İçeriğe geç

Gençliğe Kitabe Kitap Alıntıları – Mehmet Dinç

Mehmet Dinç kitaplarından Gençliğe Kitabe kitap alıntıları sizlerle…

Gençliğe Kitabe Kitap Alıntıları

Eskiler Hâl saridir. derler. Yani hal kişiden kişiye virüs gibi bulaşır. Neşe hali de hüzün hali de, iyimserlik de kötümserlik de, iyilik de kötülük de kişiden kişiye bulaşır.
”..Dünyayı bir anda bütünüyle değil, parça parça zaman içinde değiştirmekten bahsediyorum. ”
”..Burada temel mesele insanın kendine ne kadar kör kaldığı ve bundan tehlikelisi bu körlüğe ne kadar istekli olduğudur. ”
”..Gerekirse tabii herkesten farklı olabilme cesaretine ve gücüne de sahip olabilmeliyiz. ”
”..Bilgi i, sevilmediği sürece amaç bilgi almak değil, belge almak olacaktır. ”
”Çünkü doğru insan bulunmaz, doğru insan olunur. ”
”..O dizilerde kendi hayatlarından kaçar, bir süreliğine başkalarının hayatlarını yaşarlar. Başkaları olarak zengin olur, başkaları olarak fakir kalırlar. Başkaları yerine neşe dolar, başkaları yerine acı çekerler. Sonra biter dizi, gerçek hayata dönerler. Ancak seyrin hayali zihinde bir süre daha devam eder. Öte yandan kaçırdıkları bir hayatları vardır. Gerçekten tanımadıkları yakınları, hallerini bilmedikleri dostları, doğru düzgün yaşamadıkları hayatları vardır. ”
İnsan hayatında diplomanın, kariyerinin, toplumun beklentilerinin ulaşamadığı, ancak ve ancak bir eşin ulaşabildiği mutluluklar ve teselliler vardır. O mutluluk ve tesellilere ulaşarak, kişiye şifa olan o yegane insanı geciktirmek, bir insana yapılabilecek her halde en büyük kötülüklerden biridir. Bu kötülüğü de her ne sebeple olursa olsun insan kendisine de çocuklarına da yapmamalıdır.
Kötülüğü bilmeyin, öğrenmeyin. Çünkü kötülüğü öğrendiğinizde; o öğrendiğiniz kötülüğü yapmamak için enerji sarfedeceksiniz. Hâlbuki o sarfettiğiniz enerji; size, iyilik yapmak için lazım olan enerjidir. Dolayısıyla kötülüğü öğrendikten sonra, kendinizi kontrol ederek, kötülüğü yapmasanız bile onu yapmamak için harcadığınız enerji, iyilik yapmanız için harcamanız gereken enerjiden çaldığınız enerji olacaktır.
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Öbür türlü diğer insanlara yada diğer vakitlere taşmayan her faaliyet değerlendirilmiş değil doldurulmuş olur vakitlerin değerli olup olmadıklarını anlamak için ben dahi kime yarıycak yarıyor sorulmalıdır
Çokla az değil, azla çok olalım: Bir anda yüzlerce genç ile az az ilgilenmek çok faydalı olmayabilir.
Kalbini kaybetmemiş her insanın temel meselelerinden biridir; fani ömründe can taşıyan herkese bir şekilde faydalı olmak.
İnsan her sabah koskoca bir kurbağayı çiğ çiğ yutmalı, böylece günün geri kalanında daha iğrenç bir şey yaşamayacağından emin olmalıdır. (Alain De Botton, Seyehat Sanatı)
Genetiği değiştirilmiş gıdalar gibi genetiği değiştirilmiş insanlar haline geldik.
Ölümü hayata, uykuyu uyanıklığa tercih edenlerinlerin nedenlerindeki temel sorun: Hayatın anlamsızlığı.

Bir insan ancak bir anlam katamadığı zaman bu kadar vazgeçiyor yaşamaktan.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Genç arkadaşlarla ilgilenmek, onların derdiyle dertlenmek isteyenlere hocamdan tavsiyeler;

-Duyarlı olalım
-Dikkatli olalım
-Güvenli olalım
-Güvenilir olalım
-Hoş görülü olalım
-Fedakar olalım

Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bu çağda bilgiye sahip olmakla övünmek, her zaman olduğundan daha fazla yersizdir.
Hedonizmin temel mottosu İstiyorum, hemen istiyorum, hiçbir bedel ödemeden istiyorum. dur.
Eskiler Hal sâridir. derler. Yani hal kişiden kişiye virüs gibi bulaşır. Neşe hali de hüzün hali de, iyimserlik de kötümserlik de, iyilik de kötülük de kişiden kişiye bulaşır.
Bazıları bir ömür boyunca bir defa olsun sormazken ne için yaşadığını kendine, bazılarının geceleri zindan olur bu sorunun peşinde.
Osmanlı İmparatorluğu deme, Osmanlı Devleti de. diyorum. İmparatorluk kelimesinin sözlüğünde sömürgeciliği de içerdiğini biliyorum.
Hakkı verilerek yaşansın bir hayat. Fedakarlıktan kaçınılmasın, sabır hiç bırakılmasın..
Bir zafer kazanamasak hacca giden karınca misali, gidemesem de o yolda ölürüm demek gerekiyor
Mesele değildir düşmek, yürümeyi öğrenmek için düşmeyi öğrenmek şarttır.
Ruhumda ve kalbimde iz bırakan bütün acılar silinene kadar gözlerim açılmasın istemiştim..
Ekmekle oynayan çarpılırsa,
Gönülle oynayan bölünür
Kötülüğü bilmeyin, öğrenmeyin. Çünkü kötülüğü öğrendiğinizde; o öğrendiğiniz kötülüğü yapmamak için enerji sarfedeceksiniz. Halbuki o sarfettiğiniz enerji size, iyilik yapmak için lazım olan enerjidir.

Nurettin Topçu

genel kültür adı altında; zihinlerin çöp tenekesine çevrilmesi meselesidir.
Sadece bilgi vermeye odaklı ve onun üzerinden gençleri sağlıksız bir şekilde yarıştıran sistem, bilgi veremediği gibi gençleri bilgiden de ciddi anlamda soğutuyor.
Bilgiye ulaşmanın her zamankinden daha kolay olduğu bir çağda bilgiye sahip olmakla övünmek, her zaman olduğundan daha fazla yersizdir.
İnsan hayatında diplomanın, kariyerinin, toplumun beklentilerinin ulaşamadığı, ancak ve ancak bir eşin ulaşabildiği mutluluklar ve teselliler vardır. O mutluluk ve tesellilere ulaşarak, kişiye şifa olan o yegane insanı geciktirmek, bir insana yapılabilecek her halde en büyük kötülüklerden biridir. Bu kötülüğü de her ne sebeple olursa olsun insan kendisine de çocuklarına da yapmamalıdır.
Her ne sebeple olursa olsun geciktirilmiş bir evlilik, hiçbir zaman vaktinde yapılmış bir evliliğin yerini tutmayacaktır.
Evlilik, insan hayatında; diploma, kariyer, toplumun beklentileri vs gibi sebeplerle geciktirilmeyecek kadar önemli bir dönüm noktasıdır.
Gençliğinde yeğenleriyle saatlerce oynayan amcalar, teyzeler yaşları ilerleyip kendi çocuklarına sahip olduklarında yeğenlerine gösterdikleri sabrı çocuklarına göstermez hale gelirler.
Evliliğini geciktirenler, istedikleri kadar çocuk sahibi olamamakta ve çocuklarını doğru bir şekilde yetiştirmek için gerekli olan zamanı, sabrı ve enerjiyi bulamamaktadırlar.
Diğer yandan, evlilik geciktirildikçe eşlerin birbirlerinden beklentileri artmakta, karşılanması çok zor hatta imkansız noktalara ulaşmaktadır. Öte yandan evlenen kişilerin eşlerine uyum sağlama, davranış ve alışkanlıklarını değiştirme esneklikleri de kaybolmaktadır
Evliliği geciktirmenin bir diğer önemli sebebi; iki tarafın da doğru kişi diye adlandırdıkları fakat tam olarak ne olduğunu bilmedikleri ama aşağı yukarı mükemmel insanı tarif ettikleri insanı bulma beklentileridir.
Dolayısıyla yenilen yemek hem düşünce yapısını hem de dürtü kontrolünü direkt olarak etkilemektedir.
İngiltere’de yapılan bir çalışma; fast-food tarzı beslenenlerin, bu tarzda beslenmeyenler oranla daha kolay öfkelendiğini ve kendilerini kontrolde daha çok zorlandıklarını göstermiştir.
Ruhumuzun iyiliği için bedenimizi korumalı, bedenimizi korumak için zihnimizi kontrol etmeliyiz.
Ruh, beden ve zihin birbirinden bağımsız değildir. Birinin zararından diğeri de zarar görür, birinin iyiliğinden öteki de faydalanır.
Hedonizmin temel mottosu İstiyorum, hemen istiyorum, hiçbir bedel ödemeden istiyorum. dur. Yanına felsefeyi biraz daha süslemek, daha masum ve mantıklı hale getirmek için gençlik bir defa yaşanır ı, bi daha mı gelicen dünyaya yı, daha fazlasını iste yi, şımart kendini yi yardımcı slogan olarak koymak mümkündür.
Davranışlarını, duruşunu ve bakışını haz üzerine kurma ya da haz üzerinden değerlendirme anlamına gelen hedonizme müptela insanlar, yani hedonistler, hayatın amacını zevkler üzerine kurmuşlardır.
Muvaffakiyetin sırları varsa muhakkak ki bir tanesi bu dağ gibi kadınlardır.
Bütün bunları yaparken arkasında dağ gibi bir kadın duruyor.
Etkileniyorum çünkü mukaddes bir sevdası var. Küçük gibi görünen dev bir sevda.
Ben yıkılırsam herkes yıkılır. Benim için bu söz, Kudüs’ün sözüdür.
İnsan fark etmiyor, insan unutuyor, insan aldırmıyor. Fark etsin, unutmasın, aldırsın yani kısaca daha hesap verilebilir bir hayat yaşasın diye bir uyarıya, bir hatırlatmaya ihtiyaç duyuyor.
Yani yazan kendini yazar esasında; kendine yazar.
Filozofların bütün yapıtları bir tür otobiyografi ve onun içinde saklı itiraflarıdır.
Nietzsche
Kişi, bilgiden önce bilgiyi sevmeyi, bilgiye ve bilgili olana saygı duymayı öğrenmelidir.
Eskiler Hâl saridir. derler. Yani hal kişiden kişiye virüs gibi bulaşır. Neşe hali de hüzün hali de, iyimserlik de kötümserlik de, iyilik de kötülük de kişiden kişiye bulaşır.
Alain De Botton’ın ‘Seyehat Sanatı’ kitabının daha başlarında bir alıntı var Comfort’tan, diyor ki: İnsan her sabah koskoca bir kurbağayı çiğ çiğ yutmalı, böylece günün geri kalanında daha iğrenç bir şey yapamayacağından emin olmalıdır.
Öleceğiz muhakkak. Kimse kaçamaz bu gerçekten. Ama lütfedilmiş bir hayatımız varsa bunu ölümü bekleyerek, yaşlanmayı isteyerek, ölümün kardeşi uykuyla geçirerek ziyan edemeyiz/ etmemeliyiz.
Çünkü O, hayatı ve ölümü bilinçsiz uykularda ya da umutsuz bekleyişlerde ziyan edelim diye değil, hangimiz en güzel işleri yapacak gösterelim ve iyi işler yapma konusunda yarışalım diye yarattı.
Her hayat bir mucize, her insan bir kahramandır.
İrade terbiyesinde ilk adım hiç şüphesiz farkındalıktır.
yaşadıklarımızın aslında başa çıkılabilir şeyler olduğunu daha büyük bir sıkıntı yaşamak zorunda kaldığımızda anlıyoruz.
Herkes yapıyor demek; normal olan, bu yaştakilerin yapması gereken bu demektir ki Ben normal miyim?
sorusunun ağırlığı altında ezilen genç için can simidi gibi yetişiverir.
vakti doldurma ile vakti değerlendirme birbirlerine oldukça uzak iki kavramdır.
Değişim için adım atacağız ancak önemli olan küçük ya da büyük olması değil devamlı ve kalıcı adımlar olmasıdır.
Doğru olan kişinin kimliğini ve kişiliğini koruyarak grubun içerisinde var olmasıdır.
Tartışmak, savaşmak ya da maç etmek değildir. Yenmek ya da yenilmek yoktur. Öğrenmek ya da öğretmek vardır. Bu ikisi yoksa kişi her halükarda yenilmiştir. Bu ikisi varsa da Galip sayılır bu
yolda mağluptur.
kelimeleri değiştirmekten ziyade kelimelerin zihnimizdeki karşılıklarını değiştirmeye çalışmamız lazım.
gençlere sağlıklı sosyalleşip akranlarıyla buluşabilecekleri, konuşabilecekleri, ortak bir faaliyet yapabilecekleri zeminler ve imkanlar hazırlanmadan gençlerin sanal ilişkilerini eleştirmek, yapılması gereken en son şeydir.
Mesela bir genç enerjisinin en yüksek olduğu bir hayat dönemindeyken enerjisini yapıcı bir şekilde boşaltacağı bir alan bulamıyorsa yıkıcı bir şekilde boşaltır. Çünkü boşaltılmayan enerji insanı rahatsız eder, zehirler. Hiçbir şey yapamıyorsa enerjisini
boşaltmak için en ilkel iki enerji boşaltma eylemine başvurur ve şiddet ya da cinsellikle vaktini, enerjisini,  ömrünü tüketir. Gerçek hayatta zorsa, sanal dünyaya sapar.
enerjisini boşaltamayan bir genç, doğru ve sağlıklı olup olmadığına bakmaksızın enerjisini boşaltabileceği her imkanı ilk gördüğü anda değerlendirir.
Bir anda onlarca yüzlerce genç ile az az ilgilenmek çok faydalı olmayabilir. Bunun yerine az sayıda genç ile çok fazla ilgilenmek daha faydalı olur.
Bir şeyleri feda etmeden para gibi değersiz bir şey bile kazanılmıyor, kaldı ki insan kazanmak mümkün olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir