İçeriğe geç

Gençliğim Eyvah Kitap Alıntıları – Tarık Buğra

Tarık Buğra kitaplarından Gençliğim Eyvah kitap alıntıları sizlerle…

Gençliğim Eyvah Kitap Alıntıları

&“&”

Ben arpa ekmeğine razı olduktan sonra Keyhüsrev’in bilmem nesi Darâ’nın bilmem nesindeymiş, bana ne?"
Yeteneklerini ve imkanlarını ve güçlerini aşan isteklere ve özellikle tutkulara kapılmak sersemliktir."
Terazinin bir kefesinde kuvvet ve yetenek ve imkanlar, öteki kefesinde de istekler ve tutkular! İnsanlara hükmedenler ve hükmetmiş olanlar ve hükmedebilecek olanlar bu dengesizlikten yararlanır ve bu dengesizliği körükler ve kışkırtır."
SEVGİ..her türlü ve her çeşit duygu bağı; özellikle de minnet, hatta teşekkür duygusu kişiliğin teslim bayrağıdır..prangasıdır; yok oluşa yönelişidir."
Ölür veya kalırsınız ama bir daha geri gelmeyecek bir ikinci kullanma şansı bulunmayacak gençliğiniz.
İnsan sevmediği ölçüde güçlüdür, büyüktür."
Sanatların en büyüğü, en değerlisi ve en yararlısı
-elbette- gençlik çağını iyi kullanmak sanatıdır;bu sanatı öğretemeyen eğitim kaç para eder?
Bana mutlu insanı anlat deseler, hiç duraklamadan şöyle derdim:Gençlik çağını pişmanlık duymadan hatırlayan insan mutludur."
Beyin yıkamak.. Şartlanmak!
Ne kadar da çok kullanılırdı bunlar. Ama hep karşı taraf için..aslında ise, beyinleri yıkananlar, şartlandırılanlar kendileri imiş.
Tanrı’nın her kuluna bağışladığı cennet.. bütün şartlarda ve türlü imkansızlıklara rağmen akan pınarlar.. açan çiçekler: Sevgiler, arkadaşlıklar, aşklar, hoşgörüler; kısacası gençlik!
Karar vermez o.. veremez. Sadece isteklerini karar sanır."
Dümeni o çevirir, koyun sürüsüne de uygulamak kalır… Araçsınız siz. Ama hanginize sorsalar, kulp takarsınız hiçliğinize… Hem de iri iri övünmelerle..
Değil mi ki insan denen mendebur, bütün tartışmalarda, bütün kavgalarda gerçek ve doğru savunuculuğundan, haklı olma hevesinden kendini alamaz…
Artık aynadakileri dışarıdan görüyor, seyrediyordu..dışardan..peşin yargılardan, zanlardan kurtulmuş olarak;bağımsız ve hür bir kafayla!
– Aman Allah’ım! Ne kadar da kibarsınız öyle.. yalan söyleyecek kadar."
Budalalıklar, sersemlikler, aptallıklar, bilgisizlikler ve namussuzluklar ve oburluklar, çabucak özenti konusu olur, hızla bulaşır, bütün modalardan çabuk yayılır.
…yedi milyar diksürüngen yesin, içsin, yediklerini içtiklerini çıkardın, çiftleşsin, uyusun, sırıtsın, zırlasın diye yaratılmamıştır…
Ölümün gerçek anlamını..ölümün istenirliğini..en büyüğe, en üstüne ölümü istemek için ulaşılacağını..hayat’ın ölüm için olduğunu bu anlamda en büyük amacının ölüm olduğunu sezinliyordu…
Çağ değişimini kavrayamayan, ama herşeyleri ile..özellikleri de kültürleri ile eski..yani geçen, dökülen, çürüyen, ya da çürütülen çağdan kopmuş insanlar vardır.. yığınla..
Erkenden gel;
İpek çiçeklerinin açılışını seyrederiz;
Mor, pembe, sarı, beyaz.
Güzel şeyler düşünüyor insan.
Hatırlarsın;
Güneşler taşırdı minicik dalgalar,
İlk buğday ektiğimiz yere,
Her güneşte mutluluklar, umutlar vurulmuş denklere.
Bir gün nöbet arkadaşına;bedava dostluklar gelmez bana" demiş, sonra ısırır gibi gülerek eklemiş: "son münzeviyim ben."
Ne buluyorsun bende?"
"Ah bir bilsem bunu."
İlgilenilmek.. benimsenmek, sevilmek;yani varlığının kabul edilişi! İhtiyar’a göre diksürüngenler için en önemli şey.."
Kelimesiz düşünce olmaz ama duygu olur.
Peki ya sen? Sen ne zaman anlayacaksın ünlerin kartvizitlerin beş para etmediğini?
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Ben insanı bırakabildikleri ve bırakamadıkları ile değerlendiririm."
Böyle demişti İhtiyar.
– Sayın profesörüm;öğrenmek, ya da bilmek zorunda kalırsak, bir sakıncası olur mu?"
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Kader, doğumundan az sonra, OLMAK şansı ile birlikte başlamıştı. Ne bilecek bunu? Kim bilebilir ki?
Terazinin bir kefesinde kuvvet ve yetenek ve imkanlar, öteki kefesinde de istekler ve tutkular! İnsanlara hükmedenler ve hükmetmiş olanlar ve hükmedebilecek olanlar bu dengesizlikten yararlanır ve bu dengesizliği körükler ve kışkırtır.
Bir vakıf kurmalıyım ben" derdi ve eklerdi:
"Adını koydum bile: Sersemlikleri Koruma ve Geliştirme Vakfı! Evet kurulmalı bu vakıf.
Oysa çoktan ayrılmalıydık biz. Şarttı bu. Ama çelişkinin çekiciliği tuttu bizi…Birbirimizden bir an önce kurtulabilmeliydik gururlarımızı koruyabilmek için…
Bir şeyler, gözle görülür, elle tutulur bir şeyler yapması, önemini ispatlaması gerekti.. yaşamaya katlanabilmek için.
Sanatların en büyüğü,en değerlisi ve en hayırlısı gençlik çağını iyi kullanmak sanatıdır;bu sanatı öğretemeyen eğitim kaç para eder?
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Bana en mutlu insanı anlat deseler, hiç duraklamadan şöyle derdim: Gençlik çağını pişmanlık duymadan hatırlayan insan mutludur.
Herkesin bırakamayacağı bir şey vardır.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Herkesin kaybetmek istemediği,kaybetmeye katlanamayacağı bir şeyleri,hiç değilse bir şeyi vardır.
Ve, Delikanlı, şimdi -Devlete ne olduğunu pek bilmez ama- olanın koskoca bir gençlik nesline olduğunu, artık, pek iyi biliyordu.
Bana mutlu insanı anlat deseler, hiç duraklamadan şöyle derim: Gençlik çağını pişmanlık duymadan hatırlayan insan mutludur."
Her kavganın korkuları vardır. Korku güzel şeydir; çılgınlıkları, budalalıkları önler. Korkumu seviyorum. Sen de sev."
Çanakkale pırlanta gibi bir genç kuşağı yok etti. Türkiye bunun acılarını hâlâ çekiyor."
Yorgundu. Hem de nasıl!
Uyumak istiyordu. Nem de nasıl!
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
– Senin hiç" diyordu, "Hiç kendinden çıkıp da bir başkası olmak istediğin oldu mu?"
Kelimelerin büyüsünü bilirim ben. Bir kelime veya bir kelime değişikliği ile yeminli birlikleri paramparça etmişimdir ben.
-Sen" dedi, "benim giderilemez ve bağışlanamaz yanılgım.. tek yanılgım olacaksın sanırım."
Birinin, ya da birilerinin mutluluğu bir başkasının, ya da başkalarının acısı.. dramı!..
Senin hiç kendinden korktuğun oldu mu? Ben sık sık korkarım kendimden.
Hiç bir aşk dayanamaz kuşkuya."
Hadi oradan sersem.. hiç bir casus.. mekanik veya etli, kemikli, sinirli, duygulu.. insanın kendi hükmü kadar doğru bilgi veremez.
Mutluluk bu olmalıydı ve elde etmek için de, korumak için de her şeye katlanmaya, her şeyi göze almaya değerdi.
Çerçeve boştu; ama önemi yoktu bunun, portre nasıl olsa ortaya çıkacaktı, sevgili elbette gelecekti.
Aşk genç bir kız için tutmuş bedduadır!
Kelimesiz düşünce olmaz. Ama duygu olur. İlkel insan.. geri insan bu işte; duygularını dile getiremeyen.. dile getirilişini de anlayamayan!
Dün bugünün boğazına abanmış, nefes aldırtmıyor.
Elinde olmadan, yalnız onu düşünmeye başlıyor.. yalnız onu; bu adamı.
Önemli olan bilgi değildir; bilginin değerlendirilişidir.
Bakın size söylüyorum: Bazı.. ama çok az rastlanan bazı insanların büyük şansı cehalettir.
Dünyada akla gelebilecek ne kadar haksızlık varsa, hepsi de sırf onu bulsun diye icad edilmişti. Öyle geliyordu ona.
Bizim köyün başpehlivanı kendisini bir yenenin çıkabileceğini bir türlü düşünemezdi; çünkü köy sınırından bir adım çıkmamıştı."
beni seviyorsan beni mutlu et.. mutlu etmek zorundasın. Mutluluk hakkım benim..
Ağlarsa anam ağlar Gayrısı yalan ağlar
ona göre, herkesin her şeyi vardı; ama, her şeye herkesten çok lâyık olduğu halde onun hiç bir şeyi yoktu.
İnsanoğlu denilen mendebur yaratığın dişe dokunur üç beş buluşundan biri de oltadır.
Ölür veya kalırsınız, ama bir daha geri gelmeyecek, bir ikinci kullanma şansı bulunmayacak gençliğiniz..
Budalalıklar, sersemlikler, aptallıklar, bilgisizlikler ve namussuzluklar ve oburluklar, çabucak özenti konusu olur, hızla bulaşır, bütün modalardan çabuk yayılır.
Ben.. hiçbir zaman.. ta baştan beri, seni ötekilerle bir tutmadım. Aptal. Senin yerini açıkça söyledim ben. Sana. Aptal. Ama sen benim tek aldanışım, tek yanlış notum oldun. Bir sen yanılttın beni.
Ne buluyorsun bende?"
"Ah bir bilebilsem bunu."
Sigara çok zararlı bir şeydir. Hele aç karnına içilirse; Nikotin.. katran.. ıvırzıvır.. nefes yolları, ciğerler, mide.. filan falan..
Herkesin bırakamayacağı bir şey vardır. Gerçekten ve asla bırakamayacağı bir şey.
Hiçbir aşk dayanamaz kuşkuya.
Kadın.. Ama halis kadın bir tek şey için.. kendisi için yaratılmış erkek için yaşar.. ve ölür.
Umudum kalmadı artık…çoktan.
Pişmanlık tiksindirir beni. Çileden çıkartır.. sözü bile
Elinde olmadan, yalnız onu düşünmeye başlıyor… yalnız onu..
Sonra sen geldin işte.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir