İçeriğe geç

Gümüş Kanat Kitap Alıntıları – Cahit Uçuk

Cahit Uçuk kitaplarından Gümüş Kanat kitap alıntıları sizlerle…

Gümüş Kanat Kitap Alıntıları

Felaketlerden korkmamak, cesaretle göğüs germek lazımdı.
İçinden Niçin olmasın dedi. Allah isterse ne olmazlar olur dedi
Dünyada hazine çalışmak, saadet sağlıkmış.
Birçok kimseleri peşinde koşturan, genç insanlara yollarını şaşırtan parayı ancak yeteri kadar istiyordu.
İnsanların sevdikleri ölse de hayat akıp gidiyordu!
Sevginin yaşaması için, eşsiz bir çiçeğe gösterilen bakım gibi özeniş lazımdır. Annenle ben birbirimize saygı, muhabbet ve şefkatle muamele ederiz Birbirimizin gönlünü kıracak münakaşalardan kaçar, gönlü hoş edecek vesileler ararız. Birbirimizin yükünü, ıstırabını paylaşırız. Böylece evlenmemiz on iki seneyi buldu.
Kitap eski usul el dikişi idi. Bazı formaların dikişleri kopuktu İlk sahibi kimdi? Cildini hangi mücellit yapmıştı? Şimdiye kadar kaç kişi okumuştu?
Kemal birdenbire yüreğinde Allah’ı buldu. Dudaklarının arasından bir dua sıcaklığı ile:
Allah’ım! Sana inanıyorum! Sözleri döküldü
Doğmak gibi ölmek de var bu dünyada. Gelen muhakkak ki, günün birinde gidecek!
İnsanlar yaşamak isterler çocuğum. Kendilerinden ziyade sevdiklerinin yaşamasını isterler
Masallardaki devler ancak bu kadar sevinebilirlerdi.
Allah isterse ne olmazlar olur
Sonra anladım ki dünyada hazine; çalışmak, saadet sağlıkmış.
Vatanımız Cennet kadar güzel!

Belki de Cennet bu Vatan Toprağı idi.

