İçeriğe geç

Geçmişin Kırıkları Kitap Alıntıları – Brittainy C. Cherry

Brittainy C. Cherry kitaplarından Geçmişin Kırıkları kitap alıntıları sizlerle…

Geçmişin Kırıkları Kitap Alıntıları

Daha çok zamanım olduğunu düşündüm ama bazen yarın asla gelmez ve sadece dünün hatıralarıyla baş başa kalır insan.
Yalnızlar genelde yalnızları tanırdı.
Sevdiğiniz birini kaybetmenin en zor yanı kendinizi de kaybetmenizdi.
Sonsuz, herkesin inanmak istediğinden çok daha kısa bir süreydi.
Sihir küçük anlarda; küçük dokunuşlar, nazik gülümsemeler, sessiz kahkahalarda. Sihir bugünü yaşamak ve nefes alıp mutlu olmak için kendine izin vermekle alakalı. Sevgili oğlum, sevmek sihirdir.
“Her zaman iyi olmak zorunda değilsin. Bazen acı çekmek de normal. Karanlıkta etrafta dolaşıyormuşsun gibi kaybolduğunu hissetmek de normal. İyi günleri çok daha iyi yapan kötü günlerdir.”
Hep erteledim. Daha çok zamanım olduğunu düşündüm ama bazen yarın asla gelmez ve sadece dünün hatıralarıyla baş başa kalır insan.
Ben bir anneyim ve dünyadaki en kötü his çocuğunun acı çektiğini ve o acıyı iyileştiremeyeceğini bilmek.
Bir insan birini severse, gidip ona zarar vermeye çalışmaz. Birini gerçekten seversen, onun mutluluğunu kendi mutluluğundan üstün tutarsın.
Kafamı sallayıp yatarak kafamı kucağına koydum. ‘Hayat insanın canını yakmayı ne zaman bırakıyor?’
‘Hayata canın cehenneme deyip gülmek için ufacık da olsa nedenler bulduğumuzda.
“Kabuslarınla rüyalarının arasında kalan o yer var ya? Hani yarınların hiç gelmediği, dünün artık acıtmadığı o yer. Kalp atışlarının benimkilerle uyumlu olduğu o yer. Zamanın olmadığı ve nefes almanın kolay olduğu o yer. İşte seninle orada yaşamak istiyorum.”
“Her zaman iyi olmak zorunda değilsin. Bazen acı çekmek de normal. Karanlıkta etrafta dolaşıyormuşsun gibi kaybolduğunu hissetmek de normal. İyi günleri çok daha iyi yapan kötü günlerdir.”
“Seninle daha kolay.’
‘Ne benimle daha kolay?’
’Yaşamak.”
“ Hep erteledim. Daha çok zamanım olduğunu düşündüm ama bazen yarın asla gelmez ve sadece dünün hatıralarıyla baş başa kalır insan.”
“ Benim için bir şey yapabilir misin?’
‘Ne olursa.’
‘ Bana gömülü tutmaya çalıştığın yanını göster. Bana en çok acıyan yerini göster. Ruhunu görmek istiyorum.”
“Herkes sırlarını ve korkularını, vicdan azaplarını ve mutluluklarını paylaşabileceği en az bir arkadaşı hak eder. Herkes gözlerine bakıp, ‘Sen yetersin. Yaralarınla, her şeyinle mükemmelsin,’ diyecek bir insanı hak eder.”
“Sen, kalbin kırık olduğunda bile iyi şeylere inanıyorsun. Bense iyi şeylerin neler olduğunu hatırlayamıyorum bile.”
“Onun sadece gülüşü ve bakışıyla, insanlara kendilerini değerli hissettirebilme gibi bir özelliği vardı. Keşke daha çok gülseydi.”
“Sevdiğiniz birini kaybetmenin en zor yanı kendinizi de kaybetmenizdi.”
“ Asla büyüme çocuk! Bu lanet bir tuzak!”
“Kimse yalnız olmayı hak etmez.”
“ Onu asla bilemeyeceği kadar çok seviyorum. Eğer o olmasaydı, kesinlikle ıstırabımda boğulup giderdim. Emma benim ruhumu kurtarmıştı.”
“Hiçbir ruh eşi dünyadan yalnız ayrılmaz; diğer yarısından bir parçayı da beraberinde götürür hep.”
Asla büyüme çocuk! Bu lanet bir tuzak!
Hiçbir ruh eşi dünyadan yalnız ayrılmaz; diğer yarısından bir parçayı da beraberinde götürür hep.
Bunun mümkün olacağını bilmezdim. Kırık bir kalbin parçalarının hâlâ aşkla atabileceğini bilmezdim.
Her zaman iyi olmak zorunda değilsin. Bazen acı çekmek de normal. Karanlıkta etrafta dolaşıyormuşsun gibi kaybolduğunu hissetmek de normal. İyi günleri çok daha iyi yapan kötü günlerdir.
İnsanın kalbi acırken bile aşk romanları okumasının umut dolu bir yanı vardı. Sayfalar belki bir gün yeniden iyi olabileceğimi düşündürüyordu bana. Belki de bir gün gerçekten iyi olabilirdim.
Bedenimi hissizleşmeye zorladım çünkü eğer hissizleşmazsem, her şeyi hissederdim. Her şeyi hissedersem de mahvolurdum ve mahvolmamam gerekiyordu.
Yaralarım kabuk bağlamıyor bayım, kanadıkça tuz basıyorum.
Çünkü mesele tarot kartları, kristaller ya da özel çaylar değil. Sihir orda yatmıyor. Sihir küçük anlarda; küçük dokunuşlar, nazik gülümsemeler, sessiz kahkahalarda. Sihir bugünü yaşamak ve nefes alıp mutlu olmak için kendine izin vermekle alakalı. Sevgili oğlum, sevmek sihirdir.
Hiçbir ruh eşi dünyadan yalnız ayrılamaz; diğer yarısından bir parçayı da beraberinde götürür hep.
. ben bir anneyim ve dünyadaki en kötü his çocuğunun acı çektiğini ve o acıyı iyileştiremeyeceğini bilmek.
İnsanın kalbi acırken bile aşk romanları okumasının umut dolu bir yanı vardı.
Kâbuslarınla rüyalarının arasında kalan o yer var ya?
Hani yarınların hiç gelmediği, dünün artık acıtmadığı o yer.
Kalp atışlarının benimkilerle uyumlu olduğu o yer.
Zamanın olmadığı ve nefes almanın kolay olduğu o yer.
İşte seninle orada yaşamak istiyorum. – TC
Ruhunun, ruhumun derinliklerine baktığını hissettim.
Asıl kim kıskançmış bakalım?
Ben.
Ne? Kafasını kaldırdı ve benimle göz göze geldi.
Sana kıskandığımı söyledim. Onun, elini beline koyuşunu kıskanıyorum. Seni güldürüşünü kıskanıyorum. Kulaklarını dolduran konuşmasını kıskanıyorum. Ben geride durup olan biteni izlemek zorunda kalırken, onun gözlerine bakabildiği o birkaç dakikayı kıskanıyorum.
Aman Tanrım ya! Sana gerçekten açık açık anlatmam mı gerekiyor? Kıskanıyor işte Tristan!
Bizi mi?
Sana bakan herkesi.
Ona karşı hissettiklerimi hissetmeyi planlamadım ama kime âşık olacağını seçemezsin.
Ellerimiz ayrılmadı ve bana daha da yaklaştı. Bu kadar yakın olması hoşuma gidiyordu. Yakın olmasına bayılıyordum.
Karnımda, hayatımda yeri olmayan kelebekler uçmaya başlamıştı. Onları görmezden gelmek için elimden geleni yapıyordum ama aslında Tristan’ın dokunuşu hoş, nazik ve istediğim bir şeydi.
Bu adi herifin burada ne işi var?
Şey Sam, bu Tristan. Tristan, bu Sam, diyerek ikisini tanıştırdım. Tristan’ın evi boyanıyor. O yüzden birkaç günlüğüne bizimle kalıyor.
Tristan yüzünde güzel bir gülümsemeyle elini Sam’e uzattı. Tanıştığımıza memnun oldum Sam.
Sam temkinli bir şekilde, Ben de memnun oldum Tristan, dedi.
Tristan bu durum karşısında çok eğlendiğini gösteren gülümsemesiyle Sam’in sırtını sıvazladı. Bana böyle, adımla resmi hitap etmene gerek yok. Lütfen bana adi herif de.
Bazen gözlerine bakmak çok fazla geliyordu.
ama anlaşılan bazı insanlar, bazı konularda harekete geçmeyi ağırdan alıyorlardı.
Matty’yle senden ne haber? Nasıl gidiyor?
Berbat. Faye ellerini yüzüne vurarak iç geçirdi. Ondan ayrılmam gerek.
Ne? Neden?
Çünkü ezik gibi gidip ona âşık oldum.
Gözlerim ışıldadı. Âşık oldun sen.
Biliyorum. Korkunç bir şey. Unutmak için her gece içki içiyorum
Faye’e gözlerimi kısarak baktım. Senin aklın hep böyle sapkınlıklara mı çalışıyor?
Her zaman Bebek Kek
Çok güzelsin. Aşırı güzelsin.
Herkes sırlarını ve korkularını, vicdan azaplarını ve mutluluklarını paylaşabileceği en az bir arkadaşı hak eder. Herkes gözlerine bakıp, Sen yetersin. Yaralarınla, her şeyinle mükemmelsin, diyecek bir insanı hak eder.
Gözlerimin içine baktı. Nasıl oluyorsa kalp atışlarım hem yavaşladı hem de hızlandı.
Bu arada, sormak zorundayım. İşaretparmağındaki asa O hangi kitaptan?
Sakin bir ifadeyle, Harry Potter, diye cevap verdi.
Ah! O kitapları hiç okumadım.
Gözlerini endişeyle açarak, Harry Potter’ı hiç okumadın mı? diye sordu.
Bazen sevdikleriniz olmadan var olmanın en zor yanı nasıl nefes alacağınızı hatırlamaktı.
Ebeveynler çocuklarını kaybetmemeliydi; bu hayal bile edemeyeceğim kadar kötü bir cehennemdi.
Zihinlerimizin, tahmin ettiğimizden çok daha fazla sevgiye ihtiyaç duyan yabancılarla ilgili uydurduğu hikâyeler gerçekten inanılmazdı.
Bugün kalbimi birkaç kez durdurduğunu bilip bilmedi­ğini merak ettim.
Hayatımda hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.
Tristan.
Efendim?
Bugün beni öptün.
Evet, öptüm.
Ama neden? diye sordu.
Parmaklarımı ensesine götürdüm ve yavaşça onu kendime
doğru çektim. Çünkü sen güzelsin. Güzel ve yaralı bir kadınsın.
Muhtemelen yarın bana karşı yine kötü davranacaksın, değil mi?
Evet.
Ben de öyle düşünmüştüm.
Ama öyle yapmak istemeyeceğim aslında.
Onu da düşünmüştüm.
Bacak bacak üstüne atıp doğrularak oturdu. Şarabın var mı?
Şarap bulunduracak bir tipe mi benziyorum?
Hayır. Hayal kırıklığıyla başını salladı. Sen göğsünde tüyler çıkaracak en koyu ve sert birayı içecek türden bir tipe benziyorsun.
Off! Çok sinir bozucu ve güzelsin.
Evin çok sıkıcı ve pis ve karanlık.
Buraya kattığım havayı beğenmene sevindim.
Bahsettiğin kadar mutlu değilsin, dedim.
Çünkü dans etmeyi bıraktım.
Çünkü sarhoş olduğunda ve dans ettiğinde, baş­ka hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Dönüyorsun, dönüyorsun, dönüyorsun ve ortam daha da hafifliyor, üzüntü daha da sessizleşiyor ve hissetmenin ne olduğunu bir süreliğine unutuyorsun.
Bu bir yalan değil.
Evet, öyle. Kafasını, sallayıp altdudağını ısırdı. Çün­kü herkes başkasının ne düşündüğünü umursar. Herkes başkalarının fikirlerine önem verir
Onu öpmemeliydim. Ama öpmek istemiştim. Onu öpmeye ihtiyacım vardı. Bencildim.
Benim sorunum neydi?
Belki de eninde sonunda insanları incitiyorum.
Belki de bu yüzden değer verdiğim her şeyi kaybetmiş­tim.
Ağlamayacaktım.
Gözyaşlarının canı cehenneme.
Yüzüme yaklaştı ve öpücükler kondurdu, bana sevgisini verdi; birilerine sarılmaya en çok ihtiyaç duyduğum anda bana kendini verdi.
Meditasyon derken?
Tekila. En üst rafta. Mideni yakar, kötü kararlar vermende yardımcı olur. O tekila işte.
Mutlu olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlamam için bana yardım ediyordu ve çekip gittiği için ondan nefret ettim.
Bu kasabadaki herkes benden korkuyor. Seni korkutuyor muyum Elizabeth? diye fısıldadı. Nefesleri dudaklarıma değdi.
Hayır.
Neden hayır?
Çünkü ben seni görüyorum.
Her gün, hem bu kadar ateşli hem de bu kadar soğuk biriyle neden sohbet etmek istediğimden gerçekten emin değildim. Bir gün en karanlık sırlarını açarken, başka bir gün selam verdiğim için bana bağırıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir