Zülfü Livaneli kitaplarından Gökyüzü Herkesindir kitap alıntıları sizlerle…
Gökyüzü Herkesindir Kitap Alıntıları
ipeği kozasından
kimlikleri ayan beyan
kimliği bilinmeyenler
yıkın gitsin hepsini
ne böyle zulüm olsun
ne de böyle şarkılar
çok bunalırsan
denizin dibinde
yosunlara takılmış gibi
soluksuz
sakın unutma gökyüzüne bakmayı
gökyüzü senindir
gökyüzü herkesindir
ah diyorum, çoktan be kaptan
çoktan alçalmaya başladık biz
bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Alnımın yazısı mavi derinliktedir
Hasretin içimde derin bir sızı
Gün kavuşur yıldız yıldız bende bir hasret, bir nehir gibi
Uzak yollar seni bana bana getirir
Aç yüreğini bir merhabaya.
Ömrüme ömür diye kattığım sensin.
Kızıl güller açtı dağlar başında
Faşist namluların her kurşununda
Dirildik ey halkım unutma bizi
Uzakta parlayan sımsıcak ışık
Şiir sana tutkun sen ona aşık
Kendi yüreğinle yarışırdın sen
kimin gücü yeter onları yıkmaya
hangi çaresiz acı
gem vurur aşka
Düşünce yüreğe
Yetmiyor sevda sözleri
Yaralanmış ömrüne
kadem basa mı geldin
sağ olsam gelmez idin
öldüm yasa mı geldin
dünyadan ve dertlerinden uzak
Prangalarca boynuma taktığım sensin
Dağ gölleri gibi gibi hasret çektiğim
Her gece uyku diye yattığım sensin
Asiye çıksa adımız
duyan duysun bilen bilsin
Böyledir bizim sevdamız.
Bir lokma bulursa fakir halk, sen sağa ben selamat
Tomurcuk çiçekler kana belenmiş
Dağlar çiçek açmış, usta dert açmış
Umudun goncası kan çiçekleri
Biliyorum toprağa karışacaksın ama şimdi muhtacım sana..
Karanlıkta açan
Bir yanık türküdür
Sonsuz yankılanan
Senin sevdan bir isyan
Kanımda birihtilal
Kimi zaman bir yangın
Yasaklar gibi korkulan
Sen memlekete vurdun,
Memleket sana hasret..
İşte böyle kırık bir şey yaşamak..
Sürgünler, hapisler, kör karanlıklar
Birlikte geçtik kaç hain pusudan
Omuz omuza sevdiğim
Ah benim insan kusurum
Ah benim isyanlarım
Ah yalnızlıklarım
Gel artık uslandır beni .
Ellerimde tuz, avucumda sedef
Bir mavilik, bir açıklık
Özgürlük hasreti
Yüreğime vuruyor
Nerede, nerede insanlar
Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi
Soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir
kimin gücü yeter onları yıkmaya
kül edin betonları
ne böyle sınır olsun
ne böyle düşmanlıklar
o zaman ne gerek vardı
bunca telaşa
bunca yürek çarpıntısına
ağlamak gülümsemek
amacımız hep aynı
insana insan demek
Düşünce yüreğine
Yetmiyor sevda sözleri
Yaralanmış ömrüne
yağmurlu havalarda
yeniden kurarım dünyayı ben kederle
kimseler âşık değil mi bu şehirde
Dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlar her şey
dünyayı, şehri ve seni
şahdamarı şiirimizin,
merak edersin elbet
bunca yıldan sonra
nasıldır memleket
yani bu cehennem, bu cennet
sen gideli beri,
daha da semirdi kanımızı emenler,
günümüzü geceye çevirenler
sömürgenler, sürüngenler, kemirgenler
ama umut tükenmedi,
yaktığın meşale,
sönmedi
milyonlarca evladın sana hasret
ve şiirlerinle çınlıyor artık memleket
günbatımı solgun bir hayal
Dayan yüreğim dayan
madem ki çocuklar Türkân
mademki çocuklar Saylan
gelecek onlarındır
gerisi yalan
değişir bu düzen
döner bu devran.
büyüyen dalgaların, med cezirlerin
işte sığındım sana kötülüklerden kaçıp
insan kardeşlerimin
öksüz bir kuş havalanır
kanat çırpar karanlıkta
insanlardan yaralanır
Ah benim aldanışlarım,
Ah benim kavgalarım,
Ah pişmanlıklarım,
Sus artık uslandır beni
Paramparça insanları görmek istemiyorum
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Aklım ermiyor ki baba, hiçbirşey anlamıyorum
Bu abiler kardeşse, niye vurur birbirini
Yaşlılar niye ölmez de, öldürürler hep gençleri
Kim gönderdi onları, ölmeye, öldürmeye
Neden hep kavga gürültü, dört bir yanı sardı böyle
Büyümek istemem baba, vurmak istemem kimseyi
Vurulmaktan da korkarım, kimse öldürmesin beni
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Paramparça insanları görmek istemiyorum “
öldü desem inanır mı
Dağlar bana geri verin
Kadir′imi Sinan’ımı
Dağlar bana geri verin
Alpaslan′ımı Sinan’ımı
Jandarma kurşunu çaldı
Canımı tenimden aldı
Jandarma kurşunu çaldı
Canımı tenimden aldı
Nurhak’a abide kaldı
Dağlar aldı selamımı
Nurhak′a abide kaldı
Dağlar aldı selamımı
Nurhan sana güneş doğmaz
Uçan kuşlar yuva kurmaz
Nurhan sana güneş doğmaz
Uçan kuşlar yuva kurmaz
Dökülen kan yerde kalmaz
Soracağız hesabını
Dökülen kan yerde kalmaz
Soracağız hesabını
Böyle kalır sanma devran
Yola devam eder kervan
Böyle kalır sanma devran
Yola devam eder kervan
öldü Sinan doğdu Sinan
Omuzladı silahını
öldü Sinan doğdu Sinan
Omuzladı silahını “
Girit’te dağılan saçlarını
Efes’te toplayan
Okyanus gibi kabarıp
Olimpos dağı gibi patlayan
Dostum Mikis
Söyle, kimiz biz?
Savaş, ölüm, açlık
Sürgün, hapis derken,
Tesbih tanesi günlerimizden
Vahşi bir çavlan gibi fışkıran
Dostum Mikis,
Anlat, kimiz biz?
Sözlerin anlamını korumaya
Adanmış ömürlerden,
Ve reçine kokusundan mersinlerin
Yanık türküler çıkaran
Dostum mikis,
Peki kimiz biz?
Neydi mesleğimiz?
Mesela tuz basmak mı
Aşk ve ölüm yaralarına?
Ya da yakamozlanan denize dalıp
İnciler çıkarmak mı yavuklunun nazlı boynuna?
Dostum Mikis,
Söyle bana,
Ege’nin iki yakasında
Kimiz biz,
Sahi kimiz biz?
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni”
Buluşmak seninle bir akşamüstü
Umarsız şarkılar, dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak gözlerine, sığınmak bir akşamüstü
Gözlerin; bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin; bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Bir orman, bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini, avcumda bulup yitirmek, yitirmek
Sığınmak ellerine, sığınmak bir gece vakti
Ellerin; bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin; fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı, bin bir soruyla
Bitmemiş bir şarkı, dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak şarkılara, sığınmak bir ömür boyu
Gözlerin; bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin; bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin; bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin; fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
Çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi Soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir “
biz eskiyoruz
ama ne gam!
üzümden şaraba evriliyoruz “
nazım hikmet
şahdamarı şiirimizin
sen gideli beri
güneşin etrafında elli dört kere döndü dünya
ama bizim gönlümüzde
hala aynı insanlık rüyası,
aynı kavga
aynı hülya
nazım hikmet, nazım hikmet
şahdamarı şiirimizin,
merak edersin elbet
bunca yıldan sonra
nasıldır memleket
yani bu cehennem, bu cennet
sen gideli beri,
daha da semirdi kanımızı emenler,
günümüzü geceye çevirenler
sömürgenler, sürüngenler, kemirgenler
ama umut tükenmedi,
yaktığın meşale,
sönmedi
milyonlarca evladın sana hasret
ve şiirlerinle çınlıyor artık memleket
nazım hikmet, nazım hikmet
şahdamarı şiirimizin,
sen gideli beri
aynı insanlık kavgası,
aynı karanlık, aynı aydınlık
aynı zindan, aynı hasret, aynı ayrılık
değişen sadece şekil;
otomobil, televizyon, eşya, giysi, kap kacak
ama senin gür sesin,
senin o namuslu sesin
hiç susmadı
hiç susmayacak
nazım hikmet, nazım hikmet
sen memlekete vurgun
memleket sana hasret.”
prangalarca boynuma taktığım sensin
dağ gölleri gibi hasret çektiğim
her gece uyku diye yattığım sensin.
sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir,Gökyüzü herkesindir..
Tutuklayın hepsini
Ne böyle gurbet olsun
Ne böyle ayrılıklar
Kaldırın duvarları
Yıkın gitsin hepsini
Ne böyle zulüm olsun
Ne de böyle şarkılar
Duvarları devirin de
Kül edin betonları
Ne böyle sınır olsun
Ne böyle düşmanlıklar
Kaldırın duvarları
Yıkın gitsin hepsini
Ne böyle zulüm olsun
Ne de böyle şarkılar
Denizin dibinde, yosunlara takılmış gibi
soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir
sürmedi sonsuza kadar
bahara döndü sonunda
filiz sürdü kar altından
dudaklar mühürden
karasevdaya tutulur
gizliden gizliden
çok bunalırsan
denizin dibinde
yosunlara takılmış gibi
soluksuz
sakın unutma gökyüzüne bakmayı gökyüzü senindir
gökyüzü herkesindir
Denizin dibinde, yosunlara takılmış gibi soluksuz…
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir”
Denizin dibinde, yosunlara takılmış gibi
Soluksuz,
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir
buluşmak seninle bir akşamüstü
umarsız şarkılar dudağında bir yarım ezgi
sığınmak gözlerine bir akşamüstü
Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Ölürüm yar sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine
Aynalar da yalan söyler
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni
Kelimeler kanatır yarayı
Gözlerin anlatıyor
Mutlu aşk yoktur
Cana kıydı askerler
Tüccarlar para saydı
Ağıt yaktı şairler
Dünya tarihi denilen
Budur işte kardeşler
Paramparça insanları görmek istemiyorum
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Aklım ermiyor ki baba, hiçbirşey anlamıyorum
Bu abiler kardeşse, niye vurur birbirini
Yaşlılar niye ölmez de öldürürler hep gençleri
Kim gönderdi onları ölmeye, öldürmeye
Neden hep kavga gürültü dört bir yanı sardı böyle
Büyümek istemem baba, vurmak istemem kimseyi
Vurulmaktan da korkarım, kimse öldürmesin beni
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Paramparça insanları görmek istemiyorum
dilimizde türküler
yürekleri coşturur
bu deyişler, maniler
Çekilen bunca emek
ağlamak gülümsemek
amacımız hep aynı
insana insan demek
Ne din ne dil ayırsın
insanı birbirinden
sussun bütün silahlar
susuverin aniden
Hadi eller birleşsin
kardeşlik halayında
yürekler kenetlensin
yarının şafağında
Barışa halay dursun
bütün kızlar erkekler
Doğu Batı demeden
kenetlensin bilekler
Elini uzat bana
güzel gün geri gelsin
barış sözcükleriyle
bu dünya temizlensin
Hadi eller birleşsin
kardeşlik halayında
yürekler kenetlensin
yaranın şafağında
Kardeşliktir barıştır
insana yakışan şey
herkes kardeş olacak
güneş yine doğacak
Sarp kayalar yol olmuş
Dil dil dil dil dil olmuş da
Türkü söyler dil olmuş
Dal dal dal dal dal olmuş da
Zeytin olmuş dal olmuş
Bir kırlangıç gökyüzünde
Maviye kanat açmış
Bir kırlangıç gökyüzünde
Sevincimin ortağı
Kanat çalar mavilere
Sıyırıp gider dağı
Gül gül gül gül gül olmuş da
Tomurcuklar gül olmuş
Sel sel sel sel sel olmuş da
Bahar olmuş sel olmuş
Yel yel yel yel yel olmuş da
Seher olmuş yel olmuş
Bir kırlangıç gökyüzünde
Maviye kanat çalmış
Bir kırlangıç gökyüzünde
Sevincimin ortağı
Kanat çalar mavilere
Sıyırıp gider dağı
Belki son şarkımdır belki değil, bilmek istemem
Ayrılırken gözyaşını gösterme bana, görmek istemem
Yaşanmış onca şeyi bir kalemde silmek istemem
Yolların ortasında bir öksüz gibi kalmak istemem
Yaşanmış onca şeyi bir kalemde silmek istemem
Yazlıkta unutulmuş çiçekler gibi solmak istemem
Elimdeki bu eski gitarı bile çalmak istemem
Dostların sohbetini orta yerinden bölmek istemem
Haksız ödülleri de cezaları da almak istemem
Öyle diner birdenbire
Bir ışık parlar yeniden
Karanlıklar arasından
Umudu kesme yurdundan
Şahdamarı vurulsa da
Dört bir yandan sarılsa da
Işık yener karanlığı
Bak çocukların gözlerine
Umudu kesme yurdundan
Kara kışın buzu bile
Sürmedi sonsuza kadar
Bahara döndü sonunda
Filiz sürdü kar altından
Umudu kesme yurdundan
Düşünce yüreğine
Yetmiyor sevda sözleri
Yaralanmış ömrüne
Sığınaklar aramak
Kederli şarkılarda
Biraz daha yitip gitmek
Yıpranan dostluklarda
Yaralayan sözler gibi
Silinmeyen izler gibi
Zor yıllar
Uykusuz gecelerde
Sarıveren kaygılar
Kuşkuyla gözlediğin o
Ölüm dolu sokaklar
Eksildi ömrümüzden
Umut dolu o yıllar
Siz miydiniz bizler miydik
Yorgun düşen kuşaklar
Vurulduk ey halkım unutma bizi
İşkenceler için tahta çarmıha
Gerildik ey halkım unutma bizi
Zulüm sığmaz iken köye şehire
Bize mezar oldu kan Kızıldere
Yavuklu yerine çıplak mavzere
Sarıldık ey halkım unutma bizi
Her seher vaktinde tan atışında
Kızıl güller açar dağlar başında
Faşist namluların her kurşununda
Dirildik ey halkım unutma bizi