İçeriğe geç

Günden Kalanlar Kitap Alıntıları – Kazuo Ishiguro

Kazuo Ishiguro kitaplarından Günden Kalanlar kitap alıntıları sizlerle…

Günden Kalanlar Kitap Alıntıları

Bugünün dünyası ince ve soylu içgüdülerin barınamayacağı kadar pis bir yer.
Bunu niye yapıyorsunuz bize? Böyle yaşamayı sürdüremeyiz artık, bunu göremiyor musunuz?
Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde.
Yaşamımın bundan sonraki bölümünü yararlı bir biçimde değerlendirebilmek için ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyorsam da Yine başka bir yerde şöyle yazıyor: Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde.
Belki de geçmişe bu kadar sık dönüp bakmamalı.
Yaşamamız pek de dediğimiz gibi çıkmadıysa durmadan geriye bakıp kendimizi suçlayarak ne kazanabiliriz ki?
Keyfine bakmalısın. Akşam, günün en güzel zamanıdır. Günlük işini tamamlamışsındır, ayaklarını uzatıp keyfine bakabilirsin artık.
Bence böyle bu iş. İstediğine sor, herkes aynı şeyi söyleyecektir sana. Akşam, günün en güzel zamanıdır.
Biriyle öyle uzun zaman geçirirsiniz ki sonunda ona alıştığınızı fark edersiniz.
Gereksiz yere deşiyorum geçmişi, nerdeyse hastalıklı bir biçimde.
İnsan, geriye dönüp bakabilmenin aydınlığında geçmişinde dönüm noktaları aradı mı, bunları her yerde görmeye başlıyor galiba.
Neden, neden hep olduğunuzdan başka türlü görünmek zorundasınız?
Doğrusu, bugünün dünyası çok karmaşık ve güvenilmez bir yer.
Duyguların yargılarımıza karışmasına izin vermemeliyiz.
Belki de geçmişe bu kadar sık dönüp bakmamalı.
Herhangi bir dış etken sizi oldukça tesadüfi bir şekilde uyarmadıkça, aklınız başınıza gelmez.
Hep geriye bakıp durma, canını sıkmaktan başka işe yaramaz.
İşte o zaman yaşamış olabileceğiniz farklı bir yaşamı, daha güzel bir yaşamı düşünmeye başlıyorsunuz. Örneğin, sizinle geçirilmiş olabilecek bir yaşamı düşünmeye başlıyorum, Bay Stevens.
Siyasetin, insanları kısacık birkaç yıl içinde bile tanınmaz hale getirebildiğine çok yakından tanık oldum.
Dediğim gibi, idealist bir kuşaktık, bizim için sorun insanın becerilerini yalnızca ne kadar iyi kullandığı değil, aynı zamanda hangi amaçla kullandığıydı; her birimiz daha güzel bir dünya yaratma çabalarında çorbada tuzumuz olsun istiyorduk.
Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde
Ama insan, geriye dönüp bakabilmenin aydınlığında geçmişinde bu tür dönüm noktaları aradı mı, bunları her yerde görmeye başlıyor galiba.
Yani, bütün bu tartıştıklarımız. Antlaşmalar, sınırlar, tazminler, işgaller Oysa Tabiat Ana kendi bildiğini okuyor. Bunu böyle düşününce gülünç geliyor, sence de öyle değil mi?
Yaşamımız pek de dilediğimiz gibi çıkmadıysa durmadan geriye bakıp kendimizi suçlayarak ne kazanabiliriz ki?
..Ne de olsa, zamanı geri döndüremezsiniz artık. İnsan oturup böyle olmasaydı nasıl olurdu diye ömür boyu kafa yoramaz. Çoğu insan kadar iyi, hatta belki daha da iyi şeylere sahip olduğunu fark edip şükretmeli.
Bizim toprağımızın güzelliğini ayrıcalıklı kılan şey, tam da bu apaçık çarpıcılığın ya da göz alıcılığın yokluğudur. Onemli olan, o güzelliğin dinginliğidir; aşırıya kaçmaması, ölçülü oluşudur. Toprak, güzelliğinden, büyüklüğünden haberdardır sanki, bunu avaz avaz haykırmaya gerek duymaz.
“Ama falanca olay farklı sonuçlansaydı neler olabilirdi diye durmadan tahmin yürütmenin ne anlamı var ki? İnsan muhtemelen ruh sağlığını bozar böyle.”
Belki de geçmişe bu kadar sık dönüp bakmamalı
Kusursuzluğa eriştiğiniz inancıydaysanız, ileride hiç kuşkusuz ulaşabileceğiniz mertebelere asla ulaşamayacaksınız.
Kuşkusuz pek çoğumuz gibi ben de alışılmış uygulamaları değiştirmeye gönülsüzdüm. Ama kimileri gibi geleneğe körü körüne bağlanıp kalmakta da bir erdem görmüyorum.
Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde.
Bizim toprağımızın güzelliğini ayrıcalıklı kılan şey, tam da bu apaçık çarpiciligin ya da göz alıcılığın yokluğudur.Önemli olan, o güzelliğin dinginliğidir; aşırıya kaçmaması, ölçülü oluşudur.Toprak,güzelliğinden, büyüklüğünden haberdardır sanki,bunu avaz avaz haykırmaya gerek duymaz.
neden, neden hep olduğunuzdan başka türlü görünmek zorundasınız?
Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde.
“Ama gereksiz yere deşiyorum geçmişi, neredeyse hastalıklı bir biçimde.”
“Doğrusu , bugünün dünyası çok karmaşık ve güvenilmez bir yer.”
“…daha bu yaşta kusursuzluğa eriştiğiniz inancındaysanız, ileride hiç kuşkusuz ulaşabileceğiniz mertebelere asla ulaşamayacaksınız.”
Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde.
Art arda gelen düş kırıklıklarına karşın sarsılmayan kararlılık ve dirençlerine tanık olmak insana alçakgönüllülüğü öğretiyordu.
Yeryüzündeki adaletsizliğe ve ıstıraplara son verildiğini görme isteği yüreğinde öyle derin kök salmıştı ki başka türlü davranamazdı.
Düşüncelerimin gereksiz yere dağılmasına göz yumarsam sonradan çok pişman olacağımı biliyorum.
Yaşamımın kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde.
Bugünün dünyası ince ve soylu içgüdülerin barınamayacağı kadar pis bir yer.
Özellikle bir anı, bütün bir sabah kurcalayıp durdu zihnimi; daha doğrusu bir anı parçası, her nedense yıllarca içimde capcanlı kalmış bir an.
Siyasetin insanları kısacık birkaç yıl içinde bile tanınmaz hale getirebildiğine çok yakından tanık oldum.
“Onu ciddiye alma. Bir süreliğine eğlenceli gelebilir, ama aslında şaşkının tekidir. Kimi zaman komünist falan olduğunu düşünürsün, derken birden sapına kadar muhafazakâr görünmesine neden olacak bir şeyler atar ortaya. Gerçekten de kararsızın tekidir.”
Bir ülkenin en büyük tartışmalarına herkesin “sağlam fikirler”le katkıda bulunmasını beklemek akıllıca olmaz.
“Ne de olsa Hitler’le de bunun uğruna savaştık. İşler onun istediği gibi gitseydi hepimiz birer köleydik şimdi. Bütün dünyada birkaç efendi ve milyonlarca köle olacaktı. Buradakilere de şunu anımsatmama gerek yok: Kölelikte vakara yer yoktur. Uğruna savaştığımız budur, kazandığımız da bu. Özgür vatandaşlar olma hakkını kazandık. İngiliz olarak doğmanın ayrıcalıklarından biridir bu: Kim olursanız olun, ister varsıl ister yoksul olun, özgür doğarsınız, fikirlerinizi dile getirme özgürlüğüyle, dilediğiniz adayı meclise sokmak ya da meclisten çıkarmak üzere oy kullanma özgürlüğüyle doğarsınız. Bağışlayın, efendim ama vakar gerçekte budur işte.”
Bu aşk romanlarının herhangi birini baştan sona okumaya ne zamanım ne de isteğim oldu diyebilirim. Bence olay örgüleri hep saçma sapandı ya da Bayan Kenton’ın dediği gibi duygusal.
Böyle küçücük olayların, bütün düşleri ebediyen erişilmez kalacağını gösteren hiçbir şey yoktu o anda.
Yıllar yılları kovalıyor, hiçbir şey düzelmiyor.
İnsan oturup böyle olmasaydı nasıl olurdu diye ömür boyu kafa yoramaz. Çoğu insan kadar iyi, hatta belki daha da iyi şeylere sahip olduğunu fark edip şükretmeli.
Sonraki yıllarda izlediği yolda ne gibi pürüzler çıkmış olursa olsun, ben onun bütün hareketlerinin temelinde “dünyada adalet”in galip geldiğini görme isteğinin yattığından asla kuşkuya düşmeyeceğim.
Avrupalılar başuşak olamazlar, çünkü salt İngiliz ırkının sahip olduğu bir nitelikten, duygularını dizginleme becerisinden soyca yoksundurlar.
Bizim toprağımızın güzelliğini ayrıcalıklı kılan şey, tam da bu apaçık çarpıcılığın ya da göz alıcılığın yokluğudur. Önemli olan, o güzelliğin dinginliğidir; aşırıya kaçmaması, ölçülü oluşudur. Toprak, güzelliğinden, büyüklüğünden haberdardır sanki, bunu avaz avaz haykırmaya gerek duymaz.
Ne de olsa, hayatlarımız istediğimiz gibi gitmediyse, sonsuza kadar geriye bakıp kendimizi suçlamaktan ne kazanabiliriz?
İdealist bir kuşaktık, bizim için sorun insanın becerilerini yalnızca nekadar iyi kullandığı değil aynı zamanda hangi amaç uğruna kullandığıydı, her birimiz daha güzel bir dünya yaratma çabalarında çorbada tuzumuz olsun istiyorduk ve bizim meslekte bunu gerčekleştirmek için en güvenli yolun, uygarlığı ellerinde tutan, zamanımızın büyük efendilerine hizmet etmek olacağını da anlamıştık. ”
Bizim kuşağımız dünyayı bir merdiven gibi değil daha çok bir tekerlek gibi görüyordu diyebilirim. ”
.
Kendinizi zaten mükemmelleştirdiğiniz izlenimi altındaysanız, asla şüphe duymadığınız yüksekliklere asla çıkamazsınız.

.
Hayatımın geri kalanı önümde bir boşluk gibi uzanıyor.

.
Ne de olsa, hayatlarımız istediğimiz gibi gitmediyse, sonsuza kadar geriye bakıp kendimizi suçlamaktan ne kazanabiliriz?

Ama falanca olay farklı sonuçlansaydı neler olabilirdi diye durmadan tahmin yürütmenin ne anlamı var ki? İnsan muhtemelen ruh sağlığını bozar böyle.
İnsanların birbirlerine bu kadar hızlı
ısınabilmeleri ne tuhaf! Bu kişileri bir araya getiren salt önümüzdeki akşamın beklentisidir belki.
Yine de işin daha çok şu şakalaşma becerisiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Onları dinleyince,
birbiri ardına şakalı sözler söylediklerini duyabiliyorum. Galiba bu pek çok insanın severek seçtiği
bir yol. Aslında bir süre önce yanımda oturan adam da kendisine takılmamı beklemişti belki; şu halde
onu düş kırıklığına uğrattım sayılır. Belki de bu şakalaşma konusunu daha ciddiye almaya başlamanın
zamanı geldi artık. Her şey bir yana, düşünürseniz, ilgilenmeye değmeyecek kadar da aptalca bir şey değil; hele hele insani sıcaklığın anahtarı gerçekten bu şakalaşmalarsa.
ama gereksiz yere deşiyorum geçmişi, neredeyse hastalıklı bir biçimde .
Ama belki de geçmişe bu kadar sık dönüp bakmamalı.
Kuşkusuz pek çoğumuz gibi ben de alışılmış uygulamaları değiştirmeye gönülsüzdüm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir