İçeriğe geç

Gölge Kadınlar Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Gölge Kadınlar kitap alıntıları sizlerle…

Gölge Kadınlar Kitap Alıntıları

Ama bir tabutun üstüne konan çiçeklerin ne anlamı var?
Niçin yeniden başlayayım ki,usandım artık.
Beni hiç tanımamış olan sana
Bugünden ne bekliyordu ki durmadan titrek,sessiz adımlarla sessizliği bölen saate bakıp duruyordu?
Ama bir kadının duyguları her şeyin farkındadır, sözlerle anlatılmayan ve bilinçli olarak yaşanmayanların da farkındadır..
Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirlere müsaade etmez, kahramanlarını kendisi seçer ve istemediklerini merhametsizce geri çevirir
Hasetsiz, nefretsiz, yalansız bir hayat yaşanmaya değmezdi.
Ancak hayat dolu ortamlarda yaşayabiliyordu, yalnızken ise bir gölgeye dönüşüyordu.
Uyanmak bile acı vermişti.
Kaderine boyun eğip vazgeçenler aslında hayatın gerçeklerini en erken keşfedenlerdir.
Elinin değdiği kapı tokmaklarını öptüm, binaya girmeden önce sokağa attığın bir sigara izmaritini sakladım
Sanki ateşe dalmış gibiydim.
Benim sadece birkaç düzine ucuz, karton kaplamaları yıpranmış kitabım vardı, onları herşeyden çok sever ve tekrar tekrar okurdum.
Beni hiç tanımamış olan sana
Ruhuma baskı yapan bu yükü üstümden atabilmem için bir kez olsun bu olayları anlatıp içimi boşaltmam gerek.
Zaten yaşlanmak demek, geçmişten korkmamak demektir.
Belkide anlayabilmek için yanan bir kalp gerekir!
Yüreğimdeki bu kor gibi yanan acı, canımı öyle yakıyordu ki, avaz avaz bağırabilirdim.
Bitkinlik ve çaresizliğin insan bedeninde bu denli ifade bulduğuna daha önce hiç tanık olmamıştım.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Ya da şöyle açıklayayım, kendisi yüzme bilmeyen bir insanın, boğulmak üzere olan birini kurtarmak için köprüden aşağıya atlaması gibi.
Fakat eller onların sakladıkları sırrı hiç çekinmeden açığa vurur.
Bildiğim tek şey, sürekli içimde taşıdığım ölmek isteğiydi.
Benim gibi sevgi ve şefkatle sarmalanmaya alışkın bir insan için bu yalnızlık korkunç bir işkenceydi.
Sadece söze başlamak zordur.
Ben insanları yargılamak yerine onları anlamaktan daha çok mutlu oluyorum.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Yani sizce her türlü ahlaki yargı tamamen anlamsızdır ve ahlak kurallarının sınırlarını aşan davranışlar haklı sayılır.
İnsanların böbürlenerek , ruh,duygu,akıl diye adlandırdıkları , ıstırap dedikleri o madde , bir insanda ne kadar büyük ölçüde bulunursa bulunsun , acı çeken bir bedeni tamamen parçalayıp yok etmeye gücü yetmeyecek kadar zayıf , kudretsiz ve beceriksizmiş Çünkü insan ölmüyor , yıldırım düşmüş bir ağaç gibi devrilmiyor , yaşadığı acı dolu anları atlatabiliyor ve kalbi gene çarpmaya , nabzı atmaya devam ediyor ..
Kaderine boyun eğip vazgeçenler aslında hayatın gerçeklerini en erken keşfedenlerdir.
Ruhu çoktan ölmüştü; artık sadece bedenini öldürmesi gerekiyordu.
Ve insanların arasındayken yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Yaşlanmak demek, geçmişten korkmamak demektir
Ruhu çoktan ölmüştü; artık sadece bedenini öldürmesi gerekiyordu.
Daha önce hiç yalnız kalmadığı için, bir tek insanın bir diğerine neler ifade edebileceğini hiç bilmemişti. Şimdiye kadar insanlara soluduğu hava gibi değer vermişti, varlığını fark etmeden, ama şimdi, yalnızlıktan soluğu kesilirken, onlara ne denli ihtiyacı olduğunu hissediyor, yalancı ve hilekar da olsalar yaşamındaki her şeyi onlara borçlu olduğunu fark ediyordu
Bugünden ne bekliyordu ki durmadan titrek, sessiz adımlarla sessizliği bölen saate bakıp duruyordu?
Kaderine boyun eğip vazgeçenler aslında hayatın gerçeklerini en erken keşfedenlerdir.
Ve insanların arasındayken yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
“Ben, bir kadının özgürce ve bütün güçlü duygularıyla, kendi içgüdüsüne uygun olarak davranmasının, genelde yapıldığı gibi, kocasının kolları arasındayken, gözlerini kapayıp ona ihanet etmesinden daha dürüst bir davranış olduğu kanısındayım.”
Korku cezadan beterdir çünkü ceza belirlidir, az ya da çok ve her zaman dehşet verici belirsizlikten, korku içinde sonsuza uzayan gerginlikten yeğdir.
Belki de İnsan kendine en yakın hissettiklerine karşı en büyük utancı duyar.
“Yarın: ne kadar yakın ve ne kadar sonsuz uzakta!”
“Bir adaletsizliği zamanında fark edip önleyebildiğimden mutluyum. Bu her zaman insanı rahatlatır İrene, her zaman ”
“İnsan kendine en yakın hissettiklerine karşı en büyük utancı duyar”
“Korku cezadan beterdir çünkü ceza belirlidir az ya da çok ve her zaman dehşet verici belirsizlikten, korku içinde sonsuza uzayan gerginlikten iyidir”
“Zamanın bağışladığı bir suç cezalandırılabilir miydi?i
“Dünya tarihi davetsiz misafirlere müsaade etmez, kahramanlarını kendisi seçer ve istemediklerini merhametsizce geri çevirir, ne kadar ısrarla çabalasalar da kaderin durmadan ilerleyen arabasından bir kere düşen bir daha ona yetişemez”
“Akşam ağır ağır odaya sızdı ama o bunun farkında değildi. Akşam sessizdir öğlen gibi arsız parlaklığıyla pencereden içeri dalmaz karanlık su gibi duvarlardan akar, gecenim örtüsünü kaldırır, her şeyi usul usul sessiz akıntısına katıp götürür”
“Şimdiye kadar insanlara soluduğu hava gibi değer vermişti, varlığını fark etmeden ama şimdi yalnızlıktan soluğu kesilirken onlara ne denli ihtiyacı olduğunu hissediyordu”
“Ve insanların arasındayken yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur”
“Çünkü bu dünyada hiçbir şey bir çocuğun fark edilmeden karanlıkta gizli kalan aşkına denk olamaz”
“Acı duygusu korkaktır, içimizdeki aşırı güçlü yaşam tutkusu karşısında ürker ve geri çekilir”
“İnsanların böbürlenerek ruh, duygu, akıl diye adlandırdıkları, ıstırap dedikleri o madde, bir insanda ne kadar büyük ölçüde bulunursa bulunsun acı çeken bir bedeni tamamen parçalayıp yok etmeye gücü yetmeyecek kadar zayıf, kudretsiz ve beceriksizmiş çünkü insan ölmüyor, yıldırım düşmüş bir ağaç gibi devrilmiyor, yaşadığı acı dolu anları atlatabiliyor ve kalbi gene çarpmaya, nabzı atmaya devam ediyor”
“ sıkıcı bir evliliğin hayal kırıklığını yaşayan bir kadının kendisine uzanan her eli yakalayıp ona sarılmaya hazır olabileceğini düşündüğümü açıkladım”

İnsanların çoğunun hayal gücü sınırlıdır. Doğrudan doğruya kendilerini ilgilendirmeyen ve duygularını derinlemesine etkilemeyen olaylar onları pek sarsmaz. Ama hemen gözlerinin önünde neredeyse duygularına dokunabilecek kadar yakınlarında gerçekleşen basit bir olay onları fazlasıyla heyecanlandırabilir ve önceleri pek ilgilenmemişken tanık oldukları olaya gereksiz yere abartılı bir biçimde katılırlar.”
Yakında öleceğim, benim için üzülmeyin!
Çünkü insan ölmüyor, yıldırım düşmüş bir ağaç gibi devrilmiyor, yaşadığı acı dolu anları atlatabiliyor ve kalbi gene çarpmaya, nabzı atmaya devam ediyor.
Elinin değdiği kapı tokmaklarını öptüm ,binaya girmeden önce sokağa attiğin bir sigara izmaritini sakladım; dudaklarına değmiş olduğu için benim gözümde kutsaldı
Seni her zaman sevdim, seninle karşılaştığım saat ömrümün en kutsal anı saydım. Eğer o cehennemi tekrar yaşayacağımı ,beni nelerin beklediğini önceden bilsem bile yine de aynısını yapardım sevgilim tekrar, tekrar binlerce kez aynısını yapardım..
Ama suçladığim sen değilsin sadece Tanrı, sadece bana anlamsız yere bu acıları çektiren tanrıyı suçluyorum yemin ederim seni suçlamıyorum ve hiçbir zaman içimde sana karşı öfke sökün etmedi, doğum sancılarıyla tüm bedenimin kıvrandıği,tıp öğrencilerin meraklı bakışları altında utancımdan ezildiğim, sancıların ruhumu parçaladığı saatlerde bile asla seni değil ,tanrıyı suçladım seninle geçirdiğim o gecelerden asla pişmanlık duymadım hiçbir zaman sana olan aşkımı lanetlemedim ..
Çünkü genelde insanların şeref ve namus dediği şeyler benim için önemsizdi:sen, ait olduğum tek insan beni sevmiyordun .O halde bedenime ne olacağı da fark etmezdi.
Bir tek sen beni sevmedin, beni bir tek sen sevmedin Sevgilim!
Beni öptün ,bir kez daha tutkuyla öptün
Dağılmış saçlarımı düzeltmem gerekiyordu ve aynanın karşısına geçtiğimde -dehset ve utançtan yerin dibine geçerek- arkamdan senin birkaç büyükçe banknotu gizlice çantama yerleştirdiğini gördüm o an haykırmamak sana tokat atmamak için kendimi nasıl tutabildim bilmiyorum.Bana çocukluğundan beri seni seven kadına çocuğunun annesine bu gece için para veriyordun.Ben senin için Tabarinden aldığın bir fahişeydim daha fazlası değil bana ,bana para verdin ,para ödedin bana! Beni unutman yetmiyormuş gibi bir de aşağıliyordun
Yaşadım diyebilmek ,delice bir tutkunun damarlarında dolaştığını hissedebilmek için bütün bir yaşamlarını ateşe veren dört kadın
Yaşamın o tutkulu özüyle dolu tek bir an için her şeyi göze alan kadınlar
Neden, neden, neden? Tanrısı bunu ona neden yapmıştı? Çok mu günah işlemişti?
sözlerimi adeta susamış gibi yudum yudum içine çekmesini asla unutamam.
Bir akşam önceki sağanağın gökyüzünü bulandıran bulutları temizlemesi gibi benim içimdeki o acı veren duygular da dağılmıştı.
Bu manzarayı görünce, korku ve dehşet hissi ağır ve kara bir manto gibi düştü üzerimden.
Ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi,sonraları dünyayı içine sığdırabilir.
çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.
Değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
Belli bir hedefi olmayan her hayat bir hatadır.
Gerçeği kavrayabilmek için belki yüreğin yanması gerekiyordur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir