İçeriğe geç

Hərb və Sülh – 1. Cilt Kitap Alıntıları – Lev Tolstoy

Lev Tolstoy kitaplarından Hərb və Sülh – 1. Cilt kitap alıntıları sizlerle…

Hərb və Sülh – 1. Cilt Kitap Alıntıları

“Sana da oluyor mu?” dedi. “Artık hiçbir şey ama hiçbir şey olmayacakmış, iyi olan her şey geçmişte kalmış gibi geliyor mu? Sıkıldığın ama üzüldüğün oluyor mu?”
Aklından “Ölmekten başka yapacak bir şey kalmamışsa” diye geçirdi. “Eğer ölmem gerekiyorsa bunu da herkesten daha iyi yaparım”
Yüreğim, yüreğim yanıyor,
Dünyanın hareketini hissetmediğimiz doğru, ama onun hareketsizliğini kabul etmekle saçmalığa, hissetmediğimiz hareketini kabul etmekle yasalara varırız.
Havanın içindeki atom, aynı güneş gibi, kendi içinde eksiksiz bir küredir ve bununla birlikte insanın kavrayamayacağı büyüklükteki bütünün bir atomudur; her birey de aynı şekilde, kendi içinde kendi amaçlarını taşır ve onları, insanın kavrayamayacağı ortak amaç için de taşır.
İnsan aklı hareketin mutlak sürekliliğini kavrayamaz. İnsan herhangi bir hareketin yasalarını ancak o hareketin rastgele seçtiği öğelerini incelediği zaman anlayabilir. Bununla birlikte, insanın yaptığı hataların büyük bir kısmı, sürekli hareketin, sürekli olmayan öğelere rasgele bölünmesinin sonucudur.
Her şey çok basit ve iğrençti.
Bütün gözler anlam veremediği, benzer bir ifadeyle ona bakıyordu. Merak mı, sadakat mi, minnettarlık mı, yoksa korku ve güvensizlik mi olduğunu anlamıyordu, ama bütün yüzlerde aynı ifade vardı.
Önemsiz konuşmalar duyduğunda ya da bizzat kendisi yaptığında, insanın değersizliği ve anlamsızlığı konusunda bir şey okuduğunda ya da öğrendiğinde eskisi gibi dehşete kapılmıyordu.
Hiçbir şey istemiyorum, arzu etmiyorum; bana ne yapacağımı, irademi ne yönde kullanacağımı öğret.
Kimi affetmek isterse onu akıldan mahrum eder.
Ah şu kadınlar, kadınların toparlanması,..
İki kişinin arasında bir anlaşmazlık varsa, her zaman ikisinde de suç vardır.
Zaman her şeyden değerli.
Gücün kaybolmaması isteniyorsa, dikkatle korunması gerekir.
İnsan manevî acılar çekerken nasıl iyi olabilir? Bu zamanda biraz duygulu olan bir kimsenin üzülmemesi mümkün mü?
Yemek yiyor, su içiyor, uyuyor, bedenini dinç tutmaya çalışıyordu ama yaşamıyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yeni yasalar mı önermektesiniz? Yasa çok! Eskileri uygulayacak adam bulamıyoruz. Bugün herkes yasa yazıyor! Yazmak kolay, uygulamak zor.
Kendini ne kadar temizlersen, yüksek bilimi o kadar iyi kavrayabilirsin. Yaşadığınız hayata bakın. Hayatınızı nasıl geçirdiniz?
Hep toplumdan bir şeyler alıp ona hiçbir şey vermeyerek.
Madem onu baştan çıkaranı seviyordu, neden ona karşı koyuyordu? Tanrı onun ruhuna, iradesine aykırı bir eğilim vermiş olamazdı.
Aslında hiçbir şeyin özüne varılamamış, hiçbir şey kavranamamış. Bildiğimiz tek şey hiçbir şey bilmediğimizdir. Bu da, bir insanın varabileceği en yüksek bilgeliktir, bilgeliğin son basamağıdır.
Kendi içindeki ve çevresindeki her şey ona karmakarışık, anlamsız, tiksinti verici görünmekteydi. Ama Piyer, çevresindeki her şeye karşı duyduğu bu tiksintide kamçılayıcı bir haz buluyordu.
Hüznün gülümsemesinde büyüleyici bir şey vardır! Gölge içinde bir ışık huzmesi, acı ile ümitsizlik arasındaki, teselliyi mümkün gösteren bir nüans.
‘Tek bilebileceğimiz hiçbir şey bilmediğimiz. Ve insan bilgeliğinin en üst noktası da bu ‘
İnsan yaşamının akılla yönetilebileceği kabul edilirse, yaşam olanağı ortadan kaldırılmış olur.
Bir eylemin, herhangi bir insanın hoşuna gitmemesinin tek nedeni, o kişinin mutluluğunun ne olduğu konusunda belirli, sınırlı bir anlayışa sahip olmasıdır.
benim mahvolmamı isteyebilir mi? Benim dostum değil mi o?
Eğer ölümden sonra ne olacağını bilmemiz mümkün olsaydı, o zaman hiçbirimiz ölümden korkmazdık.
Artık hiçbir ama hiçbir şey olmayacakmış, iyi olan her şey geçmişte kalmış gibi geliyor mu?
“Kendin için hiçbir şey arzu etme; arama,heyecana kapılma,kıskanma. İnsanların geleceği ve senin kaderin senin için bilinmez olarak kalmalı; ama öyle bir yaşa ki her şeye hazırlıklı ol.”
Yaşıyorum ve bu benim suçum değil, bu yüzden ölene kadar mümkün olduğu kadar iyi, kimseyi rahatsız etmeden yaşamak gerek.
Kendi önemsizliğini hissediyordu ama aynı zamanda bu muazzam bütünün bir parçası olduğunun da farkına varmış, kendi gücünü hissediyordu.
Yaşamın mutluluğu vereceğin karara bağlı.
Bu asalet ve duygusallık, kesilmekte olan bir koyuna bakamayan bir hanımefendinin asalet ve duygusallığına benziyor. O kadar yufka yüreklidir ki kan görmeye dayanamaz, ama salçalı eti iştahla yer.
Ne kadar çok günah işliyoruz, ne kadar çok aldatıyoruz ve bütün bunlar ne için?
İnsanları bize yaptıkları iyilikler kadar değil bizim onlara yaptığımız iyilikler kadar severiz.
Bana inanmama hakkına sahipsiniz, hatta inanıp inanmamanız hiç umurumda değil, ama bunu bana söyleyecek bir bahane vermem size. Bütün mesele de bu zaten.
Sen merak etme. Bir şeye ihtiyacım olursa kimseden istemem, kendim alırım.
Hepimizin bir zaafı vardır,
Ve insan yaşamı sonsuzlukla karşılaştırıldığında sadece bir an olduğuna göre onu da zehir etmeye değer mi?
Herkes savaşa girme kararını kendi verseydi, hiç savaş olmazdı.
Çok sayıda manastırın ve kilisenin olması daima halkın geri kalmışlığının göstergesidir.
‘Ve insan yaşamı sonsuzlukla karşılaştırıldığında sadece bir an olduğuna göre onu da zehir etmeye değer mi? ‘
Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyor.
‘Anladığım hiçlikten ve anladığım ama her şeyden üstün olan bir şeyin yüceliğinden başka gerçek olan hiçbir şey yok, hiçbir şey! ‘
“Sana da oluyor mu? Artık hiçbir ama hiçbir şey olmayacakmış, iyi olan her şey geçmişte kalmış gibi geliyor mu? Sıkıldığın değil ama üzüldüğün oluyor mu?”
‘Bu sonsuz gökyüzünden başka her şey boş, her şey yalan ‘
Hissedileni sözlerle ifade etmek mümkün değilse konuşmaya ne gerek var?
Birdenbire, ruhunun derinliklerinde, kendi yaşantısına aykırı olan, genç ve mutlu hayaller, ümitler belirmişti.
Güç bir hayatın başlangıcında, davranışlarını sürdürmekte kararlı olan kimseler daima ciddi olmak zorundadırlar. Böyle anlarda insanlar geçmişi gözden geçirir ve gelecek için planlar yaparlar.
Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyor.
İnsanları bize yaptıkları iyilikler kadar değil bizim onlara yaptığımız iyilikler kadar severiz.
Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyordu.
Ama pek çok güzel şeyin yanında insanoğlunun yetersiz kavrayışıyla anlamasının zor olduğu şeyler olduğunu da söylediğimiz için anlaşılmayacak bir okumanın faydasız olduğunu düşünüyorum; böyle bir kitaptan hiçbir bilgi alınamaz. Bazı insanların zihinlerinde sadece şüphe uyandıran, hayal gücünü harekete geçiren ve onlara dinlerinin sadeliğine tamamen aykırı bir abartma karakteri veren mistik kitaplara bağlanarak kafalarını karıştırma tutkusunu hiçbir zaman anlayamadım. Mistik şeyler içeren kitapları anlamaya çalışmayalım çünkü biz zavallı günahkarlar, kendimizle yüce Tanrı arasında aşılmaz bir perde gibi duran bu dünyevî et kemiği taşıdıkça Tanrı’nın muazzam ve kutsal sırlarına akıl erdirmeyi nasıl isteyebiliriz?
Ne kadar çok günah işliyoruz, ne kadar çok aldatıyoruz ve bütün bunlar ne için?
Aralarında sade dostluktan çok daha güçlü bir duygu gelişmişti; ancak birlikte oldukları zaman yaşadıklarını duyumsattıran olağanüstü, bambaşka bir bağlılıktı bu.
Dünyada tek bir şey korkunçtur : İnsanın, ömrünün sonuna değin acı çeken birine bağlanması! Bu sonu olmayan bir işkencedir.
Yaşam durmuyordu; yaşamak gerekiyordu.
Hayatın hiçliği ve önemi, özellikle ölümün hiçliği hiçbir canlı tarafından anlaşılmaz ve anlatılamazdı.
‘İnsanın hayattayken nerede yardım arayacağını ve mezardan sonra ne bulacağını bilmesi ne iyi!.. Tanrım, bana acı’ diyebilseydim, ne mutlu ne huzurlu olurdum. Ama bunu kime söyleyeceğim? Sonsuz, anlaşılmaz, kelimelerle anlatılmaz büyük bir kuvvete mi, yoksa bir hiçe mi? Hiçbir şey, hiçbir şey yok ama anlayabileceğimiz tek şey bu hiçlik.
Ve insan yaşamı sonsuzlukla karşılaştırıldığında sadece bir an olduğuna göre onu da zehir etmeye değer mi?
Sevinçliydi ve aynı zamanda hüzünlüydü. Ağlayacağı hiçbir şey yoktu ama ağlamaya hazırdı. Ne için ağlayacaktı? (…) Yaşadığı hayal kırıklıkları için mi? Gelecek umutları için mi? Hem evet, hem hayır.
Neyi düşünmeye başlarsa başlasın çözemediği ve kendi kendine sormaktan vazgeçemediği aynı sorulara dönüyordu. Sanki kafasının içine tüm hayatını bir arada tutan bir ana vida sokulmuştu. Vida ne ilerliyor ne çıkıyor, aynı oyuk içinde hiçbir şeye ilişmeden dönüyordu ve onu durdurmak imkansızdı.
Bu dünyada düzenbaz ve zalim olmak gerek.
Para dünyada ne acılara neden oluyor.
herkesten çok güldü. belli ki acı çekiyor.
Vay! Burada epey eğleniyorsunuz.
Tek bir insan dağı yıkamayacağı gibi tek bir insan 500 bin kişiyi ölmeye zorlayamaz.
Aklına gelen her şeyi her yerde söylememelisin.
Genç bir adam için en gerekli şey akıllı kadınların arasında bulunmasıdır.
Vazife her şeyden önce gelir.
Ben sadece Tanrı’ya dua ediyor ve beni duymasını ümit ediyorum André,’
‘İnsanları bize yaptıkları iyilikler kadar değil bizim onlara yaptığımız iyilikler kadar severiz.’
Babanız ne kadar akıllı bir adam, belki de bu yüzden beni korkutuyor.
Hayatın güzellikleri bazen nasıl da haksız bir biçimde bölünebiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir