İçeriğe geç

Hagakure: Saklı Yapraklar Kitap Alıntıları – Tsunetomo Yamamoto

Tsunetomo Yamamoto kitaplarından Hagakure: Saklı Yapraklar kitap alıntıları sizlerle…

Hagakure: Saklı Yapraklar Kitap Alıntıları

Birgün ölecegimizi bilsek de diğerlerinin bizden önce hayattan ayrılacağını ve bizim yaşayacağımızı düşünüyoruz. Ölüm, çok uzakta bir gecitmiş gibi gözüküyor. Bu üstünkörü bir düşünce değil mi? Itibarsiz ve sadece rüyada olan bir şaka. Bu şekilde düşünülmediği için dikkatsizliktir. Bir yere kadar ölüm kapıda olacağından, kişi yeterince efor sarf etmeli ve acele davranmalıdır.

‘1615 yılında ölümünün yakılarak olması gerektiğine karar verilen bir samuray’.

Dünyadaki her şey sahte olduğundan, ölüm tek samimiyettir.
Bildiğinde bile sormak nezakettir, bilmediğinde sormak kuraldır.
İçin köpeğin derisi, dışın kaplanın postu olmasın.
Bir insanın ruhunun derinliklerinin ayrıntısını seçebildiğinde, değişirsin.
İnsan, kararını yedi soluğun arasında vermelidir.
Barış dönemlerinde cesareti belirttiği gibi, sıkıntılı zamanlarda da sözcükler sağlamlığı ya da korkaklığı gösterir. Bu sözler sadece ağızdan çıkan küçük bir şey değil, kalbin çiçeğidir.
Savaşının cesareti, düşmanını öldürdüğü anda ortaya çıkmaz. Efendisi’nin ölümünde ortaya çıkar.
İradesi güçlü, bünyesi sağlam, gözü kara birisi en fazla güven duyulacak insandır.
Amaçsız bir biçimde yaşama arzusu korkaklıktır.
Gençken pişmanlıklarım için bir günlük tutmaya başlamıştım. Yanlışlarımı her gün yazmayı denedim fakat yirmi ya da otuz giriş hata yapmadığım hiçbir gün olmadığı için ben de yazmayı bıraktım.
Mitani isminde birisi, İnsan ölüm yorgunu olsa dahi, iki ya da üç gün daha dayanabilir, demişti.
Her adalet sisteminde, kişi onursuzsa yararsızdır
Eğer insanda onur yoksa, üstesinden gelinmesi gerekecek başka ne aranır ki?
Saflık, edinilen gayreti gösterilen çabayla biriktirmenin dışında, gerçekte erişilemeyen bir şeydir
Diğerlerini alt etme sistemini bilmiyorum, bildiğim tek şey kendimi alt etmektir.
Amaçsız bir biçimde yaşama arzusu korkaklıktır.
Vücutlarımıza, bir hiçliğin içinde hayat verilmiştir. Hiçbir, şeyin olmadığı yerde var olmak.
Dikkatimizi sürekli kılarak, mutlu anlarımızda sakin olmalıyız.
Söylenmesi gereken söz baştan söylenmelidir. Sonradan söylenecek olursa, bir bahane gibi algılanacaktır.
Herkesin bu yalan dünyada ölüp gideceği bir gerçektir.
Yaşarken bir ölü olabilmek gerçek yola ulaşmaktır.
Gelecek kuşaklara, büyük bir komutanla ilgili yanlış bilgiler aktarmak saygısızlıktır.
Zaten insanları hiç övmemek gerekir. Övüldüklerinde, akıllı insanlar da, safdil insanlar da böbürlenmeye başlarlar. Övmek insanı kaybetmeye neden olur.
Ateşin deriyi yakacağını bildiğimizden, ateşe yaklaşan pek olmaz. Sudan korkmadığımız için, boğularak ölürüz.
Oribe İkuno, Görevi bir günlük olarak düşünürseniz, her şeyi yapabilirsiniz. Bir günlük işe katlanmak kolaydır. Yarın da tek bir gündür. derdi.
İnsan, çektiği sıkıntı ölçüsünde iyi bir insan olur.
Gençler, yüreğinizi vererek kendinizi geliştirin. Cesaret yüreğinizde gelişir.
Asıl insanlarla alay etmeye kalkanlar zavallıdır.
Yenmek arzusuyla her yola başvurup lekeli bir yolla kazanmak, kaybetmekten daha kötüdür. Aslında pis bir yenilgi alınmış olur.
İnsanlık, insanlar için bir şeyler yapmaktır.
Gizemli ve etraflı konuların öğrenilmesi zordur. Kolayca öğrenilen şeyler, sığ konulardır.
”Ataların iyilik ya da kötülüğü, soylarının onlardan kalanı alış şekliyle belli olur. ” demişti efendi Naoşige.
İttei demiş ki, İyi şeyler yapmak nedir? denecek olursa, tek cümleyle sıkıntılara göğüs germektir. Sıkıntılara göğüs geremezseniz her şey kötü sonuçlanır.
Herşey düşündüğümüz gibi olmaz. Bu zekaları ile yaşayan insanların akıllarına bile getirmedikleri birşeydir.
Köklerinizi sarsılmayacak şekilde yerleştirirseniz, dallarınızdan uçup gidenler olsa bile, aklınıza gelmemiş bir şeymiş gibi sıkıntıya düşmezsiniz.
Deha geç olgunlaşır diye bir özdeyiş vardır.
Çok ufak konularda, kişinin yüreğinin derinlikleri ortaya çıkabilir.
İnsanlara danışmak, diğerlerinden öteye geçilen noktadır.
Yedi kez yıkılan, sekiz kez ayağa kalkmış olur.
İnsan neden insandan aşağı olsun ki?
Zorluklarla karşılaşıldığında, eğlenceymiş gibi sevinerek yolunuza devam etmelisiniz. Geçmeniz gereken bir geçit noktasıdır sadece. Su artarsa, tekne yükselir sözünde olduğu gibi.
Yesem mi yemesem mi diye düşündüğün şeyi yeme; ölsem mi, ölmesem mi diye düşünüyorsan da, ölsen daha iyi.
Yaşamı ciddiye alanlar büyük başarılara ulaşamazlar. En doğrusu çılgınca ve deli cesaretiyle ölüme atılmaktır.
Kötülük üzerine yoğunlaşan yüreklerden ancak kötülük doğar. Kötüye yorulacak şeyler ağızdan çıkan sözcüklerdir.
Hata yaparak doğruyu bulmaktan çekinilmemelidir.
Yine keşiş Ryozan, efendimize ”Mektup muhatabına göre yazılır. ” demişti.
Zaferin nasıl kazanılacağı anlatılarak öğrenilmez.
Hiçbir şey yokken büyük laflar edip, gerçeklerle karşı karşıya kaldığında söylediğiyle farklı şeyler yapanlar olur.
Sağanak yağmurdan ders alın denir. Yolda yağmura yakalanıp üstünüz ıslandığında, koşup bir saçağın altına girseniz bile, giysilerinizin ıslaklığı devam eder. En başta ıslanmayı göze almışsanız, kendinizi rahatsız hissetmezsiniz, yine ıslanırsınız. Bu düşünceyi her şeye uygulayabilirsiniz.
Para puldan başka bir şey düşünmeyen insan şerefe önem vermez. Şeref düşüncesi taşımayan insan sefildir.
Zaten, eğer kişi ölümü göze alabiliyorsa, neden sefilce işler yapsın ki?
Anlık olarak aklınıza takılan şeyler için bile özünüzü korumalısınız.
Bir kez hata yapmış biri olduğu için sorumluluğunu alıyorum. Bir kez bile hata yapmamış bir insan tehlikelidir.
İnsanın memleketi taşra veya gelişmemiş olabilir, ama kişinin en değerli hazinesidir. Başka yerlerin adetlerini taklit etmek sahtekârlıktır.
Üstat Yagyu’nun, ‘Başkalarını yenmeyi bilmem, kendimi yenmeyi bilirim’ dediği söylenir. Bugün dünden, yarın bugünden daha iyi olmaya çalışarak yaşam tamamlanmalıdır. Bunun da sonu yoktur.
Gen sözcüğü ”yanılsama ” diye okunur. Hindistan’ da hokkabazlara gen sanatçısı denirmiş. Dünya, aldatmaca kukla gösterisinden ibaret. Hepsine gen sözcüğünü kullanmalı.
İnsan bu sorgulamayla karşılaştığında utanç duymayacağı şekilde kendi iç dünyasını ayarlamalıdır.
Şimdilerde akıllı denen insanlar, aslında göstermelik olarak bilge gibi duruyorlar. Bu yüzden, aptallardan daha kötü durumdalar.
Bir nefsin içinde kötülüğün olmadığı yer yoldur. Öyleylese yol tektir. Ama bu ışığı gerçekten yakalayabilmiş insan yoktur. Saflık, çaba üstüne çaba gösterilmezse kazanılmaz.
Sonuçta, bir insanı utandırarak onun düzelmesini nasıl beklersin?
En büyük düşman gaflettir.
Tırtıl gibi yavaş yavaş ilerleyin. Tanrılar ve Buda da bir yeminle doğmuştur.
Yineleyelim, insanların görevini yerine getirmekten başka işi olamaz.
Âlemin tamamen kusurlarla dolu olduğunu aklınıza sokmazsanız, yüzü çirkin olan bir insanı kabul edemez hale gelirsiniz. İnsanları kabul etmemek iyi insan olmanın özüne aykırıdır.
“Bir nefsin içinde kötülüğün olmadığı yer yoldur.” Öyleyse yol tektir. Ama bu ışığı gerçekten yakalayabilmiş insan yoktur.
Aptallığın kanunu, sorunları kendisiyle ilişkilendiremezse, sonuca ulaşamamaktır.
Hepimiz yaşamayı severiz. Sevdiğimiz şeylerde de anlamlar buluruz. Ama ilkelerden ayrılarak yaşamak korkaklıktır. Bunun ince bir sınırı vardır.
Fani dünyadan ne kadar uzak düştün ey dağ kirazı
Kurşuni bulutlar çiçeklerinle buluştu işte

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir