedeni , sizinle ilgili olmayabilir . (2) Belirli bir insan tarafından seçilmiş olup olmamanız , kendi değerinizi belirlemek için bir ölçü değildir . Değerinizi böyle belirlerseniz sonsuza dek kendinizden kuşku duyarsınız , çünkü karşınızdaki insanın herhangi bir zamanda neler hissettiğinden emin olamazsınız . O insan başkasını seçtiğinde , bu tercih sadece seçtiği kişiyi yansıtır , sizi değil . Öz-Sevgi’yi kazanma çabasıyla , önceden kendinizi kıskanç hissettiğiniz durumlarda çok daha iyi hissedeceksiniz . Kendinize o kadar inanacaksınız ki , değerinizi belirlemek için başkalarının sevgi ya da onayına gereksinim duymayacaksınız . !
Yaptığınız her şey için bir neden arama alışkanlığına bir son verin . Başkaları size bir neden sorduğunda , onları tatmin edecek mantıklı bir yanıt bulmak zorunda değilsiniz . Yapmaya karar verdiğiniz herşeyi sırf istediğiniz için yapabilirsiniz.
Siz, tercihlerinizin toplamısınız
Görebildiğim kadar uzağa gitmek,
Ruhumdaki coşkuya ulaşmak,
Bildiğim sınırları değiştirmek ve
Aklım ve ruhumun geliştiğini hissetmek istiyorum;
Ruhumdaki coşkuya ulaşmak,
Bildiğim sınırları değiştirmek ve
Aklım ve ruhumun geliştiğini hissetmek istiyorum;
Yaşamak, var olmak, olmak istiyorum,
Ve içimdeki gerçekleri duymak. (Doris Warshay)
Daha yüksek bir eğitim ‘nişanı’ taşıyan, skolastik bilimlerin birinde (matematik, fen) büyük bir kelime haznesine ve gereksiz bilgilerle dolu bir hafızaya sahip olmak, hızlı dahi olan birinin ‘zeki’ olduğuna inanagelmişizdir. Ancak akıl hastaneleri, diğerlerinin yanında, bu özelliklerin hepsini taşıyan hastalarla doludur.