Üçünün saçları, gözyaşları birbirine karıştı. Gözyaşlarındaki tuz, yüreklerindeki yanışı dindirmişti
Ağaçları düşündü. Ne kadar sağlamdılar. Rüzgarlara, fırtınalara, kasırgalara dayanıyorlardı. Onlara imrendi. Keşke insanların da ağaçlar gibi sağlam kökleri olsaydı.
Azat buzat, Cennet kapısında beni gözet!
Biz ne olacağız, Allahım? Halimiz ne olacak? Babam iyileşecek mi?
Kurtaramayacaklar mı?
Zaten saadet bu değil miydi?
Dünyada sevdikleri olmak, onlarla beraber vatan toprağında yaşamak. Hastalıkları, sağlıkları, kaderleri, sevinçleri beraber paylaşmak. Evet, gerisi boştu.
Sonra anladım ki dünyada hazine çalışmak, saadet, sağlıkmış.
– Fakat doğmak gibi ölmek de var bu dünyada.
Gelen muhakkak günün birinde gidecek.
“İnsanlar yaşamak isterler çocuğum. Kendilerinden ziyade sevdiklerinin yaşamasını isterler Fakat doğmak gibi ölmek de var dünyada. Gelen muhakkak ki günün birinde gidecek.”
– Anneciğim! dedi, Cennet bu kadar güzel midir acaba?
Gözbebekleri heyecanla büyümüş, yanakları kızarmıştı. Annesi:
– Vatanımız Cennet kadar güzel! dedi.
Belki Cennet bu Vatan Toprağı idi. Üstünde yaşamak, sonra toprağında sonsuz uykuya dalmak..
-Anneciğim! dedi, cennet bu kadar güzel midir acaba?
Gözbebekleri heyecanla büyümüş, yanakları kızarmıştı. Annesi:
– Vatanımız cennet kadar güzel! dedi.
İçinden, Bügün biraz iyi galiba! diye düşündü. Bu bütün çalışmasının mükafatıydı. Zaten saadet bu değil miydi? Dünyada sevdikleri olmak, onlarla beraber vatan toprağında yaşamak. Hastalıkları, sağlıkları, kederleri, sevinçleri beraber paylaşmak. Evet, gerisi boştu. Birçok kimseleri peşinde koşturan, genç insanlara yollarını şaşırtan parayı ancak yeteri kadar istiyordu. Çoğu lazım değildi
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
En büyük hazine çalışabilmekti.
Doğmak gibi ölmek de var bu dünyada. Gelen muhakkak ki, günün birinde gidecek.
Ölüm, ölüm Ya ölüm! dedi. Sonsuz bir susuş demekti. Kırpırdamayan dudaklar, açılmayan gözler, hareketsiz kalan vücut, okşamayan eller
Yoksa bütün dünya rüya mı idi? Acaba dünyada her şey bu rüyaların içinde mi idi?
Hayaller insanı oyalar, eğlendirir. Hem hayal kurmak için masraf da istemez, parasızdır.
Vatanımız cennet kadar güzel, dedi.
Belki cennet bu vatan toprağı idi.
Allahım! Koskoca insanlar da böyle yalnızlık duygusuna kapılırlar mıymış?
Senden bana kadar gelen bir elektrik dalgası var.
İnsanların sevdikleri ölse de hayat akıp gidiyordu. Makineler çalışıyor, taze simitle peynir yeniliyordu
En büyük hazine çalışabilmekti.
Allah’ın verdiği canı Allah alır.
Senden bana kadar gelen bir elektrik dalgası var.
Ölüm, Ölüm Ya Ölüm! Sonsuz bir susuş demekti . Kıpırdamayan dudaklar,açılmayan gözler , hareketsiz kalan vücut, okşamayan eler
Sevginin yaşaması için, eşsiz bir çiçeğe gösterilen bakım gibi özeniş lazımdır.
Sonra anladım ki dünyada hazine çalışmak, saadet, sağlıkmış.
Minicik yüreklerin, sevgiye ve umuda en çok ihtiyaç duydukları zamanda ortaya çıkar Gümüş Kanat
Bu gözler, duydukları büyük ve inanılmaz sevinçle yaşlı idi. Birbirlerine söyleyecek söz bulamıyorlardı. Zaten sözlerde, bu çeşit duyguları anlatabilecek kelimeler yoktu ki.
Senin ailenin temeli güzel ve tertemiz bir sevgi ile atılmıştır. Sevginin yaşaması için ,eşsiz bir çiçeğe gösterilen bakım gibi özeniş lazımdır. Annenle ben birbirimize saygı,muhabbet ve şefkatle muamele ederiz. En ufak fikir ayrılığımızda bile seslerimiz normal tonundan fazla yükselmez. Birbirimizin gönlünü kıracak münakaşalardan kaçar,gönlü hoş edecek vesileler ararız. Birbirimizin yükünü,ıstırabını paylaşırız. Böylece evlenmemiz ın iki seneyi buldu.
Ama şimdi hayatı biliyordu.Felâketlerden korkmamak,cesaretlegöğüs germek lâzımdı. Zorluklarla döğüş edenler ,ancak onlar,güçlükleri yenebiliyor,savaşı kazanabiliyorlardı. Ve gene biliyordu ki ,hayatta acılara sabırla,ağır başlılıkla dayanıp mücadele edenlerin yüzüne talih gülüyordu.
Sonra anladım ki dünyada hazine çalışmak,saadet sağlıkmış.
Birdenbire bütün üzüntülerden kurtuluvermek! Bu, imkansız bir şeydi.
zaten sözlerde bu çeşit duyguları anlatabilecek kelimeler yoktu ki
Ve gene biliyordu ki, hayatta acılara sabırla, ağır başlıkla dayanıp mücadele edenlerin yüzüne talih gülüyordu.
Sonra anladım ki dünyada hazine çalışmak, saadet sağlıkmış.
O acılar olmasa idi belki de hayatı tanımayacaktı ve sade, neş’eli bir çocuk hayatı sürüp gidecekti. Sonra, ilerde başına gelecek en küçük bir zorluk onu şaşırtmaya yetecek, bocalayacaktı.
Yoksa bütün hayat rüya mı idi? Acaba dünyada her şey bu rüyaların içinde mi idi?
Hayaller insanı oyalar, eğlendirir. Hem hayal kurmak için masraf da istemez, parasızdır.
Sokaktaki karlar, denizin asık yüzü, alnına değen cam her şey, ama her şey üzüntülüydü
Ama şimdi hayatı biliyordu.Felaketlerden korkmamak,cesaretle göğüs germek lazımdı.Zorluklarla döğüş edenler,ancak onlar,güçlükleri yenebiliyor,savaşı kazanabiliyorlardı.Ve gene biliyordu ki,hayatta acılara sabırla,ağır başlılıkla dayanıp mücadele edenlerin yüzüne talih gülüyordu.
Kıymetler memleketlerin iktisadî durumuna göre yükselir, alçalır.
Zaten saadet bu değil miydi?Dünyada sevdikleri olmak,onlarla beraber vatan toprağında yaşamak.Hastalıkları , sağlıkları , kederleri , sevinçleri beraber paylaşmak. Evet gerisi boştu.
Belki Cennet bu Vatan Toprağı idi.
Fakat işte böyleydi. İnsanların sevdikleri ölse de hayat akıp gidiyordu.
Ama şimdi hayatı biliyordu. Felaketlerden korkmamak, cesaretle göğüs germek lâzımdı. Zorluklarla döğüş edenler , ancak onlar, güçlükleri yenebiliyor , savaşı kazanabiliyorlardı. Ve gene biliyordu ki , hayatta acılara sabırla, ağır başlılıkla dayanıp mücadele edenlerin yüzüne talih gülüyordu.
Allahım! Koskoca insanlar da böyle yalnızlık duygusuna kapılırlar mıymış?
İnsanlar yaşamak isterler çocuğum. Kendilerinden ziyade sevdiklerinin yaşamasını isterler Fakat doğmak gibi ölmek de var bu dünyada. Gelen muhakkak ki, günün birinde gidecek.
Hayaller insanı oyalar, eğlendirir. Hem hayal kurmak için masraf da istemez, parasızdır.
-Rüya imiş!..diye çevresine baktı. Yoksa bütün hayat rüya mı idi?
Hayaller insanı oyalar, eğlendirir.
-Ne hazine çıktı, ne altın!..Sonra aladım ki dünyada hazine çalışmak, saadet sağlıkmış.
‘Istiyorum,dedi.Bir haftadan beri hep bu günü bekliyordum ustacığım.’
-Korkmuyorum!
Kafasının içinde uzun yollar, sonlarını göremediği, fakat hep iyiliklerle dolu olduğuna inandığı yollar vardı.
Belki de uzun bir rüya görmüştü. İçinde çok acılar olan bir rüya!
Bu gözler, duydukları büyük ve inanılmaz sevinçle yaşlı idi. Birbirlerine söyleyecek söz bulamıyorlardı. Zaten sözlerde, bu çeşit duyguları anlatabilecek kelimeler yoktu ki
Sevginin yaşaması için, eşsiz bir çiçeğe gösterilen bakım gibi özeniş lazımdır.
İçinin derinliklerinde bir yer üşüyordu. Bu bir noktacık soğuğu ilk çocukluk zamanından beri biliyordu. Bu, belki de annesi ile babasını kaybetme korkusunun dinmez üzüntüsü idi. Babası ile annesinin yaşamadıkları bir dünya ne kadar karanlık olurdu. Bunu aklından geçirmek bile bütün vücudunu titretiyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir