İçeriğe geç

Günlerin Gölgeleri Kitap Alıntıları – Gökhan Özcan

Gökhan Özcan kitaplarından Günlerin Gölgeleri kitap alıntıları sizlerle…

Günlerin Gölgeleri Kitap Alıntıları

Hayatın gerçekleri içimi burkuyor, bu insanca çaresizlik kırıyor umut ağacımın dallarını.
Düşünceler yaşadıklarımızı anlatmaya yetmiyor.
İçimize müebbet sızılar yerleştiriyor.
Her sözümün biraz daha havaya savrulduğunu, her hareketimin biraz daha kırılıp döküldüğünü biliyorum.
İnsan, söylendiği gibi yalnız bir yolcuysa eğer; yaşamak denen esrarlı pırıltı, bir nebze artan bir göz kamaşmasıdır.
Acılar mesafeleri uzaklaştırıyor, yükleri ağırlaştırıyordu.
Gönlümün takviminde duraksayan bir milat yazılı kaldı.
Her mesafeyi ulaşılır, her yükü taşınır kılacak denli güçlüydü çocuk kalbim.
Sıkıntı büyüdükçe dünyaya yansıyan gölgem küçülüyor.
Ya haklı yaşa ya yerinden kıpırdama!
Kendi vazgeçilmez limanlarımı başkalarının yanıltıcı dalgalarından korumalı, içimden dışıma uzanan dalgakıranlarla kendi öz emniyetimi sağlamalıyım.
Sonunda gökyüzünün hiç bilmediğim bir girdabına kapılıyorum.
Her fotoğraf yürekte kanayan eski bir sevda
Kalbin doğruları, aklın yanlışlarına galebe çalar.
Her gün, beklemediğim bir cümleyle kırılıp dökülüyor içimin berkemal sandığım asayişi.
Yeri önceden saptanamayan bir ölümden korkuyoruz elbet ama kapımıza kadar gelen hayatı da adamakıllı yaşayamıyoruz pek.
Her şeyi temizleyen suyun, sıra kalbin lekelerine geldiğinde aciz bir köpek gibi kıvrılıp yatmasına
Gecenin karanlık örtüsü dünyanın günahlarını örtmeye yetmiyor.
Zamana kaptırılmış nice parçalarım, gurbetleşen nice ayrılıklarım var.
Ömür, iki nokta arasında dengede durmayı gerektiren bir ip cambazlığı olsa gerek Bittiği yerde yeniden başlayan ve devam eden
Ben ya iyi kötü bir hayat yaşıyorum ya da yaşıyorum diye bugünden geleceğe avuntularımı taşıyorum
Kalbin doğruları, aklın yanlışlarına galebe çalar.
Bu heyecan, bu akıl almaz körlük, tehlikeli bir koşuya sürükler bedenimizi.
Bağrımıza saplanan gerçeklerle uyanırız.
Böyle günler uygun değildir aslında sevmeye.
Ama severiz.
Zaman pek çok şeyi değiştiriyor; sadece bedenimizi, suretimizi değil, duygularımızı, düşüncelerimizi, hissedişlerimizi de İnsan degişerek, farklılaşarak ilerliyor zamanın içinde.
Belki bir parça demleniyor da
Sis genişliyor.
Figürler netliğini kaybediyor.
İdeealler pırıltılarını yitirerek anlamsızlaşıyor.
Coşkular yasadıklarımızı anlatmaya yetmiyor. Kabaran duygularımız beklenmedik rüzgârlarla darmadağın oluyor.
Heyecanlarımızın titreyen kandiller gibi güvensiz ışıklar yaymasına engel olamıyoruz.
Hiçbir noktada tam olarak birikemiyor, hiçbir menzilde uzun soluklu konaklayamıyoruz.
Güneşli havalar sürekli kara bulutların tehdidi altında bulunuyor.
Yenilgiler, yanılgılar ve düş kırıklıkları en kolay ulaştığımız varış noktaları oluyor daima.
Arıyoruz uzaktaki bir başka hikâyenin hiç dokunulmamış bir sayfasını..
Kuşkusuz; yaşamak üstüne bildiklerimiz, ölümün her zaman yeni bir şey olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bir çocuk bir gün bütün bir dünya anlamına gelebilir. Ve bir bomba, bir çocukla birlikte bütün insanlığı öldürebilir.
Şimdi büyüdüm ve hayata dair pek çok şeyi unuttum.
Öyle bir ısssızkık ki; bir adım ötesini göremiyor hiçbir göz, hiçbir söz! Belli ki dünyanın en içli cümlesini kursam bile bir lokmada yutuverecek karanlıklar onu.
Çok geç belki de hikayeme geri dönmek için ; ne kadar uğraşsam da toplanınca bir bütün olamıyorum artık
Her sabah yaşını yitirmiş bir yolcu gibi buluyorum kendimi yatağımda.
Derman olacak sözün yoksa dedi meczup, derdimi meşgul etme!
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bir kişinin yokluğu dünyayı bomboş yapıyor
Ah ki insan, hiç yorulmuyor kendini hayallerle yorup durmaktan. Ya da nefes alan her hayali kendine yormaktan
Yine de içimin pencere önü saksılarında heves çiçekleri açıp duruyor her Allah’ın günü
Bugün sahip olduklarımın bir an sonra, zamanı yerinden kıpırdatacak bir esintiyle tümden yok olabileceğinin bilincine vararak atıyorum adımlarımı
Sıkılıyorum ve toprağa düşen bir yağmur damlası kadar huzursuzum.
Olduğum yerde duruyorum.
Dünyaya kapanıyorum.
Kitaplara bakıyorum insanların durduğu mesafelerden.
Adamakıllı sıkılıyorum.
Üst üste konmuş kelimelerden sıkılıyorum.
Art arda dizilmiş cümlelerden sıkılıyorum.
Kalıplara dökülmüş düşüncelerden sıkılıyorum.
Üzerime çullanan gevezeliklerden sıkılıyorum.
Sözlerin ifadesizliği sıkıyor beni.
Sıkıyor beni gururla şişirilmiş kuramlar. Sıkıyor beni yatağına sığan nehirler. Sıkıyor beni göğüsleri zorlamayan yürekler. Sıkıyor beni tekdüzeliğin ipe sapa gelmez disiplinleri. Sıkıyor beni kitapların hayattan nasibi olmayan kurguları.
Her şeyi anlıyorum ve bir birikintiden yağmur suyu içen küçük bir serçe kadar huzursuzum.
Olduğum yerde duruyorum.
Kendime kapanıyorum.
İnsanlara bakıyorum hayatın bir kenarından.
Her şeyi görüyorum.
Hırsın insanları nasıl gözü dönmüş kemirgenlere döndürdüğünü görüyorum.
Herkesin birbirinin üstüne basmak için nasıl da hevesli olduğunu görüyorum. Bunları görmek üzüyor beni.
Bir çıkış noktası arıyorum.
Arıyorum ve ararken yolunu kaybetmiş bir derviş kadar huzursuzum.
Körelmiş sevdalar sarsıyor beni. Sarsıyor beni uzaklığın bu denli yakınlıktan üretilmesi Sarsıyor beni aşkların sözlüklerden çıkarılması Sarsıyor beni sevgilerin tanımlarda yitirilmesi
Sarsılıyorum dağları bekleyen korkulardan. Sarsılıyorum parlayıp sönen cesaretlerden. Sarsılıyorum yalanın dört yanımızı çeviren ordularından. Sarsılıyorum sahteliğin zirvelere tırmanışından. Sarsılıyorum insanların sarsıntısızlığından.
Bağırıyorum ve kendi sesinde boğulan bir feryat kadar huzursuzum.
Bağırıyorum bu zifiri umursamazlığın örtüsünü kaldırmak için dünyanın üzerinden.
Bütün leşçi kuşları kaçırmak için bağırıyorum.
Tozlanmış hayalleri yeniden uyandırmak için, insanca duyguları yeniden canlandırmak için bağırıyorum.
Küllenen ateşleri tutuşturmak için bağırıyorum.
Avazım çıktığı kadar bağırıyorum.
Yaşıyorum ve yarına çıkmayacak bir umut kadar huzursuzum.
Bir kişinin yokluğu dünyayı bomboş yapıyor.
Her şeyi içimden geçirdiğime kimse inanmayacak.
Her geçen gün daha fazla sağırlaşıyoruz öncesine, sonrasına, şimdisine ve nasılına hayatın.
Sararmış bir kartpostal gibi burada her şey
Üşümenin de sır gibi herkesten özenle saklanabilen adı, bir tarifi, bir duygusu var bu şehirde
Yağmurun gücü bile yetmiyor sokakları temizlemeye.
Ampuller odalara çöken ağır karanlığı aydınlatmaya yetmiyor.
Her şeyin daha farklı olabileceği kanaati, kış güneşinin gözlerimde bıraktığı bir kamaşmadan başka bir şey olamıyor.
Kapalı havalara yeniden alışmakta güçlük çekiyorum.
Ölümle hayat, el ele kol kola
Sevdalar, beklemediğimiz konuklar gibi gelip yerleşiyor hayatımızın bir köşesine.
Kağıt külahlara doldurduğum çocukluk günleri yere savruldu.
Her yer karanlık,
Makber mi Ya Rab!
Bakmıyor çeşm-i siyah feryâde
Yetiş ey gamze yetiş imdâde
Bakışlar yoruluyor
Hem bütün sözlerden uzaklaşıyorum hem zapt edemiyorum gönlümden geçenleri.
İnsanların gözlerine bakmaktan çok daha önemli işleri olduğunu düşünen insanlarla aramdaki mesafe daha da açılıyor.
Son aydınlık gezintilerin hüznüyle yürüyor insanlar caddelerde.
..
Hüma kuşunun hâlâ yükseklerden seslenişine, zülüflerin hâlâ yârin yüzüne dökülüşüne, sabahın seherinde hâlâ kuşların ötüşüne, odaların hâlâ kireç tutmayışına, gemilerin direklerinin hâlâ uzun oluşuna tanıklık ediyorum.
Türkülerin bu zamanlar üstü güzelliğine şaşırmıyorum.
Nereye gidersek gidelim, aslında kendi kaderimize doğru tükenircesine yol alıyoruz.
Hayatın çılgın dönüşünü ne kadar sağır bir gürültüyle yaşarsak, ölüme izimizi o kadar kaybettireceğimizi sanıyoruz.
Var olan her şeyin bir şiir olduğunu düşünüyorum..
Çocukluk ne kadar uzak bir ülke şimdi Allah’ım!
Ne çok yol yürüdük bilmeden biz böyle!
Zaman ilerliyor

Bize ait olmayan gülücükler, tanınmakta güçlük çektiğimiz ifadeler konduruluyor kara kalemle yüzlerimize.

Gönlümün takviminde duraksayan bir milat yazılı kaldı..
Çöllere alışmalı, seraplara hazırlıklı olmalıyım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir