Çetin Öner kitaplarından Gülibik kitap alıntıları sizlerle…
Gülibik Kitap Alıntıları
Bilmezsiniz, yoksulların hafta tatilleri yoktur. Onlar sürekli çalışmak zorundadırlar. Yoksa aç kalırlar kışın ortasında.
Kış, köylerde yaşayan insanlar için kötü bir mevsimdir. Açlık ve yoksulluğun en belirgin görüldüğü aylardır kış ayları. Buna bir de hastalıklar eklenince korku veren bir mevsim olur kış.
Ta o zamandan ezbere öğrenilen şeylerden iğrenirdim. İnsan, anlamadan öğrendiği şeyleri tez unutuyor. Bu da insanın papağandan farklı bir yaratık olduğunu gösterir.
Bilmezsiniz, yoksulların hafta tatilleri yoktur. Onlar sürekli çalışmak zorundadırlar.
Tembel öğrenciler sıkıntı içindeydiler. Oysa yoksul bir çocuğun tembelliğe hakkı yoktur. Bir türlü anlayamıyorlardı bunu.
Bu büyükler oldum olası böyledirler. Sevinçleri hep eksiktir nedense.
Özlemek, bizim gibi yoksul çocukların çok iyi öğrendikleri bir duygudur.
Konuşmasından bir şey anlamıyordum. Ama ilgiyle dinliyordum onu, anlamaya çalışıyordum, buna zorluyordum kendimi.
Yemyeşil buğday tarlalarından geçerdi yolumuz. Bir deniz gibi dalgalanırdı buğdaylar. Deniz görmemiştim, ama deniz, masmavi bir buğday tarlası gibidir, diye düşünürdüm.
Bu büyükler oldum olası böyledirler.. Sevinçleri hep eksiktir
İnsan, anlamadan öğrendiği şeyleri tez unutuyor.
Yoksul olduğumuz için pazar günleri de çalışmak zorundaydık. Bilmezsiniz, yok sulların hafta tatilleri yoktur. Onlar sürekli çalışmak zorundadırlar. Yoksa aç kalırlar kışın ortasında.
İnsanların maymunlardan türe diklerini söylüyorsun; şimdiki maymunlar ne suç iş lediler ki, maymun olarak kalmış zavallıcıklar?
İnsan yenileceğini bile bile bir kavgaya girmemeli.
İnsan,anlamadan öğrendiği şeyleri tez unutuyor. Bu da insanın papağandan farklı bir yaratık olduğunu gösterir.
“Kalk gidelim,” dedi Horoz,
“Ölümden öte köy var mı?”
“Ölümden öte köy var mı?”
Yoksul insanlar, küçük şeylerle mutlu olmanın erdemine varmış kişilerdir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Okulun kapanmasına çok az kalmıştı. Tembel öğrenciler sıkıntı içindeydi. Oysa yoksul bir çocuğun tembelliğe hakkı yoktur. Bir türlü anlamıyorlardı bunu
Deniz görmemiştim, ama deniz, masmavi buğday tarlası gibidir diye düşünürdüm.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ta o zamandan beri ezbere öğrenilen şeylerden iğrenirim. İnsan, anlamadan öğrendiği şeyleri tez unutuyor. Bu da insanın papağandan farklı bir yaratık olduğunu gösterir.
Bilmezsiniz, yoksulların hafta tatilleri yoktur. Onlar sürekli çalışmak zorundadırlar. Yoksa aç kalırlar kışın ortasında.
Özlemek, bizim gibi yoksul çocukların çok iyi öğrendikleri bir duygudur.
Üstelik insan, yenilecegini bile bile bir kavgaya girmemeli.
“Kalk gidelim,” dedi Horoz,
“Ölümden öte köy var mı?”
“Ölümden öte köy var mı?”
(Bremen Mızıkacıları’ndan)
Bu büyükler, oldum olası böyledirler. Sevinçleri eksiktir nedense.
Okullarda horoz sevmeyi öğretmiyorlar. Yazık!
Yoksulluk, insanları kırıcı, huysuz, kavgacı da yapıyordu demek.
Oysa yoksul bir çocuğun tembellik hakkı yoktur.
Okullarda horoz sevmeyi öğretmiyorlar. Yazık!
Horoz sevmeyen çalışkan öğrencilere oldum olası acımışımdır.
Özlemek, bizim gibi yoksul çocukların çok iyi öğrendikleri bir duygudur.
Yoksul bir köyün her şeyi yoksuldur. Çeşmesi yoksul, evleri yoksul, okulu yoksul.
Sevincimi, mutluluğumu birileri ile paylaşmak istiyordum. Ama kimse katılmıyordu buna.
Bu büyükler, oldum olası böyledirler. Sevinçleri eksiktir nedense.
Bilmezsiniz, yoksulların hafta tatilleri yoktur. Onlar sürekli çalışmak zorundadırlar.
Konuşmasından bir şey anlamıyordum. Ama ilgiyle dinliyordum onu, anlamaya çalışıyordum, buna zorluyordum kendimi.
Üstelik insan, yenileceğini bile bile kavgaya girmemeli.
Kalk gidelim, dedi Horoz,
Ölümden öte köy var mı?
Ölümden öte köy var mı?
Yoksul bir köydük demiştim ya! Yoksul bir köyün her şeyi yoksuldur. Çeşmesi yoksul, evleri yoksul, okulu yoksul.
Oysa biz yoksul çocuklar için, yeni bir kalem bile sonsuz bir mutluluk kaynağıdır.
Yoksul insanlar, küçük şeylerle mutlu olmanın erdemine varmış kişilerdir. Varlıklı çocuklar için, yeni bir ayakkabı, yeni bir elbise, yeni bir kasket, yeni bir bisiklet bile o kadar önemli değildir. Doğal karşılarlar onlar bu yeni şeyleri.
Özlemek, bizim gibi yoksul çocukların çok iyi öğrendikleri bir duygudur. Kışın o dondurucu soğuklarında ilkbahar günlerini, büyük kentlerde okurken köylerimizi, dağlarımızı, horozlarımızı özlerdik sık sık.
Sevincimi, mutluluğumu birileri ile paylaşmak istiyordum. Ama kimse katılmıyordu buna.
Bu büyükler, oldum olası böyledirler. Sevinçleri eksiktir nedense.
Dünya dedikleri bir gölgeliktir.
Ta o zamandan beri ezbere öğrenilen şeylerden iğrenirim. İnsan, anlamadan öğrendiği şeyleri tez unutuyor. Bu da insanın papağandan farklı bir yaratık olduğunu gösterir.
Bilemezsiniz, yoksulların hafta tatilleri yoktur. Onlar sürekli çalışmak zorundadırlar. Yoksa aç kalırlar kışın ortasında.
Düşman tembel ama obur bir hayvandır. Kendi çıkarları için hiç gereği yokken öteki canlılara zarar verir. Tembeldir ama sofradan en büyük payı da o alır.
Çevremizde dağlar önce mora çalar, günbatımı ile de kararırlardı. Ben o zaman gökyüzünü Binboğa Dağları’na dikilmiş ipekten, mavi bir örtü sanırdım.
Ben ölü bir horoz değil,bir amaç uğruna dövüşerek ölmüş bir horoz olmak istiyorum.Ölüme gelinceeeee:Bir amaç uğruna ölüm ,bir salgın hastalıkta ölmekten ya da bir kağnı tekeri altında kalıp can vermekten ya da yakalanıp diri diri kesilmekten çok daha onur verici bir ölümdür.
Uzaklardan, çoook uzaklardan, uzuuuun uzun öten bir horoz sesi geliyordu; tıpkı Gülibik’ti.
Gülibik’in ötüşü bile değişmişti dövüşçü olalı beri. Önceleri, Uyaaaaan! diye öten horozum, şimdi , İmdaaat! diye bağırıyordu sanki. Çok üzgündüm.
Yoksul bir köydük demiştim ya! Yoksul bir köyün her şeyi yoksuldur. Çeşmesi yoksul, evleri yoksul,okulu yoksul.
Sevincimi, mutluluğumu birileri ile paylaşmak istiyordum. Ama kimse katılmıyordu buna. Ben de tuttum bir kömür parçası bulup, evimizin arka duvarına şu tümceyi yazdım:
Bugün Gülibik ilk kez öttü. Sesi çok güzeldi
Bugün Gülibik ilk kez öttü. Sesi çok güzeldi
Bu büyükler oldum olası böyledirler. Sevinçleri eksiktir nedense. Bir horozun ilk kez ötüşü kadar olağanüstü bir olaya bile sevinemezler.
İnsanların maymunlardan türediklerini söylüyorsun; şimdiki maymunlar ne suç işlediler ki, maymun olarak kalmış zavallıcıklar?
“Oysa yoksul bir çocuğun tembelliğe hakkı yoktur. Bir türlü anlamıyorlardı bunu.”
“Bugün Gülibik ilk kez öttü. Sesi çok güzeldi ”
“Bu büyükler oldum olası böyledirler. Sevinçleri eksiktir nedense. Bir horozun ilk kez ötüşü kadar olağanüstü bir olaya bile sevinemezler.”
Kasabaya pazara gidiyorum, sana tahtadan at alayım mı? dedi baba.
Bana tahtadan at alacağına etten eşşek al! diye karşılık verdi çocuk.
Bana tahtadan at alacağına etten eşşek al! diye karşılık verdi çocuk.
Yoksul insanlar , küçük şeylerle mutlu olma erdemine varmış kişilerdir . Varlıklı çocuklar için, yeni bir ayakkabı , yeni bir elbise , yeni bir kasket , yeni bir bisiklet bile o kadar önemli değildir . Doğal karşılarlar olar bu yeni şeyleri .
Oysa biz yoksul çocuklar için , yeni bir kalem bile sonsuz bir mutluluk kaynağıdır .
Oysa biz yoksul çocuklar için , yeni bir kalem bile sonsuz bir mutluluk kaynağıdır .
Kasaba ‘ ya , pazara gidiyorum , sana tahtadan at alayım mı ? dedi baba .
Bana tahtadan at alacağına etten eşek al ! diye karşılık verdi çocuk .
Bana tahtadan at alacağına etten eşek al ! diye karşılık verdi çocuk .
Yoksul bir çocuğun tembelliğe hakkı yoktur.
Yoksul insanlar,küçük şeylerle mutlu olmanın erdemine varmış kişilerdir.
Bir yıldız kaymaya görsün gökyüzünde,hemen bir adakta bulunurdum.
İnsan,anlamadan öğrendiği şeyleri tez unutuyor.
Bilmezsiniz,yoksulların hafta tatilleri yoktur.
Yumurta tavuktan değil,civciv yumurtadan çıkmıştı..
Ölümden öte köy var mı ?
Okullarda horoz sevmeyi öğretmiyorlar. Yazık!
Hamurabi’nin kim olduğunu, Anibal’in savaşlarını, Brezilya’nın yüzölçümünü, tek kanatlıları, çift kanatlıları,etoburları, otoburları, çarpım cetvelini bile ezbere bilmek neye yarardı, bir horozu bile sevemedikten sonra?
Hamurabi’nin kim olduğunu, Anibal’in savaşlarını, Brezilya’nın yüzölçümünü, tek kanatlıları, çift kanatlıları,etoburları, otoburları, çarpım cetvelini bile ezbere bilmek neye yarardı, bir horozu bile sevemedikten sonra?
Bu büyükler, oldum olası böyledirler. Sevinçleri eksiktir nedense. Bir horozun ilk kez ötüşü kadar olağanüstü bir olaya bile sevinemezler.