İçeriğe geç

Günce 2. Cilt Kitap Alıntıları – Henri-Frédéric Amiel

Henri-Frédéric Amiel kitaplarından Günce 2. Cilt kitap alıntıları sizlerle…

Günce 2. Cilt Kitap Alıntıları

Bırak ölüler ölüleri gömsün.
Ülkemizde her şeyin sallantıda, çürük ve tehdit altında olduğunu ve bağımsızlığımızın ve kurumlarımızın geleceği olmadığını hissediyorum. Medusa’nın başka bir salındayız ve batmayı beklerken birbirimizi yiyoruz. Bu melankolik perspektif umutla birlikte gücü de tüketiyor.
Ve en kötüsü, kendimle aynı fikirde değilim ve kendimi onaylamıyorum.
Vazgeçmenin dışında her şey için çok geç artık.
Bir başka zamana sakladığım gelecekle kafamda evirip çevirdiğim geçmiş arasında şimdinin uçup gitmesine izin verdim.
Bırak geçmişin kendi ölülerini gömsün.
Gölgemin dışına zıplamak, yazgımın dışına fırlamak, varlığımı, adımı, yapımı ve köleliğimi pekiştiren her şeyi silkip atmak isterdim.
Aslında sana dayanılmaz gelen, Sisyphe kayasını sürüklemesi gibi, yaşlı varlığını durmadan sürüklemek zorunda kalmandır; her zaman aynı yanlışlıkla ve aynı güçsüzlükle savaşmak zorunda kalmandır; sürekli olarak kendinden utanmak zorunda kalmandır; on yıl, yirmi yıl sonra, kendini her zamankinden daha kötü, daha aptal, daha sefil bulmandır. Sende ıstırap çeken şey, özsaygı ve bilinçtir. Yaşamını yitirdiğin ve çok az şey verdiğin için küçüldün, üzüldün.
Sen korkak bir şikayetçisin ve uyuşuk bir keyif düşkünüsün.
Gizli dileğim her zaman kendimi kişisizleştirmek, kendimi silmek, yani kendimi yönetmenin yorgunluğundan kurtulmaktır.
Bir tür ruh sıkıntısıyla ve gerçek bir melankoliyle geri döndüm. Kendim için duyduğum kuşkuyla karmaşıklaşan evrensel kuşku duygusu beni içine alıyor ve eziyor. Ne yapmalıyım? ne yapabilirim? neyi biliyorum? neye inanıyorum? Bütün bu noktalar üzerinde, bilgisizlik ve karanlık var. Yaşam korkum boğazımı tıkıyor. Kendinden geçme, unutma, hiçbir şey yapmama, el etek çekme gereksinimi her zamankinden daha güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor.
Şimdi nerede olmak isterdim? Pek bilemiyorum. Mezarda veya otuz yaşımda.
Hiç kimseyi çukuruma çekmeyeceğim; ama sadık ve duygulu birkaç kalp benim için üzülecek ve gözyaşı dökecektir. Her şeyin ötesinde, bu bizim için en iyi ağıt değil midir?
Eğer yarın ölseydim, bir başkası benim için ıstıraptan veya üzüntüden ölür müydü?
Acının bizi değiştirdiği zannedilir; aslında acımızı daha çok kendimize benzetiriz.
Yarayı yeniden deşmek, ıstıraba yeni bir ıstırap eklemek neye yarar?
En ağır yük yaşamadan varolmaktır.
Bütün aptallar otoriteyi severler ve aptallar bir sürüdür
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendim için duyduğum kuşkuyla karmaşıklaşan evrensel kuşku duygusu beni içine alıyor ve eziyor. Ne yapmalıyım? Ne yapabilirim? Neye inanıyorum? Bütün bu noktalar üzerinde, bilgisizlik ve karanlık var. Yaşam korkum boğazımı tıkıyor.
Her özgürlük bir bağımlılığa yol açar ve her özgürlüğün koşulları vardır.
Oysa, bireylerin kendilerini bir şey sanmaları, içinde yaşadığım demokrasinin ve belki de demokrasinin özelliğidir.
Gezegenin canlı türleri içinde en yok edicisi, en zararlısı ve en korkutucusu insan türüdür; hatta kendi kullanımı için, yenilenlere ve ezilenlere karşı vicdanını rahatlatan kutsal bir hak olarak en güçlünün hakkı kavramını yaratmıştır. Kendi haksızlıklarını meşrulaştırmak için her zaman tanrıyı suç ortağı yapar.
Neden hiçbir zaman bir tarafı tutmayı sevmedim? Çünkü bir taraf her zaman dardır, haksızdır, kısmidir ve samimi olarak karşı sürü yerine bu sürüden olmak için zorunlu olan yanılsamaların hiçbirini hissetmiyorum. Yalnızca gerçeği seviyorum ve bir özbeğeni veya kendini beğenmişlik olayından başka bir şey olmayan bütün özel görüşlere kayıtsız oluyorum.
Gerçek toplumsallığın ilk koşulu, karşılıklı saygıdır; bu saygı olmadığından, bağlantı kopuyor. Duygusal alışveriş ikinci sırada gelir. Saygı olmadan, yalnızca despotluk ve baskı, ilginin renklendiremediği bir casusluk oluşur. Sevinçten vazgeçilebilir ama özgürlükten ve güvenlikten vazgeçilemez. Bizi sevmek istemiyorlarsa, en azından özgürce yaşamamıza izin versinler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Treni kaçıran için, bütün kararlar kötüdür. Vazgeçmenin dışında her şey için çok geç artık.
Kadın özellikle duygudur ve onun kaygıları bizimle aynı noktada değildir. Sevmek onun On emir idir; çok sevmek onun İncil idir.
Bu, yaşamın kaçınılmaz yasasıdır, artmayan her şey azalır; duran her şey paslanır; uyuklayan her şey ölecektir.
Sende arzu uyandıran kaç tane iç dünya tanıyorsun? Seni düş kırıklığına uğratan yüzlercesine karşılık sadece iki veya üç.
Yitirilen bir gün daha. Bu günün yaşlanmaktan başka ne işe yaradığını bilmiyorum.
İyiliği arzulatmak, çabayı uyarmak, istenci kazanmak, zevki uyandırmak oldukça yalın bir gizdir ve bu gizin çok az bilinmesine şaşırıyorum.
Hiçbir zaman hiçbir şeyden mutlak bir boş zamanın önünde rahatsız olduğum kadar rahatsız olmuyorum. Niçin? Çünkü her ciddi girişimden korkuyorum ve boş zaman bilinci iş yapmaya zorluyor.
Nefret ettiğim şey, savaşmaktır; ve işte bu nedenle sürekli oyun oynuyorum.
Kadınların sevgilerini yakalamaya değil kendilerini tanımaya çalıştım. Ve buna rağmen, birden fazla kalbin benim için çarptığı da bir gerçek.
Acının bizi değiştirdiği zannedilir; aslında acımızı daha çok kendimize benzetiriz. Güzel, soylu ve büyük ruhlarda, acı kutsallaşır ve bir sürü muhteşem sonuç yaratır. Küçük ruhlarda acı basit ve değersiz hale gelir. -Kişilik her şeydir ve her şeyi belirler. –
Doğaya her karşı çıkış cezasını bulur.
Dünya gerçek insanlığın iki yüzlü görünümüdür, sahte bir rol oynayan ve sahte bir otoriteyi araklayan bir şarlatandır.
Bütün aptallar otoriteyi severler ve aptallar bir sürüdür. Kararsız kalan biri onlara eşitleri gibi görünür ve onu küçümserler. – Otorite özellikle karaktere ve kararlılıkla ve eylemle ortaya çıkan kendine güvene dayanır.
Bu büyük halkın gülünç tarafı, önyargılara mutfak itaat, toplumsal kurmacaları değerlendirme yetersizliği ve kendi yarattığı fetişlere olan aptal saygısıdır.
Bizi en az kimin tanıdığını biliyor musun? Yakınlarımız.
Küçük nedenler büyük sonuçlar doğuruyorlar, bu beni alçaltıyor ve isyan ettiriyor.
Kendini beğenmişliğin aldığı yaralar hiçbir zaman kapanmayan yaralardandır, bunun nedeni bu yaraları itiraf etme cesaretinin olmamasıdır.
Oh! Oh dedi cırcırböceği, kızmadım;
Dünyada parlamanın bedeli çok ağır;
Her zaman büyük inzivamı tercih ederim,
Mutlu yaşamak için, gizli yaşayalım.
(Florian)
. doğduğum ülkenin olası yazgıları içinde yalnızca tedirgin ve hüzünlü insanlar görüyorum . umutlarımız için yas tutuyoruz ..
halkın gülünç tarafı, önyargılara mutlak itaat, toplumsal kurmacaları değerlendirme yetersizliği ve kendi yarattığı fetişlere olan aptal saygısıdır . Gerçek insanlığın dışında onda eksik olan tinsel özgürlüktür ..
Evleniyor musunuz, iyi yapıyorsunuz ; evlenmeyin, daha iyisini yapmış olursunuz.. Hiç birşey yapmazsanız daha az pişman olacaksınız
Bütün aptallar otoriteyi severler ve aptallar bir sürüdür ..
. insanlık sonunda adaletin haklı olacağı ebedi mahkemedir. DÜNYA gerçek insanlığın iki yüzlü görünümüdür,sahte bir rol oynayan ve sahte bir otoriteyi araklayan bir şarlatandır .
Aptalların bilgeliğini paylaşmamak için deliliği tercih ederim ..
. kendini bir bütün olarak ele al ve yazgınla pazarlık etme ..
Bizi en az kimin tanıdığını biliyor musun? Yakınlarımız.
Gerçek yalındır
insan kendini bir bütün olarak ele almalı ve yazgısıyla çok fazla pazarlık etmemelidir. Eğer belirsizliğimi ve verimsizliğimi kalp zayıflığıma borçluysam, bu zayıflığa aynı zamanda gizli telafileri ve çok sayıdaki sevgi belirtilerini de borçluyum.
Her varlık mutluluğunu ancak sınırlı doğasından kurtulduğu ve sonsuzluk duygusunu hissettiği belli bir noktada buluyor ve bu nokta tam da beni içinde öldüğü noktadır, dinsel mistisizmin dilini kullanırsak, kendini yoketmeden verdiği, bu erimeyi zevklerin bir akını gibi algılayarak üst bir varoluşun içinde eridiğini hissettiği noktadır.
İçimde umutlarım için yas tutuyorum
Yuva bir kadının kalbidir.
Gezegenin canlı türleri içinde en yokedicisi, en zararlısı ve en korkutucusu insan türüdür
İnsan kendini ne gerekli, ne faydalı, ne de arzulanır hissetmediği zaman, yerinde kalmayı öğreniyor ama aynı zamanda varoluşu acımayla ve bazen tiksitiyle kabul ediyor
insan kendini bir bütün olarak ele almalı ve yazgısıyla çok fazla pazarlık etmemelidir. Eğer belirsizliğimi ve verimsizliğimi kalp zayıflığıma borçluysam, bu zayıflığa aynı zamanda gizli telafileri ve çok sayıdaki sevgi belirtilerini de borçluyum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir