İçeriğe geç

Gündönümü Kitap Alıntıları – Sezai Karakoç

Sezai Karakoç kitaplarından Gündönümü kitap alıntıları sizlerle…

Gündönümü Kitap Alıntıları

&“&”

Manevi iç oluşum, dışın mahkumluğuna karşı bir korunma aşısıdır.
İçimizdeki putları kırmadan dış putlara mahkum olmaktan kurtulamayız.
Geçmişin tecrübe ve yöntemlerinden faydalanmak şarttır. Ama, çile bir yaşantı işidir, taklit edilemez. O yaşanır.
Bu, şaşırtıcı bin yol içinde bir" yolu seçmek, o seçişte de klişeleşmeye değil özleşmeyi ve özdeşleşmişyi seçmiş; tıpkılık içinde yenileniş ve tazeleniş seçmektir.
İslam’ın dirilişi davasına gönül vermek, Allah’ın boyasıyla boyanmaya istekli olmak demektir.
Dışımızda olduğu gibi içimizde de nice geceler ve gündüzler, fecirler ve alacakaranlıklar birbirini kovalar.
Evet, ayın güneş haline dönüşmesi gibi bir mucize gerek bize.
Her şey Allah için, her şey Allah’a doğru" prensibini yüreğine işleyenler, insanlık ruhunu, çağdaş kanserden ayıklayacaklardır ancak.
Yalancı taşmalar, köpürmeler beklemeyin bizden. Çünkü bardağımız ağzına kadar dolu. Ne taşmaya ne köpürmeye ihtiyacı var bardağımızın! Ne de bir bardak suda fırtına" cinsinden yapma dalganışlara.
Ruh nerede katranlaşmışsa ondan miraç çekilmiştir. Nerede elmaslaşmışsa, ona miracın ışıkları düşer ve bin yere yansır.
Bir günü öbür gününe eş geçen kişi ziyandadır."
İçimiz, bir özgürlüğe ve yoğunluğa kavuşmadıkça, sorup duracağız! Neden huzursuzum? Mutsuzum: neden?"
Namaz, günün dönüm noktalarında, miracın bize konuk oluşudur. Vaktin yakasını bırakmamasıdır namaz, miracın. Vaktin hamuruna ilahî aşk mayasını ve boyasını durmamacasına katan Peygamber armağanıdır o.
Kendini kaybettiğinin farkında olduğu gün, kendini aramaya çıkacağı gündür insanın.
Müslümanlar, Allah’ın arslanı idiler. Şimdi kuşa kurda yem olmaları", köleliğin, uyduluğun, kara-kapitalizmin, kızıl-komünizmin çevresinde karakulaklar gibi dolaşmaya kendilerini mahkum görmeleri ve bilmeleri reva mıdır?
Şeytan, yenilmeye mahkûmdur. Her zaman yenilmeye mahkûm.
Her şey emanettir bize. Dış dünyadan iç dünyaya kadar, maddeden ruha kadar, her şey.
Yalancı taşmalar, köpürmeler beklemeyin bizden. Çünkü bardağımız ağzına kadar dolu.
İçimizdeki putları kırmadan dış putlara mahkum olmaktan kurtulamayız.
Allah’ın boyasını silecek hangi güç vardır?
Her şey emânettir bize. Dış dünyadan iç dünyaya kadar, maddeden ruha kadar, her şey.
Evet! Kendimizden “kendimiz“i çıkarmak! Bu dünyaya gelişimizin sebebi bu: ölü, statik malzememizden, canlı ve diri, dinamik ve anlamlı ruhumuzun var oluş heykelini çıkarmak ve onu ebediliğin âhenginde kalıcı kılmak.
Fiziğe tapanlar, terörcüler, nihilistler, anarşistler, her türü ile kapitalistler ve komünistler, Tanrı gücü önünde bir hiç oldukları halde, gururları yüzünden, ölümü unutmuşlardır. Fakat, farkında olmadan, asıl bu yüzden, ölümün adamı olmuşlardır. Ölüm köleleri, tutsaklarıdırlar. Ölüm, onları bir araç gibi kullanır. kapitalist, yoksul ve güçsüzü ezerken ölümün uşağıdır. Komünistin eline bombayı, dürbünlü tüfeği veya molotof kokteyli tutuşturanda, o farkında değildir ama, ölümden başkası değildir.
Hakikat, hem çok açıkta, hem çok gizlidir. Açıkta oluşu, gizli oluşunu unutturarak, insanı yanıtmakta ve kendini ona sahip sanma yanılgısına düşürmektedir. Bunu eskiden: “Zuhuru perde olmuştur zuhura“ diye ifade etmişlerdir.
Kimseyi kurtarma iddiasında değiliz biz. Kurtuluşa birlikte erme sevinç ve mutluluğunu paylaşma isteklileriyiz.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
İslâm’ın dirilişi dâvâsına gönül vermek, Allah’ın boyasıyla boyamaya istekli olmak demektir.
Şeytan yenileceğini bilir. Ama tek başına yenilmeyecektir. Şeytan sürgündedir ve kendine yoldaş arar
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın."
Içimizdeki putları kırmadan dış putlara mahkûm olmaktan kurtulamayız "
Kendini kaybettiğinin farkında olduğu gün, kendini aramaya çıkacağı gündür insanın.
İnsanlık, çoğunlukla günümüzde ya kaba kuvvete ya da ekonomik güce göre kendini ayarlıyor.
Her şey emanettir bize. Dış dünyadan iç dünyaya kadar, maddeden ruha kadar, her şey.
Şeytan, yenilmeye mahkûmdur. Her zaman yenilmeye mahkûm.
Ateş, ateş kimliğine kavuşuyor. Küller dökülüp kıyıda birikiyor. Onları bir rüzgar ya da bir sel süpürüp götürür. Ama bize yerleşik olan, yerinde kalmasını bilecektir.
&‘Lâ’ süpürgesiyle yolları süpürmeden &‘İllâ’ sarayına varıp ulaşamazsın."
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
İçimizdeki putları kırmadan dış putlara mahkum olmaktan kurtulamayız.
İslam’ın dirilişi davasına gönül vermek, Allah’ın boyasıyla boyanmaya istekli olmak demektir. Allah’ın boyasını silecek hangi güç vardır?
insandan insana şükür ki fark var
Asıl mutluluk, başkasını mutlu etmek ve mutsuz etmemekte değil mi?
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Varlıktır, öze doğru giden.
Özdür, varoluşunu arayan.
İnsan başkalarını seçerken, kendini seçer.
Unutulmamalıdır ki, yol ne kadar düz bir çizgi halinde ve ne kadar pürüzsüzse, en ufak bir kıvrım veya en ufak bir girinti çıkıntı, göze batmakta o derece güç kazanır.
İçimizdeki putları kırmadan dış putlara mahkum olmaktan kurtulamayız.
Her şey Allah için, her şey Allah’a doğru.
Bir insanın ruhunun  da doğum ve ölümleri var. İnsan, daha nice kez doğar ve uyanık durmazsa, nice kez ölür. Dirilişlere ve ölüşlere gebe kalır ruh boyuna. Ve bunun gerçek neşe ve hüznüyle çalkalanır durur. Kalp kararır, ışır. Ruh, aydınlanır, sararır solar. Dışımızda olduğu gibi içimizde de nice geceler ve gündüzler, fecirler ve alacakaranlıklar birbirini kovalar. Bütün mesele, alınyazısını dolduran bütün bu ak ve kara oluşların son hesabında, kârlı çıkmakta. Alınların ak, vicdanların rahat, ruhların yücelmiş olarak yaratıcıya dolaysız dönüş gününü karşılayabilmelerinde.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Her şey emanettir bize. Dış dünyadan iç dünyaya kadar, maddeden ruha kadar, her şey.
Tarihin şahdamarı karıncalanıyor.
Tarihin ve tabiatın ölüm dirim çilesi nabızlarımızda yankılanıyor.
İnsanlığın yeni kalbi kalbimizde çarpıyor.
Varlıktır, öze doğru giden.
Özdür, varoluşunu arayan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir