İçeriğe geç

Gökçekimi Kitap Alıntıları – Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç kitaplarından Gökçekimi kitap alıntıları sizlerle…

Gökçekimi Kitap Alıntıları

&“&”

KORKU
Ben deliden çok kurnazdan korkarım
Cahilden ziyade yobazdan korkarım
Bedenimdeki hastalıklardan değil
Adalete düşen marazdan korkarım.
Sözünde durandır yiğitin hası
Mezarda da bitmez dostun vefası
Korkuyorum belki yarın geç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Yaralıya yol gözlemek güç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene
Teklifsiz girmeyin saf uykulara
Bırakın bırakın düşler hür olsun.
Masum duygularda açmayın yara
Bırakın, yürekler, başlar hür olsun
Ey eski ölüler kalkın mezardan
Dünyayı bir daha görün de gidin.
O günler mi berbat yoksa bugün mü?
Biz değil… siz karar verin de gidin.
Vardığın dergâhta post ol, büyürsün
Gördüğün garibe dost ol, büyürsün
Meclise devam et, el
sürme mey’e
Girdiğin sohbette mest ol, büyürsün
Kapı benim., ben kapıyı açamam.
Beride ben varım, ötede zaman
Selâmın hem yeri hem zamanı var
Selâmın sırrına erene selâm
Cebimde mektubun olmayabilir
Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda
Öğrenmek istersen eğer
Gel, sevda iklimine gir
Açılmamış gönül kasamda
Sevda nedir diye soran olsa
Gider, uzaklara dalar gözlerim.
Aklıma geçmişin izi saplanır
İçime bir ince sızı saplanır
Yarama hasretin közü saplanır
Sessizce toprağı sular gözlerim.
Okuduğum kitap, sorduğum alim
Kemalât, keramet insanda" dedi.
Kanun el açarak, yalvarır gibi
"Hak, hukuk, adalet vicdanda" dedi.
Kim kalsa avn ile hırs arasında
Sıkışır doğruyla ters arasında
Ekledi öğretmen ders arasında
"Kannat, saadet irfanda" dedi
Boşa değil akan suyun telaşı
Boşa değil nedametin göz yaşı
Bir insan kemiği, bir mezartaşı
"Kurtuluş selamet imanda" dedi.
Gaipten ses geldi ta ötelerden
Bilcümle ruhların gittiği yerden
Kesin haber verdi ruzi mahşerden
"Şirk, isyan, melanet zindanda" dedi
İçte deprem olur dışın düğümü
İhlassız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?
Doğumda yalan var, ölümde gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Teklifsiz girmeyin saf uykulara
Bırakın bırakın düşler hür olsun.
Masum duygularda açmayın yara
Bırakın, yürekler, başlar hür olsun.
Etmeyin kimseyi fikirden tecrit
Hakkımız sanmayın, hak değil tehdit
Öpüp-ısırmaya koymayın tahdit
Bırakın, dudaklar, dişler hür olsun.
Yolup yoketmeye dilek yapmayın
Delip sevgileri elek yapmayın
Çiçekleri kesip çelenk yapmayın
Bırakın, balıklar, kuşlar hür olsun.
Kendinize kul saymayın kulları
Söküp içinizden atın bunları
Yokuşlara akıtmayın suları
Bırakın, dolular, boşlar hür olsun.
Zaaflardan tutup takmayın kanca
İnsanca davranın, sade insanca
Ge m vurmayın ibadete, inanca
Bırakın ameller, işler hür olsun.
Bırakın bırakın emir vermeyi
Bırakın Hak yola tuzak kurmayı
Bırakın dillere kilit vurmayı
Bırakın ki içler, dışlar hür olsun.
Nere gidiyorsun ey bulut, nere?
Dur beni de götür gittiğin yere
Tut ellerimden, tut yukarı çek beni.
Yoldaşlık eylerim, yük olmama sana
Götür, can vereyim kuru bir cana
Su bekleyen topraklara dök beni
Küçük bir damla say, yağmuruna kat
Yolunu bekleyen dallara uzat
Dilediğin yapraklara tak beni.
Farketmez ha Hazar, ha Yemen olsun
Yeter ki faydalı bir zaman olsun
Her ülkeye, her iklime ek beni.
Kuraklık nerdeyse oraya ilet
Doldur gözyaşımla çölleri göl et
Arada bir limon gibi sok beni.
İşe yaramazsam yüksel güneşe
Bağla etlerimi tel tel güneşe
İstediğin derecede yak beni.
Ya İslâm’da erirsin
Ya inkârda çürürsün
Yol mezarda bitmiyor
Girdiğinde görürsün.
Ey eski ölüler kalkın mezardan
Dünyayı bir daha görün de gidin.
O günler mi berbat yoksa bugün mü?
Biz değil… siz karar verin de gidin.
Gördüğün garibe dost ol, büyürsün
Kimimiz her saat, her gün yaşarız
Kimimiz senede bir gün yaşarız..
Kimimiz ipotek koyar zamana
Kimimiz zamandan sürgün yaşarız.
Rızanı aradım her yazdığımda
Malumun, nefsimi değil Allah’ım.
Sana hoş gelmeyen duygum olursa
Aklımdan onları sen sil Allah’ım.
Rıza-yı Hak için çıkmışız yola
Kulların engeli yıldırmaz bizi.
Onulmaz dostların açtığı yara
Düşmanın kurşunu öldürmez bizi.
Ayrılık olursa öz ile sözde
İçimiz dışımız kavrulur közde
Ülkümüz nişanlı arpacık, gezde
Şer güçler hedeften kaldırmaz bizi.
Yalınayak geçtik dikenden taştan
Ne çıkar rüzgârdan doludan, kıştan
Yırtılan destanlar yazılır baştan
Tufanlar sahneden sildirmez bizi.
Kader bu, teslim ol, kafayı yorma
Aklın kaynağını deliden sorma
Aylara, yıllara üzülüp durma
Sıcaklar, soğuklar soldurmaz bizi.
Gittiğimiz Hak Yol öyle bir yol ki
Hırs atına binmek günahtır belki
Sabrımız, sevdamız o kadar bol ki
Okyanuslar aksa doldurmaz bizi.
Sıcak tut sevgiyi aşk ocağında
Yaşa da olgunlaş gam kucağında
Şu ruhsuz dünyanın şu zül çağında
Olanlar ağlatır güldürmez bizi.
Sözünde durandır yiğitin hası
Mezarda da bitmez dostun vefası
Üç günlük dünyanın binbir cefası
Böldü" deseler de, böldürmez bizi.
Sağlam atılmışsa temeller eğer
Allah rızasıysa emeller eğer
Niyete uygunsa ameller eğer
Kimseler yem için yeldirmez bizi.
Çile, bela yağıyorken etrafa
Hak, adalet dedik çıktık ön safa
"Kötü" tanıtsa da üç-beş et kafa
Tarih kötü diye bildirmez bizi.
Fitneye en güzel cevap sükuttur
Öfke günah dolu, sevap sükûttur
Tuzağa çok düştük hayli vakittir
Tedbir bataklara daldırmaz bizi.
Bir ateş yakılır, sönmez bir daha
Bu bayrak gönderden inmez bir daha
İlkbahar hazana dönmez bir daha
Mevla yâd ellere yoldurmaz bizi.
Doğumda yalan var, ölümde gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Korkuyorum belki yarın geç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Yaralıya yol gözlemek güç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Kar yağar, çığ düşer yollar açılmaz.
Seller iner derelerden geçilmez
Senet yoktur ömre vade biçilmez
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Can kuşu kafeste durmaz" demişler
"Kaçan kuş kafese girmez" demişler
"Son pişmanlık fayda vermez" demişler
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Bulutlarla dağları
Ağaçlarla rüzgârı
Arılarla baharı
Sohbette görmek ne hoş.
Vuslat var vuslat üstü
Deme gücendi, küstü
Özlenilen bir dostu
Gurbette görmek ne hoş.
Titizliği, dikkati
Sıcaklığı şefkati
Eksiksiz adaleti
Devlette görmek ne hoş.
İnsanlar madde değil
Değil, elbette değil..
Kinde, nefrette değil
Vahdette görmek ne hoş.
Gür çıksa hayrın sesi
Kısılsa şer nefesi
Nazar edip herkesi
Rahmette görmek ne hoş.
Çağırsa pişman canlar
Barışsa düşman canlar
Ve sizi ey insanlar
Ülfette görmek ne hoş.
Dert kalmasa arada
Erse alem murada
Şeytanı bu sırada
Mihnette görmek ne hoş.
Teklifsiz girmeyin saf uykulara
Bırakın bırakın düşler hür olsun.
Masum duygularda açmayın yara
Bırakın, yürekler, başlar hür olsun.
Etmeyin kimseyi fikirden tecrit
Hakkımız sanmayın, hak değil tehdit
Öpüp-ısırmaya koymayın tahdit
Bırakın, dudaklar, dişler hür olsun.
Yolup yoketmeye dilek yapmayın
Delip sevgileri elek yapmayın
Çiçekleri kesip çelenk yapmayın
Bırakın, balıklar, kuşlar hür olsun.
Kendinize kul saymayın kulları
Söküp içinizden atın bunları
Yokuşlara akıtmayın suları
Bırakın, dolular, boşlar hür olsun.
Zaaflardan tutup takmayın kanca
İnsanca davranın, sade insanca
Ge m vurmayın ibadete, inanca
Bırakın ameller, işler hür olsun.
Bırakın bırakın emir vermeyi
Bırakın Hak yola tuzak kurmayı
Bırakın dillere kilit vurmayı
Bırakın ki içler, dışlar hür olsun.
Nere gidiyorsun ey bulut, nere?
Dur beni de götür gittiğin yere
Tut ellerimden, tut yukarı çek beni.
Yoldaşlık eylerim, yük olmama sana
Götür, can vereyim kuru bir cana
Su bekleyen topraklara dök beni
Küçük bir damla say, yağmuruna kat
Yolunu bekleyen dallara uzat
Dilediğin yapraklara tak beni.
Farketmez ha Hazar, ha Yemen olsun
Yeter ki faydalı bir zaman olsun
Her ülkeye, her iklime ek beni.
Kuraklık nerdeyse oraya ilet
Doldur gözyaşımla çölleri göl et
Arada bir limon gibi sok beni.
İşe yaramazsam yüksel güneşe
Bağla etlerimi tel tel güneşe
İstediğin derecede yak beni.
Ya İslâm’da erirsin
Ya inkârda çürürsün
Yol mezarda bitmiyor
Girdiğinde görürsün.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Ey eski ölüler kalkın mezardan
Dünyayı bir daha görün de gidin.
O günler mi berbat yoksa bugün mü?
Biz değil… siz karar verin de gidin.
Rızanı aradım her yazdığımda
Malumun, nefsimi değil Allah’ım.
Sana hoş gelmeyen duygum olursa
Aklımdan onları sen sil Allah’ım.
Rıza-yı Hak için çıkmışız yola
Kulların engeli yıldırmaz bizi.
Onulmaz dostların açtığı yara
Düşmanın kurşunu öldürmez bizi.
Ayrılık olursa öz ile sözde
İçimiz dışımız kavrulur közde
Ülkümüz nişanlı arpacık, gezde
Şer güçler hedeften kaldırmaz bizi.
Yalınayak geçtik dikenden taştan
Ne çıkar rüzgârdan doludan, kıştan
Yırtılan destanlar yazılır baştan
Tufanlar sahneden sildirmez bizi.
Kader bu, teslim ol, kafayı yorma
Aklın kaynağını deliden sorma
Aylara, yıllara üzülüp durma
Sıcaklar, soğuklar soldurmaz bizi.
Gittiğimiz Hak Yol öyle bir yol ki
Hırs atına binmek günahtır belki
Sabrımız, sevdamız o kadar bol ki
Okyanuslar aksa doldurmaz bizi.
Sıcak tut sevgiyi aşk ocağında
Yaşa da olgunlaş gam kucağında
Şu ruhsuz dünyanın şu zül çağında
Olanlar ağlatır güldürmez bizi.
Sözünde durandır yiğitin hası
Mezarda da bitmez dostun vefası
Üç günlük dünyanın binbir cefası
Böldü" deseler de, böldürmez bizi.
Sağlam atılmışsa temeller eğer
Allah rızasıysa emeller eğer
Niyete uygunsa ameller eğer
Kimseler yem için yeldirmez bizi.
Çile, bela yağıyorken etrafa
Hak, adalet dedik çıktık ön safa
"Kötü" tanıtsa da üç-beş et kafa
Tarih kötü diye bildirmez bizi.
Fitneye en güzel cevap sükuttur
Öfke günah dolu, sevap sükûttur
Tuzağa çok düştük hayli vakittir
Tedbir bataklara daldırmaz bizi.
Bir ateş yakılır, sönmez bir daha
Bu bayrak gönderden inmez bir daha
İlkbahar hazana dönmez bir daha
Mevla yâd ellere yoldurmaz bizi.
Şartlanmış kafalar Sabaha, Tan’a
Bakan yok ilimden kültürden yana
Kimse gücenmesin, kızmasın bana
Kitapçı dükkanı görene selâm.
Gözler görse de çiçeği
Gönülde hazan vaktidir.
Duygusu duyguma değen dostumdur
Ne ayağım uydu, ne kafam uydu
Belli, ben bu çağın yabancısıyım.
Dostlar şöyle dursun, düşmanım duydu
Çekilen her yağ"ın yabancısıyım.
Çağdaşlık çağımı yedi-bitirdi
Sevgiyi, dostluğu aldı götürdü
Beni bu noktaya aldı getirdi
Bağladığı bağın yabancısıyım
Teri yağmur, bedeni kar
Yola yağar, güle yağar
Anlattığım masal değil
Hayâl desem, hayâl değil
İnsan desem inanmazlar.
Kır çiçekten kokusu var
Kaşlar çimen, gözler pınar
Akar gider çağıl çağıl
Cennet desem, cennet değil
İnsan desem inanmazlar.
Işık ışık gökten uzar
Girer kalbime
Aşk yazar
Kalem desem, kalem değil
Bir bildiğim âlem değil
İnsan desem inanmazlar.
Uyusam rüyama dolar
Uyansam dünyama dolar
Arzu değil, dilek değil
Melek desem, melek değil
İnsan desem inanmazlar.
Gönül güvercinim döner havada
Konacak korkusuz dal arar durur
Dilim tutup yorulursun diyemem.
Umudum ceylandır engin ovada
Sağ-salim geçecek yol arar durur
Aman gitme vurulursun diyemem.
Yaralı şahindir sevgim yuvada
Kırık kanadına tel arar durur
Yere düşer serilirsin diyemem.
Çırpınır gözyaşım kulpsuz kovada
Karışıp akacak sel arar durur
Topraklara karılırsın diyemem.
Garip bülbül olur aklım rüyada
Susuz steplerde gül arar durur
Boş hayâle sarılırsın diyemem.
Yüreğim balıktır kızgın tavada
Duvarda, tavanda göl arar durur ölür ölür dirilirsin diyemem.
Saklanır bedenim kırık aynada
Girmiş okyanusta sal arar durur
Desem amma., darılırsın, diyemem.
Yaşamadığı şeyi yazamaz hiç kimse
Tutmadığı düğümü çözemez hiç kimse
Herşeyi bilirim" diyorsun amma
Birazcık sen seni biliyor musun?
Yemekte, yatakta, sokakta, işte
Dünyanın tadını alıyor musun?
Gün değil, hafta değil, ay değil
Beş sene, on sene sonra gelsen de
Bu canım durdukça tende
İyi bil
Beklediğim sensin.
Bazan bir demet gül alırım elime
Bazan ıhlamur çiçeği
Her şeyin doğrusu ve gerçeği
Kokladığım sensin.
Cebimde mektubun olmayabilir
Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda
Öğrenmek istersen eğer
Gel, sevda iklimine gir
Açılmamış gönül kasamda
Sakladığım sensin.
Yağan yağmur duyar mı bilmem
Topraktaki mutluluğu?
Ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu
Doldursun diye
Yerle gök arasındaki boşluğu
En masum sevgiye
Eklediğim sensin.
Uykudayken, uyanıkken
Uzakta ve yakında
Sen olmasan da farkında
Gidip gidip arada bir
Yokladığım sensin.
Çıkıp tepelerden niye bakarım:
Giden gelecek mi diye bakarım..
Geceye, yıldıza, aya bakarım
Her zaman yokluğu yalar gözlerim.
Aklıma geçmişin izi saplanır
İçime bir ince sızı saplanır
Yarama hasretin közü saplanır
Sessizce toprağı sular gözlerim.
Sevda nedir diye soran olsa
Gider, uzaklara dalar gözlerim.
Gerçek o ki, beş kıtanın beşiğinde
Yurdundan sürüklen benim kardaşım
Kimi dokuz, kimi doksan yaşında
Sırtından vurulan benim kardaşım.
Zulüm dalga dalga gelir art-arda
Çaresiz mazlumlar çırpınır darda
Bazan İsrail’de, bazan Bulgar’da
Kemiği kırılan benim kardaşım.
İşte Filipinler ve işte Lübnan
Bin derde bedeldir bir Afganistan
Müslüman kamdır dökülen her kan
Toprağa serilen benim kardaşım.
Ha Razgat, ha Üsküp, ha Gümülcine
Kurbanlık verilmiş haçlı kinine
Sudan’dan – Keşmir’e, Taşkent’ten – Çin’e
Kanına girilen benim kardaşım.
Azerbaycan esir bekler tuzakta
Kırgız, Özbek, Uygur yetim uzakta
Neden hürriyet yok Tatar, Kazak’ta
Yılana sarılan benim kardaşım.
Kiminin sırtına güçlüler binmiş
Kiminin sırtına haçlılar binmiş
Kiminin sırtına suçlular binmiş
Altında yorulan benim kardaşım.
Eritre aklıma çakıldı gitmez
Kerkük’ün dramı bitmez de bitmez
Hangisin anlatsam yüz sene yetmez
Hor, hakir görülen benim kardaşım.
Kuduzun dişinden o nasiplenir
Cellatın şişinden o nasiplenir
Her körün taşından o nasiplenir
Kafası yarılan benim kardaşım.
İnsan hakları"ymış.. geçiver gitsin
"Hukuk"muş, uzağa kaçıver gitsin
"Demokrasi", aman göçüver gitsin
Hepsinde yerilen benim kardaşım.
Dinsiz müslümana vuru dad alır
Yahudi zulmeder, mükafat alır
Hristiyan kan döktükçe ad alır
Ya ceza verilen?.. Benim kardaşım.
Biz Asrı Saadet" diyoruz; fakat
Kimi de "ortaçağ karanlığı" der.
İnsanla domuzda fark olur elbet
Biri çiçek koklar, biri pislik yer.
Başörtüsü yasak,
Türk olmak günah;
Sabır ver sabır ver
Ey Gadir Allah
Bulaşık basının her gün her sabah
İslamı yerdiği çağda yaşadık
Doğru mu yanlış mı?
Karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık.
Ben dinsizim" diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.
Ne söylesem, hava, ne yazsam yalan
İlahi kaynaktır tek makbul olan
Hazreti Kur’an-ın dışında kalan
Hangi söz yerinde kaldı bilmem ki?
Sonunda anladım sonu gerçekten
Cansızda fark ettim can’ı gerçekten
Ben hâlâ bulamadım ben’i gerçekten
Hangi dost sırrıma erdi bilmem ki?
Ezdi toprak etti bulutlar beni
Tuttu göğe çekti umutlar beni
İçine almadı hudutlar beni
Hangi ay kaç sene sürdü bilmem ki?
Deseler ki, İslamın pınarından içmek suç"
O suçu kabullenir içerim avuç avuç…
Ne dostlarımız kabul ettiğimiz derecede iyidirler, ne de düşman saydıklarımız tahmin ettiğimiz derecede kötü. Beni böyle değerlendiriniz.
Gün değil, hafta değil, ay değil
Beş sene, on sene sonra gelsen de
Bu canım durdukça tende
İyi bil
Beklediğim sensin.
Bazan bir demet gül alırım elime
Bazan ıhlamur çiçeği
Her şeyin doğrusu ve gerçeği
Kokladığım sensin.
Cebimde mektubun olmayabilir
Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda
Öğrenmek istersen eğer
Gel, sevda iklimine gir
Açılmamış gönül kasamda
Sakladığım sensin.
Yağan yağmur duyar mı bilmem
Topraktaki mutluluğu?
Ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu
Doldursun diye
Yerle gök arasındaki boşluğu
En masum sevgiye
Eklediğim sensin.
Uykudayken, uyanıkken
Uzakta ve yakında
Sen olmasan da farkında
Gidip gidip arada bir
Yokladığım sensin.
Sevda nedir diye soran olsa
Gider, uzaklara dalar gözlerim.
Gerçek o ki, beş kıtanın beşiğinde
Yurdundan sürüklen benim kardaşım
Kimi dokuz, kimi doksan yaşında
Sırtından vurulan benim kardaşım.
Zulüm dalga dalga gelir art-arda
Çaresiz mazlumlar çırpınır darda
Bazan İsrail’de, bazan Bulgar’da
Kemiği kırılan benim kardaşım.
İşte Filipinler ve işte Lübnan
Bin derde bedeldir bir Afganistan
Müslüman kamdır dökülen her kan
Toprağa serilen benim kardaşım.
Ha Razgat, ha Üsküp, ha Gümülcine
Kurbanlık verilmiş haçlı kinine
Sudan’dan – Keşmir’e, Taşkent’ten – Çin’e
Kanına girilen benim kardaşım.
Azerbaycan esir bekler tuzakta
Kırgız, Özbek, Uygur yetim uzakta
Neden hürriyet yok Tatar, Kazak’ta
Yılana sarılan benim kardaşım.
Kiminin sırtına güçlüler binmiş
Kiminin sırtına haçlılar binmiş
Kiminin sırtına suçlular binmiş
Altında yorulan benim kardaşım.
Eritre aklıma çakıldı gitmez
Kerkük’ün dramı bitmez de bitmez
Hangisin anlatsam yüz sene yetmez
Hor, hakir görülen benim kardaşım.
Kuduzun dişinden o nasiplenir
Cellatın şişinden o nasiplenir
Her körün taşından o nasiplenir
Kafası yarılan benim kardaşım.
İnsan hakları"ymış.. geçiver gitsin
"Hukuk"muş, uzağa kaçıver gitsin
"Demokrasi", aman göçüver gitsin
Hepsinde yerilen benim kardaşım.
Dinsiz müslümana vuru dad alır
Yahudi zulmeder, mükafat alır
Hristiyan kan döktükçe ad alır
Ya ceza verilen?.. Benim kardaşım.
Biz Asrı Saadet" diyoruz; fakat
Kimi de "ortaçağ karanlığı" der.
İnsanla domuzda fark olur elbet
Biri çiçek koklar, biri pislik yer.
Görün halimizi biz insanların
Tutsağı olmuşuz suizanların
Her zaman, her yerde müslümanların
Müslüman kırdığı çağda yaşadık.
Zorbayı rüşvettir
Nurol-çok yaşa"
Mabutlar, kıbleler değişti haşa
İnsanın kağıda, demire, taşa
Secdeye vardığı çağda yaşadık
Başörtüsü yasak,
Türk olmak günah;
Sabır ver sabır ver
Ey Gadir Allah
Bulaşık basının her gün her sabah
İslamı yerdiği çağda yaşadık
Doğru mu yanlış mı?
Karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık.
Ben dinsizim" diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.
Ne söylesem, hava, ne yazsam yalan
İlahi kaynaktır tek makbul olan
Hazreti Kur’an-ın dışında kalan
Hangi söz yerinde kaldı bilmem ki?
Deseler ki, İslamın pınarından içmek suç"
O suçu kabullenir içerim avuç avuç…
Ne dostlarımız kabul ettiğimiz derecede iyidirler, ne de düşman saydıklarımız tahmin ettiğimiz derecede kötü. Beni böyle değerlendiriniz.
Hele böyle devam et… gün senin, devran senin
Burnundan fitil fitil getirir zaman senin.
Nesi çirkin desek güzel yanı var
İncitme toprağın-taşın canı var
Selamın hem yeri hem zamanı var
Selamın sırrına erene selam.
Türk doğmuşum, Türk’üm… kime ne bundan…
Her mü’min kardeşim, severim candan
İman baharını kovup zamandan
Zemheri kışında arama beni.
Hangi duygulardır bilebilir misiniz
Sılayı gurbet yapan?
Gurbeti sırtınıza giydiniz mi siz?
Nerede çocuklarımız, sevdiklerimiz ve gençliğimiz?
Şefkatin doruklarında yüreği çarpan
Kimsesiz bir ananın içindeki
Binlerce sızıdır şiir…
Ben anlatmaktan acizim, siz anlamaktan…
Açılmamış gönül kasamda.
Sakladığım sensin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir