İçeriğe geç

Günlük Ritüeller Kitap Alıntıları – Mason Currey

Mason Currey kitaplarından Günlük Ritüeller kitap alıntıları sizlerle…

Günlük Ritüeller Kitap Alıntıları

&“&”

1830’da, “Günler güneşin altında kalmış buz parçaları gibi ellerimin arasında eriyip gitti,” diye yaz­mıştı. “Yaşamıyor, berbat bir biçimde kendimi tüketiyorum – fakat çalışmaktan ya da başka bir sebepten ölmek arasında hiçbir fark yok.”
Balzac çalışırken acımasız bir program uyguluyordu. Saat altıda hafif bir akşam yemeği yiyip uykuya dalıyordu. Sabaha karşı birde uyanıp yazı masasının başına oturuyor ve yedi saat sürecek çalışmasına başlıyordu. Sekizde doksan dakika kestirmek için kendine izin veriyor; sonra dokuz buçuktan dörde kadar çalışmaya devam ediyor, bu arada da fincan fincan sade kahve içiyordu. (Bir tahmine göre, günde neredeyse elli fincan kah­ve tüketiyordu.) Balzac dörtte yürüyüşe çıkıyor, banyo yapı­yor ve altıya kadar ziyaretçilerini ağırlıyor, sonra aynı döngü yeniden başlıyordu.
Sand yetişkin yaşamı boyunca hemen her gece en az yirmi sayfalık taslaklar oluştururdu.
…Yetişkinliğinde, ge­ cenin bir vakti yeni romanına başlamak için uyumakta olan âşığının yatağından sıvışmak onun için sıradışı bir durum de­ğildi. Sand bu uyurgezer yazı seansları esnasında ne yazdığını sabahları genellikle hatırlayamazdı. “Eserlerimi bir rafa diz­memiş olsam, onların başlıklarını bile unuturdum,” demişti bir seferinde.
Alman şair, tarihçi, filozof ve oyun yazarının çalışma odasında çürük elmalarla dolu bir çekmece bulunuyordu. Schiller yaz­ma dürtüsünü hissedebilmek için onların çürüme kokusuna ihtiyaç duyduğunu söylemişti.
Thomas Edison’un New York’taki ofisinde genç bir çırakken, Tesla düzenli olarak on buçukta başlayıp ertesi sabah beşe kadar çalışırdı. (“Sıkı çalışan pek çok asistanım var, ama sen harikasın,” demişti Edison ona.) İlerleyen zamanlarda kendi şirketini kurduktan sonra Tesla ofise öğlenleri gitmeye baş­ladı. O gelir gelmez sekreteri perdeleri çekerdi; Tesla en iyi karanlıkta çalışıyordu ve perdeleri ancak gök gürültülü sağanak olduğunda açıyordu; siyah moher koltuğunda oturup şehir manzarası üstünde çakan ışıkları izlemeyi seviyordu.

…Tesla başla­madan önce yemeğin hacmini zihninde hesaplardı; bu tuhaf takıntıyı çocukluğunda geliştirmişti ve eğer böyle yapmazsa yemeğinin tadını asla çıkaramıyordu.

Truman Capote:
“Tam anlamıyla yatay bir yazarım,” demişti Capote 1958’de The Paris Review’a. “Elimin altında bir sigara ve kahve ola­cak şekilde yatağa veya kanepeye uzanmadan düşünemem.
Tüttürmem ve yudumlamam gerek. Akşamüstü yaklaşırken kahveden nane çayına, oradan şeriye, sonra da martiniye ge­çiş yaparım.”

Aynı küllükte üç sigara izmaritinin bir arada ol­masına izin vermez ve eğer birinin evinde misafirse küllüğü fazla doldurmaktansa sigara izmaritlerini cebine koyardı. Cu­maları hiçbir şeye başlayamaz ya da hiçbir şeyi bitiremezdi. Ayrıca takıntılı biçimde numaraları kafasında toplar, sayılar onun uğursuz saydığı bir toplama ulaşırsa bir telefon numara­sını çevirmeyi ya da bir otel odasını reddedebilirdi. “Yapama­dığım ve yapmayacağım şeyler sonsuz,” demişti. “Ama bu il­kel mefhumlara itaat etmek bana tuhaf bir rahatlık veriyor.” (s. 135)

David Lynch:
Çikolatalı bir milkshake ve dört, beş, altı, yedi fincan bol şekerli kahve içerdim. Çikolatalı milkshake de bol şekerli, kıvamlı olurdu. Bu şeker yüklemesi bende heyecan yaratır ve aklıma bir dolu fikir gelirdi! Bu fikirleri oradaki peçetelere yazar­dım."

“Otuz üç yıldır tek bir meditasyon bile kaçırmadım,” diye yazmıştı 2006’da yayımlanan Catching the Big Fish kita­bında. “Bir sabah, bir de akşamüstü, her seferinde yaklaşık yirmi dakika meditasyon yapıyorum. Sonra da o günün işine bakıyorum.”

Woody Allen:
Yıllar içinde herhangi bir anlık değişikliğin taze bir zi­hinsel enerji patlamasına yol açtığını keşfettim. Şimdi bu odadayken birazdan öbür odaya geçersem, bu bana yardımcı oluyor. Sokağa çıkarsam, bu fazlasıyla yar­dımcı oluyor mesela. Yukarı çıkıp duş alırsam, bunun da faydası büyük. Bu yüzden ara sıra fazladan duş alı­yorum. Aşağıdaysam [oturma odasında] ve açmaza düştüysem, işime yarayacak olan şey yukarı çıkıp duş almak. Beni rahatlatıyor bu."
John Cheever:
Sonraki beş yıl boyunca neredeyse her sabah, sahip olduğu tek takım elbiseyi giyer ve işe giden diğer adamlarla birlikte asansöre binerdi, ama Cheever sadece bodrum katındaki de­poya iner, takım elbisesini çıkarır ve donuyla oturup öğlene kadar yazardı; ardından tekrar giyinip öğle yemeği için yuka­rı çıkardı.”
Christie otobiyografisinde, on kitap yazdıktan sonra bile kendini “hakiki bir yazar” olarak görmediğini itiraf ediyor­du. Form doldururken mesleği bölümüne “ev kadını”ndan başka bir şey yazmak hiç aklına gelmezdi.
Marcel Proust:
Acı çekmenin değerli ol­duğunu ve mükemmel sanatın koşulu olduğunu düşünüyor­du. Kayıp Zamanın İzinde’nin son cildinde yazdığı gibi, &‘Bir yazarın eserleri, artezyen kuyusundaki su misali, kalbine iş­leyen acının derinliğine eş oranda bir yüksekliğe fışkırıyor­muş gibi görünüyor.’"
Zaman kısa. Direncim sınırlı. Ofis kabus gibi, evim gürültülü. Ve şayet keyifli basit bir hayat mümkün değilse insan ustaca manevralarla kendine yer açmaya çalışmak zorunda kalıyor.
Basit işler insanı basitleştiriyor; basit olmak da öyle zor ki.
Yazarların hepsi bağlantı kuracakları, kanal açacakları ya da bu gizemli sürece dahil olacakları alana yaklaşmak için yollar icat ederler," demişti Morrison. "Benim için ışık, harekete geçme sinyali. Mesele ışığın içinde olmak değil, ışık gelmeden önce orada olmak. Bir şekilde bana kuvvet veriyor bu."
Nihayetinde, yazarlık her ne kadar zor olsa da, pek çok bakımdan Flaubert için ideal bir yaşamdı. Her şeye karşın," diye yazmıştı yıllar sonra, "çalışmak hâlâ hayattan kaçmanın en iyi yolu!"
Kant’a göre karakter, insanın yıllara yayılan çeşitli deneyimlerine dayanarak akla uygun biçimde seçtiği bir yaşam düzenleme biçimiydi
Her zaman çalıştım, diyordu. Bu da ruhumuzun coğrafyasından bir Selin akıp geçmesine benziyor. Bu çok iyi çünkü birçok şeyi sizden uzaklaştırıyor. Arındırıcı. Sürekli çalışmasaydım, deli çıkardım/İngmar Bergman
“Aylaklık, savaşılması gereken bir hastalıktır.”
Zaman kısa, direncim sınırlı,ofis kabuk gibi, evim gürültülü; ve şayet keyifli, basit bir hayat mümkün değilse insan ustaca manevralarla kendine yer açmaya çalışmak zorunda kalıyor.
Basit işler insanı basitleştiriyor; basit olmak da öyle zor ki.
Çok önemli bir zenginliğimizin farkına varmayı başaramıyoruz: zamanımızın. Onun özenli kullanımı bizi oldukça muhteşem kılabilir.
Bana ne yediğini söyle, sana ne olduğunu söyleyeyim.
“İçimde fırtınalar kopuyor! BENİ düşünen, KENDİMİ bulmama yardım edecek birine fena halde özlem duyuyorum!”
İlham amatörler içindir.
Yıllar içinde herhangi bir anlık değişikliğin taze bir zihinsel enerji patlamasına yol açtığını keşfettim.
Çalışmadan geçen hayatın gerçekten rahat olabileceğini düşünemiyorum.
Kendini tıkanmış hissederse kısa bir süre amuda kalkardı, besteci bunun kafayı dinlendirdiğini ve beyni temizlediğini" söylerdi.
Honore de Balzac
Yaşamıyor, berbat bir biçimde kendimi tüketiyorum fakat çalışmaktan ya da başka bir sebepten ölmek arasında hiçbir fark yok.
Franz Liszt
Hayatı yaşamak zaten yeterince zor. Tüm bu ızdırabı neden kaleme alayım? İşkence odası envanterinden başka bir şeye benzemeyecek nasıl olsa.
‘Zaman kısa, direncim sınırlı, ofis kabus gibi, evim gürültülü ve şayet keyifli basit bir hayat mümkün değilse insan ustaca manevralarla kendine yer açmaya çalışmak zorunda kalıyor’ Kafka
Elinizde tuttuğunuz kitap, ürünün kendisiyle değil, yaratıcı faaliyetin gerçekleştiği koşullarla ilgili; anlamdan ziyade üretimle ilgileniyor. Ama ayrıca kaçınılmaz biçimde kişisel. John Ceever, iç dünyanızdan bir şeyleri afişe etmeden bir iş mektubu bile yazamayacağınızı söylerdi; ne kadar doğru, değil mi?
Bir yazarın eserleri, artezyen kuyusundaki su misali, kalbine işleyen acının derinliğinde eş oranda bir yüksekliğe fışkırıyormuş gibi görünüyordu.
Çalışmadan geçen hayatın gerçekten rahat olabileceğini düşünemiyorum
Bir manzara karşısında yazmanın imkansız olduğuna inanıyordu, bu yüzden masası daima boş bir duvara bakardı. -Somerset Maugham
Kant’a göre karakter, insanın yıllara yayılan çeşitli deneyimlerine dayanarak akla uygun biçimde seçtiği bir yaşam düzenleme biçimiydi – gerçekten de 40 yaşına gelene kadar insanın gerçek anlamda bir karakter geliştiremeyeceğine inanıyordu. -Immanuel Kant
Bir tahmine göre günde neredeyse 50 fincan kahve tüketiyordu. -Honore de Balzac
Çalışma odasında çürük elmalarla dolu bir çekmece bulunuyordu. Yazma dürtüsünü hissedebilmek için onların çürüme kokusuna ihtiyaç duyduğunu söylemişti. -Friedrich Schiller
Düzenli olarak 10:30’da başlayıp ertesi sabah beşe kadar çalışırdı. En iyi karanlıkta çalışıyor ve perdeleri ancak gökgürültülü sağanak olduğunda açıyordu. Yemeğe başlamadan önce yemeğin hacmini zihninde hesaplardı; bu tuhaf takıntıyı çocukluğunda geliştirmişti ve eğer böyle yapmazsa yemeğinin tadını asla çıkaramıyordu. -Nikola Tesla
Müslümanların camiye girmeden önce ayakkabılarını çıkarması gibi, ben de çalışırken bedenimi kapının dışında bırakıyorum. -Pablo Picasso
Demiryolu katibi olarak bir işe başvurmuş ama okunaksız el yazısı yüzünden geri çevrilmişti. Para idare etmeyi hiç beceremeyen Marx “Hiç kimse bu kadar parasız olup da para hakkında yazmamıştır sanırım” diye kaydetmişti. -Karl Marx
Her takımdan yalnızca birer parça olmak üzere en az 50 fincanı bir fincan tabağı vardı. -Søren Kierkegaard
Keyifli, basit bir hayat mümkün değilse insan ustaca manevralarla kendine yer açmak zorunda kalıyor.
Bir fikrin sizi bulmasını beklemek tehlikeli. O fikri bulan siz olmalısınız.
Matematikçi,kahveyi teoremlere dönüştüren bir makinedir.

-Paul Erdós

Çalışmalarınızda sert ve özgün olabilmek için yaşamınızda bir burjuva gibi sıradan ve düzenli olun."
Kant’a göre karakter, insanın yıllara yayılan çeşitli deneyimlerin dayanarak akla uygun biçimde seçtiği bir yaşam düzenleme bçimiydi.
Akıllı insanda rutin, ihtirasın işaretidir."
&”Her şeye karşın ,&” diye yazmıştı yıllar sonra , &” çalışmak hâlâ hayattan kaçmanın en iyi yolu ! &”
Günler güneşin altıda kalmış buz parçaları gibi ellerimin arasında eriyip gitti ," diye yazmıştı. "Yaşamıyor , berbat bir biçimde kendimi tüketiyorum fakat çalışmaktan ya da başka bir sebepten ölmek arasında hiç bir fark yok ."
Balzac
“çalışmak hâlâ hayattan kaçmanın en iyi yolu!”(Gustave Flaubert)
“Her zaman çalıştım,” diyordu, “bu da ruhunuzun coğrafyasından bir selin akıp geçmesine benziyor. Bu çok iyi çünkü birçok şeyi sizden uzaklaştırıyor. Arındırıcı. Sürekli çalışmasaydım, deli çıkardım.”

Ingmar Bergman

“Çalışmanın, yani hayal etmenin dışında hiçbir gerçek hayat yok,”
“ve şayet keyifli, basit bir hayat mümkün değilse insan ustaca manevralarla kendine yer açmaya çalışmak zorunda kalıyor.”
Tek bir yöntem yoktur, ama bu konuda boş konuşan çoktur. Siz Fitzgerald ya da Thomas Wolf değilsiniz; siz sizsiniz. Disiplinli olduğunu varsayarsak, kişinin nasıl çalıştığı önemli değildir. Fakat disiplinli değilse, hiçbir sihrin kendisine faydası dokunmayacaktır.
… Elektriksiz yaşıyorum; şömineyi ve gazocağını kendim yakıyorum. Akşamları eski lambaları yakıyorum. Su tesisatı yok, suyu kuyudan çekiyorum. Odun kesip yemek pişiriyorum. Bu basit işler insanı basitleştiriyor; basit olmak da öyle zor ki!"
Bu tarzın korkutucu güçlüklerini şimdi görebiliyorum. Sade olmak kolay iş değil."
Sonuçta herkes kendisi için en iyi yöntemin hangisi olduğunu kendi kendine öğrenir. Çözülmesi gereken esas gizem sizsiniz."
Tekrar etmek başlı başına önemli bir şeydir ; bir tür hipnotizmadır. Daha derin bir haleti ruhiyeye geçebilmek için kendimi hipnotize ediyorum."
Haruki Murakami
Düzenli olarak daktilonun başına geçmek için kendimi disipline etmemin tek yolu korkmak."
Tom Stoppard
“Günler güneşin altında kalmış buz parçaları gibi ellerimin arasında eriyip gitti.”

-Honorè de Balzac

Daha genç bir meslektaşı Franz Liszt’e bir keresinde neden günlük tutmadığını sorduğunda şöyle bir yanıt almıştı:”Hayatı yaşamak zaten yeterince zor.Tüm bu ızdırabı neden kaleme alayım?İşkence odası envanterinden başka bir şeye benzemeyecek nasıl olsa.”
“Çok önemli bir zenginliğimizin farkına varmayı başaramıyoruz:zamanımızın.Onun özenli kullanımı bizi oldukça muhteşem kılabilir.”
Friedrich Schiller’in çalışma odasında çürük elmalarla dolu bir çekmece bulunuyordu.Schiller yazma dürtüsünü hissedebilmek için onların çürüme kokusuna ihtiyaç duyduğunu söylemişti.
“Kimsenin bir şey yapmak için kendini zorlamamasını tavsiye ederim;üretken olmayan günleri ve saatleri boşa harcamak ya da uyuyarak geçirmek,böyle zamanlarda sonradan hiçbir tatmin vermeyecek bir şey yazmayı denemekten daha iyidir.”

-Goethe

“Ve uykudayken zihnim hayal edilebilecek tüm keyifleri tecrübe ettiği ormanlarda,bahçelerde ve efsunlu saraylarda dolaştıktan sonra gece düşlerimi gündüz hayallerimle kaynaştırmak üzere uyanıyorum.”
-Descartes
Benim için ışık, harekete geçme sinyali. Mesele ışığın içinde olmak değil, ışık gelmeden önce orada olmak. Bir şekilde bana kuvvet veriyor bu."
Toni Morrison
Her yeni kitabım öncekinden iyi olduğu sürece, ne tür bir yaşam biçimi benimsersem beninseyeyim okurlarım bunu kabul edecektir. Bir romancı olarak benim görevim ve en önemli önceliğim de bu değil mi?"
Haruki Murakami
Fiziksel güç, sanatsal duyarlılık kadar etkili" Murakami
Sonuçta herkes kendisi için en iyi yöntemin hangisi olduğunu kendi kendine öğrenir. Çözülmesi gereken esas gizem sizsiniz." Bernard Malamud.
Beynim parmak uçlarımın karıncalanmasına yol açan fikirlerle doluyken, hiç kimse için ara veremeyeceğim, yerimde duramadığım zamanlar geçiriyorum." Alexander Graham Bell
Sıcak günlerde çalışma odasının her yerini açıyorum,kağıtlarımın üzerine tuğla parçaları yerleştiriyorum ve üzerimde keten gömlekle fırtınanın ortasında yazıyorum" Mark Twain.
Yazdığım şey iyi olmasa da, rutinimin bozulmaması için her gün hiç aksatmadan yazmam gerekiyor." Tolstoy
“Zaman kısa, direncim sınırlı, ofis kabus gibi, evim gürültülü; ve şayet keyifli, basit bir hayat mümkün değilse insan ustaca manevralarla kendine yer açmaya çalışmak zorunda kalıyor.” Zavallı Kafka! Peki durum böyleyse, hangimiz keyifli, basit bir yaşam sürmeyi umabilir? Çoğumuz için, hayat genellikle sıkıcı ve Kafka’nın dikkat çekmeyen manevraları pek de arzulanan bir son çare değil. Sürünmenin şerefine.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir