İçeriğe geç

Gelecek 100 Yıl Kitap Alıntıları – George Friedman

George Friedman kitaplarından Gelecek 100 Yıl kitap alıntıları sizlerle…

Gelecek 100 Yıl Kitap Alıntıları

Kaos içindeki İslami dünya ABD’nin stratejik hedefine ulaştığını gösterir. ABD’nin 2001 yılından beri tartışmasız bir şekilde yaptığı bir şeyde İslam dünyasında kaos yaratmak ve Amerika’ya karşı düşmanlık ve belki de gelecekte saldırı yapacak teröristler yaratmaktır.
Yükselen bir güç aşırı tepki gösterir. Olgun bir güç denge arar. Zayıflayan bir güç ise dengeyi sağlama becerisini kaybeder.
ABD Başka bir gücün yükselebileceği alanlarda istikrarı önlemek istemiştir. Hedefi istikrar sağlamak değil de, istikrarsızlaştırmaktır.
Ben bu kitabı bunu yaşayabilecek olan çocuklarım torunlarım için yazıyorum. Bir şekilde bu kitap onlara rehber olursa, kendimi işe yaramış sayarım.
Sov­yetler Birliği ile yapılan bir nükleer savaşta ölmedim, yine de birçok savaşa tanık oldum, çoğu görünmezdi.
Geleceği hayal etmenin en pratik yolu ‘beklenen’i sorgulamaktır.
Anlaşmalar ol­sun ya da olmasın, insan nereye giderse savaş da oraya gider.
İnsan destekli uzay projeleri uzay programlarının halka açıklanan kısmı iken birincil amaç —ve finansman— sadece karşı tarafın nükleer füzelerini nerelere yerleştirdigini bilme ihtiyacıydı. Casus uydular, gerçek zamanlı sistemlere dönüşerek düşman atıcılarının yerini metre metre kesinlikle söyleyebilir hale gelmişti. Ve bu da o hedefleri vurabilecek silahların geliştirilmesi ihtiyacını dogurdu.
ABD için beşinci jeopolitik ilke Avrasya’ya egemen herhangi bir güce karşı çıkmaktır.
Daha önce görmüş oldugumuz gibi Amerika Birleşik Devletleri Avrasya’ da daha büyük tehditlere set çekmek için bölgesel güçler yaratmaktadır. Ancak Amerika Birle­şik Devletleri bölgesel hegemonyalardan korkmaktadır. ABD yalnızca bölgesel rakipler degil küresel rakipler de istemez. ABD bir dönem sonra Türkiye’ye bu açıdan bakmaya başla­yacaktır. 2020’li yıllarda ABD – Türkiye ilişkileri gitgide artan bir şekilde huzursuzluk yaratıcı bir boyuta dönüşecektir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye algılaması belirgin bir şekilde değişecektir.
2030’lu yıllarda ABD Türkiye’yi bölgesel çıkarları için bir tehdit olarak görecektir.
Rusya komünizmin yıkılmasından sonra oldukça zayıf düştü. Büyük ve güzel St. Petersburg şehri 1989’da NATO gücüne yaklaşık bin mil mesafedeydi, ama şimdi bu mesafe yüz milin altına düştü. 1989’da Moskova, Rus gücünün yakla­şık bin iki yüz mil içindeydi ama şimdi arada sadece iki yüz mil var. Güneyde Ukrayna’nın bağımsızlığıyla Rusya’nın Ka­radeniz üzerindeki kontrol gücü de zayıfladı ve bu güç ağır­lığını Kafkasların kuzeyine vermek zorunda kaldı. ABD’nin Afganistan’a girmesiyle Rusya Himalayalar’daki tutunma noktasını da yitirdi. Rusya şu anda oldukça zayıf durumda­dır.
Rusya’nın tek avantajı topraklarının derinliğidir.
Irak’ta ve Afganistan’da ABD yenilgisi ve çıkmazı muhtemelen sonuç olacak ve her iki savaş da ABD için kötü bir şekilde sonuçlanacaktır. Irak’taki savaşta Amerikan müdahalesinin toyca, çirkin ve birçok anlamda deneyimsiz olduğuna şüphe yoktur. ABD gücün kullanımı ve meselelerin basitleştirilmesinde deneyimsizdir. Fakat daha geniş çerçevede, daha stratejik seviyede bu önemli değildir. Müslümanlar birbirleri ile savaştıkça, ABD savaşı kazanmış olacaklır.
Dünyanın tüm okyanusları üzerinde hakimiyet kuran ABD açıkça bunları ellerinde tutmak istemiştir. Bunu yapmamn en kolay yolu diğer milletlerin deniz filosu inşa etmelerini engellemekten geçer. Yani hiç kimse deniz filosu inşasına kalkış­mamalı ve bunu yapacak kaynaklara sahip olmamalıdır. Stra­tejilerden biri olan ‘havuç’ stratejisi başkalarının deniz filosu kurmaya ihtiyaç duymadan denizlere girişini sağlamaktır. Di­ğer strateji olan ‘sopa’ stratejisi ise potansiyel düşmanları kara savaşları içinde sınırlamaktır. Böylelikle askeri harcamalarını birlik ve tanklar üzerine yapmaya itileceklerdir.
Avrupa dünyayı egemenliği altına aldı fakat kendisine hükmetme konusunda başarısız oldu. Beş yüzyıl boyunca iç savaşlarla kendisini parçaladı ve sonuç olarak asla bir Avrupa imparatorluğu olamadı —bunun yeri­ne bir İngiliz imparatorluğu, bir İspanyol imparatorluğu, bir Fransız imparatorluğu, bir Portekiz imparatorluğu ve benzer­leri oluştu— Avrupa ulusları birbirleriyle yaptıkları sonu gel­meyen savaşlarla kendilerini tükettiler, fakat bunu yaparken dünyayı paylaştılar.
Aklıbaşında insanlar gelecek hakkında öngörüde bulunmazlar.
Dünya nüfusunun azalmasının sonucunda başka neler olabilir? Çok basit, yüzyılın ilk yarısında, özellikle endüstriyel olarak gelişmiş ülkelerde büyük bir işgücü yetersizliği baş gösterecektir. Bugün, gelişmiş ülkeler göçmenleri ülkelerinden uzak tutmak konusunda sorun yaşamaktadır. Ancak yüzyılın ilk yarısında sorun onları ülkelerine çekmekte yaşanacaktır.
Birleşik Devletler savaşlar kazanma gereksinimi duymaz. Onun gereksinim duyduğu şey basit olarak karşı tarafta bir karmaşa yaratmak ve kendisiyle mücadele edebilecek dere­cede büyük bir güç oluşumunun meydana gelmesini engel­lemektir.
Eski bir İngiliz atasözünün dediği gibi, milletlerin kalıcı dostları ve kalıcı düşmanları yoktur ama kalıcı çıkarları vardır .
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bekle, çekil, zaman kazan.
Anlaşmalar olsun ya da olmasın ,insan nereye giderse savaş da oraya gider. İnsanlar uzaya gideceği için uzayda da savaş olacak.
Savaş Yıldızlarının konuşlandırılması ,yani uzaydan yönetilen yeni nesil silahların kullanımı ve saldırgan siyasi baskılar ekonomik politikalarla birleşerek Japonya ve Türkiye’yi baskı altında tutmayı hedefleyecek.
Amerika ayrıca (geçen yüzyılda imzalanmış olan anlaşmalar halen geçerli olacağından oldukça gizli bir biçimde ) müthiş bir etkiyle ,çok yüksek hızda ve yeryüzündeki hedeflere uzaydan gönderilebilecek füzeler yapacak.
Soğuk Savaş, tüm savaşlar içinde en iyisidir . Çünkü bir ülkeyi son derece gayrete getirir ama hiçbir ülkeyi yok etmez.
Türkiye, Polonyalıların, Hintlilerin, İsrail’in ve her şeyden çok ABD’nin korkusu haline gelecek.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Müslüman Türkiye , Müslüman Kazakistan’ı etkileyecek , Türk gücünü Orta Asya’ya yayacak. Karadeniz, bir Türk gölü haline gelecek, Kırım ve Odesa , Türkiye ile ticaretini önemli oranda artıracak . Bu bölgede yoğun Türk yatırımları olacak.
Fakat bağımlılık iki ucu da keskin kılıç gibidir.
Fakir ve işsizliğin yoğun olduğu ülkelerde ekonomik sorunların da baskısı olunca siyasi dengesizlikler yaşanabilir .
Türkiye ,halkı Müslüman ama rejimi laik ve bu rejimi hem iç ve hem dış saldırılara karşı koruyacak kadar güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olan bir Cumhuriyettir.
Türkiye 1918’e kadar dünyanın en güçlü Müslüman ülkesiydi, zirvede olduğu on dördüncü ve on altıncı yüzyıllar arasında çok genişledi ve iyice güçlendi .
İran bir Arap ülkesi değildir ,rejimini ABD’ye , Sünni Müslümanlara ve İran karşıtı Araplara karşı korumak isterken fazla iddialı gibi görünüyor . Bu nedenle de ABD İran’a tehlikeli bir İslam ülkesi olarak bakıyor .
AB’nin temel amacı ,egemenliği üye ülkelere bırakarak bütünleşmiş bir Avrupa ekonomisi yaratmaktır .
Amerika Birleşik Devletleri sosyal olarak taklit edilen ,ama politik olarak suçlanan, kınanan bir ülkedir.
Amerika sağ kanadın Müslümanları hakir gördüğü ve sol kanadın kadın haklarını hakir gördüğü bir yerdir.
Avrupa ulusları birbirleriyle yaptıkları sonu gelmeyen savaşlarla kendilerini tükettiler ,fakat bunu yaparken dünyayı paylaştılar.
Amerika Birleşik Devletleri savaşın etkilerini yaşamıştır fakat hiçbir zaman savaşın içinde olmamıştır.
Birleşik Devletler savaşlar kazanma gereksinimi duymaz. Onun gereksinim duyduğu şey basit olarak karşı tarafta bir karmaşa yaratmak ve kendisiyle mücadele edebilecek derecede büyük bir güç oluşumunun meydana gelmesini engellemektir.
Dünyaya rasyonel bir gözle bakan kişiye, dünya rasyonel bir bakış açısı sunar. Bu ilişki karşılıklıdır.
—GEORGE W. F. HEGEL
“Amerikan ekonomisi öyle büyüktür ki kendisinden sonra gelen dört ülke olan Japonya, Almanya, Çin ve İngiltere’nin toplam ekonomisinden daha büyüktür.”
“Amerikan kültürü bir aşırı kibir ve derin bir kasvet duygusunun delice bir birleşimidir.”
Ekonomiyi anlamanın anahtarı her zaman için istenmeyen sonuçların kabul edilmesidir
Gelecek belirlenmiş görünmektedir: Barış ortamı içinde zengin Avrupa dünyayı egemenliği altında bulunduracaktır.
ABD ekonomisinin neden böylesine güçlü olduğu sorusuna karşı çok fazla yanıt vardır, fakat en basit yanıt askeri güçtür. Dünyadaki her bir diğer endüstriyel güç yirminci yüzyılda yıkıcı bir savaş deneyimi yaşamıştır. ABD savaşın etkilerini yaşamıştır fakat hiçbir zaman savaşın içinde olmamışm. Diğer ülkeler savaş sonrası yeniden toparlanma ile çok fazla zaman kaybetmişlerdir. ABD böyle bir süreç yaşamadığı için onlardan daha fazla gelişmiştir.
Amerikalı olarak bizler yaşam tarzımız konusunda pişman olmadıkça, bunun bedelini ödeyeceğiz ve halihazırda pişman olmak için çok gec kalınmış olabilir.
Hem jeopolitika hem de ekonomi, aktörlerin mantıklı davrandığını varsayar.
2050 yılında, gelişmiş endüstriyel ülkeler büyük oranlarda nüfus kaybına uğrayacaklardır. 2100 yılında, gelişmemiş ülkelerde bile nüfus oranlarının sabitleneceği şekilde doğum oranları düşmüş olacakhr. Tüm üretim sistemi değişim gösterecektir. Değişim dünyanın teknolojiye bağımlılık açısından daha büyük bir yapı içinde olmasını gerektirecektir, özellikle robotlar insan iş gücünün yerini alacaktır ve yoğunlaştınlmış genetik araştırmalar üretim modellerinde değişim yaratacaktır.
Savaşlar – eğer ülkeniz yok olmamışsa – ekonomik gelişim sağlanmasında önemli bir itme gücü olacaktır.
Ben önümüzdeki birkaç on yıl içinde daha güçlü ve iddialı bazı güçlerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Bunların birincisi Japonya’dır.
Ardından Türkiye gelmektedir. Türkiye şu anda dünyanın on yedinci ekonomik gücüdür. Tarihsel olarak, büyük bir İslam imparatorluğu kurulduğu zaman, bu imparatorluk Türkler tarafından egemenlik altında tutulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı sonunda çökmüştür ve yerini modern Türkiye’ye bırakmıştır. Ancak Türkiye kaoslar ortasında sağlam bir platforma sahiptir. Balkanlar, Kafkaslar ve güneydeki Arap dünyası durağan bir yapıya sahip değildir. Türkiye’nin gücü arttıkça ve onun ekonomik ve askeri yapısı halihazırda bölgedeki en güçlü konumdadır ve Türkiye’nin etkinliği artacaktır.
Yirmi birinci yüzyılın başlangıana Amerikan çağı’nın şafağı olarak baktığımızda göreceğimiz ilk şey Halifeliği yeniden yaratma arayışında olan bir Müslüman grubun yaptığı eylem olmuştur. Onların nihai hedefi Atlantik’ten Pasifik’e kadar uzanan büyük bir İslam imparatorluğu oluşturmaktır. Kaçınılmaz olarak, onlar dünyanın birincil gücü olan Birleşik Devletler ile çatışmak zorundadır. Birleşik Devletler buna İslam dünyasına saldırarak yanıt verecektir. Ancak onun amacı zafer kazanmak değildir. Zaferin ne anlama geldiği hiç de açık olmayacaktır. Onun amacı basit bir şekilde İslam dünyasını kanştırmak ve bir İslam imparatorluğunun ortaya çıkmasını engelleyecek bir oluşum yaratmaktır.
İnsan ömrü uzamıştır ve doğum oranı da düştüğü için, emekli olan yaşlılann yerine yeterli sayıda genç yetişmiyor. Bu sorun Avrupa ve Japonya’da halen yaşanmaktadır. Fakat yaşlanan nüfus buzdağının sadece görünen tepesidir, gelecek olan nüfus patlamasının getirdiği ilk sorundur.
C++ gibi bilgisayar dilleri geliştirilirken, faydacılık fikri radikal bir basitleştirme ve mantık alanının çekilmesi, büzülmesidir. Şimdi mantık sadece bazı şeylerle meşgul olur ki bunların hepsi pratik sonuçlanyla ölçülür. Pratik sonuçlan olmayan her şey mantık alanı dışına itilir ve daha alt bir alana gönderilir.
Geleneksel analiz derin bir hayal gücü yoksunluğunun sıkıntısını yaşamaktadır. O bulutların geçmesinin kalıcı olduğunu hayal eder ve dünyanın geniş bir bakış açısıyla görünmesi konusunda meydana gelen güçlü, uzun dönemli değişikliklere karşı kördür.
Bir insan entelektüel bir kavramın anlamından emin olmak için, bu kavramın gerçeğinden hangi pratik sonuçların çıkabileceğini düşünmelidir; ve bu sonuçların toplamı kavramın bütün anlamını oluşturur.

Charles Peirce

Jeopolitik görülmeyen elin ulusların ve başka uluslararası aktörlerin tutumlannı etkilernesi üzerinde çalışmalar yürütür. Uluslann kısa vadeli çıkarlan bu görülmeyen elin tutumu ile belirlenmektedir.
İnsanoğlu, çözümü olmayan bir sorunu sorun yapmaz.

Karl Marx

Dünyaya rasyonel bir gözle bakan kişiye, dünya rasyonel bir bakış açısı sunar. Bu ilişki karşılıklıdır.

George Hegel

Yirminci yüzyıl nasıl petrol savaşları olduysa, yirmi birinci yüzyıl da elektrik savaşları olacaktır.
Yükselen bir güç aşırı tepki gösterir. Olgun bir güç denge arar. Zayıflayan bir güç ise dengeyi sağlama becerisini kaybeder.
Türkiye farklı bir ülkedir. Sadece büyük ve modern bir ülke değil, aynı zamanda bölgenin en büyük ekonomisidir. İran’dan çok daha büyük bir ekonomisi vardır ve tüm İslam dünyasının en modern ekonomisidir. Daha da önemlisi, Avrupa, Ortadoğu ve Rusya arasında kalan topraklara sahiptir.
Türkiye, halkı Müslüman ama rejimi laik ve bu rejimi hem iç ve hem dış saldırılara karşı koruyacak kadar güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olan bir Cumhuriyettir.
Ukrayna’da Aralık 2004’ten Ocak 2005’e kadar süren Turuncu Devrim ile Rusya için Soğuk Savaş sonrası dönem de sona erdi. Ruslar Ukrayna’daki olaylara ABD’nin bu ülkeyi NATO’ya alma ve Rusya’yı parçalama girişimi olarak baktılar ve aslında bu görüşte gerçek payı da yok değildi elbette.
Yugoslavya 2. Dünya Savaşı sırasında parçalanmıştır. Hırvatlar Almanya’nın yanında yer almıştır ve Sırplar ise Müttefik kuvvetleriyle işbirliği yapmıştır. Sonrasında taraflar Joseph Broz Tito’nun Komünist rejimi altında bir araya getirilmiştir. Yugoslavya Marksist idi fakat Sovyet karşıtı bir yapısı vardı. Bu ülke bir Sovyet uydusu olmak istememiştir ve Amerikalılarla işbirliği içinde olmuştur. NATO ile Varşova Paktı arasında kalan bir güç olarak bölgede varlığını sürdürmüştür.
Amerikan Çağı Sovyetler Birliği’nin çöktüğü 1991 Aralık ayında başlamıştır. Bu durum ABD’yi dünyadaki tek küresel güç konumuna getirmiştir. Ancak 21. yüzyıl gerçekte 11 Eylül 2001 tarihinde başlamıştır.
Amerika sağ kanadın Müslümanları hakir gördüğü ve sol kanadın kadın haklarını hakir gördüğü bir yerdir. Bu tarz farklı bakış açıları kişilerin kendi değerleri içinde birbirine bağlanmıştır. Ve tüm barbar uluslarda olduğu gibi, Amerikalılar kendi doğruları için kavga etmeye hazırdırlar.
Bizler şimdi Amerika merkezli bir çağdayız. Bu çağı anlamak için Amerika Birleşik Devletleri’ni anlamamız gerekmektedir, yalnızca güç açısından değil, kültür açısından da onun dünya üzerindeki etkisini anlamalıyız. Güçlerinin dünya üzerinde belirleyici olduğu dönemlerdeki Fransız ve İngiliz kültüründe olduğu gibi, Amerikan kültürü de, genç ve barbar yapısına rağmen, dünyanın düşünme şeklini ve yaşantısını belirleyecektir. Yirmi birinci yüzyıl üzerinde çalışma yapmak Amerika Birleşik Devletleri üzerinde çalışma yapmak anlamına gelmektedir.
Avrupa şimdilik hala kayıpların şokunda ve hareketsizdir. Fakat islam ülkelerinden gelen göçler ya da Rusya’nın eski imparatorluğunu yeniden kurma girişimleri, eski fay hattını çeşitli şekillerde harekete geçirebilir.
Büyükmekte olan ekonomilerde durgunluk ve çöküş de her zaman beklenmelidir. Bir noktada basit bir hata büyümeyi durduracaktır.
Bir ülkeye göç eden insanlar kendi ülkelerinden koparlar ve onların çocukları yeni ülkenin kültür ve ekonomi koşullarına göre büyürler.
Bilgisayar sadece çift rakamla ifade eden şifreleri kullanır. Müzik çalabilir ama beste yapamaz (en azından güzel yapamaz) ya da onun güzelliğini ifade edemez. Şiirleri hafızasında depo edebilir ama anlamını ifade edemez. Bilgisayarda istediğiniz kitabı araştırabilirsiniz, ama orada yeterli gramer eleştirisi olmaz. Bilgisayar pek çok şeyi mükemmel yapar ama insan dimağının yapabildiği pek çok şeyi yapamaz. O sadece bir alettir.
İkinci Dünya Savaşı’ nın dünyaya maliyeti yaklaşık olarak elli milyon insanın ölmesi (askeri ve sivil ölümler birlikte) olmuştur. Avrupa tamamen parçalanmıştır. Uluslar büyük acılar çekmişlerdir. Bunların tersine olarak Amerika Birleşik Devletleri yarım milyon askerinin ölümünü yaşamıştır fakat hiçbir sivil vatandaşı ölmemiştir.
Aklıbaşında insanlar gelecek hakkında ön görüde bulunmazlar. Eksi bir sol sloganı vardır: “Gerçekçi ol, İmkansızı iste.” Bunun şöyle değiştirilmesi gerekmektedir: “Gerçekçi ol, İmkansızı bekle.”
Türkiye şu anda dünyanın on yedinci ekonomik gücüdür.
Yirmi birinci yüzyıl belki de yirminci yüzyıldan daha fazla savaş görecektir fakat bu savaşlar daha az felaket yaratıcı olacaktır. Bunun nedeni hem teknolojik değişim hem de jeopolitik mücadelenin doğasıdır.
Avrupa ise dünyaya açılma kapısıdır. Küresel politikaların temel coğrafyası bu yerde kilitlidir.
Çocuk doğurmak ve büyütmek için daha az zaman harcayan kadınların böylece erkeklere bağlı olma oranı elli yıl öncesine kıyasla çok düşmüştür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir