İçeriğe geç

Gitmeliydin Kitap Alıntıları – Daniel Kehlmann

Daniel Kehlmann kitaplarından Gitmeliydin kitap alıntıları sizlerle…

Gitmeliydin Kitap Alıntıları

Belki de hâlâ düşüyoruzdur.
İnsan yere varmadan saatlerce düşebilir.
Peki neden bu kadar huzursuzum? Ellerim neden tir tir titriyor, öyle ki yazım kargacık burgacık oluyor, kalbim neden böyle çarpıyor ve neden hala böyle üşüyorum?
Peki neden bu kadar huzursuzum? Ellerim neden tir tir titriyor, öyle ki yazım kargacık burgacık oluyor, kalbim neden böyle çarpıyor ve neden hâlâ böyle üşüyorum?
Sözler. Gerçekten olduğu gibi can evinden vurmuyorlar.
Bir an gelecek, gece sona erecek.
Tek istediğim gitmekti.
Bu rüyalar nereden geliyor?
Dünyada hiçbir şey olduğu gibi kalmaz.
Eşyanın kendi hayatı var.
Onu seviyorum ve başka bir hayat istemiyorum. Neden sürekli tartışıyoruz?
Dünyada hiç bir şey olduğu gibi kalmaz.
Korkudan tüylerin diken diken olması ifadesinin sadece bir deyiş olduğunu düşünürdüm. Ama tam olarak böyle bir his veriyordu.
Evlilik. İşin sırrı, yine de birbirini sevmek. Onsuz olmak istemezdim, oyuncu kahkahasını bile özlerdim. O da bensiz olmak istemezdi. İnsan bu arada birbirinin sinirine bu kadar dokunmasa
Git buradan, yeter ki
Aslında Herakleitos’un sözü, ama Ovidius onu Pythagoras’a söyletir: Dünyada hiçbir şey olduğu gibi kalmaz.
Filmde bir hayatın parçalanması eğlencelidir, çünkü insanlar zekice cümleler kusarlar, ama aslında durum sadece üzücü ve iticidir.
kuşların adlarını bilmeyişime her zaman üzülmüşümdür. Kendilerini nasıl da rüzgâra taşıtıyorlar, öyle zahmetsizce yapıyorlar ki bunu, sanki normal olan uçmak, sanki yerde kalmak zor iş.
Maliye memeru olmadan devlet işleyemez

Yollar olmazdı, olmayan yollarda da anarşi hakim olurdu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Evlilik. İşin sırrı, yine de birbirini sevmek. Onsuz olmak istemezdim o da bensiz olmak istemezdi. İnsan bu arada birbirinin sinirine bu kadar dokunmasa
Filmlerde bir hayatın parçalanması eğlencelidir, çünkü insanlar zekice cümleler kusarlar, ama aslında durum sadece üzücü ve iticidir.
Sadece önemli şeyleri mi söyleyebiliriz? Yoksa susmak zorunda mıyız?
Filmlerde bazen birisi kötü şeyleri alt tarafı rüyasında gördüğünü fark eder, bu numarayı kendim de kullandım.
+Ne zaman buradasın?
– Birazdan
+ Tamam da ne zaman? Birazdan ne demek?
Git buradan.
Artık hiçbir şeyin değiştirilemeyeceği üzücü, kozmik bir gerçek gibi söylüyor bunu.
+Sana dokunmak, seni öpmek ve hakkında her şeyi bilmek istiyordum. Hayatımı seninle geçirmek istiyordum.

– Bense.. Dün gece masada bebek bezi yüzünden sana bağıracağımı ya da çocuk bakıcısının ücreti yüzünden seninle tartışacağımı hayal etmezdim.

Şimdi ortalık çok sakin. Öyle sakin ki sessizliğin kendisi hafifçe hışırdıyor gibi.
Hiçbir şey söylememek bana zor geldi.
Dünyada hiçbir şey olduğu gibi kalmaz
Yukarıda adını bilmediğim kuşlar; kuşların adlarını bilemeyişime hep üzülmüşümdür. Kendilerini nasıl da rüzgara taşıtıyorlar, öyle zahmetsizce yapıyorlar ki bunu, sanki normal olan uçmak, sanki yerde kalmak zor iş.
Peki neden bu kadar huzursuzum? Ellerim neden tir tir titriyor, öyle ki yazım kargacık burgacık oluyor, kalbim neden böyle çarpıyor ve neden hala böyle üşüyorum.
‘Hayatta ilk defa, şarkı söyleyip zıplarken ve ellerimi çırparken, çıldırdım mı acaba sorusunu kendime ciddi olarak sordum. İyi ama insan bunu nasıl anlardı, nasıl bulurdu? Kendime bu soruyu sorduğum gerçeği, öyle olmadığımın kanıtı değil miydi?’
‘ Not et ki hatırlayasın, sadece hayal olduğunu asla iddia edemeyesin.’
Dünyada hiçbir şey olduğu gibi kalmaz..
Onu bir daha hiç görmeyeceğimi bilmek dayanılmaz bir ağırlık gibi üzerime çöktü; boğazım düğümlendi, nefesim kesildi, katlanılacak gibi değildi
Şimdi kendime zaman ayırmam gerek.
Konuşamam.
Düşünmem gerek.
Evet, düşünmem gerek. Her şeyi
Bitti. Telefonu aramak ve onun fotoğrafını çekmek için ayağa kalktım, bu sırada kısa bir süre başımı çevirdim, yeniden cama baktığımda da odanın içindeydim.
Oturdum yansımam aynısını yaptı.
Bitti diye yazdım. Burada oturmuş yazıyorum, orada da oturmuş yazıyorum.
Bunun bir açıklaması olmalı.
Fizikçi olsaydım herhalde bilirdim ve bütün bunlar beni şaşırtmazdı.
Ama başım dönüyor.
Daha demin olduğu halde üzerinden uzun zaman geçmiş gibi geliyor; gerçekten oldu mu olmadı mı, birazdan bundan emin olamayacağımı da biliyorum. Not etki hatırlayasın, sadece hayal olduğunu asla iddia edemeyesin.
Ama daha bunu yazarken hayal olmuş olması gerektiğini düşünüyorum..
Hemen herkes kendini iyi şoför sayar. Ben öyle değilim. Beceriksiz ve dalgınım, reflekslerim de yavaş. En iyi koşullar altında bile her araba kullanışta, cüretkar bir işe giriştiğim hissine kapılırım..
Sana dokunmak, seni öpmek ve hakkında her şeyi bilmek istiyordum, hayatımı seninle geçirmek istiyordum.
İnsan yere varmadan saatlerce düşebilir.
İnsan odada tek başınaysa Düşündü. Her şey farklı olur.

Ne bakımdan?

Insan konuşursa, bunu tek başına duyar.

Ee?

Tuhaf bu!

Insan yakıt dolu bir kapsüle korkmadan oturmak için hayal gücünden tamamen yoksun olmalı.
Hemen herkes kendini iyi şoför sanar. Ben öyle değilim. Becereksiz ve dalgınım, reflekslerim de yavaş. En iyi koşullar altında bile her araba kullanışta, cüretkar bir işe giriştiğim hissine kapılırım. Dolayısıyla dar bir yılan kavi yolda paniğe kapılmam da şaşırtıcı değil.
Kahvaltı: Parlak çimenler ve daha da parlak güneş, bulut yok, yukarıda adlarını bilmediğim kuşlar; kuşların adlarını bilemeyişime her zaman üzülmüşümdür. Kendilerini nasıl da rüzgâra taşıtıyorlar, öyle zahmetsizce yapıyorlar ki bunu, sanki normal olan uçmak, sanki yerde kalmak zor iş.
Isıran parlaklık
Ateşten bulut
Semada ilerleyen güneş
Maviye kazınmış dağlar
Dünyada hiçbir şey olduğu gibi kalmaz.
Evlilik.İşin sırrı,yine de birbirini sevmek.Onsuz olmak istemezdim-oyuncu kahkahasını bile özlerdim.O da bensiz olmak istemezdi.İnsan bu arada birbirinin sinirine bu kadar dokunmasa
Yukarıda adlarını bilmediğim kuşlar;kuşların adlarını bilemeyişime her zaman üzülmüşümdür.Kendilerini nasıl da rüzgara taşıtıyorlar,öyle zahmetsizce yapıyorlar ki bunu,sanki normal olan uçmak,sanki yerde kalmak zor iş.
Bir şekilde ona ulaşabilirim, ta ki beni duyana kadar, ta ki okuyana kadar, ta ki görene kadar, ta ki anlayana kadar.
Son sayfalarda ayı Hamyap hazineyi bulamıyor, ama zenginlikten daha önemli bir şey olduğunu kavrıyor: insanların birbirlerine iyi davranmaları ve barışı korumaları.
İyi ama niye insanlar? diye sordum. İnsanlardan ona ne? O bir ayı.
İnsan yakıt dolu bir kapsüle korkmadan oturmak için hayal gücünden tamamen yoksun olmalı.
Bunlar sadece resimler, diyorum kendime tekrar tekrar, sadece hayaller, hiçbir şeye dokunamaz ve hiçbir şeye kalkışamazlar, ne sana karşı ne de çocuğa karşı.
İnsan yakıt dolu bir kapsüle korkmadan oturmak için hayal gücünden tamamen yoksun olmalı.
Her zaman düşünülen şeyi düşünüyorum, son derece zararsızdır herhalde.
bu sonsuz evren, her biri farklı yasalara sahip sonsuz sayıdaki sonsuz evrenden biri olabilir
Ama belki onu, yani beni, yani az önce ben olan kişiyi bu şekilde uyarabilirim: belki de dalgalanan zamanın içinden ona seslenebilirim: Git buradan. Ona bağırabilirim: Çok geç olmadan git buradan.
Sözler. Gerçekten olduğu gibi, can evinden vurmuyorlar.
bu düşünce insanın kafasını allak bullak ediyor – hayali değil , hakiki bir sonsuzluk; nesneler, canlılar, galaksiler, galaksi yığınları ve yığınla galaksi yığınlarıyla dolu; hep böyle devam ediyor, herhangi bir yönde sonu yok.
ve geri geri kapıya gideceğim, geri geri koridordan geçeceğim, geri geri evden çıkacağım. Niye bilmiyorum, ama içimden bir ses geri gitmemizin işe yarayabileceğini söylüyor.
Dağın öyle çok kütlesi vardı ki insan onun yer çekimini hissediyordu; sadece atlamak gerektiğini anladım, o zaman kendi ağırlığı insanı ona çekerdi, o zaman insanı hiçbir şey tutamazdı.
Bir an gelecek, gece sona erecek.
ışığı söndürmeyi çok isterdim, ama karanlık daha kötü olurdu. Az önce şöyle bir göz attım. Her şey olması gerektiği gibiydi.
Gitmeliydin, artık çok geç.
tabi, dedi, insan daha akıllı olduğunu düşünüyor. Kendini kıvrak zekalı sanıyor ve bu kaydedilmiş cümleciklere öyle gülünç bir bağlılık geliştiriyor ki artık onları bir türlü silemiyor. Diğer tüm aptallar gibi. Gerçi insan bu zımbırtıyı sürekli yanında taşıyor ve asla ortalıkta bırakmıyor, ama onu çantasından yürüten kıskanç kocanın enerjisini hesaba katmıyor. Mevcut durumda, insan onu kıskançlığından ötürü suçlayamıyor bile.
İnkar etmek mi istiyorsun, diye sesimi yükselttim, bana ciddi ve sakin bir tavırla bakıp bunu kesinlikle istemediğini söyleyince de, inkar etmesini ne çok umduğumu anladım.
Filmde bir hayatın parçalanması eğlencelidir, çünkü insanlar zekice cümleler kurarlar, ama aslında durum sadece üzücü ve iticidir.
diye sesimi yükselttim, bir şeylere böyle takılınca tahammül edemiyorum.
Tek istediğim dışarı çıkmaktı. Tek istediğim gitmekti. Gitmeyi o kadar çok istiyordum ki, kendi kendime konuştum: Git buradan, git buradan, git buradan.
İnsan odada tek başınaysa Düşündü. Her şey farklı olur.
Faturayı cebime koydum, cüzdanımı çıkardım ve ona bir ellilik verdim, iç çekerek pantolonunun cebine soktu Yazar kasaya elini bile sürmedi. Bana para üstü vermek niyetindeymiş gibi görünmüyordu.
Hayır, işletici işte, dedi, bunu öyle bir ses tonuyla söyledi ki, san, dünyada bu ismin bir şey ifade etmediği insanların olması mümkün değil.
-yavaş git, diye düşündüm, acele yok, hayatta kal yeter.
Hemen herkes kendini iyi şoför sayar. Ben öyle değilim. Beceriksiz ve dalgınım, reflekslerim de yavaş. En iyi koşullar altında bile her araba kullanışta, cüretkar bir işe giriştiğim hissine kapılırım. Dolayısıyla dar bir yılankavi yolda paniğe kapılmam da şaşırtıcı değil. Şöyle ki insan yakıt dolu bir kapsüle korkmadan oturmak için hayal gücünden tamamen yoksun olmalı. Az önce gündelik işlerle uğraşıyorsun, akşam yemeğini ve vergi beyannamesini düşünüyorsun, bir an sonra alevler seni yutarken deforme metalin içinde sıkışıp kalmışsın, o ya da bu durumun arasında sadece direksiyonun beceriksizce döndürülmesi, yarım saniyelik bir dikkat eksikliği var. Ama gündelik hayatla başa çıkamayan biri gibi görünmek istemedim. Araba kullanmanın zararsız bir şey olduğu konusunda uzlaşmaya varılmış bir kere.
yukarıda adlarını bilmediğim kuşlar; kuşların adlarını bilmeyişime her zaman üzülmüşümdür. Kendilerini nasıl da rüzgara taşıyorlar, öyle zahmetsizce yapıyorlar ki bunu, sanki normal olan uçmak, sanki yerde kalmak zor iş.
Herkes benim yakın zamanda, yazmakta ilk yönetmenliğime adım atacağımı bekliyordu. Başarılı bir senaristin kariyer yolu çoğunlukla böyle ilerler ya Eh, benimki o zaman böyle ilerlemedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir