İçeriğe geç

Gerçekten Beni Duyuyor musun? Kitap Alıntıları – Leyla Navaro

Leyla Navaro kitaplarından Gerçekten Beni Duyuyor musun? kitap alıntıları sizlerle…

Gerçekten Beni Duyuyor musun? Kitap Alıntıları

“Yaşamda daha büyük ve ciddi üzüntüler var diye çocuğunkini küçümsemek, inkar etmek haksızlıktır, ayrıca çocuğun anlayamayacağı boyuttur. Çocuğun üzüntüleri, duyguları kendi boyuna göre gerçek ve geçerlidir. Duyulmadığını, anlaşılamadığını gören çocuk, bunu duyurmak için daha aşırıya kaçar, daha ağlayarak veya hırçınlık ederek kendini duyurmaya çalışır.”
Çocuk eğitiminde takdir ve teşvik, ödülden daha önemlidir. Zira zamanla ödülün etkisi kaybolur, ancak çocuk annesinin takdirini duymak için o davranışı tekrarlar. Dolayısıyla ödül başlangıçta ve ölçülü olarak kullanılmalı, davranışın devamında artık yerini takdir, olumlu duygular ve teşviğe bırakmalıdır.
Çocuk eğitiminde etkili olabilmek ve çocukla sağlıklı ilişkiler kurabilmek için ilk adım, çocuğu çocukluğuyla yani yaşının getirdiği doğal sınırlamalar ve yetersizliklerle kabul etmek, ona ileride olmasını düşlediğimiz yetişkinin veya kendimizin küçük bir kopyası olmadığından dolayı kızmamakla başlar. Zira çocuk çocuktur. Neden onu şimdiden yetişkinler dünyasına ayak uydurmaya zorluyor, ondan yaşından büyük davranışlar bekliyor ve beklentilerimize uymadığı için de kızıp eleştiriyoruz?
çocuk yetişkin değildir, yetişkin gibi düşünemez, davranamaz; ama zamanı gelince öğrenir. Burada ‘zamanı gelince’ terimi son derece önemlidir. Çocuğun gelişme sürecinde belirli davranışları yapabileceğini, bazılarını da yapamayacağını bilmek, belki de yanlış tepkilere ve aceleci eğitime engel olabilir.
çocuklar da anne/babanın bünyelerini, yapılarını, algılarını, duygularını ve düşüncelerini paylaşmayabilir. Zaten öyle olsaydı, dünya öylesine tekdüze ve durağan olurdu ki..
Yaşamda daha büyük ve ciddi üzüntüler var diye çocuğunkini küçümsemek, inkâr etmek haksızlıktır, ayrıca çocuğun anlayamayacağı boyuttur. Çocuğun üzüntüleri, duyguları kendi boyuna göre gerçek ve geçerlidir. Duyulmadığını, anlaşılmadığını gören çocuk, bunu duyurmak için daha aşırıya kaçar, daha çok ağlayarak veya hırçınlık ederek kendini duyurmaya çalışır.
. aslında çocuklar laf olsun diye olumsuz davranmazlar.İyice bakıldığı zaman bunun arkasında giderilmemiş bir ihtiyaç vardır
Otorite, alışılagelmiş anlamda, korkutarak saygı elde etme değildir. Gerçek otorite bir konu hakkında bilgi sahibi olan bir kimsedir.
Gerçek disiplin kişinin kendiyle başlar
Tanrım,bana
Degistiremeyecegim şeyleri kabul etmek için Sükûnet
Degistirebileceklerimi değiştirmek için cesaret
Ikisini birbirinden ayırt edebilmek için de akıl ver
Hayat mücadele değildir, mücadele hayattır.
Gerçek disiplin, sevgi ve anlayış ister. Disiplin uğruna o evde yaşamın tadı kaçıyorsa, evde disiplin değil yaptırım uygulanıyor demektir.
Önemli olan kızgınlık, tedirginlik veya kırgınlığı ifade etmemek değil, ifade ederken yapıcı olmaktır.
Otorite, alışılagelmiş anlamda, korkutarak saygı elde eden çatık kaşlı bir güç değildir. Gerçek otorite, bir konu hakkında bilgi sahibi olan kimsedir.
Çocuklar laf olsun diye kabul edilmez davranışlarda bulunmazlar. İyice bakıldığı zaman, bunun arkasında giderilmemiş bir ihtiyaç olduğu görülür.
Ödül, küçük çocuklarda iyi davranış alışkanlıkları geliştirmek için ve ölçülü olarak kullanılmalıdır. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ödülle beraber anne/babanın yapılan davranışı açık bir dille takdir etmesi, ne kadar beğendiğini belirtmesi, sevincini dile getirmesi ve dolayısıyla beklenen ve yapılan kabul edilen davranışı teşvik etmesidir.
Yaşamda daha büyük ve ciddi üzüntüler var diye çocuğunkini küçümsemek, inkar etmek haksızlıktır, ayrıca çocuğun anlamayacağı boyuttur. Çocuğun üzüntüleri, duyguları kendi boyuna göre gerçek ve geçerlidir.
Çocuklar, nitelikli üç kap yemek hazırlayan sinirli bir anne yerine, basit bir sandviç hazırlayan güleryüzlü bir anneyi tercih ederler muhakkak.
Acı veren duygular yaşamın, insan olmanın, insanca hissetmenin bir parçasıdır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Annelik hizmet ve bakımdan öte, temelde bir ilişkidir. Çocuğun fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarına cevap veren bir ilişkidir.
Annelik kesinlikle sürekli hizmet değildir. Annelik varoluşunu ‘sürekli hizmet’ şeklinde algılayan kadınlar, çoğunlukla evin tüm diğer bireylerine de annelik ederler.
Kızgınlığı yıkıcı bir şekilde dile getirerek istenmedik olaykara neden olmak yerine, bilinçlenerek önceden tedbir almak, gerek karşı tarafı (çocuğu), gerek kendimizi, gerekse ilişkimizi korur.
Küçük bir çocuğa bağırabiliyoruz (el kaldırabiliyoruz) da neden büyüyünce, örneğin 17-18 yaşına geldiğinde aynı şeyi yapamıyoruz? Bizi terk edebilir veya karşılık verebilir diye mi?
Öfkelendiğimiz, çok sinirlenip kızdığımız zaman, kendi kendimizi dahi tanıyamaz hale gelir, aslında söylemek istemediğimiz şeyleri söyler, yapmak istemediğimiz şeyleri yaparız.
Dualar belki de bazı kişilere yardımcı olur çünkü Tanrı öğüt vermez, suskundur. Ve durumları düzeltmeye çalışmaz O yalnızca dinler ve işinizi kendinizin çözümleyeceğinize inanır.

– Leo Buscaglia –

Genellikle güç kavgası şeklinde hallolan sorunlar, daha fazla güç kavgasına neden olurlar, evde sürekli gerginlik ve tartışma havası devam eder.
Aslında önemli olan dinleyen kişinin dedikleri değil, konuşan kişinin dedikleridir.
Olduğu gibi kabul edildiğini hissetmek, hem çocuk ve hem de yetişkin için en büyük hediyedir.
Çocuklarımızın devamlı bizim kontrolümüz altında olduklarını varsayıp bazen büyüdüklerini (veya çok küçük olduklarını) unutmuyor muyuz?
Eğitim, çocuğun hem davranışsal, hem ruhsal, hem sosyal, hem de ahlaki yönden gelişmesine yardımcı olması gereken, buna olanak sağlayan bir sistemdir.
Aşırı korumacılık, toplumunuzda ‘iyi’ ebeveynlikle eşdeğer tutulmakta.
Üzüntü ve kaygılari, çoğunlukla satın alınan hediyelerle gideriliyordu. Üzülmesi, ürkmesi, kaygılanmasi, ağlaması ve bu gibi acı veren duyguları duymasina pek izin yoktu.
Çocuk değer ve başarı hisleri duyabilmelidir. Çocuk öğrenmediği davranışlarda başarı gösteremez. Ancak, başarısızlıklarına rağmen kendini olumlu bir kişi olarak algılayabilmeli, yani sevildiğini, kabul edildiğini bilmeli ve başarısızlıklarını kişiliği ile bağlantılı olmadan birer öğrenme ögesi olarak görebilmelidir.
Gerçek disiplin, sevgi ve anlayış ister. Disiplin uğruna o evde yaşamın tadı kaçıyorsa, evde disiplin değil yaptırım uygulanıyor demektir.
Evdeki kural ve beklentiler önceden açıklanmadığı gibi, aile bireylerinin, özellikle çocukların, bunlara uyması, bunları bilmesi beklenir. Uymazsa da kızılır, azarlanır ve cezalandırılır.
Disiplin uğruna o evde yaşamın tadı kaçıyorsa, evde disiplin değil yaptırım uygulanıyor demektir.
İşin garibi, evlerinde disiplin sağlanamamasından yakınan birçok yetişkin, disiplini sadece çocuklara uygulanması gereken bir yaptırım olarak görürler.
Disiplin, aslında düzendir; düzenli bir yaşam sistemidir.
Çocukların büyüklerle hep yukarıya bakarak konuştuğunu hiç düşündünüz mü?
Yaşamda daha büyük ve ciddi üzüntüler var diye çocuğunkini küçümsemek, inkar etmek haksızlıktır, ayrıca çocuğun anlayamayacağı boyuttur.
Okunan metinler teoride kalır, önemli olan, teorileri hayata geçirmektir.
Esasen ana-baba arasındaki anlayış birliği ve tutarlılık, çocuğun yetiştiği ortamın sağlıklı olması için çok önemlidir.
Sorular, soranı da, yanıt vereni de düşündürür.
Çocuklar, nitelikli üç kap yemek hazırlayan sinirli bir anne yerine, basit bir sandviç hazırlayan güleryüzlü bir anneyi tercih ederler muhakkak.
Gördüğü her albenili nesneyi hemen elde etmeye alıştırılmış çocuklar, doyumsuz yetişkinler olmaya koşullanırlar. Her istediğini, istediği anda elde edebilme gücü, anlık bir haz, yapay bir güçtür. Çocuğu ve gelecekteki yetişkini bir boşluk duygusuyla karşı karşıya bırakır. Sürekli doldurulması, doyurulması gereken bir boşluktur bu.
‘Hayat zaten zor, bunu daha ileride zaten yaşayacak’ söylemiyle, çocuğa sadece pembe dünyalar vaat etmek, her istediğini almak, çabalamasına meydan vermeden her şeyini kolay etmek, çocuğu hayata hazırlıksız bırakmaktır.
Olumsuzlukları görüp eleştireceğinize . Olumluları takdir edin.
Olduğu gibi kabul edildiğini hissetmek, hem çocuk ve hem de yetişkin için en büyük hediyedir.
Öğretilmeden uygulanan disiplin yaptırımdır, özdenetime dönüşebilmesi için açıklanması, öğretilmesi gerekir. Açıklama verildiğinde, çocuklar ne yapılıp yapılmaması gerektiğini daha iyi anlarlar.
Eğer yeniden başlayabilsemdim yaşama, İkincisinde daha çok hata yapardım! Kusursuz olmaya çalışmaz, sırt üstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar. Çok az şeyi ciddiyetle yapardım! O kadar temiz olmazdım, Daha çok risk alır, daha çok seyahat eder, Daha fazla güneşin doğuşunu seyreder, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehir aşardım.Görmediğim yerlere gider, Daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim! Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.Hayatın her anını gerçekçi ve üretken yaşayan insanlardanım. Elbette mutlu anlarım oldu.Ama yalnız mutlu anlarım olmasına çalışırdım.Farkında mısınız bilmem;yaşam budur zaten. Anlar sadece anlar. Siz de anı yaşayın şimdiyi yakalayın. Jorge Luis Borges
Kaçımız çocukluğunu tam anlamıylaçocuk gibi yaşadı? Kaçımıza daha çocukken hep büyük gibi davranması önerilmedi? Kaçımızın içindeki çocuk hala kıpırdıyor? Bırakalım, Tanrı’nın lütfu olan bu çocukluk devresini doyasıya yaşasınlar, zaten yaşamlarının 3/4 #8242; ünü yetişkin olarak yaşamayacaklar mı?
Çocuk yetişkin değildir, yetişkin gibi düşünemez, davranamaz ama zamanı gelince öğrenir.
Bize benzemediği için bir çocuğu kabul etmemek veya eleştirmek haksızlık değil midir? Birini sevmem için bana benzemesi şart mı?
Diğer meslekler deneme-yanılmayı kaldırabilir, ancak anne/babalık mesleğinde deneme-yanılmaların sonucu ne yazık ki çok ciddidir. Anne/babalık mesleğini ciddiye alan, öğreten okul ve kurumların desteklenmesi, hatta ders olarak okutulması önemlidir. Aslında anne/babalık, meslekten de öte bir sanattır.
Aslında anne/babalık rol gerektirmez, özellikle bilgi ve sorumluluk gerektirir.
Anlar

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
İkincisinde daha çok hata yapardım!
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırt üstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar;
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım!
O kadar temiz olmazdım,
Daha çok risk alır, daha çok seyahat eder,
Daha fazla güneşin doğuşunu seyreder,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehir aşardım.
Görmediğim yerlere gider,
Daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim!
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Hayatın her anını gerçekçi ve üretken yaşayan insanlardandım.
Elbette mutlu anlarım oldu
Ama yalnız mutlu anlarım olmasına çalışırdım.
Farkında mısınız bilmem; yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar.
Siz de ‘an’ı yaşayın, ‘şimdi’yi yakalayın.
Termometresini, bir şişe suyunu,
Şemsiyesini ve paraşütünü almadan
Dışarıya çıkmayan insanlardandım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
Daha hafif seyahat ederdim,
İlkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım.
Bir şansım daha olsaydı eğer.
Ama şimdi seksen beşimdeyim ve biliyorum ki
ölüyorum.

Jorge Luis Borges

Ödül zamanla çocukta bağımlılık yaratır. Çocuk sadece ödülü almak için istenilen davranışta bulunur, gerçekten o davranışı yapması gerektiğine inandığı için değil.
Sürekli ödül almaya alışık çocuk maddiyatçı olur, her yaptıği davranışa bir karşılık bekler.
Takdir ve teşvik, ödülden daha önemlidir.
İnançlar,düşünceler, zevkler ve değerler kişiden kişiye değişse de,duygular bütün insanlarda aynıdır.
Karşıdaki kişiyi iyi dinlemeden verilen teselli mesajları, konuşan kişinin sorununu küçümser bir hava yaratır.
Aşırı uyum ve itaate alıştırılmış çocuklar ileride ,kişiliksiz,yağcı,sorumsuz kişilikler geliştirebilirler .
Disiplin uygulanmaz, öğretilir.
Evde disiplinin yürümemesinin en önemli nedenlerinden biri,yetişkinlerin dedigimi yap,yaptığımı yapma felsefesiyle yaptırımlara girismeleridir.
1. Çocuğumuz bizden farklı olamaz mı?
2. Birini sevmem için, bana benzemesi şart mı?
Üzüntü, korku, kıskançlık gibi acı veren duygular hosumuza gitmediğinden, yaptığımız, bu duyguları inkar etmektir. Halbu ki bu duygular da yaşamın bir parçasıdır.
Duyulmadığını, anlaşılmadığını gören çocuk, bunu duyurmak için daha aşırıya kaçar
Mükemmel anneler mutlaka mükemmel çocuklar yetiştirmez ama, mutlu anneler mutlaka mutlu çocuklar yetiştirir.
kendi hayatlarını yaşayacaklarına, annelerinin hayatının yansımalarını da sırtlarında taşırlar.
Mükemmel annelik adına, mükemmel bakıcılık yapan annelerin çocuklarıyla ilişkileri mutlaka nitelikli olmaz. Çocuklar, nitelikli üç kap yemek hazırlayan sinirli bir anne yerine, basit bir sandviç hazırlayan güleryüzlü bir anneyi tercih ederler muhakkak.
Anneliğin mükemmelliği yoktur, olmamalıdır.
Çünkü, annelik bir ilişkidir.
Temelde, önemli ve gerçek bir hastalık kaygısı olmadığı sürece, çocuğun yemek problemi aslında annenin ‘yarattığı’ bir problemdir. Annenin iyi anne olma adına kendi kendine yarattığı ya da çevresi tarafından yaratılan bir sorundur bu.
Çocuklar zorlanmadığı sürece, bünyelerinin ihtiyaçlarını duymaya, midelerinin acıkma sinyallerini algılamaya ve ihtiyaçları olan yemeği talep etmeye yatkındır.
Kızgınlığımızı kendimize eşit veya kendimizden üstün birinr yöneltirken dikkatli ve kontrollü olmaya çalışabiliyoruz da, neden öfkemize karşı savunmasız (üstelik kendi özümüz olan) küçük bir çocuk karşısında kendimizi kontrol edemiyoruz veya etmiyoruz?
Birini sevmem için bana benzemesi şart mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir