İçeriğe geç

Göbekli Tepe Kitap Alıntıları – Levent Sepici

Levent Sepici kitaplarından Göbekli Tepe kitap alıntıları sizlerle…

Göbekli Tepe Kitap Alıntıları

&“&”

Korkunun kabuğunu kırarsak altından bilgi çıkar. İnsan bilmediği şeyden korkar. Bildiğinden korkmaz. Bilginin kabuğunu da kırarsak içinden sevgi çıkar. İnsan bildikçe tanıdıkça sever.
Eğer bir insanın yaşamından daha değerli bir şey yoksa yaşamının da bir değeri yoktur diyor Konfüçyüs. Bu insanların yaşamlarından daha değerli şeyleri olduğu çok açık.
Evren, dualitenin , ikiliklerin, zıtlıkların ve zıtlıklardaki birliğin bütünüdür.
Derler ki geleceğe bir şey bırakmak istersen onu taşa yaz.
Jeologların söylediğine göre bugün insan ırkı ortadan kalksa 1000 yıl sonra dünyada çok nadir bir ya da iki barajın izine rastlanabilir. Çin Seddi dahil her şey toprak olur diyorlar.
Fark edilen başka bir özellik ise görsel seçicilikte gizlidir. Çünkü T sütunların üzerindeki üç boyutlu kabartmalar gece meşale tutulduğunda, gün ışığındankinden daha iyi görülüyor. Kabartma figürler güneş tam öyle vaktinde iken iki boyutlu gözükmekte, üç boyutlu algılanamamaktadır.
T sütunlarının çok önemli başka bir özelliği de sütunlara vurulduğunda düşük titreşimli tınlama sesi çıkmasıdır. Bu özelliğe, yani tınlayan taşlara Malta’da bulunan kireç taşından yapılmış mabetlerde de rastlanmaktadır.
Anadolu’yla etkileşim içinde olan Mezopotamya bölgesindeki uygarlıkların atalarını da Mu’dan göç edenler oluşturmuşlardır.
Hopi Kızılderilileri’ne ait efsanelerde de dünyanın yedi çağı oldukça ayrıntılı bir şekilde mitolojik bir uslupla anlatılmıştır. Hopi Kızılderililerinin efsanelerinde dünyanın ilk yaratılışında her şeyin mükemmel olduğundan söz edilir ancak ne var ki bu cennet hayatı belli bir süre sonra ırkların birbirleriyle rekabete girmelerinden dolayı bozulur. Bunun üzerine tanrı dünyayı yok etmeye karar verir. Aralarından sadece belli bir kısmını yer altındaki bir sığınağa götürerek geri kalanları volkanlar ve ateşlerle yok etmiştir. Bu birinci dünyanın sonudur.
Daha sonra ikinci dünyanın yaratıldığı anlatılır. Bu ikinci dünyada telepatik yetenekleri olan insanlar başlangıçta uyum içinde yaşıyorlardı. Fakat daha sonra yine işler karışır. Bu sefer insanlarda ticaretten doğan madde hırsının artmasından dolayı sosyal eşitsizliklerin ve savaşların başladığı anlatılır. Sonuç yine aynı olur. Belirli bir kesim yer altındaki mağaralara götürülerek korunur. Daha sonra tanrı kutupların yerini değiştirir. Her yer buzlar altında kalır ve böylelikle geriye kalanlar yok edilir.
Sıra üçüncü dünyanın yaratılışına gelmiştir. İkinci dünyadan sağ kurtulabilenler bu dünyaya yerleştirilir. Ancak artık telepatik yeteneklerini kaybetmişlerdir. Bu nedenle yaşam iyice zorlaşmıştır. Ve cinsellikte yaşanan dejenerasyonlar da üçüncü dünyanın sonunu hazırlamıştır. Edsane kötü bir kadının bunu politik bir silah yerine kullanarak bir dünya savaşı çıkarttığından söz eder. Sonunda tanrı bu dünyayı da yok etmeye karar verir. Safiyetini koruyabilenleri boş kamışlara sakladıktan sonra tüm dünyayı sellerle kaplar. Her taraf sular altında kalır. Boş kamışların içinde bulunanlar sular çekilince kadar kamışları kayık gibi kullanarak kurtulurlar.
Ve sonunda halen yaşadığımız dünya yaratılır. Ancak ne var ki, Hopi Kızılderililerinin kehanetlerine göre şu anda üzerinde yaşadığımız dünya da, yeryüzünün son şekli değildir. Son şekline kavuşuncaya kadar üç kez daha bu periyodun devam edeceği söylenir.
Einkorn günümüzden yaklaşık 10.500 yıl önce Karacadağ’ın eteklerinde yani Urfa’ya 100 km mesafede gelişmişti. Einkornun özelliği başaklarının baş aşağı durmasıydı, yani olgunlaştığında tohumları toprağa dökülüyordu. O dönemde insanlar bu yabani buğdayı dökülmeden topluyor hatta depoluyorlardı. Bir dahaki sezona kadar, yani dökülen tohumların yeniden başak olmasını beklemek zorundaydılar.
Sonra insan bu yabani buğdayı ehlileştirdi. Yani olgunlaşan başakların eğilmeden, içindeki evinleri dökmeden dik durması sağlandı. Bunun nasıl başarıldı halen bilinmiyor. Tesadüf olduğu, çeşitli denemelerle bu sağlandığı, o bölgedeki toprağın yapısının bunda etkili olduğu, iklim koşullarının dönemsel olarak buna olanak sağladığı, insanın merak ve ihtiyaçları, azmi, ya da hepsi. Her nasılsa insan bunu başarmış. Öyle ya da böyle sonunda buğdayın ehlileştirilerek dik durması sağlanmış. Günümüzde ıslah edilmiş haldeki buğday başakları olgunlaştığında da içindeki evinleri dökmeyecek şekilde dik durumda kalmaktadır.
Bugünkü teknolojiyle bile vinç ve elektro optik aletler kullanarak bu taşları kaidelerindeki yuvalarına bu hassasiyetle oturtmak çok zordur ve ileri bir matematik bilgisi gerektirmektedir. Üstelik 20 tonluk sütunların tamamının aynı hassasiyetle konik yuvalara tam istenildiği gibi yerleştirilmesi bugünkü inşaat teknolojisinde bile hiç de kolay değildir.(…) Bizim bugün optik aletler ile yapmakta zorlandığımızı bu insanlar 12.000 yıl önce başarmışlardır. Hem de tüm sütunlarda.
Arkeologlara ve jeologlara göre eğer kendi haline bırakılırsa doğa bin yılda insan eliyle yapılmış her yapıyı yok etmekte ve geriye iz bırakmamaktadır.
Jeologların söylediğine göre bugün insan ırkı ortadan kalksa bin yıl sonra dünyada çok nadir bir ya da iki barajın izine rastlanabilir, Çin seddi dahil her şey toprak olur.
Korkunun kabuğunu kırarsak altından bilgi çıkar. İnsan bilmediği şeyden korkar. Bildiğinden korkmaz. Bilginin kabuğunu da kırarsak içinden sevgi çıkar. Insan bildikçe tanıdıkça sever."
“Korkunun kabuğunu kırarsak altından bilgi çıkar.İnsan bilmediği şeyden korkar.Bildiğinden korkmaz.Bilginin kabuğunu da kırarsak içinden sevgi çıkar.İnsan bildikçe tanıdıkça sever. (…) Elbetteki sevginin de kabuğunu kırınca içinden hakikat yani TANRI çıkar.”
“ ‘Eğer bir insanın yaşamından daha değerli bir şeyi yoksa yaşamının da bir değeri yoktur.’ diyor Konfüçyüs.Bu insanların yaşamlarından daha değerli şeyleri olduğu açık.”
Evren dualitenin, ikiliklerin,zıtlıkların ve zitliklardaki birliğin bütünüdür
Hz ibrahim kutsal kitaplara gore tek tanrılı dinlerin atası sayılır. İbrahim isminin kökenine indiğimis zaman hint öğretisinde yüce varlığın ismi BRAHMA sözcüğünü , ve mısır dilinde ABARAHİM (Işık halkının babasi) anlamını buluruz.
Mısır hiyeroglif, Babil ve Sümer çivi yazıları üzerinde yaptığım son araştırmalar da, günümüzden 5000 sene önce Orta Doğu’da yüksek seviyede bir bilim mevcuttu, matematiği icat etmekle itibar edilen Pythagoras, Eratosthenes, Hipparchus gibiler sadece geçmişteki atalarının geliştirdiği kadim bir bilimin kalan parçalarını toplamışlardır.
Toplumun bilinci sembollerinin idaresiyle canlı tutulmalıdır.
Evren, dualitenin , ikiliklerin, zıtlıkların ve zıtlıklardaki birliğin bütünüdür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir