İçeriğe geç

Gölgeler Kraliçesi Kitap Alıntıları – Sarah J. Maas

Sarah J. Maas kitaplarından Gölgeler Kraliçesi kitap alıntıları sizlerle…

Gölgeler Kraliçesi Kitap Alıntıları

“Silas kendine, nefretinden arın, diye emir verdi. Sana kötülük yapanları bağışla.”
Aelin sessizce Bende yaşama arzusu uyandırıyorsun Rowan. Hayatta kalma, var olma arzusu değil. Yaşama arzusu.
Neden? diye sordu Rowan. Onu neden kurtardın?
Çünkü o altın saçlı cadı, Asterin dedi Aelin. Manon’ın adını benim senin adını haykırdığım gibi haykırdı.
Bir başkası için dünyalara bedel olan birinin canını nasıl alabilirim?
“Veliaht prens başını geri atıp göğe baktı ve kükredi. Bir tanrının savaş çığlıydı bu.
Ardından cam şato çatırdadı.”
“Bir başkası için dünyalara bedel olan birinin canını nasıl alabilirim.”
Aelin hem gülüyor hem ağlıyordu. Adam ise sadece ona sarılıyordu. Kapüşonlu başını Aelin’ın boynuna gömmüştü. Aelin’ın bir nefes gibi içine çekermişcesine.
O kim? diye sordu Nesryn.
Aedion gülümsedi. Rowan.
Dorian bir kez Chaol’a “Sevdiğin kişinin hangi yanlarını seveceğini sen seçemezsin,” demişti. Haklıydı. Hem de çok.
“Yüzyıllar boyunca dünyayı dolaştım. İmparatorluklardan çorak topraklara kadar her yeri gezdim. Asla belli bir yere yerleşmedim. Hiç durmadım. Bir an olsun. Hep ufka bakıyordum. Hep bir sonraki okyanusun, bir sonraki dağın ardında beni neyin beklediğini merak ediyordum. Fakat sanırım… sanırım tüm o zaman, tüm o yüzyıllar boyunca sadece seni bekliyormuşum.”
“Bende yaşama arzusu uyandırıyorsun Rowan. Hayatta kalma, var olma arzusu değil. Yaşama arzusu.”
“Kutsal taşıyıcılarımız,” dedi dün. “Seçilmiş olmak bir onurdur.”
“Bu tam bir erkek kafasından çıkacak bir fikir bence.”
“Dorian bir kez Chaol’a “ Sevdiğin kişinin hangi yanlarını seveceğini seçemezsin,” demişti. Haklıydı. Hem de çok.”
Hep ufka bakıyordum.Hep bir sonraki okyanusun bir sonraki dağın ardında beni neyin beklediğini merak ediyordum.Fakat sanırım.sanırım.tüm o zaman, tüm o yüzyıllar boyunca sadece seni bekliyormuşum.
Hatalar yapacaksın. Kararlar alacak ve bazen o seçimlerinden dolayı pişman olacaksın. Bazen doğru bir seçenek olmayacak. Sadece birçok kötü seçenekten birinde karar kılman gerekecek. Sana bunu başarabileceğini söylememe gerek yok; başarabileceğini biliyorsun. Bunu yapabileceğini düşünmesem sana kan yeminiyle bağlanmazdım.
Aedion yavaşça kılıcını çekip diz çöktü. Başını eğip Orynth’in kılıcı’nı kaldırdı. “Gölgeler arasında on yıl. Fakat buraya kadar. Karanlığı aydınlığa çevirin majesteleri.”
“Yarın ayrılsak da her adımında yanında olacağım. Sonra ki adımlarında da; o adımlar seni nereye götürürse götürsün.”
“Bir başkası için dünyalara bedel olan birinin canını nasıl alabilirim ?”
“Hatalar yapacaksın. Kararlar alacak ve bazen o seçimlerinden dolayı pişman olacaksın. Bazen doğru bir seçenek olmayacak. Sadece birçok kötü seçenekten birinde karar kılman gerekecek. Sana bunu başarabileceğini söylememe gerek yok; başarabileceğini biliyorsun. Bunu yapabileceğini düşünmesem sana kan yeminiyle bağlanmazdım.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Sevdiğin kişinin hangi yanlarını seveceğini sen seçemezsin.”
Dorian gözlerini Aelin’ın gözlerine dikti. O turkuaz gözlerde hiçbir hesap, soğukluk, acıma yoktu. Sadece kararlı bir dürüstlük vardı. Aelin’da hep var olan o dürüstlük.
“Ne yapacağım?”
Aelin yutkunup “Karanlığı aydınlatacaksın.” Dedi.
Hep ufka bakıyordum. Hep bir sonraki okyanusun bir sonraki dağın ardında beni neyin beklediğini merak ediyordum. Fakat sanırım.. sanırım.. tüm o zaman, tüm o yüzyıllar boyunca sadece seni bekliyormuşum.
“Hatalar yapacaksın. Kararlar alacak ve bazen o seçimlerinden dolayı pişman olacaksın. Bazen doğru bir seçenek olmayacak. Sadece birçok kötü seçenekten birinde karar kılman gerekecek. Sana bunu başarabileceğini söylememe gerek yok; başarabileceğini biliyorsun.”
“Veliaht prens başını geri atıp göğe baktı ve kükredi. Bir tanrının savaş çığlığıydı bu. Ardından cam şato çatırdadı.”
Dorian gözlerini Aelin’ın gözlerine dikti. O turkuvaz gözlerde hiçbir hesap, soğukluk, acıma yoktu. Sadece kararlı bir dürüstlük vardı. Aelin’da hep var olan o dürüstlük. Ne yapacağım? Aelin yutkunup Karanlığı aydınlatacaksın, dedi.
Manon sessizce Nasıl bir şeydi? diye sordu. Sevmek.
Her gün ölmek gibiydi. Canlı olmak gibiydi de. Öyle eksiksiz bir neşeydi ki acıydı. Beni mahvetti, beni ben olmaktan çıkarıp şekillendirdi. Ondan nefret ettim. Çünkü ondan kaçamayacağımı ve beni sonsuza dek değiştireceğini biliyordum. Sana sadece bunun hissettiğim en güçlü duygu olduğunu söyleyebilirim. Öfkeden, şehvetten, büyüden daha güçlü bir duyguydu.
“Bir başkası için dünyalara bedel olan birinin canını nasıl alabilirim?”
Şu Aelin Galathynius gerçekten hayattaysa ona ulaşmaya, onunla omuz omuza savaşmaya çalışır mısın?

Dişimle tırnağımla ona ulaşmak için mücadele ederim. Fakat aşmayacağım sınırlar var. Çünkü yaptıklarımdan dolayı aynada yüzüme bakamazsam onun da yüzüne bakabileceğimi sanmıyorum.

“Yüz yıllar boyunca dünyayı dolaştım. İmparatorluklardan çorak topraklara kadar her yeri gezdim. Asla belli bir yere yerleşmedim. Hiç durmadım. Bir an olsun. Hep ufka bakıyordum. Hep bir sonraki okyanusun, bir sonraki dağın ardında beni neyin beklediğini merak ediyordum. Fakat sanırım sanırım tüm o zaman, tüm o yüzyıllar boyunca sadece seni bekliyormuşum.”
Aelin elini uzattı. Bir soru, bir teklif ve bir vaatti bu.
“Daha iyi bir geleceğe,” dedi Aelin.
“Geri geldin,” dedi Dorian. Bu bir yanıtmış gibi.
El ele tutuştular.
Böylece dünya sona erdi.
Yeni bir dünya doğdu.
“Yarın ayrılsak da her adımında yanında olacağım. Sonraki adımlarında da; o adımlar seni nereye götürürse götürsün.”
“Bende yaşama arzusu uyanıyorsun Rowan. Hayatta kalma, var olma arzusu değil. Yaşama arzusu.”
Rowan’ın nasırlı, Aelin’in boyundaki kesiğin üzerinde gezen parmağının sıcaklığı Aelin’in içini sardı. “Duramadan aramızda sadece bir okyanus varken seni özlediğimi asla bilemeyeceğini düşündüm. Fakat bizi ayıran ölüm de olsa Seni bulurdum. Kaç kuralı çiğneyeceğim umurumda değil. Üç anahtarı kendimde toplayıp geçit açmam gerekse de seni bulurum. Her zaman.”
“Hatalar yapa­caksın. Kararlar alacak ve bazen o seçimlerinden dolayı pişman olacaksın. Bazen doğru bir seçenek olmayacak. Sadece birçok kötü seçenekten birinde karar kılman gerekecek. Sana bunu başarabi­leceğini söylememe gerek yok; başarabileceğini biliyorsun.”
“Sence canavarlar canavar mı doğar yoksa canavar yapılırlar mı?”
“Bu dünyanın zincirlerini kırıp sonrakine şekil verirken sanatın bir krallık için yiyecek kadar önemli olduğunu unutma. Sanat olmadan bir krallık hiçtir ve zamanla unutulur gider.”
“Tehditlerde bulunmam” dedi Aelin. “Sadece vaatlerde bulunurum.”
“Ateşin varisiydi o.
O ateşin kendisiydi. Ve ışıktı; küldü, kordu. Aelin Fireheart’tı o. Ve kimsenin, hiçbir şeyin önünde diz çökmezdi. Kanla, mücadeleyle ve zaferle hak ettiği taç hariç.”
Bu dünyanın zincirlerini kırıp sonrakine şekil verirken sanatın bir krallık için yiyecek kadar önemli olduğunu unutma. Sanat olmadan bir krallık hiçtir ve zamanla unutulur gider.
Sesi susturmaya çalıştı.
Çabaladı.
O kadın keşke onu öldürseydi.
Seni özledim,” dedi. Gözleri Aelin’ın ağzı ve göz­leri arasında gidip geliyordu. “Wendlyn’de seni özlemediğimi söyle­diğimde yalan söylemiştim. Sen gittin gideli seni öyle özledim ki çıldırdım. Lorcan’in izini sürüp buraya geleceğime ve bu bahaneyle seni göreceğime sevindim. Bu gece ise Lorcan boğazına bıçak daya­dığında ” Rowan’in nasırlı Aelüı’ın boynundaki kesiğin üzerinde gezen parmağının sıcağı Aelin’m içini sardı. “Durmadan aramızda sadece bir okyanus varken seni özlediğimi asla bilemeyeceğini dü­şündüm. Fakat bizi ayıran ölüm olsa Seni bulurdum. Kaç kuralı çiğneyeceğim umurumda değil. Üç anahtarı kendimde toplayıp bir geçit açmam gerekse de seni bulurum. Her zaman.”
Chaol’a göre kendisinin kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştı. Yeminine sadık kalmaktan, bir isimsizden, bir yalancıdan, bir hainden öte bir şey değili artık.
Rowan’ın nasırlı, Aelin’ın boynundaki kesiğin üzerinde gezen parmağının sıcağı Aelin’ın içini sardı. Durmadan aramızda sadece bir okyanus varken seni özlediğimi asla bilemeyeceğini düşündüm. Fakat bizi ayıran ölüm olsa Seni bulurdum. Kaç kuralı çiğneyeceğim umurumda değil. Üç anahtarı kendimde toplayıp bir geçit açmam gerekse de seni bulurum. Her zaman.
“Bende yaşama arzusu uyandırıyorsun Rowan.
Hayatta kalma, var olma arzusu değil. Yaşama arzusu.”
“Hatalar yapa­caksın. Kararlar alacak ve bazen o seçimlerinden dolayı pişman olacaksın. Bazen doğru bir seçenek olmayacak. Sadece birçok kötü seçenekten birinde karar kılman gerekecek. Sana bunu başarabi­leceğini söylememe gerek yok; başarabileceğini biliyorsun.
“Bu dünyanın zincirlerini kırıp sonrakine şekil verirken sanatın bir krallık için yiyecek kadar önemli olduğunu unutma. Sanat olma­dan bir krallık hiçtir ve zamanla unutulur gider. Sefil hayatım boyunca paraya ihtiyaç duymayacak kadar para biriktirdim. Bu yüzden tahtını nereye kurarsan kur, o tahta geçmen ne kadar za­man alırsa alsın sana geleceğimi, müzik ve dans getireceğimi bil.”
Onu­run lekelenmeden, hiçbir fedakârlıkta bulunmadan bir şekilde ka­zanabileceğini mi sandın?
Gidip yıldızları yerinden oynatalım.
Yüzyıllar boyunca dünyayı dolaştım. İmparatorluklardan çorak topraklara kadar her yeri gezdim. Asla belli bir yere yerleşmedim. Hiç durmadım. Bir an olsun. Hep ufka bakıyordum. Hep bir sonraki okyanusun, bir sonraki dağın ardında beni neyin beklediğini merak ediyordum. Fakat sanırım sanırım tüm o zaman, tüm o yüzyıllar boyunca sadece seni bekliyormuşum.
Sence canavarlar canavar mı doğar yoksa canavar yapılırlar mı?
Sevdiğin kişinin hangi yanlarını seveceğini sen seçemezsin.
“Kabul edecek misin?”
“Bir araziye hükmetmek, bir leydi olmak nedir bilmem.”
“Eh, ben de bir krallığa hükmetmek hakkında hiçbir şey bilmi­
yorum. Birlikte öğreneceğiz.”
“Sen bende yaşama isteği uyandırıyorsun Aelin Galathynius, var olma değil, yaşama isteği.”
Fakat belki de camavarların ara sıra birbirlerini kollamaları gerekiyordu.
Yaşayan bir silah; uçuş lideri buydu işte.
“Durmadan aramızda sadece bir okyanus varken seni özlediğimi asla bilemeyeceğini düşündüm. Fakat bizi ayıran ölüm olsa Seni bulurdum. Kaç kuralı çiğneyeceğim umrumda değil. Üç anahtarı kendimde toplayıp bir geçit açmam gerekse de seni bulurum. Her zaman.”
Rowan bekledi. Aelin’in sözcükleri toparlamaya çalıştığının farkındaydı. Onun bedeninin her çizgisine işleyen acı ve kederden nefret ediyordu. Onu bir daha öyle görmemek için ruhunu karanlık tanrıya bile satardı.
“Bizi öylece kapı dışarı edemezsin. Ne yaparız? Nereye gideriz?”
“Yılın bu zamanlarında cehennemin epey güzel olduğunu işit­tim.”
Seni gırtlaklayayım mı yoksa sırtını mı sıvazlayayım, bilemedim.”
“Bence aynı hisler içinde olan birçok insan vardır.”
“Gören de beş yüz yıl yaşayan biri­ nin daha yaratıcı hakaretler edeceğini düşünür.”
“Bana biraz daha yaklaş da sana beş yüz yılın nelere kadir ol­ duğunu göstereyim.”
“Peki benim sana dostlarımı kırbaçladığında neler olacağını göstermeme ne dersin, seni omurgasız pislik?”
Duyguları öyle coşkum bir yaratıktı ki Rowan bazen sadece onu hayranlıkla izleyebiliyordu.
Rüzgar ayak bileklerini ityormuşçasına ara sokakta koşmaya başladı
“Doğru seçim genç cadı. SiyahGagaların arasına hoş geldin.”
Genç cadı… Manon’un ardından baktı. Muhtemelen hayatının en büyük hatasını yapmıştı. Fakat … ne tuhaf bir histi bu.
Bu aidiyet duygusu ne de tuhatfı.
Tiksintisini öyle bir yuttu ki az kalsın boğulacaktı.
“Tehditlerde bulunmam” dedi Aelin. “Sadece vaatlerde bulunurum.”
…bunu yapmaktan, havada vurulup ölmüş gibi aşağı düşmekten hoşlanıyordu. Anlaşılan Manon’un ejderhasının hınzırca bir espri vardı.
Asterin ayağını yere sürttü ki bu imalı bir öksürük kadar etkili olmuştu
Yaşamayı bırakıp… hayatta kalmaya başlamıştı. Öfkesini kabartmaya.
Sevdigin kişinin hangi yanlarını seveceğini sen seçmezsin.
Hep ufka bakıyordum.Hep bir sonraki okyanusun bir sonraki dağın ardında beni neyin beklediğini merak ediyordum.Fakat sanırım..sanırım..tüm o zaman, tüm o yüzyıllar boyunca sadece seni bekliyormuşum..
Sen bende yaşama isteği uyandırıyorsun.Var olma değil, yaşama isteği.
Onu neden kurtardın?
Bir başkası için dünyalara bedel olan birinin canını nasıl alabilirim?
Aelin hem gülüyor hem ağlıyordu. Adam ise sadece ona sarılıyordu. Kapüşonlu başını Aelin’in boynuna gömmüştü. Aelin’i bir nefes gibi içine çekermişçesine. O kim? diye sordu Nesryn. Aedion gülümsedi. Rowan
“Hatalar yapacaksın. Kararlar alacak ve bazen o seçimlerinden dolayı pişman
olacaksın. Bazen doğru bir seçenek olmayacak. Sadece birçok kötü
seçenekten birinde karar kılman gerekecek. Sana bunu başarabileceğini söylememe gerek yok; başarabileceğini biliyorsun.
Bir başkası için dünyalara bedel olan birinin canını nasıl alabilirim?
Zaman gelmişti.
Bir nefes Bir nefes daha.
Ateşin varisiydi o.
O ateşin kendisiydi. Ve ışıktı, küldü, kordu. Aelin Fireheart’tı o. Ve o kimsenin, hiçbir şeyin önünde diz çökmezdi. Kanla, mücadeleyle ve zaferle hak ettiği taç hariç.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir