İçeriğe geç

Harika Çocuk Kitap Alıntıları – Hermann Hesse

Hermann Hesse kitaplarından Harika Çocuk kitap alıntıları sizlerle…

Harika Çocuk Kitap Alıntıları

“Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli.”
Zaten genel olarak bir zamanlar her şey bambaşkaydı, şimdikinden çok daha güzel, çok daha güler yüzlü, çok daha canlıydı!
Şunu unutma ki, insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.
Çünkü şunu unutma ki ; insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi
“Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.”
“Şunu unutma ki, insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.”
Tanrı’nın her kulunun izlemesini istediği yol birbirinden farklıydı.
Öğretmenler, ölü bir öğrenciye hayattaki bir öğrenciden bambaşka bir gözle bakar her zaman, ölü bir öğrenci karşında yaşayan her varlığın ve gencin değerine, biricikliğine ve yerine konmazlığına bir an olsun inanırlar; oysa başka vakit genç öğrencilere karşı çokluk kötü davranır, günaha girerler de hiç umursamazlar.
“Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli.”
Hans, içerisine gereksiz ekilen bin bir türlü nesnenin zorla tıkıldığı bir kap, bin bir tohumun rasgele ekildiği toprak olmakan çıkmıştı çünkü; titizlik ve özenle onun üzerinde durmaya, ona zaman harcamaya değmezdi artık.
Her şey hazindi, her şey hüzün veriyordu insana.
Zaten genel olarak bir zamanlar her şey bambaşkaydı, şimdikinden çok daha güzel, çok daha güler yüzlü, çok daha canlıydı!
Çünkü şunu unutma ki, insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.
“Güzelim bir ağaçtaki yapraklar gibi hani; nasıl yapraklardan kimi dökülür, kimi yeşerip yerini alır dökülenin, insanlar da öyledir, kimileri ölür, kimileri doğar, yerini alır ölenlerin.”
Keşke biz de bir bulut olsaydık!
. Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür ve inanç kuşkudan daha kudretli
Hermann Hesse
Çarklar Arasında
Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
“Çünkü şunu unutma ki, insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.”
Bir ağaç budanıp da tepesi kesildi mi, köke yakın bir yerinden yeni filizler, sürgünler verir; bunun gibi, henüz ömrünün baharında hastalanıp ölüm yatağına düşen bir ruh da çokluk ilk yaşam günlerine ve sezgilerle kıpır kıpır bir çocukluk çağına döner sık sık, sanki orada yeni umutlar keşfedecek ve kopan hayat ipliğini yeniden bir birine tutturacaktır. Ağacın kökünden fışkıran sürgünler bir solukta boy atar, büyür, özsularla donanır ama yalancı bir yaşamdır ortada görünen, sürgün gelişip de eskisi gibi doğru dürüst bir ağaca dönüşemez artık.
hiç kimse Hans’ın incecik çocuksu yüzündeki umarsız gülümsemenin ardında batağa saplanmış bir ruhun acılar içinde kıvrandığını, batakta boğulup giderken korku ve çaresizlikle çevresine bakındığını göremiyordu.
Böylece her okulda yasa ve deha arasındaki savaş yinelenip duruyor; her yıl yetenekli öğrencileri bir fidan gibi kökünden söküp atmak için devlet babayla okulların el ele verip aralıksız çaba harcadığını görüyoruz.
ne var ki, burukluklar ve yalnızlıklar içinde yaşayan bir kişi rolünü oynamaya alışmıştı bir kez, hiç değilse böyle bir maskeyi şimdilik yüzünden çekip almak niyetinde değildii.
ruhu bir başka ülkeye götürülüp bırakılmış, korku ve tasa içinde yersiz yurtsuz boşlukta uçuşuyor, henüz durup dinleneceği bir yer bulamıyordu.
öyle bir dünya ki, bu dünyada notlara, sınavlara, sınavlarda elde edilen başarılara değil, insanın vicdanının temizliğine önem veriliyordu yalnızca.
Bir türlü unutulamayacak, hiçbir pişmanlığın silip atamayacağı suçlar ve günahlar olduğunu anladı birden.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Hepsi de konuşup duruyor, yüksek sesle gülüyor, espriler yapıyor ama hepsinin de içi açığa vurulmayan istekler, sevinçler ve beklentilerle dolup taşıyordu.
kendine özgü düşünceleri vardı kafasında, kendi sözcükleri vardı; daha sıcak, daha özgür bir yaşam sürüyor, tuhaf acılar çekiyor, adeta tüm çevresini küçümsüyordu.
herkes gizli bir dürtüye uyarak bir çeşitlilik arayışı içinde sürüklenip kendini bütünlemenin yollarını arıyordu.
Ne var ki, dışardan pek kolay fark edilmeyecek derin bir şeyleri de barındırıyordu ruhunda.
Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli.
Zaten genel olarak bir zamanlar her şey bambaşkaydı, şimdikinden çok daha güzel, çok daha güler yüzlü, çok daha canlıydı!
en çok hatayı kolay sınavlarda yapar insan, pek dikkat etmez çünkü.
içten içe öyle hissediyordu ki, sokakların tekin olmayan bu küçük dünyası elinden çıkıp gitmiş ama şöyle diri ve yaşanmaya değer bir başka şey de onun yerini alamamıştı.
Ama çocukluk anıları birden yeniden aklına gelmişti işte; çok, çok uzaklardan kopup gelmişlerdi, öyle canlı renkleri ve insanın içinde öyle tuhaf duygular uyandıran kokuları vardı ki, o zamandan bu yana yaşanmış hiçbir şeyle kıyaslanacak gibi değillerdi.
“Derin derin nefes aldı, sanki yitip gitmiş o güzel günlerin acısını kat kat fazlasıyla çıkarmak, bir kez daha küçük bir çocuk olup hiçbir şeyi umursamaksızın tasa ve kaygıdan uzak yaşamak istiyordu.”
Tanrı’nın her kulunun izlemesini istediği yol birbirinden farklıydı.
insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.
yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli.
Tanrının her kulunun izlemesini istediği yol birbirinden farklıydı.
Ağlayacak oldu ama yaş gelmedi gözlerinden.
ne kadar yorgunum
Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.
Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli.
Bir kimseye bir öğüt verip de sonradan verdiği öğütten dolayı pişmanlık duymayana ne mutlu!
Çocukluğundan yoksun bırakılan ruhu, içinde ansızın patlak veren bir özlemle, alacakaranlıklara gömülmüş o güzelim yıllara kaçıp sığınıyor sağlıklı denemeyecek kadar güçlü ve duru anımsamalar ormanında ordan oraya koşturup duruyordu.
sevgili dostum! Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.
Çünkü şunu unutma ki insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.
Senin ruhun bütün dünyadır.
Çünkü şunu unutma ki ; insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi
Yaşam ölümden daha güçlüdür,inanç ise kuşkudan daha kudretli..
Bir ağaç budanıp da tepesi kesildi mi, köke yakın bir yerinden
yeni filizler, sürgünler verir; bunun gibi, henüz ömrünün
baharında hastalanıp ölüm yatağına düşen bir ruh da çokluk ilk yaşam günlerine ve sezgilerle kıpır kıpır bir çocukluk çağına
döner sık sık, sanki orada yeni umutlar keşfedecek ve kopan
hayat ipliğini yeniden birbirine tutturacaktır. Ağacın kökünden
fışkıran sürgünler bir solukta boy atar, büyür, özsularla donanır
ama yalancı bir yaşamdır ortada görünen, sürgün gelişip de
eskisi gibi doğru dürüst bir ağaca dönüşemez artık.
ama aslında Hans’a
aldırdıkları söylenemezdi artık. Hans, içerisine gereksiz bin bir
türlü nesnenin zorla tıkıldığı bir kap, bin bir tohumun rastgele
ekildiği toprak olmaktan çıkmıştı çünkü; titizlik ve özenle onun
üzerinde durmaya, ona zaman harcamaya değmezdi artık.
“Bak böylesi iyi, böylesi güzel, sevgili dostum! Pes
etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.”
“Senin bu yaptığın uşaklık,” demişti dostu Heilner bir ara.
“Bütün bu çalışmaları isteyerek ve kendiliğinden yapmıyorsun
çünkü, sırf öğretmenlerden ve senin moruktan korktuğun için
yapıyorsun. Diyelim sınıfta birinci ya da ikinci oldun, eline ne
geçecek? Örneğin, ben yirminciyim ama siz inekleyen öğrencilerden daha aptal değilim asla.”
‘ manstırdaki okulda arkadaşlarını geride bırakıp öne geçmek istiyorsa, daha büyük bir hırsla, yılmadan daha çok çalışmak zorundaydı. Arkadaşlarından öne geçmeyi de kesinlikle istiyordu. Nedendi acaba? Bunu kendisi de bilmiyordu.’
Zaten genel olarak bir zamanlar her şey bambaşkaydı, şimdikinden çok daha güzel, çok daha güler yüzlü, çok daha canlıydı!
Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.
Şunu unutma ki, insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.
Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.
Çocukluk anıları birden yeniden aklına gelmişti işte; çok, çok uzaklardan kopup gelmişlerdi, öyle canlı renkleri ve insanın içinde öyle tuhaf duygular uyandıran kokuları vardı ki, o zamandan bu yana yaşanmış hiçbir şeyle kıyaslanacak gibi değillerdi.
Bir-iki hafta sonra yine bir devlet yatılı sınavı açılacaktı. Devletin her yıl ülkede filizlenip boy veren zekâ çiçekleri arasından en güzellerini seçip aldığı bu büyük insan kıyımının işte böyleydi adı.
bu dünyada notlara, sınavlara, sınavlarda elde edilen başarılara değil, insanın vicdanının temizliğine önem veriliyordu yalnızca.
insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.
Bilim uçurumları üzerinden halkın susuzluk çeken ruhuna sevgi ve acımayla el uzatan o bilimsellikten uzak gönül ilahiyatı da yine bu odadan kapı dışarı edilmişti.
Aracılık işiyle uğraşmanın yanı sıra bir firmanın temsilciliğini de yapan Bay Joseph Gie-benrath’m, kendisini hemşerilerinden farklı kılan üstün bir meziyeti ya da özelliği yoktu.
Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli.
Eleştiri ile yaratı, bilimle sanat arasında öteden beri sürüp gelen savaştır bu, birbirine denk sayılmayacak güçlerin savaşı; öyle bir savaş ki, bilim hep zaferle çıkar savaştan ama bunun kimseye yararı dokunmaz, oysa sanat dönüp dolaşıp inanç, sevgi, teselli, güzellik ve edebiyat sezgisinin tohumlarını saçar çevreye ve her zaman için de karşısında verimli topraklar bulur.
Pes etmeyeceksin, yoksa çarklar arasında ezilip gidersin.
Çünkü şunu unutma ki ; insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi
insanın ruhuna tek bir zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir