Miguel de Unamuno kitaplarından Günlükler kitap alıntıları sizlerle…
Günlükler Kitap Alıntıları
Kendisiyle karşılaşmamak için nereye gidebilir insan? Koşar, gene koşar, kaçar, umutsuzdur ve hep kendini bulmamaya çalışır.
Kendimize karşı bile içten ve sade değiliz. Öylesine körleşmişiz ve kendi gözlerimizden o kadar saklanmışız ki!
İnsanın, kulaklarımız edebiyete sağır olduğunda duyamayacağı seslerin ninisiyle uyutulmaya razı olması ne acı.
Ölüm yaşamın doğal sonu olduğuna göre ( ) ölmeye hazırlanmak doğal şekilde yaşamaktır..
Belli bir mucize, bir harika göstermesini isteyerek Tanrı’yı baştan çıkarmaya çalıştım; gözlerim evrenin yaşayan mucizesine ve kendi değişimimin mucizesine kapalıydı.
Geri dönülmez ölüm anından söz ederken Louis de Grenade usta şöyle yazar;
Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın?
Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın?
“Ruhumu niye öldürecekmişim? Diğerlerinin nezdinde kendimi mantıklı ve tutarlı göstermek için neden ruhumun özlemlerini boğacakmışım?
Diğerlerinin hakkımızda oluşturdukları fikrin kölesi olarak yaşamak ne korkunç bir kölelik! Boş izzetin köleliği ne korkunç bir kölelik!
Hesap vermem gereken onlar değil, kendim…”
Diğerlerinin hakkımızda oluşturdukları fikrin kölesi olarak yaşamak ne korkunç bir kölelik! Boş izzetin köleliği ne korkunç bir kölelik!
Hesap vermem gereken onlar değil, kendim…”
Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim.
”Sadelik, sadelik! Ya Râb, bana sadeliği ver. ”
”Sadelik, sadelik! Ya Râb, bana sadeliği ver. ”
Beni şaşırtan bir şey, hiçliğe karışma düşüncesinin ne duygulandırdığı, ne sıkıntı verdiği, ne rahatsız ettiği insanların olabilmesi.
Soğuk bir şekilde yok olacaklarına inanıyorlar ya da ölmek zorunda olduklarını düşünmeden yaşıyorlar. Benimkinden başka bir hamurdan mı yaratılmışlar yoksa?
Soğuk bir şekilde yok olacaklarına inanıyorlar ya da ölmek zorunda olduklarını düşünmeden yaşıyorlar. Benimkinden başka bir hamurdan mı yaratılmışlar yoksa?
Tanrı’dan, beni kendimden arındırmasını diledim.
İyilik yapmak yetmez, iyi olmak gerekir.
Ruhumu niye öldürecekmişim? Diğerlerinin nezdinde kendimi mantıklı ve tutarlı göstermek için neden ruhumun özlemlerini boğacakmışım?
Diğerlerinin hakkımızda oluşturdukları fikrin kölesi olarak yaşamak ne korkunç bir kölelik! Boş izzetin köleliği ne korkunç bir kölelik!
Hesap vermem gereken onlar değil, kendim.
Diğerlerinin hakkımızda oluşturdukları fikrin kölesi olarak yaşamak ne korkunç bir kölelik! Boş izzetin köleliği ne korkunç bir kölelik!
Hesap vermem gereken onlar değil, kendim.
Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim..
Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim..
”Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim. ”
Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim.
”Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim.
“Kaçarak yaşayan bahtsız ruhlar! Nerede huzur bulacaklar?”
“Yoğun uğraşılarla dolu günler de huzurla dünyayı seyrederek geçen günler gibi geçer.
Kendini işle sersemletmek: Dünyada moda olan yeni özdeyiş.”
Kendini işle sersemletmek: Dünyada moda olan yeni özdeyiş.”
Ahlaklı olmak ahlakçı olmak; ahlakçı olmak ahlaklı olmak demek değildir. Dini inancı güçlü olmanın, dinci olmak anlamına gelmediği gibi
Ahlaklı olmak ahlakçı olmak;
ahlakçı olmak da ahlaklı olmak demek değildir.
Dini inancı güçlü olmanın,
dinci olmak anlamına gelmediği gibi..
ahlakçı olmak da ahlaklı olmak demek değildir.
Dini inancı güçlü olmanın,
dinci olmak anlamına gelmediği gibi..
Ne söyleyeceğim, ben ki baştan aşağı suç ve karmaşayla kaplıyım?
Söyleyeceğim bir tek şu var; Günah işledim, ya Rab, günah işledim; bana acıyın, beni affedin.
Söyleyeceğim bir tek şu var; Günah işledim, ya Rab, günah işledim; bana acıyın, beni affedin.
Diğerlerinin hakkımızda oluşturdukları fikrin kölesi olarak yaşamak ne korkunç bir kölelik! Hesap vermem gerekenler onlar değil, kendim.
Ölerek yaşıyoruz. Her anda ölüyor ve yeniden doğuyoruz. Ele gelmeyen şimdiki zaman, geçmişin ölümüyle geleceğin doğumu arasında akıyor. Bu doğum da, bizimki gibi, bir ölüm tehlikesidir.
”Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın? ”
Gök Olmasaydı Bile Severdim Seni,
Cehennem Olmasaydı da Korkardım Senden.
Cehennem Olmasaydı da Korkardım Senden.
Ölerek yaşıyoruz. Her anda ölüyor ve yeniden doğuyoruz.
“Gerçekten hissetmeden kaç kez yazdım: Zamanın içinde değil, sonsuzlukta yaşamalı, anlık olaylarda değil kalıcı olanda yaşamalı.”
Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim.
– ( ) Gerçekten hissetmeden kaç kez yazdım:
Zamanın içinde değil, sonsuzlukta yaşamalı, anlık olaylarda değil kalıcı olanda yaşamalı
Zamanın içinde değil, sonsuzlukta yaşamalı, anlık olaylarda değil kalıcı olanda yaşamalı
Bir isim bırakıyorum. Bir isimden fazla nedir ki o? Tamamen uydurarak yarattığım kurmaca kişilerden neyim Fazla olacak? Ya Cervantes, bugün yeryüzünde Don Kişot’tan başka nedir ki?
Felsefeciler bir zincir oluşturur, birisi kaybolurken bir başkası belirip onun inşa ettiğini yıkar. Ve yalnızlık içinde peşi sıra birbirlerinin yerini doldururlar.
Sessizliğe dalıp bundan inayet alamayan bizler için müzik vardır, müzik sessizliğin sözü gibidir, çünkü sessizliğin büyüklüğünü ortaya çıkartır.
Müzik, doğal bir ayin gibidir. Doğanın Tanrı’nın izzetini (büyüklüğünü) anlattığı şarkının doğal bir ifşası gibidir.
Sessizlikten daha büyük veya daha muhteşem müzik yoktur.
Sessizlikten daha büyük veya daha muhteşem müzik yoktur.
Yarın endişesi, ebediyeti düşünmeyi engeller. Kendisine bedensel hayatının bekasını sağlanan kişi manevi hayatı hakkında daha rahatlıkla kafa yorabilir.
Başkasının düşüncelerini asla reddetme, duygunu içtenlikle ifade et ve bırak kardeşinin zihnine kendiliğinden işlesin.
-koylu neden dogayi hissetmez bilir misiniz? o etrafini algilamayacak kadar doganin icindedir, onunla kavgaya tutusur, onunla yasar ama ona tapmaz. gunesin dogusunu ve batisini turistlere birakin. koylunun yasaminda her sey siradandir, yani etrafindaki hicbir sey ona ilginc gelmez. eger koylu bir seye hayransa o koy degil, kenttir. tanri ona bir makine olarak gozukur, yol kenarindaki bir kavak olarak degil.
-bir elma ile ifade bulan insan! devinimsiz bir elmayla! eger bana, yani bir yazara, bir saire kendimi bir elmayla anlatmam gerektigi soylenseydi oturup asagilanmis bir halde aglardim.
“Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın?“
Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok peki ne yapacaksın?
“Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın?“
Kendinle ‘aynı fikirde’ ol, samimi olmak budur.
Dostlarım için duyduğum gerçek bağlılık, iyiler için hissettiğim içten sevgi beni kurtardı.
İnsan bütün ruhuyla yaşamalı ve bütün ruhuyla yaşamak, bilgiden fışkıran imanla, duygudan fışkıran umutla, iradeden fışkıran merhametle yaşamaktır.
Ölümü düşünmemek mi? Olanaksız. Ne kadar zevk içinde yaşanırsa, ölüm o kadar çok düşünülür. Istırabın içindeyken ölümü düşünene ne mutlu.
Bütün umudu Tanrı’ya bağlı olan kişi, asla insanların alkışlarından etkilenmeyecektir.
Çünkü konuşanlar hiçbir şeydir: Sözlerinin gürültüsüyle birlikte kaybolacaklardır; ama Rabbin hakikati ebediyen duracaktır.
Çünkü konuşanlar hiçbir şeydir: Sözlerinin gürültüsüyle birlikte kaybolacaklardır; ama Rabbin hakikati ebediyen duracaktır.
Toplumun hidayete ermesi ancak bizim hidayete ermemizle mümkün olacak.
“Tanrı’dan beni kendimden arındırmasını diledim.”
Güneş söndüğünde yıldızların gökyüzünü doldurması gibi
Kim ki uykuyla mücadeleyi deneyimlemiştir, ölümle mücadeleyi göz ucuyla da olsa görmüş sayılır.
Asla tartışma: Duygunu içtenlik ve basitlikle ifade et ve bırak hakikat kardeşinin zihnine kendiliğinden işlesin. Hakikat onu fethetsin ama sen onu boyunduruğun altına alma. Çağıracağın hakikat sana ait değil; senin üstündedir ve kendi kendine yetmektedir.
Bundan arınmaya ihtiyacım var, bu çirkin kitap manyaklığından, ölümcül entelektüelliğin bu saman çöplerinden
İnsanlar kendileriyle ne kadar da az ilgileniyorlar ve kendilerine bahşedilen şu kısacık zamanı yitirmek konusunda ne kadar yaratıcılar!
Konuşmak için değil, sadece şu sözü söylemek için ağzım var: Günah işledim, ya Rab, günah işledim, bana merhamet et, beni bağışla.
Geriye dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın?
Her tür dünyevi bilgeliği, insana ve kendine dair hissettiğin hoşnutluğu tamamen bir kenara bırak.
Ağlamayı bilmek, ne bilgelik! Sadeliğin, özün ve hayatın bilgeliği
Niye bu kadar çok insan inanıyor? Nasıl oluyor da güçlü çıkan mantık olmuyor?
Louis de Grenade usta şöyle yazar: “ Geri dönmek imkansız, ileri gitmek dayanılmaz, olduğun gibi kalmana da izin yok. Peki ne yapacaksın?”
Sadelik, sadelik!
Ya Rab, bana sadeliği ver.
Ya Rab, bana sadeliği ver.
Bir insanın kendinden kaçarak yaşadığı çok sık görülür; ama bu üstünde pek az kafa yorulan bir olgudur. Kendisiyle karşılaşmamak için nereye gidebilir insan? Koşar, gene koşar, kaçar, umutsuzdur ve hep kendisini bulmamaya çalışır. Kendisini kendisinden kurtarmak ve benliğinin farkında olmadan hayatını düşleyebilmek için kendisini dünyaya ve yanılsamanın hayaline koyuverir.
Ruh ne kadar soğuk olursa, manevi karanlıklardan her uyanışında, inayetin çiyiyle daha fazla ıslandığını hisseder.
Inanıyormuş gibi hareket edersen, sonunda, hareket etmek için inanacaksın.
Beni şaşırtan şey, hiçliğe karışma düşüncesinin ne duygulandırdığı, ne sıkıntı verdiği, ne rahatsız ettiği insanların olabilmesi.
İnsan, diğerlerinin kendi hakkında edindiği izlenimle değil, kendi gerçekliğinde yaşamalı. Kendi zihnimizde; başkasının fikrinde değil.
Ruhumu niye öldürecekmişim? Diğerlerinin nezdinde kendimi mantıklı ve tutarlı göstermek için neden ruhumun özlemlerini boğacakmışım?