Aziz Nesin kitaplarından Gözüne Gözlük kitap alıntıları sizlerle…
Gözüne Gözlük Kitap Alıntıları
İnsanlar kendi özel konularını ne diye zorla yabancılara dinletmeye kalkarlar.
Memleketin halini görüpte sıkılmayan var mı?
Bütün duygular kelimelerle anlatılamaz. Kelimeler aciz kalıyor.
Kimse kimsenin halinden anlamıyor. Herkesin derdi içinde
Herkes bir akıl verir değil mi? Kulak asma onlara.Herkesin aklı kendine yeter
Terbiye diye bir şey kalmamış bu zamanın çocuklarında.
Herkes bir akıl verir değil mi? Kulak asma onlara. Herkesin kendi aklı kendine yeter
kimse kimsenin halinden anlamıyor, herkesin derdi içinde.
-Memleketin halini görüp de sıkılmayan var mı?
Bütün duygular kelimelerle anlatılamaz. Kelimeler aciz kalıyor.
Benim tutarağım da çay Günde yirmi otuz bardak çay içmezsem olmaz.
Okuduğumu anlayamıyorum. Bir satırı üç kere, beş kere okuyorum. Her gece evime tirenle dönerken enaz on sayfa okurken, o gece bir sayfa bile okuyamadım.
Bir beyfendi yanında hizmet etmekle hey oğul, usta mı olunur?
Evden çok sinirli çıkmıştı. Hangi sabah sinirli çıkmaz ki Yetişmiyor işte, bu para yetişmiyor.
Bu iki isteğimin biri bile olmadı. Ne istedik de oldu ki, bunlar olsun.
Çocuk yetiştirmek kolay mı? Usanmayacaksınız, çocuğun her sorusunu, tıpkı büyük adama anlatır gibi açıklayacaksınız.
Evlenmemiş, baba olmamış bir adam ne anlar çocuktan, çocuk terbiyesinden? Oh ne iyi, ele güne çocuk şöyle terbiye edilir, böyle terbiye edilir diye at tut. İçerledim doğrusu
Bütün duygular kelimelerle anlatılmaz.Kelimeler aciz kalıyor.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Herkesin içinde utanılıcak sözleri yabancı dille söylediniz mi kibarlık olur.
Hayatta gizli gizli iki şey istemişimdir.Biri saçlarımın dökülüp alnımın açılmasını, biri de gözlük takmayı. Bu ikisi insanı aydın gösterir. Kasap çırağını al, saçı dökülüp alnı açılsın, bir de gözlük taksın, üniversiteye doçent yap gitsin.
Her anlaşılmayan söze, bir espiri sanılıp gülünür.
Kimse kimsenin derdinden anlamıyor, herkesin derdi içinde.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında doğup, gençlikleri Ikinci Dünya Savaşı içinde geçen mutsuz kuşağın, yani benim yaşıtlarımın hemen hepsinin bir tutkusu, tutarağı vardır. Buna siz delilik bile diyebilirsiniz. Yolda giderken kendi kendine konuşanların, gülenlerin, durmadan göz kırpanların, omuz titretenlerin çoğu bizim doğumludur.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bir çocuk ne kadar sorarsa o kadar zeki demektir, memnun olun.
Gelişmemiş sözünden, gelişmemiş olanların alınıp kızacakları düşünülerek, uluslararası incelik kurallarına uyarak “gelişmemiş” yerine, gelişmeyenlerin gönüllerini almak için “azgelişmiş” demeyi daha uygun buldular.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Hırsızın mesleği, elbet çalar. Vallahi hırsıza kızmıyorum.
Önce ben bir rahata kavuşsam, sonra başkalarını da düşüneceğim.
İnsanlar kendi özel konularını ne diye zorla yabancılara dinletmeye kalkarlar?
Hoca, cuma namazından sonra vazederken, anlıyorsun damı ağlıyorsun?
Genel müdürün sesi bile, genel müdür genel müdür çıkıyor.
Hayatta gizli gizli iki şeyi istemişimdir. Biri, saçlarımın dökülüp alnımın açılmasını, biri de gözlük takmayı. Bu ikisi, insanı aydın kişi gösterir. Kasap çırağını al, saçı dökülüp alnı açılsın, bir de gözlük taksın, üniversiteye doçent yap gitsin.
Bir çocuk nekadar çok sorarsa, o kadar zeki demektir.
Evlenmemiş, baba olmamış bir adam ne anlar çocuktan, çocuk terbiyesinden?
her anlaşılmayan söze, bir espri sanılıp gülünür.
Önce ben bir rahata kavuşsam, sonra başkalarını da düşüneceğim.