İçeriğe geç

Gizli Günce Kitap Alıntıları – Aleksandr Puşkin

Aleksandr Puşkin kitaplarından Gizli Günce kitap alıntıları sizlerle…

Gizli Günce Kitap Alıntıları

&“&”

“Annem kendine geldi ve gözyaşları içinde gülümseyerek şöyle dedi:
“Yaşlılığa en nihayet alıştığım zaman ölmek zamanıdır. Ölüyordu ve ona daha sonra buluşacağımızı fısıldamak için vaktim vardı. Ölüm onu çok korkutmuştu ve ben onu sahip olduğum bu inançla teselli etmek istedim. Gözleri, sanki ona iyileşeceğine söz vermişim gibi parıldadı. Öldü ve bir parçamın da onunla birlikte öldüğünü hissettim. Size hayat veren anne ölürken onu kendisiyle beraber götürüyor. Hayatın geride kalan küçük bir parçası sona erişme fırsatı bekler böylece ruh annenin ruhuyla tekrar ; birleşebilecektir. Anne beni ölümden koruyordu ve о öldüğü günde beni ölümle yüz yüze bıraktı.

Bir defasında Anne yatağından çıkamaz haldeyken, babamı yatağının yanında hıçkırırken buldum. Bu hüzün dolu görüntü ruhumu alt üst etti. Babaya doğru atıldım, omuzlarından sarıp başını öptüm. Ona karşı duyduğum tüm rahatsızlık çaresizliğinin ve zayıflığının yüzüne yansıyışında yok oldu. Güçlü birine ya da güçlü imiş gibi yapan birine karşı kolayca sinirlenebilirim ama ağlayan bir adam gördüğümde, merhamet diğer tüm hislerimi yok eder. Buna ek olarak о benim babamdı. Babama karşı duyduğum nasırlaşmış kin yüzünden gözyaşı döküyordum. Onun cimriliğini, bencilliğini ve inatçılığını affettim ve unuttum. Anne elini uzattı, Baba onun elini kendininkinin içine aldı ve ben de her ikisinin ellerini kendi ellerimle sardım. Böylece, hoşgörüsüzlüğümüz, özellikle benim hoşgörüsüzlüğüm nedeniyle yok olan birliğimiz tekrar kuruldu. Üçümüz de kaçınılmaz olanın korkusuna, yalnızlığa ve ölümün yaklaşmasına ağladık. Annemi ve babamı tekrar kazandım ama maalesef bu uzun sürmedi.

Ancak о zaman “Ebeveynlerini sev!” emri kendini bana açtı. Onlar benim varoluş kaynağım ve eğer onları sevmezsem о zaman kendimi sevmem de olanaksızdır. Bununla beraber, kendinle barışmış olmak için, kendini sevmelisin. Ama sonucu sevip kaynaktan nefret edemezsin. Ebeveynlerinden nefret etmek, seni getirdikleri hayattan nefret etmen demektir. Ebeveynlerinin üzüntülerini gidermek konusunda çaresizken onları yaşlı ve ağlar bir vaziyette görmek dayanılmaz bir şey. Şu andan itibaren, her zaman babamın omuzlarının hıçkırıklarla sarsılışını göreceğim, ne kadar dayanılmaz olsa da.

Annemin tabutunu Svyatogorsky Abbey’e götürdüğümde, gömülmek için kendimi götürdüğümü biliyordum. Bu his beni bir dakika bile bırakmadı. Tabutun üzerine düşen toprak parçaları, acı dolu kalp vuruşları gibi ses çıkarıyordu. Mavi göğe baktım ve annemin ruhunun beni seyrettiğini hissettim. Ona gülümsedim ve “Yakında görüşeceğiz” diye fısıldadım.”

İnsanların yalan söylemelerinin kaynağı, utanç duygusudur. Utanmak bazı özelliklerin gizlenmesinden başka anlam taşımaz. Utançtan kurtularak yalandan kurtulacağız.
Bu satırları yazarken elime bakıyor ve onu ölü iskeletimin bir parçası ve toprağın altında gömülmüş olarak gözümün önüne getirmeye çalışıyorum.
Bütün evlilik dışı ilişkiler şehvet doludur ve bu nedenle günahkardırlar.
Hatalarımın farkına varıyorum ama onları düzeltmiyorum. Bu yalnızca yazgımızı görebilip, onu değiştiremeyecek olduğumuzu doğrular.
Tutku titremeyle putlaştırılan şehvettir. Evlilikte titreme küle dönüşür ve geriye kalan insan bedenine kaçınılmaz bir yardım niteliğindeki cılız şehvettir.
Benim ısrarım ve onun gayretkeşliği, giderek müzik gibi gelen, kendinden geçiş çığlıklarını bağışladı.
Her şeyi uç bir noktaya getiriyorum ve bu yoldaki uç beni kendi yok oluşuma sürüklüyor.
Aşık olanlar, hayranlığın ne kadar hızlı yitip gittiğini ve o kaybolmuş heyecanı ne kadar özlediğinizi ah bir bilseler… Çünkü bir kez idrak edldiğinde onun yok oluşuna alışmak olanaksızdır.
Tüm insani kurallar, gelenekler ve ahlaki değerler, şiddetle sarsan gerçeğin önünde yok olursa büyük bir özgürlük kazanırsın.
Bununla birlikte, kitaplarımı kıskanırım ve okuması için herhangi birine vermekten hoşlanmam. Kütüphanem benim haremimdir.
Eğer sadakat diye bir şey varsa, bunun nedeni tutkuların canlı kalması değil, iradenin tutkulara boyun eğdirmesidir.
Birçok erkek diğer kadınlara karşı şehvetlerini kendi derinliklerinde saklarlar ve ışıltılarını hala görürlerse dehşete kapılırlar. Diğerleri ona kafesteki bir hayvana bakar gibi bakarlar.
Bizim seksüel çırpınmalarımız, yorucu kasılmalar gibidir ama tutku için bu ölümün doğumudur.
Mutluluğun iki biçimi vardır. Biri bir kadına sabırsız bir halde umutla giderken ve diğeri bir kadından ve tutkudan kurtulmuş olarak geri dönerkendir.
Güzellik nedir? Eski zamanlardan beri bilge insanlar güzelliği tam olarak tanımlayamadılar. Karım bir baloda göründüğünde bütün kafalar ona döner. Güzellik tanınabilir ama tanımlanamaz.
Bedenin yenilik isteği aşktan ve güzellikten daha güçlüydü.
Bir kadına sahip olan erkek kadının geri kalan yaşamında, kadın farkında olsa da olmasa da, bir güce ve etkiye sahiptir.
Bir kadın ona yalan söyleyene kadar size inanmıyorsa….
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Arzular güçlendikçe kadın kelimesini vajina kelimesinden ayırmanız zorlaşır…
Bir kadının eşinin düşüncelerini önemsememeye başlaması, aynı zamanda kocasını boynuzlama tehdidini içerir.
Eğer hoş bir kadın onunla seviştikten dahi sonra size hoş geliyorsa o gerçekten hoş bir kadındır.
Bütün evlilik dışı ilişkiler şehvet doludur ve bu nedenle günahkardırlar.
Erkeğin ayrılığa hazır olduğunu gören kadın güçten düşer bu zayıflık onun erkeğe karşı olan sevgisine dönüşür.
Kitaplarla kadınlar benzerdir, aptal bir kitap bile onu ilk açtığımda zevk verir. Kitap zekileştikçe kendisine daha çok çeker ve kitabın güzelliğinin bir önemi kalmaz…
İç karartıci bir gerçek, ama tutku hiçbir zaman sevgi gibi uzun omürlü olmaz…
Evlilik her ne kadar başlangıçta tutkunun çekimi olsa da tutkuyu yok etmek için yaratılmıştır. Tutkuyu tutkuyla çiğnemek.

Evlilik insanları şehvetten şehvetle uzaklaştırmak için yaratılmıştır.
Güzellik nedir? Eski zamanlardan beri bilge insanlar güzelliği tam olarak tanımlayamadılar. Karım bir baloda göründüğünde bütün kafalar ona döner. Güzellik tanınabilir ama tanımlanamaz.
Evlilikteki şehvet her ne kadar ihtiyaçlarını giderse de hızla yok olur. Önlerindeki yol bir kez titreyerek geliştikleri alışkanlık çölünden geçer.
İnsanların yalan söylemelerinin kaynağı, utanç duygusudur. Utanmak bazı özelliklerin gizlenmesinden başka anlam taşımaz. Utançtan kurtularak yalandan kurtulacağız.
Mutluluğun iki biçimi vardır. Biri bir kadına sabırsız bir halde umutla giderken ve diğeri bir kadından ve tutkudan kurtulmuş olarak geri dönerkendir.
Bekârken, hiçbir §ey beni mutlulugu yakalama çabam kadar sikmadi. Bu çabalama beni mutsuzlaştirdi. Nazik, hoş
bir genç kizla evlilik, huzur ve özgürlügü de getirecekmiş gibi gôrünüyordu. Ama hayat ya huzuru ya da özgürlügü
verir, ikisi yan yana olamaz. Huzur alçakgônüllü bir şekilde teslim olmayi gerektirir ve bu huzurun özgürlükle ilişkisi yoktur. Ôzgürlük tutkum, beni içinde huzurun bulunmadigi sonu olmayan ilişkilere sürüklüyor.
Eğer aşk birisi için zamanı durdurmuyorsa, bu zamanı durdurmak için tek yol daima aşık olmak demektir. Ve sü­rekli olarak bir kadına aşık olmak olanaksız olduğu için ben sürekli olarak farklı kadınlara aşık oluyorum.
Onun için hayatımı veririm!
Eğer onur yasalarıyla bağlı olmasam, belimde bir silah taşır ve suç işleyenleri vururdum.
Özgürlük korkutu­cudur. Bereket versin ki çabuk uzaklaşıyor.
Kendini doğru görmek ve diğer herkesi suçlamak, yazgıya karşı zafer kazanıldığı yanılsamasında teselli bul­mak daha kolay olacaktır. Ama böyle bir mutluluk bile bana bahşedilmemiş.
Kitaplara ve ağaçlara bakarken, onları tekrar göremeye­ceğimi bilerek, bedbaht bir şekilde öleceğimi görüyorum.
Aşk, ölüm gibi köleyi ve efendiyi eşit kılıyor ve insan­lar arasındaki tüm farklılıkları siliyor.
Ebe­veynlerinden nefret etmek, seni getirdikleri hayattan nefret etmen demektir.
Aşkın ve ölümün genel yakınlığı, ölü­mün aşk kadar tatlı olduğunu ve ondan korkmamam gerek­tiğini söylüyor.
…ve hiçbir aşk yok olmaz ve son­suza kadar içinde seninle kalır.
Ölümün kaçınılmazlığı tek su götürmez gerçek. Ama bu yalın gerçeğe rağmen ne gariptir ki kolayca ve düşüncesizce birçok değişik yalanı kabul edebilip onlara inanabiliyoruz.
Puşkin’in edebi şöhreti öyle güçlüdür ki kişisel şöhreti onu sarsamaz ve tam tersine bu yapıt, bizi her dönem et­kilemiş olan ve hiç kuşkusuz gelecekte de etkileyecek olan özelliklerimiz, iç güdülerimiz ve kısacası insan doğası hak­kında ciddi bir katkıdır.
… …yazarın dili ne kadar güzel olursa olsun eskir ve tazeliğini yitirir. Sadece ifade edilen fikirler insanlıkla birlikte yaşa­mayı ve güçlenmeyi sürdürür, çevirilerin ve yorumların yeni ruhuyla tekrar doğmuş olur. Bir yazarın dili değil, fikirleri gelecek yıllarda çevirileri yapılacak olan çalışmalarının ateş­leyicisi olacaktır.
Adım adım ölüme gittiğinin bilincinde olan bir dahinin, aşka, kadınlara, cinsel tutkulara, insanlık durumuna ilişkin düşünceleri ve itirafları ve bunları ifade ediş gücü, gerçekten çarpıcı boyutlardadır. Us­tanın anlatımı, yaşadığı döneme ait ilişkileri, yaşama biçimini olanca çıplaklığıyla gözler önüne sermekte, bir büyük edebiyatçının, dünyanın bir büyük kültürü­nün en önde gelen temsilcisinin trajik ölümünün ar­dındaki gizleri de gözler önüne sermektedir.
Yeni kitapları satın almak onları okuma zevkinden çok farklı bir zevk.
Yazgının ağırlığını hissediyorum, nasıl gerçekleştiğini görüyorum, ama onursuzluk ölümden daha beter olduğu için üzerine yürüyorum.
Hayat ya huzuru ya da özgürlüğü verir, ikisi yan yana olamaz. Huzur alçakgönüllü bir şekilde teslim olmayı gerektirir ve bu huzurun özgürlükle ilişkisi yoktur.
Günahlarımı, hatalarımı ve acılarımı kendimle birlikte mezara götürmek istemiyorum; onlar eserimin bir parçası olmak için fazlasıyla ciddiler.
gerçek bir tanrıça her kadında vardır.
Güzellik tanınabilir ama tanımlanamaz
Tanrı ya da tercihen şeytan bize tekrar bir fırsat verdi
Bedenin gururu şehvettir; ruhun gururu aşktır, bu gurur ruhun şehvetinden başka bir şey değildir.
Hepimizin içinde bir parça iyi ve kötü vardır.
gelecekte beni teselli edecek hiçbir şey görmüyorum.
Kafam yazı yazmam için özgür olmalı.
Özgürlük tutkum, beni içinde huzurun bulunmadığı sonu olmayan ilişkilere sürüklüyor.
Sonsuz sevgi yeminleri günümüzdeki sevginin gücünün kanıtıdır ama gelecekte olabileceklerin kefili değildir.
Aşk, yaşamdaki ölümdür.
Bir insanın kendisiyle mezara götüreceği ruhunun sırları vardır.
Aşk, ölüm gibi köleyi ve efendiyi eşit kılıyor ve insanlar arasındaki tüm farklılıkları siliyor.
Ebeveynlerinin üzüntülerini gidermek konusunda çaresizken, onları yaşlı ve ağlar bir vaziyette görmek dayanılmaz bir şey.
Güçlü birine ya da güçlü imiş gibi yapan birine karşı kolayca sinirlenebilirim ama ağlayan bir adam gördüğümde, merhamet tüm diğer hislerimi yok eder.
Tanıdığın her kadın yeri değiştirilemez bir kadındır ve hiçbir aşk yok olmaz ve sonsuza kadar içinde seninle kalır.
Bedenin gururu şehvettir, ruhun gururu aşktır.
Kütüphanem benim haremimdir.
Ah ayrılık! Sonsuza kadar sürmeyecekse o kadar iyi ki!
İç karartıcı bir gerçek, ama tutku hiçbir zaman sevgi gibi uzun ömürlü olmaz. Bu yüzden insanlar ebedi tutkuya değil ebedi sevgiye yemin ederler.
İnsanların yalan söylemelerinin kaynağı, utanç duygusudur. Utanmak bazı özelliklerin gizlenmesinden başka anlam taşımaz. Utançtan kurtularak yalandan kurtulacağız ve şeytani insan topluluğundan geriye hiçbir şey kalmayacak.
Aşık olduğum zamanlar içim mutlulukla doludur ve ne geçmiş, ne de gelecek beni endişelendirir. Eğer kalbim boşalırsa, ölümle son bulan düşüncelerim geçmişe ya da geleceğe dönerler ve hüzün sarar beni. Bu nedenle aşk, kötü zamanlardan tek kurtuluş yoludur. Bizi geçmiş ve gelecekten korur… Zaman o anda, bu mutlu anda durur.
Yasaya zaten bir kez karşı çıktıktan sonra, duramadım.
Evlilik bu yüzden kutsaldır, çünkü şehvet gitgide ondan dışarıda tutulur ve ilişki yalnızca arkadaşça, hatta kayıtsız ya da genellikle düşmanca bir hal alır. Sonra çıplak beden bir günah olarak düşünülmez, çünkü artık çekici değildir.
Hayır, yeteneği öğrenemezsiniz, onunla doğmalısınız. Aşk için doğmalısınız…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir