İçeriğe geç

Godot’yu Beklerken Kitap Alıntıları – Samuel Beckett

Samuel Beckett kitaplarından Godot’yu Beklerken kitap alıntıları sizlerle…

Godot’yu Beklerken Kitap Alıntıları

Bir ayağımız çukurda dünyaya getirirler, güneş parıldar bir an ve sonra tekrar gece olur.
+ Kesin olan şu ki zaman olduğundan uzun geçer, türlü türlü şeyler yaşamak zorunda oluruz. İlk bakışta mantıklı görünen ama zamanla monotonlaşan oyunlar yaparız.
Böylece kendimizi ve aklımızı koruruz. Zaten aklımız koyu gecelerin karanlıklarında dolaşmaz mı hep? Bazen kendime bunu soruyorum. Beni anlayabiliyor musun sen?
– Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız hep öyle kalır.
Hep bir şeyler buluruz değil mi Didi? Bize var olduğumuzu hissettirecek bir şeyler buluruz değil mi?
+ İyisi mi, kendimi öldüreyim, diğeri gibi.
– O kim? Hangi diğeri?
+ Tıpkı milyonlarca kendini öldürenler gibi.
– Herkes sırtında kendi çarmıhıyla dolaşır. Kısa ya da uzun.
+ Beklerken madem susmayı beceremiyoruz, bari sakin sakin konuşmayı deneyelim.
– Doğru, çenemiz düşük.
+ Düşünmeyelim diye yapıyoruz bunu.
– Özrümüz var.
+ Duymamak için yapıyoruz bunu.
– Sebeplerimiz var.
+ Tüm ölülerin sesleri.
– Kanat sesi gibidir.
+ Yaprak sesi gibi.
– Kum sesi gibi
+ Ben seni hiç terk ettim mi?
– Gitmeme izin verdin.
Dokunma bana! Bana bir şey sorma! Bir şey de söyleme! Yanımda kal!
“Artık gülmeye bile kalkışmamalı insan.”
…Eyfel Kulesi’nin tepesinden atlamak vardı.
People are bloody ignorant apes.
İnsan, gülmeye bile cesaret edemiyor artık.
Yol herkesindir.
Küçük şeyleri ihmal etmemek gerekir.
Vladimir: hiç terk ettim mi seni?

Estragon: gitmeme izin verdin..

Boşluktan yana eksiğimiz yok.
VLADIMIR Ne diyorlar?
ESTRAGON Hayatlarından söz ediyorlar.
VLADIMIR Yaşamış olmak onlara yetmiyor
ESTRAGON Bir de ondan söz etmeleri gerekiyor.
VLADIMIR Ölmek onlara yetmiyor.
ESTRAGON Yeterli değil.

.

+Hadi gidelim
– Hayır gidemeyiz
+Neden?
– Godot’yu bekliyoruz
+Ah evet.
Ağlamayı kesti. Sanki onun
yerini siz aldınız. Yeryüzünün
gözyaşları hep sabit kalır. Biri ağlamaya
başlamışsa, başka bir yerde bir başkasının
gözyaşları dinmiştir.
Ölmüş olmalı.
Daha fazla gözyaşı dökmeyecek.
He gives up, exhausted, rests, tries again.
As before.
Hepimiz deli doğuyoruz. Bazıları böyle kalıyor.
Evet, bu uçsuz bucaksız karmaşada kesin olan tek bir şey var.
Godot’nun gelmesini bekliyoruz.
– Yılmadan Doğa’ya dönmemiz gerek.
Ben böyleyim işte. Ya hemen unuturum ya da hiç unutmam.
Yeryüzünün gözyaşları hep sabit kalır. Biri ağlamaya başlamışsa, başka bir yerde bir başkasının gözyaşları dinmiştir. Aynı şey gülmek için de geçerlidir. Kuşağımız için kötü söz etmeyelim, önceki kuşaklardan daha mutsuz değil çünkü. İyi söz de etmeyelim. İyisi mi hiç söz etmeyelim.
Estragon: Didi.
Vladimir:Evet.
Estragon: Ben artık daha fazla buna devam edemeyeceğim.
Vladimir: Öyle sanıyorsun.
Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız hep öyle kalır.
Estragon: Hadi,gidelim buradan.
Vladimir: Gidemeyiz.
Estragon: Neden?
Vladimir: Godot’yu bekliyoruz.
Estragon: Doğru.
Vladimir: Gercekten her şey anlamsızlaşıyor.
Estragon: Henüz yeterince değil.
VLADIMIR: Bekliyoruz. Sıkılıyoruz. Hayır itiraz etme, sıkıntıdan patlayacağız, inkâr edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.
Vladimir: Ben seni hiç terk ettim mi ?
Estragon: Gitmeme izin verdin.
VLADIMIR: Mutluyum de.
ESTRAGON: Mutluyum.
VLADIMIR: Ben de.
ESTRAGON: Ben de.
VLADIMIR: İkimiz de mutluyuz.
VLADIMIR: Seni özlüyordum Ama aynı zamanda mutluydum. Tuhaf değil mi?
ESTRAGON: Mutlu muydun?
VLADIMIR: Belki başka bir kelime daha uygun olur.
VLADIMIR: Hiç terk ettim mi seni?
ESTRAGON: Gitmeme izin verdin.
Vladimir: Mutsuz değilsin değil mi ?( çocuk tereddüt eder.) Duyuyor musun ?
Çocuk: Evet, bayım.
Vladimir: Eee o zaman ?
Çocuk: Bilmiyorum bayım.
Vladimir: Mutsuz olup olmadığını bilmiyor musun yani ?
Çocuk: Hayır, bayım.
Vladimir: Ben de öyleyim.
Pozzo :
Ağlamayı kesti. Sanki onun yerini siz aldınız. Yeryüzünün gözyaşları hep sabit kalır. Biri ağlamaya başlamışsa, başka bir yerde bir başkasının gözyaşları dinmiştir. Aynı şey gülmek için de geçerlidir. Kuşağımız için kötü söz etmeyelim, önceki kuşaklardan daha mutsuz değil çünkü. İyi söz de etmeyelim. İyisi mi hiç söz etmeyelim. Nüfusun arttığı doğru.
Vladimir: Neyin var ?
Estragon: Mutsuzum.
Vladimir: Cidden, ne zamandır ?
Estragon: Unutmuştum.
Estragon: Bir şeyler duyuyorum.
Pozzo:Nerede?
Vladimir: Kalp bu.
Pozzo: (üzgün) Lanet olsun !
El ele tutuşup Eyfel Kulesi’nden ilk atlayanlar olabilirdik.
Bir anda herşey yok olacak ve biz bir kez daha hiçliğin ortasında yalnız kalacağız.
Başkaları acı çekerken ben uyuyor muydum? Şu an uyuyor muyum? Yarın uyandığımda, ya da uyandığımı sandığımda bugün hakkında ne diyeceğim?
Yeryüzünde tüm gözyaşları hep aynıdır. Bir yerde biri ağlamaya başlayınca, bir başka yerde bir başkasının gözyaşları diner. Gülme de böyledir.
—İnsan gülmeye cesaret bile edemiyor artık.
—Ürkütücü bir mahrumiyet bu.
En bayağı yaratık bile insanın bilgisini arttırıyor, zenginleştiriyor, kendisine neler bağışlandığının daha çok farkına varmasını sağlıyor.
Alışkanlık büyük bir uyuşturucu.
Vladimir: Hiç terk ettim mi seni? Estragon: Gitmeme izin verdin
ESTRAGON: İnsan biliyorsa eğer.
VLADIMIR: Sabretmekten yılmaz.
ESTRAGON: Ne beklemek gerektiğini biliyorsa.
VLADIMIR: Endişeye mahal yoktur.
ESTRAGON: Sadece bekler.

VLADIMIR: Artık alıştığımız gibi.

VLADIMIR: Neyse odur insan.
ESTRAGON: Mücadele nafile.
VLADIMIR: Aslı değişmez insanın.
VLADIMIR: İnsan gülmeye cesaret bile edemiyor artık.
ESTRAGON: Ürkütücü bir mahrumiyet bu.
VLADIMIR: İnsan hayatta küçük şeyleri ihmal etmemeli.
Roj baş
Guten Morgen und gunayydin dunya.
Dünyadasın. Bunun tedavisi yok
+Ölmek onlara yetmiyor.
-Yeterli değil.
+Nasıl bu kadar çabuk unutabilirsin?
-Ben böyleyim işte. Ya hemen unuturum ya da hiç unutmam.
Yeryüzünün gözyaşları hep sabit kalır. Biri ağlamaya başlamışsa, başka bir yerde bir başkasının gözyaşları dinmiştir. Aynı şey gülmek için de geçerlidir.
Kocamış itler bile daha onurludurlar.
En bayağı yaratık bile insanın bilgisini arttırıyor, zenginleştiriyor, kendisine neler bağışlandığının daha çok farkına varmasını sağlıyor.
Varlığıma tahammül edemiyor artık. Belki öyle çok insancıl değilimdir, ama kimin umurunda?
+Huy sorunu.
-Karakter.
+Ne yapsan boş.
-Çabalamak faydasız.
+İnsan neyse odur.
-Kıvranıp durmak faydasız.
+Temel olan değişmez.
+Artık gülmeye bile kalkışmamalı insan.
-Ürkütücü bir yoksunluk.
Bazen sonum geliyor sanıyorum. İşte o zaman bir hoş oluyorum. Nasıl desem? Rahatlıyorum aynı anda da korkuyorum, KOR-KU-YO-RUM.
+Acıtıyor mu?
– Acıtıyor muymuş! Yok acıtmıyor! Zaten bir sen acı çekersin. Beni umursayan kim? Bendeki tasa sende olsaydı görürdüm ben seni.
Bay Godot bugün gelemeyeceğini, fakat yarın mutlaka geleceğini söyledi.
Dokunma bana! Bana bir şey sorma; birşey de söyleme.
+Gerçekten herşey anlamsızlaşıyor.
– Bir deneseydin.
+Herşeyi denedim.
Hepimiz deli doğuyoruz; bazıları öyle kalıyor.
+Havuç yok mu?
– Al bu sonuncu. Tadını çıkar.
Çabalamak faydasız; insanlar değişmez.
“İnsan gülmeye cesaret bile edemiyor artık
+Nasıl bu kadar çabuk unuttun?
-Ben böyleyim işte; ya hemen unuturum, ya da hiç unutmam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir