İçeriğe geç

Halimizin İzahı Kitap Alıntıları – Nureddin Yıldız

Nureddin Yıldız kitaplarından Halimizin İzahı kitap alıntıları sizlerle…

Halimizin İzahı Kitap Alıntıları

Allah Teala, kullarının ellerinde dünya da bulunsun istemiştir ama ellerinde durması gereken dünyayı kalplerine koyanları da kaybedenler listesine geçirecektir..
Duadaki hâlimiz neye göre ölçülsün? Camilerdeki debdebeye göre mi yoksa tıbbın umut kestiği hasta için “İşi Allah’a kalmış!” diyen anlayışa göre mi? İş, neden tıbbın çaresi bittiği zaman Allah’a kalıyor da tıbbın bir şeyler yapabileceğine inanılırken tıbba kalıyor?
Kendine öğüt çıkarmayan, okuduğunu hep başkalarını yararlandırmak için okuyan mum gibidir; ışık verir ama kendi erir.
İnsan okudukça olgunluğu ve tevazusu artmalıdır. Okudukça cüreti artandan korkmak gerekir.
Kimseyi henüz başkasını öldürmediği, hırsızlık yapmadığı için övemeyiz. Sadaka vereni, hakka riayet edeni övebiliriz. Ahlak, bir şey yapamamak değil bir şeyler yapmak veya yapmaya gayret etmek olmalıdır.
Bir Müslüman, dinini “din görevlileri” diye bir kadroya devredemez. Din her kesindir, herkes dininin görevlisidir. Aksi takdirde imanımızın en tabii gereklerinden birinde ihmalkâr duruma düşeriz.
İnsanlarla ilişkiler dengede tutulmalıdır. Anneden değerli eş, evlattan değerli arkadaş, babadan değerli ortak olamaz. Takva üzerinden seviye yükselebilir ama bir anadan doğmak, evlat olmak, baba olmak başka şeydir. Rahim bağı çok ciddi korunmalıdır. Sevdiğimizi sınırsız sevmemiz yanlıştır. Düşmanlık ettiğimize de sınırsız ve bir daha dönüşü olmayan seviyede düşmanlık etmek yanlıştır. Yarına bir dostluk veya buğz kapısı açık bırakmak gerekiyor. İtidal en güzelidir. Allah için sevmek, Allah için buğzetmek bir hedeftir; o hedefe koşmalıyız.
Erkeğe tanınan kavvame hakkı yani erkeğin kadından bir puan önde olması, erkeğin yükünün ağır olması, kadının ise sorumluluklarının hafifletilmesi içindir. Erkeğin bu hakkı zulüm için kullanması caiz değildir.
Tesettürümüzü bir asra yakın bir zaman, bize fikirlerini din olarak aşılamak isteyenlere karşı müdafaa ettikten sonra bugün, “tesettürü” örtülü kadınlardan korumaya mecbur kalmış gibiyiz. Örtülü ama tesettürlü olmayan Müslüman kadınİar olarak adlandırabileceğimiz bir sorunla yüz yüze geldik.
En büyük öğretmen annedir. Anneyi yetiştiremeyenlerin iyi öğretmen arayışları gece karanlığında odun toplamaya benzetilse yeridir.
İşte hâlimiz; dua silahımız değil mi?
.. İlim nedir bizim için? Her diploma ilim midir ya da ilim diploma mıdır?

Zira ilim, erkek kadın her mü’min için ilahi emirdir keşke erkeğiyle kadınıyla bütün Ümmet, ‘ikra’ emrinin hakkını verebilsek, keşke!

Müslümanlar olarak dünya hayatını önümüze çıkan fırsatların yönlendirdiği şekilde yaşama hakkına sahip değiliz. Erkeğimizle kadınımızla, bizi yaratanın yaratma maksadına göre yaşamaya mecburuz. Ne erkeği bir adım önemli çılarabiliriz ne de kadını ..
Herkes Allah’ın koyduğu yerde durmalıdır.
Kur ‘an ve hadis başta olmak üzere bilgisini sürekli tazelenmesi mü’min için sürekli yeni kalma, hedeflerinde eskimeme anlamına gelmektedir.
İşi vaktından çok, hedefi büyük olanların en önemli karakterlerinden biri hayatlarına oncelikliler ve önemliler şeklinde çizdikleri planlara göre yaşamalardır.
Kimin gayesi ahiret ise Allah, zenginliğini kalbine koyar, işini düzeltir. Dünya kendiliğinden ona gelir. Kimin gayesi dünya olursa Allah, fakirliği kalbine koyar, işini dağınık yapar. Dünyadan da sadece kaderine yazılan gelir ona.
(Tirmizî, Sıfatülkıyame, 30- 2465)
Okumak ve kitap, tartışma gücü ve cesareti vermemelidir. Mümin hikmetin peşinde iken nefsinin peşine takılmamalıdır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ahlâkı eskilerin kitaplarında, yenilerin de reklamlarında görüyoruz. Bizim için ahlâk, rabbanî kaynaklı ve ibadet maksadı ile uygulanır bir şeydir.
Ğafir suresinin altmışıncı ayetinde Allah Teala, kendisine dua edilmesini emredip, duaları kabul buyuracağını söyledikten sonra, Kendisine ibadete karşı kibirlenenlerin yüz üstü cehenneme gireceklerini bildirmektedir. Bu da şu gerçekleri gösterir: Dua bir ibadettir. Dua etmekten imtina eden ibadetten imtina etmektedir ki bu bir kibirdir. Kibirlenen ise kaybetmektedir. Duaya sığınan ise kibretmekten kendini korumuş olmaktadır. Bir kul, kendisini yaratan, rızkını veren, onu yaratıp öldürme kudretinin sahibi olan Allah’a el açmaktan nasıl imtina eder? Bu bir deliliktir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Allah’a itaat etmek, O’na ibadet etmek ne büyük lezzettir.
Kul dua ile lezzete ulaşır. Duasının kabulü geciktikçe de daha bir iştiyakla duaya sarılır. Geciktikçe ondaki iştiyak artar, duasındaki heyecan yükselir. Kulun, Rabb’ine el açması, O’nun huzurunda boyun bükmesi ne büyük bir lezzettir. Kul, yalvarırken, isterken sevgili hale gelmektedir.
Akide ilmi alfabeden öncedir. Konuşmayı, yazmayı bilmeden hatta Kur’an öğrenilmeden akide öğrenilmelidir.
Evler kıblegâh evler, anneler de İlk ve tek öğretmenler olarak yerini alsın. Böylece aile, sözü edilip de bir türlü gerçekleştirilemeyen kutsiyetine kavuşsun. Eşler birbirlerinin huzur membası olsun. Helal ve haramların dikkate alındığı, ibadetlerin saat gibi işlediği yuvalar olsun.
Kadın, kadın olarak, imanının gereğine sahip olmuş haliyle dinine hizmet etsin. Mutfağına tapınmasın, elinde temizlik malzemeleri ile eriyip gitmesin. Özelliklerini ve kabiliyetlerini kaybetmeden doğursun, doğurduğunu büyütüp eğitsin. Mü’min kadın olarak söz sahibi de olsun etki sahibi de Aradığımız budur.
Okuma ve öğrenme gayretlerimizin ana konusu Kur’an’ımızdır. Onu öğrenmek ve öğretmenin üstünde bir gayemiz olamaz. Bütün eğitimimiz ona hizmete yönelik olmalıdır. Ardından onu açıklar durumunda olan hadis ilmi gelmelidir.
Nikahlanın,çoğalın! Ben kıyamet günü sizinle övüneceğim. (Abdürrezzak, 10391)

Sempatik ve doğurgan kadınla evlenin. Ben, diğer ümmetlere karşı sizinle övüneceğim. (Ebu Davud, Nikah, 4/2050)

Ailenin kurulması, Allah adına nikâhların kıyılması bu büyük maksat içindir: Huzur bulmak.
Dünyanın fırtınasına kapılmamak dünyadan kaçmakla değil ona esarete karşı uyanık bulunmak ve Allah’ın dinini yaşamakla mümkündür.
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs aramızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarısından ibadettir. Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra cer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap ve Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metasından başka bir şey değildir. (Hadid.20)
Herkese kendi yaptığı sorulacaktır, ameller niyete göredir.
Öncelikle şunun tesbit edilmesinde fayda vardır.Tesettür asla giyim değildir. Tesettür bir kıyafet tarzının adı da değildir.Bilakis Tesettür görmemesi gerekenin gözünden korumadıktan sonra hatta biraz daha gör beni dedikten sonra hiçbir kıyafeti tesettür adı ile anamayız. O, giyinmedir.
Kadının tesettürü öncelikle, güzelliği gizleme, gözlerden uzak tutma üzerine kurulu olmalıdır. Bu imkanı hangi kıyafet veriyorsa o tesettürdür. Bunun adı çarşaf veya başka bir şey olsa durum değişmez. İslam , belli bir kıyafet emretmemiştir denirken de kastedilen budur. Zamanımızda karşılaştığımız sıkıntı hadiste açıklanan giyinmiş çıplaklar hakikatini önümüze koymuştur.
Zamanın ve şartların yıpratmadığı iman, sahibinin imtihan kazanabildiği bir imandır.
Biz Kur’an’ımızın zikrettiği geçmiş ümmetlere ait olayları tarihten bir hatıra gibi okumaktan vazgeçip, onları ders olarak anlayabilirsek epey bir mesafe katederiz.
Sebepleri kullanmakla sebeplere tapınmak arasındaki dengeyi kurabilen insan mü’min insandır.
Ölüm gözümüzün önündedir. Bizden öncekiler bizim gibi yaşadıkları hâlde şu anda ölmüşlerin çocuklarıyız. Bizim de kalıcı olmaya yönelik hiçbir ihtimalimiz bile yoktur. Hazırlanmaya ve hazırlığı ciddiye almaya mecbur değil miyiz?
Allah’ın yardımı olmadan katedilebilecek bir yol yoktur.
Elbette çaresiz değiliz. Umudumuz sönmüş değildir. Yoğun ve yorgunuz ama alternatifsiz değiliz.
En büyük öğretmen annedir. Anneyi iyi yetiştiremeyenlerin iyi öğretmen arayışları gece karanlığında odun toplamaya benzetilse yeridir.
Dünyevileşme hastalık hâlinden afete dönüşmeye başladı. Neredeyse dünya, bir kişiye yetmeyecek duruma geldi. Doymak bilmeyen, ebedi kalmak dışında bir şey düşünemeyen insanlar olduk !
Allah’ın rızasını kazandıran her şey ibadettir.
İnsan için düşmemek, yorulmamak yoktur.
Allah Teala, kullarının ellerinde dünya da bulunsun istemiştir ama ellerinde durması gereken dünyayı kalplerine koyanları da kaybedenler listesine geçirecektir.
Dua, Allah’a kulluktur. O’na itaattir.
Sebepleri kullanmakla sebeplere tapınmak arasında dengeyi kurabilen insan mü’min insandır.
Anneler anneliklerine kavuşunca çocuklar için kayıt sorunu da çözülmüş olacaktır. Bütün çocuklar vakit geçirilmeden evlerine kaydettirilmeli, annelerine teslim edilmelidirler. Tabii olan budur. Allah’ın emri de budur.
HERKES YETENEĞİ İLE BAŞ BAŞA BIRAKILMALIDIR. İLMİN YERSİZ VERİLMESİ DE BİR TÜR CAHİL BIRAKMADIR.
Eşya, eşya kadar değerli tutulsun; insan da insan kadar..
Bizim Ümmet’imiz, ikra’ ümmetidir.
Allah Teala, kullarının ellerinde dünya da bulunsun istemiştir ama ellerinde durması gereken dünyayı kalplerine koyanları da kaybedenler listesine geçirecektir.
Din eğitimi sorunumuz, din sorunumuzdan daha yaygın ve daha ağır bir sorundur. Hoca ihtiyacımızla namaz kıldıran, cenaze yıkayan görevli ihtiyacı arasındaki farkın anlaşılamamış olması bize ağır bedeller ödetmektedir.
Kesinlikle her Müslüman dinini ne kadar başkalarına ulaştırdığının muhasebesini yapmalıdır. Bir kişinin hidayetine vesile olmanın ecri, üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır.
Sebepleri kullanmakla sebeplere tapınmak arasında dengeyi kurabilen insan mü’min insandır.
Elbette çaresiz değiliz. Umudumuz sönmüş değildir. Yoğun ve yorgunuz ama alternatifsiz değiliz.
‘Ölüm bile ürkütmüyor artık.’

Nasıl ürkütsün ki mezarlıklar bile yapılaşmadan, içine düştüğümüz bina yarışından nasibini almış durumdadır.

Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olmak yarışından ibarettir.
Hadîd, 20
Dünya sevgisinin kalbe atılması ve orada kök salması, dünya nimetlerine takılıp kalma, ahireti ihmal etme, ahiret için yapılacak hazırlıklarda eksik kalma olarak göze çarpar.

Yoksa bir mü’min, Dünyayı seviyorum. şeklinde bir beyanda bulunmaz

‘dünya eksenli yaşayıp, ahireti ikinci plana itmek ise bu hastalığın belirtisidir.’

Kur’anımız, ailelerimizi huzur kaynağımız olarak önümüze koyarken biz, huzuru psikologlarda arıyorsak çok söze gerek yok.
..İnsanın var zannettiği ne varsa o da geçicidir. İnsanın ürktükleri de geçicidir, cılızdır. İnsan cılız olduğu için cılızları büyütür gözünde. Asıl korkulacak olanı unutur da korkulmaya değmezlerden korkar.
Mü’min ahlâk sahibidir. Ahlâk sahibi olduğu için de hayâlıdır ama Rabb’ine karşı hayâlıdır, kardeşine karşı hayâlıdır.
Temizdir. İçi dışı, bedeni, seccadesi, elbisesi, işi temizdir.
Mütevazıdır. Alçak gönüllülüğü zillete düşmesine neden olmaz.
Kanaatkârdır, iffetlidir.
Onurludur, şuurludur.
Ve biliriz ki kalpler Allah’ın elindedir. O’nun sevin dediği sevilir, başkası için sevgi kapısı açılmaz.
Ahlâk, ders olarak okutulması yeterli bir ihtiyaç değildir. Kan gibi damarlarda dolaşmalı, hava gibi solunmalıdır.
Bir değerin ihyası, bir değersizin üzerinden olamaz.
Başkasını da dinlemeye hazır olmak, gerektiğinde dinlemek bir insaf göstergesidir. Karşımızdakinin de doğru olabileceğini kabul etmek, doğru onda ise onu itiraf etmeye hazır olmak insaftır. Karşımızdakinin yanlışını konuşurken doğrularını itiraf etmek bir insaf göstergesidir.
Cihat, Allah için yapılması gerekeni yapmaktır. Bu, yeri gelir söz olur, yeri gelir infak olur, yeri gelir eylem olur, yeri gelir buğz olur, yeri de gelir vuruşma olur. Neyin ne zaman ve nerede gerekeceğini bilememek çıkılması zorunlu bir cehalet bataklığıdır.
Bir Müslüman, dinini din görevlileri diye bir kadroya devredemez. Din herkesindir, herkes dininin görevlisidir. Aksi takdirde imanımızın en tabii gereklerinden birinde ihmalkâr duruma düşeriz.
Dünyevileşme hastalık hâlinden afete dönüşmeye başladı. Neredeyse dünya, bir kişiye yetmeyecek duruma geldi. Doymak bilmeyen, ebedi kalmak dışında bir şey düşünemeyen insanlar olduk !
Kalpler Allah’ın elinde iken biz dillerimizle bir şey ispat edemeyiz
Kendisini Allah’ın insan üretmek için seçtiği bir fabrika gibi görüp, doğurduğunu Allah’a adama lezzetini hisseden mü’min kadınla, erkeğinin hakkı olduğu için bir çocuk doğurmayı kabul eden bir kadının kıyas edilmesi mümkün müdür?
En büyük öğretmen annedir. Anneyi yetiştiremeyenler iyi öğretmen arayışları gece karanlığında odun toplamaya benzetilse yeridir.
Eğitimi rabbanileştirmek, evlerimizin kıblegah olmasıdır.
Eğitim, insanın bulunduğu ve yetiştirildiği her yerde eğitimdir.
En güçlü eğitim kurumu evlerdir.
Eğitim adı okul olan kurumların tek başına yürüttüğü bir iş değildir. Ev, iş yeri, çevre ve en önemlisi mescit eğitim kurumudur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir