İçeriğe geç

Harry Potter and the Philosopher’s Stone – Gryffindor Edition Kitap Alıntıları – J. K. Rowling (Robert Galbraith)

J. K. Rowling (Robert Galbraith) kitaplarından Harry Potter and the Philosopher’s Stone – Gryffindor Edition kitap alıntıları sizlerle…

Harry Potter and the Philosopher’s Stone – Gryffindor Edition Kitap Alıntıları

Türlü türlü cesaret vardır Düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister, ama dostlarımıza karşı koymak da yürek ister.
Huzurlu yaşam dedikleri nasıl bir şeydi acaba?
”Ron’un dediği gibi, yaşamdı bu, insanın her dileği gerçekleşmiyordu. ”
”Düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister ama dostlarımıza karşı koymak da yürek ister. ”
”Düzenli bir kafa için ölüm de büyük bir serüvenden başka bir şey değildir. ”
” böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur. ”
”Hem güzel, hem korkunç bir şeydir gerçek, çok özen ister. ”
”Düşler dünyasına dalıp gerçek dünyayı, yaşamayı unutmak doğru değildir, unutma bunu. Hadi, şimdi o eşsiz pelerini sırtına geçir, yatağına gir. ”
”Gösterdiğim yüzün değil yüreğindeki dilek. ”
”Ama o andan sonra Hermione Granger arkadaşları oldu. Bazı olaylar vardır; dostluklara yol açar, dört metre boyunda bir ifritin canına okumak da öyle bir olaydı işte. ”
”Kırılmasın hiç umutlar,
gün doğmadan neler doğar. ”
”Babana benziyorsun tıpkı ama gözlerinin annenden almışsın. ”
Hem güzel,hem korkunç bir şeydir gerçek,çok özen ister.
Büyük bir acı duyuyordu içinde – yarı sevinç, yarı hüzün.
Voldemort de, Harry. Her şeyin gerçek adını söyle. Bir şeyin gerçek adından korkarsan, kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.
Hermione, Oynama, dedi hemen.
Hasta olduğunu söyle, dedi Ron.
Hermione, Ayağın kırılmış gibi yap, diye önerdi.
Ayağını gerçekten kır, dedi Ron.
Unutmayın, asa büyücüyü seçer
İnsanlar fotoğraflardan çekip gitmezler.
Neden mi? Neden olacak, Harry, herkes sorunlarını çözmek için büyü peşinde koşar da ondan. Yok yok, biz bize kalalım, daha iyi.
“Ah müzik! Burada yaptıklarımızın ötesinde bir büyü.”
Wonder what it’s like to have a peaceful life , Ron sighed, as evening they struggled through all the extra homework they were getting.
Evet, Severus öyle birine benziyor değil mi? Besili bir yarasa gibi ortalarda dolaşması öyle yararlı oldu ki.
Düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister,ama dostlarımıza karşı koymak da yürek ister.
..böylesine yürekten sevilmek,seven insan gitse bile,bizi sonsuza kadar korur. Tenine işlemiştir bu. Quirrell’ın içi nefret,hırs,tutku doluydu,ruhunu Voldemort’la paylaşmıştı o;sana bu yüzden dokunamadı. Güzelliklerle yaratılmış birine dokunmak onun gibilere acı verir.
Hem güzel,hem korkunç bir şeydir gerçek,çok özen ister.
Bir şeyin adından korkarsan,kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.
Dilediğin kadar para,dilediğin kadar yaşam! Birçok insanın hemen isteyeceği iki şey-asıl sorun,insanların kendileri için en kötü şeyleri isteme tutkuları.
Düzenli bir kafa için ölüm de büyük bir serüvenden başka bir şey değildir.
Dünyanın en mutlu insanı,Kelid Aynası’nı sıradan bir ayna gibi kullanan insandır,ona bakınca kendini olduğu gibi görür.
“Ron’un dediği gibi, yaşamdı bu, insanın her dileği gerçekleşmiyordu.”
Türlü türlü cesaret vardır. Düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister, ama dostlarımıza karşı koymak da yürek ister.”
Annen seni kurtarmak için öldü. Voldemort’un anlayamayacağı bir şey varsa, o da sevgidir. Annenin sana olan sevgisi kadar güçlü bir sevgi ne derin izler bırakır, bunu anlayamaz. Yara izine benzemez bu, gözle görülmez böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur. Tenine işlemiştir bu. Quirrell’ın içi nefret, hırs, tutku doluydu, ruhunu Voldemort’la paylaşmıştı o; sana bu yüzden dokunamadı. Güzelliklerle yaratılmış birine dokunmak onun gibilere acı verir.
*Mr H.Potter
*Merdiven Altındaki Dolap
*4 Privet Drive
*Little Whinging
*Surrey
Bir şeyin adından korkarsan, kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.
“Bana sorarsanız en iyi öğretmenler sıkı çalışma ve acıdır ”
Düzenli bir kafa için ölüm de büyük bir serüvenden başka bir şey değildir.
Ölecek kadar insanlık yoktu içinde.
İlk kurbanlar hep en suçsuz olanlardır, dedi. Geçmiş çağlarda da öyleydi, şimdi de öyle.
”Efendim -Profesör Dumbledore? Size bir şey sorabilir miyim?
Dumbledore gülümsedi. ”Tabii, sordun ya zaten. Ama istersen bir şey daha sorabilirsin.
Dilediğin kadar para, dilediğin kadar yaşam! Birçok insanın hemen isteyeceği iki şey – asıl sorun, insanların kendileri için en kötü şeyleri isteme tutkuları.
Dumbledore: Annen seni kurtarmak için öldü. Voldemort’un anlayamayacağı bir şey varsa o da sevgidir. Annenin sana olan sevgisi kadar güçlü bir sevgi ne derin izler bırakır bunu anlayamaz. Yara izine benzemez bu, gözle görülmez. Böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur. Tenine işlemiştir bu.
Yılan da sıkıntıdan ölmüşse, hiç şaşırmazdı doğrusu.
Ah,müzik! dedi. Burada yaptıklarımızın ötesinde bir büyü!
Zaten insan tedirgin olmayagörsün,kafasına hep korkunç düşünceler takılır.
Gazetelerine marmelat bulaştırırken, mutluluk içinde, “Pazarları posta gelmez,” diye hatırlattı ötekilere, “bugün kahrolası mektuplar yok -”
“Stonewall’da ilk gün adamın kafasını tuvalete sokuyorlar, ” dedi. “İstersen gel yukarı da bir deneyelim.”
“İstemem, sağol,” dedi Harry. “O zavallı tuvalete senin kafan kadar berbat bir şey girmemiştir – sokarsan içi bulanır.”
Okulda kimsesi yoktu Harry’nin. Herkes, Dudley çetesinin çuval gibi eski elbiseler giyen, kırık gözlüklü şu tuhaf Harry Potter’dan hoşlanmadığını biliyor, kimse de Dudley çetesiyle ters düşmek istemiyordu.
Yaklaşık on yıldır yaşıyordu Dursley’lerle, on berbat yıl, kendini bildi bileli, bebekliğinden, annesiyle babasının bir araba kazasında
öldüklerinden beri.
Harry cam kafese yanaşıp uzun uzun baktı yılana. Yılan da sıkıntıdan ölmüşse, hiç şaşırmazdı doğrusu – gün boyunca parmaklarıyla camı tıklatarak kendisini tedirgin eden ahmak insanlardan başka kimsesi yoktu ki.
Dursley’leri onun soru sormasından daha çok sinirlendiren bir şey varsa, o da herhangi bir şeyin olağandışı davranışlarıyla ilgili konuşmasıydı; konu ister düş, ister çizgi film olsun, fark etmezdi – böylece onun sakıncalı düşüncelere kapılabileceğini düşünüyorlardı herhalde.
Soru sorma – Dursley’lerle huzur içinde yaşamanın ilk kuralı buydu.
Örümceklere alışıktı, merdivenin altındaki dolap örümceklerle doluydu çünkü, kendisi de orada yatıyordu.
Harry iyi ki o gün Hagrid’e çay içmeye gidecekti.
Hermione, Oynama, dedi hemen.
Hasta olduğunu söyle, dedi Ron.
Hermiore, Ayağın kırılmış gibi yap, diye önerdi.
Ayağını gerçekten kır, dedi Ron.
“Hagrid,” dedi Dumbledore, rahatlamışa benziyordu. “Sonunda! O motosikleti nereden buldun?” “Ödünç aldım, Profesör Dumbledore, efendim, ” dedi dev; konuşurken dikkatle motosikletten indi. “Genç Sirius Black ödünç verdi. Onu getirdim, efendim.”
“Hagrid’e canımı bile emanet ederim,” dedi Dumbledore.
Profesör McGonagall, ayağa fırlayıp dört numarayı göstererek, “Yani – burada oturan insanlardan mı söz ediyorsun yoksa?” diye bağırdı. “Dumbledore – bunu yapamazsın. Bütün gün onları gözetledim. Onlar kadar bize hiç mi hiç benzemeyen başka iki kişi yoktur. Bir de oğulları var – gördüm onu, şeker alsın diye çığlıklar atarak annesini sokak boyunca tekmeledi durdu. Harry Potter gelip burada mı oturacak!”
“Hepsi bu kadar değil. Potter’ların oğlunu,
Harry’yi de öldürmeye kalkmış, öyle diyorlar. Ama öldürememiş. O küçük çocuğu öldürememiş. Nedenini, nasılını kimse bilmiyor, ama söylediklerine bakılırsa, Harry Potter’ı öldüremeyince Voldemort’un gücü de yok oluvermiş – bu yüzden kayıplara karışmış işte.”
“Bunun nedeni sizin o güçleri kullanmayacak kadar – şey – soylu olmanız.”
“İyi ki karanlıktayız. Madam Pomfrey yeni kulaklıklarımı sevdiğini söylediğinden beri bu kadar kızarmamıştım.”
Dumbledore, incelikle, “Onları suçlayamazsınız,” dedi. “On bir yıldır pek bir şey kutladığımız yok.”
Dört bina var, adları Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclaw ve Slytherin.
Mr Dursley olduğu yerde kalakaldı. Bütün bütüne bir yabancı tarafından kucaklanmıştı. Üstelik Muggle olarak nitelenmişti, artık ne demekse bu.
Mr Dursley, işe giderken taktığı en tatsız kravatı seçerken bir şarkı mırıldanıyor, Mrs Dursley de çığlıklar atan Dudley’yi yüksek iskemlesine oturtmak için boğuşurken keyifli keyifli dedikodu ediyordu.
MrsDursley zayıftı, sarışındı, olağanın iki
katı uzunluğunda bir boynu vardı; bu da
bahçe çitlerinin üstünden kafasını uzatıp
komşuları gözetlemekte pek işine yarıyordu.
Harry, elleri titreyerek zarfı çevirince mor balmumundan bir mühür gördü; bir arma- koca bir ‘H’ harfinin çevresinde bir aslan, bir kartal, bir porsuk, bir de yılan.
Gün ışığı, nergis, çimen, papatya, bu şişko fareyi çevir sarıya.
Sana Hogwarts’tan bir de tuvalet kapağı göndeririz.
George!
Şaka ediyordum, anne.
Ama o andan sonra, Hermione Granger arkadaşları oldu. Bazı olaylar vardır, dostluklara yol açar, dört metre boyunda bir ifritin canını okumak da öyle bir olaydı işte.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir