İçeriğe geç

Gül Ağacı Boy Vermez Kitap Alıntıları – M. Sabri Koz

M. Sabri Koz kitaplarından Gül Ağacı Boy Vermez kitap alıntıları sizlerle…

Gül Ağacı Boy Vermez Kitap Alıntıları

&“&”

Bir güle oldum bülbül / kaldı ah u zar bende
Bu ne zalim sevdadır /gün güne azar bende
Bilmem hangi güzelden /kaldı intizar bende"
Al başımdan sevdanı /başka bir ademe sar
Senin mahzun bakışın /günde bin adam asar"
Kahve pişdiyi yerde

Pişib taşdığı yerde

Güzel çirkin aranmaz

Gönül düşdüğü yerde

Gidemedim Balata

Mesken oldu Kalata

Kemiklerim çürüdi

Yalınız yata yata

Asmada budağım var

Ne dilber dudağım var

Ben yâre kavuşursam

Koç koyun adağım var

Akşam olur göz görmez

Gül ağacı boy vermez

Neyneyim böyle yâri

Sevdâ verir söz vermez

Karşıdan gelir sesi

Kadifedir kesesi

Kaç gündür görmemişim

Giyerimin köşesi

Ben bir avuç biberim

Ekib ekib giderim

Çok arkama düşmeyin

Başım alıb giderim

Gidiyorım işde kal

Meyalıma düş de kal

Kıymetimi bilmedin

Bir zâlime düş de kal

Akşam oldu ikindi

Momlar şamdana dikildi

Herkesin yâri geldi

Benim boynum büküldü

Yeşil ipek bükerim

Sırım sana dökerim

Nerde kaldın gelmedin

Hasretini çekerim

Uzandım kamış oldum

Bir güzele düş oldum

Eller tatlı uykuda

Ben divane kuş oldım

Kale kaleye bakar

Kaleden akan kanlar

Benim yârim dururken

Gayrı yâre kim bakar

Ben bir uzun kamışım

Kapuna yaslanmışım

İster al ister alma

Annına yazılmışım

Tavada su ısıddım

Irafda gül kurutdum

Yâr senin âşıkından

Evi barkı unutdum

Mavilim itme bana

İltifatım çok sana

Her yıl kurban bir olur

Ben olam kurban sana

Şu gelen kayık mıdır

Göynime layık mıdır

Yârim orda ben burda

Ağlersem ayıb mıdır

Şu dağlar yokuş imiş

Enmesi ne hoş imiş

Ölçdim biçdim dünyayı

Bakdım hepsi boş imiş

Yüzlerin toz pembesi / dudakların al âteş

Aşka ben bir külhan oldum / getir küreg al âteş

Bari koy ver yanayım / ben kendi derdime yâr

İnşallah olacaksın / sen benim derdime yâr

Bulamadım bir çare / şu benim derdime yâr

Yar bana haber itmiş / durmasın gelsin deyi

İnadına gitmedim / kıymetim(i) bilsin deyi

Seni candan severim / bana meleksin deyi

Böyle karib kulunu / bırakdın sevdâda yâr

Ensen sıra gelirim / gidersen Bağdad’a yâr

Kimseden fayda yokdur / sen yetiş imdada yâr

Sağ sözüne bağlandım / korkarım aldada yâr

Hangi birin sarayım / sağda da solda da yâr

Sarılalım yatalım / gel küçük odada yâr

Gel bir cümbüş idelim / Heybeliada’da yâr

Bir güle oldum bülbül / kaldı âh u zâr bende

Bu ne zâlim sevdâdır / gün güne azar bende

Bilmem hangi güzelden / kaldı intizâr bende

Yâr yoluna susadım / gideceyim bir ben de

Bu ne zâlim sevdâdır / bir sende var bir bende

Güzelliyin yetmez mi / yanağında bir bende

Hayat yeşermiş ve boy vermiş güzellikler ülkesi olsun, bizi boynu bükük bırakan büyük ve küçük sevdiklerimiz, canlarımız huzur içinde uyusunlar. Görelim Mevlâ neyler…
özellikle İstanbul’un kahvehane muhitlerinde (çalgılı kahveler, semâi kahveleri, tulumbacı kahveleri, âşık kahveleri) rağbet gören küçük boyda basılmış destan, mâni ve şarkı mecmûaları, yaprakları büyük ilgi görmüşlerdir. Bu tür basılı materyalin gerek Arap harfli Türkçe, gerek Ermeni harfli Türkçe gerekse Rum harfli Türkçe (Karamanlıca) örnekleri vardır.
Geç gönül gel memeye

Koyun ister kuzusın / çağırır gel memeye

Evel yârim gelirdi / başladı gelmemeye

Sen bir karib bülbülsün / git yuvana demin çek

Karib göynüm şaz oldu / yari gördüm deminçek

Al başımdan sevdânı / başka bir âdeme sar

Senin mahzûn bakışın / günde bin âdem asar

Osmanlıca yazma ve basmalarda ya da Ermeni harfli Türkçe yazma ve basmalarda ayaklı mânilerin özel bir yazılış biçimi vardı: Her şeyden önce beyitler halinde yazılırlardı. Bu beyitler mâninin esas ölçüsü olan yedi heceli mısra esasına göre kurulur ve 7+7 tartımıyla okunurdu.
Çok yaygın bir halk edebiyatı türü olan mânilerin İstanbul’da çalgılı kahvelerde ve semai kahvelerinde ezgi eşliğinde söylenen koşma, divan, semai, destan gibi türler arasında önemli bir yeri vardır.
Bu yapı, eski Türk şiirinin geçmişinde yatan ve bir şiirsel varlık olarak kendini her zaman hatırlatan bir tür lokomotiftir: Söz, ses, düşünce ve biçim sarmalında süregelen bir ölümsüzlük…
Halk düşünce ve beğenisinin sözlü gelenekte yaşattığı ve genellikle yedi heceli dört mısradan kurulan bu şiirsel yapı, tartım ve ölçü bakımından oldukça sağlamdır.
Türk halk edebiyatının biçim ve içerik bakımından en özgün anonim türlerinden biri olan mâniler, benzer ve değişik adlar altında Türkçe konuşulan hemen her toplumda yaygındır.
Geç gönül gel memeye

Koyun ister kuzusın / çağırır gel memeye

Evel yârim gelirdi / başladı gelmemeye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir