İçeriğe geç

Gogol Kitap Alıntıları – Henri Troyat

Henri Troyat kitaplarından Gogol kitap alıntıları sizlerle…

Gogol Kitap Alıntıları

Yüzü bile neredeyse silinip gitmişti belleğimden.
Aklarımla herkes sever beni, sen karalarımla sev.
Onun gerçek varlığı, yürüyüp dolaştığı topraklar üzerinde değil, onu ilham eden kitaplardaydı ancak.
“Kendimi anlamaya başladıktan sonra insanları anlamaktan vazgeçtim..”
Felaketler asla sebepsiz gelmez bize. Onlar bize içimize kapanmamız ve kendimizi dikkatle denetlememiz için gönderilmiştir.
İnsana ezeli geçmişini bulmayı, Meryem’in günahsız hamileliğini, masum çocukluğunu aratan bir içgüdüsel arzudur Erkeğin ruhu, kadının ruhuyla birleşip erimek ister ve orada sonsuz Tanrı’yı, kardeşlerini, dünyadaki bilinmeyen duyguları ve fenomenleri bulur!..
Evet XIX. yüzyılda Rusya’daki roman sanatının verimli hamlesine Puşkin berrak bir işaret, Gogol ise karanlık bir işaret getirmiştir. Bir yanda Puşkin ve getirdigi veciz, berrak, şiir dolu gerçekçilik Öte yanda Gogol ve şekli bozuk, fantastik, hicivli, kasvetli bir gerçekçilik
Ama hiçbir zaman niyetlerinin, hareketlerinin tersini söylemekten alamamıştı kendisini. Gerçegin tersini her söyleyişinde, sanki aşikarlığın tehlikesinden koruyormuş gibiydi kendini Gogol.
En sonunda da zavallı alevini besleyecek hiçbir şeyi kalmayınca, tıpkı bir mum gibi sönecektir.
Bize en çok hükmeden tutku mudur, yoksa
alışkanlık mıdır?
Kafam da midem de aç!
Nefesleri ne zehirli
Yürekleri nasıl yalancı
Düşünceleri nasıl hain
Sözleri ne denli boş!
Bu çılgın kargaşalık arasında nasıl başım dönmüyor, nasıl hala delirmiyorum?Bir türlü anlamıyorum.
Bu çılgın kargaşalık içinde nasıl başım dönmüyor, nasıl hala delirmiyorum? Bir türlü anlayamıyorum.
Nasıl ölümcül, sağlıksız bir yıl! Nasıl rahatsız edici boğucu bir hava! Devamlı mide, baş ve sinir rahatsızlıkları En küçük entelektüel bir çalışmadan acizim, basit bir okuma bile gücümün üstünde.
Onun gerçek varlığı, yürüyüp dolaştığı topraklar üzerinde değil, onu ilham eden kitaplardaydı ancak.
Şimdi kendimiz için güzel güzel övgüler, boş laflar uydurup dinleyeceğimize, ruhumuzdaki o çirkin kenti görmeye gidelim. Dünyadaki bütün kentlerden daha berbat olan kentimizi gezelim.
İnsancıklar yazarı yeteneğini kanıtlıyor, konularını seçişi ruhunun kalitesini ispatlıyor, ama aynı zamanda onun acemi olduğu görülüyor; bir sürü boş laf konuyu toparlama eksikliği Eğer konu dağılmamış olsaydı tüm bunlar bana daha canlı ve daha güçlü görünecekti.
1- Vücudumun çürüme belirtisi göstermeden önce gömülmesini istiyorum.
2- Mezarımın üzerine hiçbir heykelin dikilmemesini istiyorum.
3- Genellikle kimse bana ağlamasın.
4- Kalemimin en iyi ürününü vatandaşlarıma bırakıyorum Ey vatandaşlarım, korkuyorum! Ruhum gökyüzündeki ulu Tanrı duygusu içinde kahroluyor.
5- Ölümümden sonra yapıtlarımın kiralanmasını, gazete ve dergilerde mahkum edilmesini istemiyorum.
Felaketler asla sebepsiz gelmez bize. Onlar bize içimize kapanmamız ve kendimizi dikkatle denetlememiz için gönderilmiştir.
Kararlılık içinde dalgalara karşı kürek çekiyorum, kendime karşı geliyorum, yani bir iş yapmamaya ve içimi saran kuşkunun acısına karşın
İçimde günden güne, saatten saate bir berraklaşma ve tantana hissediyorum.
Yaşayan kimseleri esir olarak kullanmak, ölüleri bir kütükten ötekine geçirmekten daha tehlikeli değil midir?
Ölü Canlar kitabı, Homeros ya da Dantevari bir çeşit Rus İlyada’sı idi; bozkırın İlahi Komedya’sı olmalıydı.
Gitmeliydi. Ama neden? Nereye? Kendinden kaçmak değil miydi bu?
Ciddi bir çalışmaya koyulmanın şimdi tam sırası Tasa, keder ve tüm can sıkıcı şeyler nasıl da kurtarıcı geldi bana!
Neşeli şeyleri ne denli sevdiğimi bilirsiniz; soluk benzim, tasalı görünüşümün altında çılgınca bir eğlenme isteği yattığını fark etmişsinizdir.
En yakın zamanda, toplumla arasındaki uzaklığı artırmak gerekiyordu. Mesafeler aşmak, yalnız kalmak, mümkünse dış ülkelere gitmek gerekiyordu!
Kurumlar iyiydi, ama insanlar kötüydü.
Kendi kendisinden kaçmak, bütün çevresini unutmak, böylelikle biraz avunmak için bir Avrupa gezisi yapmaya karar verdi.
Yıllık gelirimin en az kısmını yaşamama ayırıyor, gerisini kitaba harcıyorum.
Çarpık bir buruna değil, sakat ve sahte bir ruha gülelim.
“Kendimi anlamaya başladıktan sonra insanları anlamaktan vazgeçtim..”
Çarpık bir buruna değil, sahte ve sakat bir ruha gülelim.
Çarpık bir buruna değil, sakat ve sahte bir ruha gülelim.
19. yy’da Rusya’daki roman sanatının verimli hamlesine Puşkin berrak bir işaret, Gogol ise karanlık bir işaret getirmiştir. Bir yerde Puşkin ve getirdiği veciz, berrak, şiir dolu gerçekçilik Öte yanda Gogol, ve şekli bozuk, fantastik, hicivli, kasvetli bir gerçekçilik. Gelecekteki tüm Rus yazarları, bu iki elemana da değişik dozda sahip olmuşlardır.
Gogol öldü diye yazar Turgenyev: Hangi Rus’un ruhu bu üç kelimeyle sarsilmiyor ki? Evet o öldü. Kaybımiz öylesine korkunç ce ani oldu ki, hala buna inanamiyoruz. Evet o öldü, şimdi ona büyük bir adam demeye acı bir biçimde hakkımız var! Bu adam çağımızın edebiyat tarihine damgasını vurmuştur; bu adamdan, zaferlerimizden biriymis gibi gurur duymaktayız. O, genç yaşta, en verimli çağında, tıpkı en asil selefleri gibi giriştiği yapıtı bitiremeden göçtü.
Miras envanteri; bir zamanlar Puskin’e ait olan altından bir saat, siyah çuhadan kadife yakalı bir palto, yünlü kumaştan dikilmiş eski bir redingot, üç eski keten pantolon, dört eski kravat ile don ve üç mendil ne para, ne mücevher ne de önemli kağıt bir dilenci bohçasıydı Ama eserler bırakmıştı Gogol!
Kadınları ancak din konusunda öğrencisi olabilecekseler sevebiliyordu.
Özgür olma sarhoşluğu ile tüm Avrupa kılıç ve pankartlar sallayarak sarsilmakta! Ah, Avrupa milletlerinin kokuşmuşluğu karşısında insan Rus olmaktan nasıl da gurur duyuyor. der.
Evet ben sizi vatanına en derin şekilde bağlı bir adam tutkusuyla sevdim Siz onun tüm umudu, onuru, zaferi idiniz Bilgi, ilerleme ve terakki yolunda en büyük rehberlerinden biriydiniz . Kitabınızın tüm asil ruhlarda uyandirdigi öfkeyi anlatamam size Siz Rusya’yı ancak bir düşünür olarak değil, sanatçı olarak tanıyorsunuz. Manasız eserinizde, ne yazık ki benimsediginiz rolünüz ile tanıyorsunuz onu Uzun zamandan beri Rusya’yi o şahane uzaklasmaniz içinde düşünmeye alistiniz! Çünkü uzaktan, bir şeyi istenildiği gibi gormek kolaydır, bunu herkes bilir Rusya kurtuluşunu asla mistisizmden, kesinlikle dinden beklemiyor. Kültürden bekliyor. Ona vaizler(o bunları yeterince dinledi) dualar(o çok dua etti) gerekli değil. Ona gereken kitlelerin uyandirilmasidir Bugün Rusya’yi ilgilendiren en canlı ulusal sorunlar; Toprak köleligi rejiminin yıkılisi, fiziksel iskencenin kaldirilisidir. İşte böyle bir anda, olağanüstü güzel eserleriyle bir zamanlar Rusya’yi uyandirmaya çalışan, ona bilinç aşılayan büyük yazar, şimdi de karşımıza bir din kitabıyla çıkıyor. Din adına, İsa adına, kilise adına bize sesleniyor. Derebeylerine köylüleri nasıl daha iyi soyabileceklerini, onlara nasıl daha iyi küfür edeceklerini öğretmeye kalkıyor Bu yazdığınız ahlaksızca satırlar nedeniyle, hayatıma kastetmis olmaktan daha fazla kin bağladım size! Ve böylesine bir kitap, iç aleminizin güç bir çalışmasından, yüksek bir ruh ilhamindan gelebilir mi acaba? Asla mümkün değil! Ya siz hastasiniz, tedavi edilmeniz gerek ya da bu düşündüğümu söylemeye cesaret edemiyorum. Din ve kırbaç vaizi, bilgisizligin havarisi, cehaleti savunma şampiyonu, Tatar geleneklerinin övünücüsü, ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? şöyle bir ayaklarınızın ucuna bakın. Bir uçurumun kenarında ayaktasiniz Siz Müfettiş ve Ölü Canlar yazarı, Rus ruhban sinifini Katolik ruhban sınıfının üzerine çıkarıp onun zaferine bir iman şarkısını söylemeye başladiniz mi? Kitabınızda şunu da hatırlıyorum, eğitimin halka gerekmedigi, dahası onun zararlı olacağını büyük ve dokunulmaz bir gerçek olarak gösteriyorsunuz Bizans tanrısı bu boş ve gereksiz ayrıntılara dayanan fikirlerinizi affetsin! Eserinizin gevşek görünüşündeki sunuşun altında, kararlı bir inanç ve bu inançlı yazarın dünyadaki yaşamını düzenleyici güçte bir neşe görülüyor. İşte bundan ötürü ki Sen Petersburg’da, bu kitabı çar naibine mürebbi olmak ümidiyle yazmış olduğunuz yayilmakta Eserinizin, bir yazar olarak, dahası bir insan olarak sizi halkın gözünden düşürmesine şaşılabilir mi artık? Bir tatar sansurune rağmen, özellikle edebiyatta hala bir canlılık, ileri giden bir hareketlilik görülmektedir Okuyucu, Rus mutlakiyeti ve gelenekciligi karşısında, Rus yazarlarıni tek rehberi, tek savunucusu, tek kurtarıcısı olarak görür. Bundan ötürü ki o, daima kötü bir kitabı affetmeye hazırdır; ancak tehlikeli, zararlı bir eseri asla! Eğer Rusya’yi seviyorsanız, kitabınızın başarısızlığına benimle birlikte sevinmeniz gerekir Dua her yerde edilebilir ve sadece bu kişiler yüreklerinde İsa’yi asla tanımamış, ya da yitirmiş bu kişiler, O’nu bulmak için Kudüs’e giderler İlk öğüdünüz alçakgönüllük yeni bir şey değil; ikincisi hem yüksek bir gurur ve aynı zamanda sizin öz insanlık onurunuzu kepaze eden bir alcaltma taşımakta hemcinsini tokatlayan bir kişi igrenctir ama kendini tokatlayan bir kişi hor görülür Kitabınız sadece Hristiyan doktrininin bir gerçeğini değil, marazi bir ölüm korkusunu, şeytan korkusunu, cehennem korkusunu uyandırmakta.
Uluslararası bir yazar olmayı hiç mi hiç istemiyordu Gogol.
Geçmişe dönüp hatirlayinca, hayatında ancak üç tutkusu olduğunu gördü: şiirine hayran olduğu Anka Kuşu Puskin, ressamligini takdir ettiği dünya nimetlerinden el etek çekmiş Ivanov, gençliğini ölüme yakistiramadigi güzel delikanlı Yosip Viyelgorskiy.
İnsanları kişilikleri için değil, kendisine yararlı olmaları bakımından sevdiğinden dolayi, onları öncelikle isteklerinin hizmetkari olarak görüyordu. Zaten kendisine çeşitli şekillerde hizmet edilebilirdi, onu misafir ederek, ona içini dökerek, ona konular vererek, ismarladiklarini yerine getirerek, yapıtlarını overek ve dahası saygı içinde eleştirerek
Halkın eğitimine gelince ne budalilik! Bir köylüye okuma yazma öğretmek anlamsızdır. diye yazar Gogol: Köylüye Avrupalı humanistlerin yayımladığı beş para etmez kitapları okutabilmek için mi?
Durum şöyleydi: Gogol zamanının dörtte ucunu Rusya’nın dışında bekar, onun bunun sofrasında; yollarda dolaşarak, bir dosttan ya da büyük bir dükten yardım dilenerek, asla ne koyluleriyle ne de topraklariyla doğrudan doğruya ilgilenmeyerek; ne ev idaresinin ne de yüksek yönetimin problemlerinden habersiz geçirmişti. Ama gene de kendini karı kocalara, asri hanımlara, valilere, toprak sahiplerine, köylere, artistlere, papazlara, hakimlere zorla ahlak dersi vermekten kendini alikoyamiyordu. Tüm bu konulardaki otoritesinin deneylerden değil de murakabeden geldiğini düşünüyordu. İlhamını Tanrıdan alan onun gibi birinin, ne bilgi edinmeye ne de başka birine öğretmeye ihtiyacı yoktu. Hatta o, toplumdan uzak kaldıkća daha kolaylıkla yönetebilirdi toplumu.
Gogol, iyilik ve kötülük problemleri üzerine düşüne düşüne, sonunda dünyanın kurtuluşunun yönetimden değil tek tek bireylerden geldiği inancına varmışti. Her insan kendi seviyesinden çıkmaya uğraşmadan ruhunu ıslah ettiği nispette, tüm insanlık Tanrı’ya yaklaşacaktir düşüncesindeydi Gogol. Bunun için her vali model bir vali; her kadın model bir kadın; her köle model bir köle olmaya ugrasmalidir. Hiyerarsinin her basamaginda en iyisi olmak için de kanun aynı idi: Kilisenin öğütlerini dinlemek ve insanlığa iyi bir etkide bulunmak. Eğer her insan İsa’ya kendine ayrılan yerde hizmet etmeyi kabul ederse, tüm toplum bir adım öne atilacaktir.
Neşeliliği açık açık görülen bu iki komedinin tersi, ‘Palto’ hikayesi Gogol’ün belki de en derin hikayesidir; beşeri aksanıyla, hazin umuru ve sarsıcı sırrı ile okuyucuyu duygulandırır. Çaresiz kişilerin bu sevgisi, Dostoyevski’ye ‘Insanciklar’, ‘Suç ve Ceza’ ve daha birçok romanında ilham kaynağı olmuştur. Gogol’ün adından ve onun cagdaslarindan söz ederek Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan doğduk diyecektir.
Gogol için yaptıkları her şeyin bedeli, öteki dünyada kendilerine ödenecekti. Gogol’e yardım Tanrı’ya yardım demekti! Bunu uzun bir mektupla Şevirev’e açıklıyordu Gogol
Eserlerimi öteki yazarlardan ayıran şey, onları herkesin, istisnasız tüm okurların yargilayabilmesidir. Çünkü yazılarımın dayandığı şey günlük yaşam ve herkesin yaşamıdır. diye yazıyordu mektuplaştığı birine.
Eleştiri beni kamçılıyor, bana kanat açtırıyor.
‘Ölü Canlar’da onun iç alemi yansimaktadir. Esas olarak kendini ön plana almış, kahramanlarını ve önemsiz kişilerini, hayvan olsun, insan olsun, mobilya ve peyzajları olsun, tümünü ağır uyku ile uyaniklik arası, pis ve berbat halde göstermiştir.
İçlerinden her biri, Gogol’ün bir parçasıdır; ruhumun hikayesidir diye yazar. Daha çok onun coğrafyasidır, kusur itiraflarınin bir imajıdir.
Çiçikov’a göre yaşam ve ölüm inancı Tanrının nüfus sayısına göre değil de memurların nüfus işlemine göredir.
Gogol giderek hemcinslerini eğitmek için dünyaya geldiğine inandiriyordu kendini.
Tanrı onu kısa zaman için dünyaya yolladiysa, bu; yapitini bitirebilmesi içindi.
Kimi insan doğruyu söyleyerek rahatlar, Gogol ise yalancilıkta kendini buluyordu.
En hayran olduğu kadınlar Gogol’un en
sakindığı çekindigi kadınlardi. Onların dostluklarinin, uysal bir alçalışla, şuhluğa, aşka dönüşmesinden korkar gibiydi.
Günümüzde çocuk tasasizligiyla yaşayan bir millet kadar imrenilecek bir şey var mıdır? diye düşünüyordu Gogol.
Burada ben ruhumun vatanını buldum Doğmadan evvelki vatanıma tekrar kavuştum. Her nefesim uçuşarak burun deliklerimin içine doluyor! Vallahi kimi zaman bir burun olmak, sadece bir burun şekline girmek istiyorum Artık ne kulaklarim, ne kollarim ne de bacaklarım olsun istiyorum Sadece kocaman delikli, kova gibi bir burnum olsun, o mis gibi baharı alabildigince çekebilen, sadece bir burnumun olmasını istiyorum.
Roma’da ölmek insan için büyük bir şans! Tanrıya bir fersah daha yakınsınız burada!
Başlamış olduğum o esere devam etmeliyim Puskin’e karşı yemin etmiştim, zaten fikir de ona aitti. Bu eser benim için kutsal bir vasiyettir. Bundan sonra yaşamımın her dakikası benim için çok değerli. Zira fazla uzun yaşayacagimi sanmıyorum!
Gogol için Puşkin, baştanbaşa bir ölçüydü, bir doğru görebilmekti, ahenkti, huzurdu, mükemmeliyetti.
En irrasyonel, en sırküpü, sisli ülkelerin insanı, şeytan ve büyücülerin teklifsiz dostu bir Rus yazarının, o büyük alaycı, hurafecilik düşmanı ve bilim, doğruluk piyonuna bu ziyareti şaşırtıcıydi. Eğer karşılaşmış olsalardı kuşkusuz hiçbir noktada anlaşamayacaklardi. Ama gene de Gogol Ferney’de, spiritual vatanina taban tabana zıt bir yerde bulundugunun bilincinde değildi. Ama belki de tıpkı Voltaire gibi vatandaşlarıni güldürerek yeniden canlandirmak iddiasindaydi.
Ben baskentimizi saran genel bilgisizlige üzülüyorum, edebiyatcilarin bizdeki sefil durumuna üzülüyorum.
Günümüzde komediler yazan bir yazar, güncel gelenekleri tasvir etmek isteyen bir yazar ülkesinin uzak yaşamalı Bilindiği gibi kimse ülkesinde peygamber olamaz Toplumdaki tüm sınıflar isterse bana karşı düşünsünler, buna aldirmam, ama yürekten bağlı olduğum vatandaşlarım beni yanlış yorumlarsa işte buna dayanamam! Üzülürüm, acı çekerim Sahneye iki ya da üç tane namussuz koyduğunuz zaman, bin tane edepli kişi kızar ve size Biz namussuz değiliz! diyerek karşı çıkar. Bu kişiler sağlıcakla kalsın, huzur içinde yaşasınlar. Ben alıp başımı başka ülkelere gidiyorum.
Tutucu kesim onu, kurulu düzeni yıkmak istemekle suçluyordu Gogol’ün gözünde hiçbir şey kutsal değil. diyorlardı. ( ) Liberal kesimlerde ise aksi düşünülüyordu. Çar rejiminin yasalarını korkusuzca ortaya attığı için önce övüyorlardi. Bu övgü, öteki kesimin sitemlerinden daha çok korkutuyordu Gogol’ü. ( ) Bütün yüreğiyle Çar’a bağlıydı o. Rusya’nın monarsik düzenini en uygun şekil olarak görüyordu. Yönetim kontrolsuzlugunden, hiyerarşik tablodan şikayetciydi. Kölelige karşıydi Devlet ajanlarinin daha namuslu olmalarını istiyordu. Kurumlar iyiydi, insanlar kimi zaman kötüydü. Toplum değil, insanlar ıslah edilmeliydi. Müfettiş gibi bir piyes, onların kusurlarini ortaya çıkararak giderek duzeltebilirdi onları. Amaç politik değil, ahlaki idi. Nasıl da anlayamamislardi bunu?
Gogol dindardi ama hiç kiliseye uğramazdi. Tanrı onun bu sadakatsizliğini bağışlayacak mıydı? Bu her şeye kadir ile, aralarında çok özel, özgün ilişkiler vardı, ona her vakit, her zaman, her yerde danışırdı.
Pogodin’e; Bana Çiftlik Geceleri’nden söz ediyorsunuz. Onu şeytan götürsün Yeniden bastırmayacağım Para kazanmak istenir, ama para kazanmak için yazmak, hikayeler duzmek benim için değil, yapamam
Lyubiç Romanoviç şöyle yazar: Aristokrat çocukları olan bizler arasında, demokrat geçinen Gogol, en çok alaya aldığımız kişiydi. Sabah uykudan uyaninca nadiren el yüz yikar, lekeli giysiler, kirli çamaşırlarla dolaşırdi, cepleri hep şeker, baharli çörek gibi çerezlerle doluydu. Sınıfta ve derste her dakika onları kemirirdi.
Ah sevgili ana babacığım, size bu mektubu yazarken buradaki halimi bir gorseniz Dönüşümden beri, her gün gözyaşı döküyorum hele sizleri düşününce, yaşlar sel gibi akıyor! Dahası var, göğsüm öyle ağrıyor ki, uzun zaman yazı yazamıyorum Tanrıya emanet olun sevgili ailem! gözyaşlarım, daha uzun yazmama izin vermiyor iyi yürekli Simon, bana karşı çok şefkatli ve aglamamami söylüyor, çoğu zaman sabaha kadar baş ucumdan ayrilmiyor gidip yatmasini söylüyorum ama beni dinlemiyor.

p.s: Okula şimdiye kadar öğrencilerden ancak yarısı dönmüş durumda bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir