Haydar Can Öksüz kitaplarından Güzel Günlerdi kitap alıntıları sizlerle…
Güzel Günlerdi Kitap Alıntıları
benden bu kadardı, daha fazla hayatın peşinde koşamazdım. Bundan sonra hayat bana ne sunarsa yalnızca onu yaşayacaktım
Yapay umutlar istemiyordum. Büyük hayaller kurmuyordum. Kendi küçük dünyamda, kalbi büyük insanlar olsun istiyordum
Benden geriye hiçbir şey kalmıyordu artık. Dünümde ne varsa yok oluyordu
Sevdiklerinden kalan hatıralar, sevdiklerin olmayınca hüzünden başka bir işe yaramıyor
Üzüntülerini benimle paylaşabilirsin. Bu hayatta hiçbir acını tek başına yaşamak zorunda değilsin
yaşadığımız dönemden nasibini alan binlerce yalnız insandan biriydim ben de.
hayatın insanı boşluğa çektiği anlar ve kendini gündüz vakti bile yalnız hissedebilmek korkutucuydu
Amansızca yürüyordum istanbul’un sokaklarında. Yanımdan kayıp geçen insanlara çarpacak kadar yakın, dertleşecek kadar uzaktım onlara
Bütün yorgunluklara ve çaresizliklere rağmen yürümek, yaşamanın ta kendisiymiş
Derinden gelen iç sesim önce boğuklaştı, sonra tamamen sustu. Ne içimde ne de dışarıda çıt çıkmıyor, sadece o hüzünlü melodi çalıyordu..
Öyle zannediyorum ki, kara parçasındayken insan daha çok özlüyor bu yüzden kendini karanın bittiği yere, deniz kenarına atıyordu.
“İnsan en çok neyden kaçarsa ona yakalanırmış hayatta ”
İnsan ne yaşarsa yaşasın hiçbir şeyi yalnız yaşamamalıydı.
Her şeyin istediğim gibi gitmeye başlayacağını sanmıştım. Ama her fırsatta içime sızan, ruhumun ömrünü azalttığını hissettiğim o özlem duygusu beni yine ele geçirip yaralamayı başarmıştı
Ölmek ancak bir insanın aklından silindiğin zaman tam anlamıyla ölmektir
Yapay umutlar istemiyordum. Büyük hayaller kurmuyordum. Kendi küçük dünyamda, kalbi büyük insanlar olsun istiyordum
‘’Kendimi ifade edemediğim herkes için bir ateş yaktım içime.Hayallerimi sattım deniz kenarındaki dalga seslerine.Umutlarımı iki şehir arasındaki yollara döktüm ki; hiçbir mevsimde yüzüme bakmadılar… Sığınmalıydım, her zamanki gibi kendime sığınmalıydım. Kendimden yardım istemekten başka çarem yoktu.’’
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Oysa ben masumdum. Ya ben kendimi hayata anlatamadım, ya da hayat beni anlamak istemedi..
Birlikte vakit geçirdiğin insanlarla paylaştığın duygular ne kadar sahi ise birlikte geçirdiğin zaman ancak o gerçekliğin toplamı kadardır..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendimi eksik hissetmeden yaşadığım bir günümü bile hatırlamıyorum
konuşmasına devam etti:
cebimde mendil var, verirdim ama yüzüne gözyaşı değmiş insanın yüzü, diğer insanlara göre özel oluyor
cebimde mendil var, verirdim ama yüzüne gözyaşı değmiş insanın yüzü, diğer insanlara göre özel oluyor
insan yalnız doğar, yalnız yaşar, yalnız ölür, buna rağmen doğumu , yaşam süreci ve ölüm merasimi hep kalabalıktır
‘Hayatın insanı boşluğa çektiği anlar ve kendini gündüz vakti bile yalnız hissedebilmek korkutucuydu.’
ortada kırık bir kalp, acı çeken yürek varsa eğer, haklı ya da haksız olmanın hiçbir önemi kalmıyor. nedenlerin hepsi tüm anlamını yitiriyordu
bir hayalin büyüklüğünü ancak bin parçaya bölündüğünde anlayabiliyorsun. Kırık parçalar ne kadar çoksa, acısı da o kadar büyük oluyor.
hiçbir şey bilmiyorum. Kendimi zamanla her şey düzelir yalanına inandırmaktan başka çarem yok
İnsanın gidecek yolu olduğu zaman özgürdür.
‘’Sevdiğin insanın gitmesi, kalanı ölüme terk etmek gibiymiş.’’
Yaşadığımız dönemden nasibini alan binlerce yalnız insandan biriydim bende
İnsan ne yaşarsa yaşasın hiçbir şeyi yalnız yaşamamalıydı. Yaşam; düzenini öyle güzel acılı hesaplarla oluşturmuş ki, özlemek duygusunu tek başına yaşamaktan başka çare bırakmamıştı insana
Biz insanlar aklımız ve yüreğimizle her şeyi başarabileceğimizi zannederken hayata karşı gülünç duruma düştüğümüzü görmüyorduk.
Yağmur beni hedef almış, bir tek benim üzerime yağıyor gibiydi. Hayatın ruhumda açtığı boşluğu doldurmak istiyordu sanki!
‘İnsanlardaki para kazanma isteğinin, onlara yaptıramayacağı çılgınlık yoktu.
Ayrılık üzerine çok şiir okudum, çok film izledim ama hiçbiri yaşamak kadar acı değilmiş
‘’Sevdiğin insanın gitmesi, kalanı ölüme terk etmek gibiymiş.’’
Amansızca yürüyordum Istanbul’un sokaklarında, yanımdan kayıp geçen insanlara çarpacak kadar yakın, dertleşecek kadar uzaktım onlara
tam yaşayacak gibi oluyorum, karşımda hayatı buluyorum. Hayalle bile dağılmayan ruh sıkışıklığının çaresizliği var bugünün ve yarının yorgunluğunda
‘Hayatın insanı boşluğa çektiği anlar ve kendini gündüz vakti bile yalnız hissedebilmek korkutucuydu.’
Dedenin ölümüne çok üzüldüm. dedi Buse.
Ölmedi. Sadece nefes almayı bıraktı. Ölmek ancak bir insanın aklından silindiğin zaman tam anlamıyla ölmektir
Ölmedi. Sadece nefes almayı bıraktı. Ölmek ancak bir insanın aklından silindiğin zaman tam anlamıyla ölmektir
‘Sadece tek istediğim; içimdeki sesin susması, çünkü en büyük kötülüğü içimdeki sesten görüyorum ben.’
‘Peşinde olduğun hayal gerçek olsun istiyorsan, hayalinin imkânsız olduğunu anladığın anda gerçekleştirme ihtimalin olduğunu da fark etmeli ve asıl mücadeleni o zaman başlatmalısın.’
İnsan en çok neyden kaçarsa ona yakalanırmış hayatta
Yürüyordum, yaşamımın çoğu döneminde yaptığım gibi yürüyordum.
Bütün yorgunluklara ve çaresizliklere rağmen yürümek, yaşamanın ta kendisiymiş.
İnsanın gidecek yolu olduğu zaman özgürdür.
Ve ne kadar büyük olursa olsun hayalin, tek başına sığabiliyor insan içine, bu yüzden hep yalnızdır bizim gibi hayalperestler.
Hayalperest bir çocuk olarak büyümenin, büyüyünce hayatını olumsuz etkileyeceğini bilemiyorsun, çünkü bir hayalin büyüklüğünü ancak bin parçaya bölündüğünde anlayabiliyorsun.
Beynim kendine bir meşgale bulamayınca iç sesime yenik düşüyordu.
Geçmişine saplanmış her insan, yeni insanlarla yeni geçmişler oluşturmaktan kaçar!
Fakat kırıldığımız şey hayatın kendisiyse, düzeltmesi çok kolay olmuyor ne yazık ki
Ayrılık üzerine çok şiir okudum, çok film izledim ama hiçbiri yaşamak kadar acı değilmiş
Sustuk hepimiz konuşmuyorduk. Ama biliyordum içimiz hiç susmuyordu, herkes içinden geleni yine içine söylüyordu
Hayat için pek bir şey ifade etmesem de arkadaşlarım ve ailem için çok özel duygular ifade ettiğimi biliyordum..
Benden bu kadardı, daha fazla hayatin peşinde koşamazdım. Bundan sonra hayat bana ne sunarsa yalnızca onu yaşayacaktım
Galiba hayat, benim yeni bir hayat kurma cesaretimin ve becerimin olmadığını bildiği için; içinde tıkalı kaldığım geçmişimin kapılarını kırıp yeni hayatım için yol gösteriyordu bana
Sadece tek istediğim; içimdeki sesin susması, çünkü en büyük kötülüğü içimdeki sesten görüyorum ben.
Fakat kırıldığımız şey hayatın kendisiyse, düzeltmesi çok kolay olmuyor ne yazık ki
Tek istediğim; biraz olsun unutmak ve özlememekti
Geçmişine saplanmış her insan, yeni insanlarla yeni geçmişler oluşturmaktan kaçar!
Geçmişinden kaçan bir insanın, insanlardan kacmaması söz konusu olamazdı.
Sevdiğin insanın gitmesi kalanı ölüme terk etmek gibiymiş
Ayrılık üzerine çok şiir okudum, çok film izledim ama hiçbiri yaşamak kadar acı değilmiş
Ruhumun ömrünü azalttığını hissettiğim o özlem duygusu beni yine ele geçirip yaralamayı başarmıştı.
Hissettiğim çaresizlik duygusuna, yeryüzünde görebildiğim hiçbir şeyin derman olacağına ihtimal vermiyordum
Kendimi hayatin sıradanlığına kaptırıp, hiçbir şey olmamış gibi yaşayabileceğimi sanmıyordum.
Boş zamanlarımda eskileri özleyerek ruhumu yıpratıyordum!
Kendini ifade edemediğim herkes için bir ateş yakıp attım içime. Hayallerimi sattım deniz kenarındaki dalga seslerine..
Bu yürek ne zaman tamamlanır cevabını aramaktan yorgun düşmüştüm.
Beni delirten iç sesim yüzünden hayatın ayrıntılarını kaçırmıştım
Tüm kazançlarım ve tüm kaybedişlerim kaderime yazılsın, hayallerime değil!
Artık ne bir veda lazım, ne de bir merhaba. Yaşama yorgunum
Tam yaşayacak gibi oluyorum, karşımda hayatı buluyorum. Hayalle bile dağılmayan ruh sıkışıklığının çaresizliği var bugünün ve yarının yorgunluğunda
Ölmedi sadece nefes almayı bıraktı. Ölmek ancak bir insanın aklından silindiğin zaman tam anlamıyla ölmektir