İçeriğe geç

Gökyüzü Herkesindir Kitap Alıntıları – Zülfü Livaneli

Zülfü Livaneli kitaplarından Gökyüzü Herkesindir kitap alıntıları sizlerle…

Gökyüzü Herkesindir Kitap Alıntıları

Özü özden ayırdılar
ipeği kozasından
kimlikleri ayan beyan
kimliği bilinmeyenler
Kaldırın duvarları
yıkın gitsin hepsini
ne böyle zulüm olsun
ne de böyle şarkılar
Bir gün
çok bunalırsan
denizin dibinde
yosunlara takılmış gibi
soluksuz
sakın unutma gökyüzüne bakmayı
gökyüzü senindir
gökyüzü herkesindir
Alçalmaya başladık, diyor pilot
ah diyorum, çoktan be kaptan
çoktan alçalmaya başladık biz
Dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Ömrümün sevinci, hüznü sendedir
Alnımın yazısı mavi derinliktedir
Hasretin içimde derin bir sızı
Gün uyanır mor şafakta bende bir özlem
Gün kavuşur yıldız yıldız bende bir hasret, bir nehir gibi
Uzak yollar seni bana bana getirir
Umudu kesip de incinme sakın
Aç yüreğini bir merhabaya.
Gün değmemiş ormanlarda yittiğim sensin,
Ömrüme ömür diye kattığım sensin.
Her seher vaktinde tan atışında
Kızıl güller açtı dağlar başında
Faşist namluların her kurşununda
Dirildik ey halkım unutma bizi
Karanlıktan güçlüydü hep aydınlık
Uzakta parlayan sımsıcak ışık
Şiir sana tutkun sen ona aşık
Kendi yüreğinle yarışırdın sen
Ama umutlar var ya
kimin gücü yeter onları yıkmaya
hangi çaresiz acı
gem vurur aşka
Acılardan bir türkü
Düşünce yüreğe
Yetmiyor sevda sözleri
Yaralanmış ömrüne
Canım sese mi geldin
kadem basa mı geldin
sağ olsam gelmez idin
öldüm yasa mı geldin
karışıp gitseydim sana
dünyadan ve dertlerinden uzak
Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin
Prangalarca boynuma taktığım sensin
Dağ gölleri gibi gibi hasret çektiğim
Her gece uyku diye yattığım sensin
Kırılsa da kanadımız
Asiye çıksa adımız
duyan duysun bilen bilsin
Böyledir bizim sevdamız.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu devirde yaşamak zor üstad,
Bir lokma bulursa fakir halk, sen sağa ben selamat
Bu şehrin üstünü duman sis almış
Tomurcuk çiçekler kana belenmiş
Dağlar çiçek açmış, usta dert açmış
Umudun goncası kan çiçekleri
Biliyorum geçicisin
Biliyorum toprağa karışacaksın ama şimdi muhtacım sana..
Senin sevdan bir güldür
Karanlıkta açan
Bir yanık türküdür
Sonsuz yankılanan
Senin sevdan bir isyan
Kanımda birihtilal
Kimi zaman bir yangın
Yasaklar gibi korkulan
Nazım Hikmet, Nazım Hikmet,
Sen memlekete vurdun,
Memleket sana hasret..
İşte böyle hüzün dolu,
İşte böyle kırık bir şey yaşamak..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tel örgüler çevirmiş yıllarımızı
Sürgünler, hapisler, kör karanlıklar
Birlikte geçtik kaç hain pusudan
Omuz omuza sevdiğim
Ah benim yaralı ruhum
Ah benim insan kusurum
Ah benim isyanlarım
Ah yalnızlıklarım
Gel artık uslandır beni .
Bir kıyıdan baktım dünyaya
Ellerimde tuz, avucumda sedef
Bir mavilik, bir açıklık
Özgürlük hasreti
Yüreğime vuruyor
Nerede, nerede insanlar
Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Bir gün
Çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi
Soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir
Ama umutlar var ya
kimin gücü yeter onları yıkmaya
Duvarları devirin de
kül edin betonları
ne böyle sınır olsun
ne böyle düşmanlıklar
Yani şimdi sahiden öldüm mü ben
o zaman ne gerek vardı
bunca telaşa
bunca yürek çarpıntısına
Çekilen bunca emek
ağlamak gülümsemek
amacımız hep aynı
insana insan demek
Acılardan bir türkü
Düşünce yüreğine
Yetmiyor sevda sözleri
Yaralanmış ömrüne
O üzüntü birden gelir
yağmurlu havalarda
yeniden kurarım dünyayı ben kederle
kimseler âşık değil mi bu şehirde

Dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlar her şey

hilesiz kucaklamak istiyorum
dünyayı, şehri ve seni
Nâzım Hikmet, Nâzım Hikmet
şahdamarı şiirimizin,
merak edersin elbet
bunca yıldan sonra
nasıldır memleket
yani bu cehennem, bu cennet
sen gideli beri,
daha da semirdi kanımızı emenler,
günümüzü geceye çevirenler
sömürgenler, sürüngenler, kemirgenler
ama umut tükenmedi,
yaktığın meşale,
sönmedi
milyonlarca evladın sana hasret
ve şiirlerinle çınlıyor artık memleket
Esen yel dağıtmaz artık saçlarını
günbatımı solgun bir hayal
Dedim:
Dayan yüreğim dayan
madem ki çocuklar Türkân
mademki çocuklar Saylan
gelecek onlarındır
gerisi yalan
değişir bu düzen
döner bu devran.
Ah deniz, ah mavi sonsuzluk
büyüyen dalgaların, med cezirlerin
işte sığındım sana kötülüklerden kaçıp
insan kardeşlerimin
Her akşam bu yalnızlıkta
öksüz bir kuş havalanır
kanat çırpar karanlıkta
insanlardan yaralanır
Ah benim iyimser yanım,
Ah benim aldanışlarım,
Ah benim kavgalarım,
Ah pişmanlıklarım,
Sus artık uslandır beni
“Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Paramparça insanları görmek istemiyorum
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Aklım ermiyor ki baba, hiçbirşey anlamıyorum
Bu abiler kardeşse, niye vurur birbirini
Yaşlılar niye ölmez de, öldürürler hep gençleri
Kim gönderdi onları, ölmeye, öldürmeye
Neden hep kavga gürültü, dört bir yanı sardı böyle
Büyümek istemem baba, vurmak istemem kimseyi
Vurulmaktan da korkarım, kimse öldürmesin beni
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Paramparça insanları görmek istemiyorum “
“ Dört bir yana haber salsam
öldü desem inanır mı
Dağlar bana geri verin
Kadir′imi Sinan’ımı
Dağlar bana geri verin
Alpaslan′ımı Sinan’ımı
Jandarma kurşunu çaldı
Canımı tenimden aldı
Jandarma kurşunu çaldı
Canımı tenimden aldı
Nurhak’a abide kaldı
Dağlar aldı selamımı
Nurhak′a abide kaldı
Dağlar aldı selamımı
Nurhan sana güneş doğmaz
Uçan kuşlar yuva kurmaz
Nurhan sana güneş doğmaz
Uçan kuşlar yuva kurmaz
Dökülen kan yerde kalmaz
Soracağız hesabını
Dökülen kan yerde kalmaz
Soracağız hesabını
Böyle kalır sanma devran
Yola devam eder kervan
Böyle kalır sanma devran
Yola devam eder kervan
öldü Sinan doğdu Sinan
Omuzladı silahını
öldü Sinan doğdu Sinan
Omuzladı silahını “

Girit’te dağılan saçlarını
Efes’te toplayan
Okyanus gibi kabarıp
Olimpos dağı gibi patlayan
Dostum Mikis
Söyle, kimiz biz?
Savaş, ölüm, açlık
Sürgün, hapis derken,
Tesbih tanesi günlerimizden
Vahşi bir çavlan gibi fışkıran
Dostum Mikis,
Anlat, kimiz biz?
Sözlerin anlamını korumaya
Adanmış ömürlerden,
Ve reçine kokusundan mersinlerin
Yanık türküler çıkaran
Dostum mikis,
Peki kimiz biz?
Neydi mesleğimiz?
Mesela tuz basmak mı
Aşk ve ölüm yaralarına?
Ya da yakamozlanan denize dalıp
İnciler çıkarmak mı yavuklunun nazlı boynuna?
Dostum Mikis,
Söyle bana,
Ege’nin iki yakasında
Kimiz biz,
Sahi kimiz biz?
“ Ah benim iyimser yanım
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni”
“Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşamüstü
Umarsız şarkılar, dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak gözlerine, sığınmak bir akşamüstü
Gözlerin; bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin; bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Bir orman, bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini, avcumda bulup yitirmek, yitirmek
Sığınmak ellerine, sığınmak bir gece vakti
Ellerin; bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin; fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı, bin bir soruyla
Bitmemiş bir şarkı, dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak şarkılara, sığınmak bir ömür boyu
Gözlerin; bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin; bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin; bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin; fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
“Bir gün
Çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi Soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir “
“ yıl yenilendikçe
biz eskiyoruz
ama ne gam!
üzümden şaraba evriliyoruz “
“nazım’a hasret
nazım hikmet
şahdamarı şiirimizin
sen gideli beri
güneşin etrafında elli dört kere döndü dünya
ama bizim gönlümüzde
hala aynı insanlık rüyası,
aynı kavga
aynı hülya
nazım hikmet, nazım hikmet
şahdamarı şiirimizin,
merak edersin elbet
bunca yıldan sonra
nasıldır memleket
yani bu cehennem, bu cennet
sen gideli beri,
daha da semirdi kanımızı emenler,
günümüzü geceye çevirenler
sömürgenler, sürüngenler, kemirgenler
ama umut tükenmedi,
yaktığın meşale,
sönmedi
milyonlarca evladın sana hasret
ve şiirlerinle çınlıyor artık memleket
nazım hikmet, nazım hikmet
şahdamarı şiirimizin,
sen gideli beri
aynı insanlık kavgası,
aynı karanlık, aynı aydınlık
aynı zindan, aynı hasret, aynı ayrılık
değişen sadece şekil;
otomobil, televizyon, eşya, giysi, kap kacak
ama senin gür sesin,
senin o namuslu sesin
hiç susmadı
hiç susmayacak
nazım hikmet, nazım hikmet
sen memlekete vurgun
memleket sana hasret.”
Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin
prangalarca boynuma taktığım sensin
dağ gölleri gibi hasret çektiğim
her gece uyku diye yattığım sensin.
Bir gün çok bunalırsan denizin dibinde yosunlara takılmış gibi soluksuz
sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir,Gökyüzü herkesindir..
Duvarları kuşatın da
Tutuklayın hepsini
Ne böyle gurbet olsun
Ne böyle ayrılıklar

Kaldırın duvarları
Yıkın gitsin hepsini
Ne böyle zulüm olsun

Ne de böyle şarkılar

Duvarları devirin de
Kül edin betonları
Ne böyle sınır olsun
Ne böyle düşmanlıklar

Kaldırın duvarları
Yıkın gitsin hepsini
Ne böyle zulüm olsun
Ne de böyle şarkılar

Bir gün çok bunalırsan
Denizin dibinde, yosunlara takılmış gibi
soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir
Kara kışın buzu bile
sürmedi sonsuza kadar
bahara döndü sonunda
filiz sürdü kar altından
Söylemez derdini
dudaklar mühürden
karasevdaya tutulur
gizliden gizliden
Bir gün
çok bunalırsan
denizin dibinde
yosunlara takılmış gibi
soluksuz
sakın unutma gökyüzüne bakmayı gökyüzü senindir
gökyüzü herkesindir
”Haramiler kesmiş suyun başını..! ”
“Bir gün çok bunalırsan

Denizin dibinde, yosunlara takılmış gibi soluksuz…

Sakın unutma gökyüzüne bakmayı

Gökyüzü senindir

Gökyüzü herkesindir”

Bir gün çok bulanırsan
Denizin dibinde, yosunlara takılmış gibi
Soluksuz,
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir
Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
buluşmak seninle bir akşamüstü
umarsız şarkılar dudağında bir yarım ezgi
sığınmak gözlerine bir akşamüstü

Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi

Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Nesine yar nesine
Ölürüm yar sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine
İnan bana sevdiceğim
Aynalar da yalan söyler
Ah benim iyimser yanım
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni
Yeter yeter söyleme artık
Kelimeler kanatır yarayı
Gözlerin anlatıyor
Mutlu aşk yoktur
Krallar caka sattı
Cana kıydı askerler
Tüccarlar para saydı
Ağıt yaktı şairler
Dünya tarihi denilen
Budur işte kardeşler
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Paramparça insanları görmek istemiyorum
Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Aklım ermiyor ki baba, hiçbirşey anlamıyorum

Bu abiler kardeşse, niye vurur birbirini
Yaşlılar niye ölmez de öldürürler hep gençleri

Kim gönderdi onları ölmeye, öldürmeye
Neden hep kavga gürültü dört bir yanı sardı böyle

Büyümek istemem baba, vurmak istemem kimseyi
Vurulmaktan da korkarım, kimse öldürmesin beni

Haberleri açma baba, bakmaya korkuyorum
Paramparça insanları görmek istemiyorum

Gökyüzü içimizde
dilimizde türküler
yürekleri coşturur
bu deyişler, maniler

Çekilen bunca emek
ağlamak gülümsemek
amacımız hep aynı
insana insan demek

Ne din ne dil ayırsın
insanı birbirinden
sussun bütün silahlar
susuverin aniden

Hadi eller birleşsin
kardeşlik halayında
yürekler kenetlensin
yarının şafağında

Barışa halay dursun
bütün kızlar erkekler
Doğu Batı demeden
kenetlensin bilekler

Elini uzat bana
güzel gün geri gelsin
barış sözcükleriyle
bu dünya temizlensin

Hadi eller birleşsin
kardeşlik halayında
yürekler kenetlensin
yaranın şafağında

Kardeşliktir barıştır
insana yakışan şey
herkes kardeş olacak
güneş yine doğacak

Yol yol yol yol yol olmuş da
Sarp kayalar yol olmuş
Dil dil dil dil dil olmuş da
Türkü söyler dil olmuş
Dal dal dal dal dal olmuş da
Zeytin olmuş dal olmuş
Bir kırlangıç gökyüzünde
Maviye kanat açmış

Bir kırlangıç gökyüzünde
Sevincimin ortağı
Kanat çalar mavilere
Sıyırıp gider dağı

Gül gül gül gül gül olmuş da
Tomurcuklar gül olmuş
Sel sel sel sel sel olmuş da
Bahar olmuş sel olmuş
Yel yel yel yel yel olmuş da
Seher olmuş yel olmuş
Bir kırlangıç gökyüzünde
Maviye kanat çalmış

Bir kırlangıç gökyüzünde
Sevincimin ortağı
Kanat çalar mavilere
Sıyırıp gider dağı

Bu şarkıyı söylemeden önce ben, ölmek istemem
Belki son şarkımdır belki değil, bilmek istemem
Ayrılırken gözyaşını gösterme bana, görmek istemem
Yaşanmış onca şeyi bir kalemde silmek istemem
Yolların ortasında bir öksüz gibi kalmak istemem
Yaşanmış onca şeyi bir kalemde silmek istemem

Yazlıkta unutulmuş çiçekler gibi solmak istemem
Elimdeki bu eski gitarı bile çalmak istemem
Dostların sohbetini orta yerinden bölmek istemem
Haksız ödülleri de cezaları da almak istemem

Nasıl başlarsa fırtına
Öyle diner birdenbire
Bir ışık parlar yeniden
Karanlıklar arasından

Umudu kesme yurdundan

Şahdamarı vurulsa da
Dört bir yandan sarılsa da
Işık yener karanlığı
Bak çocukların gözlerine

Umudu kesme yurdundan

Kara kışın buzu bile
Sürmedi sonsuza kadar
Bahara döndü sonunda
Filiz sürdü kar altından

Umudu kesme yurdundan

Acılardan bir türkü
Düşünce yüreğine
Yetmiyor sevda sözleri
Yaralanmış ömrüne

Sığınaklar aramak
Kederli şarkılarda
Biraz daha yitip gitmek
Yıpranan dostluklarda

Yaralayan sözler gibi
Silinmeyen izler gibi
Zor yıllar

Uykusuz gecelerde
Sarıveren kaygılar
Kuşkuyla gözlediğin o
Ölüm dolu sokaklar

Eksildi ömrümüzden
Umut dolu o yıllar
Siz miydiniz bizler miydik
Yorgun düşen kuşaklar

Hayın tuzaklarda kan uykularda
Vurulduk ey halkım unutma bizi
İşkenceler için tahta çarmıha
Gerildik ey halkım unutma bizi

Zulüm sığmaz iken köye şehire
Bize mezar oldu kan Kızıldere
Yavuklu yerine çıplak mavzere
Sarıldık ey halkım unutma bizi

Her seher vaktinde tan atışında
Kızıl güller açar dağlar başında
Faşist namluların her kurşununda
Dirildik ey halkım unutma bizi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir