İçeriğe geç

Gece Uçuşu Kitap Alıntıları – Antoine de Saint-Exupéry

Antoine de Saint-Exupéry kitaplarından Gece Uçuşu kitap alıntıları sizlerle…

Gece Uçuşu Kitap Alıntıları

İnsanların dibi görünmeyen karanlık kuyulara inebilmesi ve geri çıkarken hiçbir şeyle karşılaşmadım diyebilmesi gerekir.
İnsanın kendini sevdirebilmesi için karşısındakine merhamet etmesi gerekir.
Yoluna yıldızlar serilmiş…
Adaletli olmak nasıl da zor.
İnsan hayatı tam olarak neye değer, bilmiyorum.
Güzel olan bu adamın yüzü değil, elleri… Onun ihtiyar emekçi elleri dünyanın en güzel şeyi.
Bu beni hiç ilgilendirmez.
Sorumluluk insana değil de dokunulamayan karanlık bir güce aitmiş gibi.
Şuna bak, nasıl da güzel, aşkı engelleyen bir çirkinlik.
Uykusuz geçen geceler eğer bir bestekara güzel bir eser kazandırıyorsa o uykusuzluk güzeldir.
İçine düştüğü hayallerden uzaklaştığı zamanlarda bilmeceler sorardı insan.
Tüm hayatı boyunca yalnızca taşlar iyi gelmişti ona.
Sevmek birine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.
Çok fazla sorumluluğum var!
İnsanları, hem acı veren hem de sevinç yaşatan değerli olan yaşama itmek gerekir.
Bu insanlar mutlu, çünkü işlerini seviyorlar.
Sürekli bir şeyleri yargılamak ne kadar da zor!
Artık bir şey yapmak için çok geç.
Bütün bu kalabalığın arasında, birbirinden bir farkı olmayan ama anlatsalar belki de inanması güç hayat hikayeleri olan insanlar var.
Çok yorgunum…
Evet, sessizlik ve içinde büyük bir güç taşıyan garip bir dinginlik.
Hayatınızda aşka yeterince vakit ayırdınız mı?
Beni çok zorladı ama sonunda yapabildim.
Lambanın önündeki masaya dirseklerini dayamış oturan insanlar ne umduklarını bilmezler, kendilerini çevreleyen bu büyük gecenin içinde dirseklerinin ne kadar uzağa gittiğini bilmezler.
Kendisine tarif edilemez bir mutluluk yaşatan, bütün umutlarını yeşerten düşüncelere daldı.
İnsan yaşamını kapsayan her şey parlıyordu.
İnsanların içlerinde biriktirdiği çok fazla derdi vardı…
İnsanların hayatlarını güzelleştiren her şey büyüyerek kendisine doğru yaklaşıyordu.
O hiç bir şey düşünmez ki! O yüzden yanlış bir şey de düşünemez.
Kendini beğenmiş insanlar başkalarını kendine hayran sanır.’
Hangi düşüncelere daldığını, ne hissettiğini, kalbinde neyin yasını tuttuğunu kimse bilemezdi.
Biliyor musun Robineau, hayatta çözümler yoktur. Güçler vardır: Yapmamız gereken onları oluşturmaktır, çözümler sonrasında gelir.
Önerecek hiçbir şeyi yoktu, sadece iyi niyetini göstermek istiyordu.
Mutlulukları para çalıyordu.
İnsan hayatından daha değerli hiçbir şey olmasa da, sanki insan hayatından daha değerli bir şeyler varmış gibi davranıyoruz…
İsteğimiz ölümsüz olmak değil, bir anda anlamını yitiren davranışlardan ve nesnelerden uzak olmak. Etrafımızı saran boşluj hissi o zaman belirginleşir…"
Hastalık, aşk, yas, kim bilir daha neler neler… Kendi acısı ona çok şey öğretmişti. “Çekilen sıkıntılar bazen insana yeni pencereler açabiliyor,” diye düşündü.
Bütün bu kalabalığın arasında, birbirinden bir farkı olmayan ama anlatsalar belki de inanması güç hayat hikâyeleri olan insanlar var.
“Hayatınızda aşka yeterince vakit ayırdınız mı Leroux?”
“Oh! Aşk mı? Siz daha iyi bilirsiniz Müdür Bey!”
“Siz de benim gibisiniz değil mi? Hiç vaktiniz olmadı tabii.”
“Evet, buna vaktimin olmadığı bir gerçek.”
Çok yorgunum
İnsanları hem acı veren hemde sevinç yasatan asıl değerli olan yaşama itmek gerekir."
O susuyordu fakat kafasındaki düşünce avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Acı bazı pencereleri açıyor.
Sanki insanın gerçekten bir gün zamanı olacak, hayal edilen huzur dolu mutluluğa hayatın sonunda kavuşabilecekmiş gibi.
Kayıp bir okyanus gibi, sürekli bir kenara ittiği hayatın zevkleri melankolik bir mırıltıyla birlikte üzerine üzerine geliyordu şimdi.
Hayır öylesine çelişkilerle yüklü ki insan elinden geldiğince bundan kurtulmaya çalışıyor. Ama devam etmek, ama yaratmak, ama fani bedenine karşılık bir şeyler bulmaya çalışmak…
Zayıf bir gülümseme, ama bir ağaçtan geçen esinti gibi geçiyordu içinden, tüm bedenini ürpertiyordu.
İnsan hayatının kıymeti yoksa bile biz her zaman sanki bundan daha kıymetli bir şey varmış gibi davranıyoruz….. Peki nedir bu daha değerli olan şey?
Dış olayların etki ettiği kader yoktur. Ne varsa insanın içinde vardır. Bir an gelir kendinizi savunmasız hissedersiniz. O an hatalar bir baş dönmesi gibi çeker sizi.
Her canlı, yaşamını sürdürmek için her şeyi yakıp yıkar. Yaşamını sürdürmek için kendi yasalarını icat eder. Böyle geldi, böyle gider bu…
Yakınma değil. Çığlık değil.
Yalnızca umutsuzluğun daha önce hiç duyulmamış o hakiki sesi.
İnsan olaylara hükmeder ve olaylar denilenleri uygular ve biz de onlara şekil veririz. İnsanlar da zavallı yaratıkları ve biz insanlara da şekil veririz. Yahut kötülük birinsanın içine sinmişse onu bir kenara ayırırız.
Zafer ya da yenilgi… Aslında hiçbir anlamı yok bu sözcüklerin. Hayat aslında içine alıp eritmiş bu tümceleri, birbirine karıştırmış ve aynı sahneye salmış, sonra da ortaya çıkardıkları oyunu izlemeye başlamış.
İnsanları, bir kule inşa etmeye zorla, onları birbirine kardeş edersin. Ama, onları birbirine düşman olmalarını istiyorsan, önlerine buğday at."
Yaşam, sevgi gibi, bir sınır çizer insana.
Güçsüz bir gülüş bu ama ağacın dallarını oynatan bir esinti gibi. Zayıf bir gülüş ama bu bulutlardan, dağlardan, ırmaklardan ve denizlerden çok daha güçlü.
Bu kalabalıkta beni arayan, beni bulan bir işarettir bu yıldız: işte bu yüzden biraz yabancı, biraz da yanlız hissediyorum kendimi."
Kendi benliğinizde yaşattığınız şey, gün gelir ölür"
İnsan dertleriyle de zengin olabilir"
İnsan hayatından daha değerli hiçbir şey olmasa da, sanki insan hayatından daha değerli bir şeyler varmış gibi davranıyoruz… Ama nedir bu?
İnancı sayesinden her şeyin üstesinden geldi. Azmi ve kafasına koyduğu şeyi yapan kararlılığı sayesinde başaramıyacağı şey de yok."
Bu başarının en büyük sebebi her zaman doğru yolda olmasıydı.
İstediğimiz şey sonsuza kadar yaşamak değil, sadece eylemlerin ve nesnelerin birden anlamını kaybettiğini görmek istiyoruz. Bizi saran boşluk o zaman gözle görünür oluyor.
Kötülükle karşılaştığınız anda yok etmezseniz, nerede olursa olsun ışıklar söner, karanlıkta kalırsınız.
Kendi acısı ona çok şey öğretmişti: Acı bazı pencereleri açıyor," diye düşünüyordu.
Kurallar diye düşündü Riviére, "saçma görünen ama insanı eğiten dinî ayinlere benziyor.
Kalbin ne zaman kör bir kuyuda kaybolmuş gibi sıkılırsa mutlaka yeni bir yol keşfedersin denize ulaşan.
Bir zafer bir halkı güçlendirirken, bir yenilgi de yeni bir uyanışa geçirebiliyor başka bir halkı.
Yaşam öylesine çelişkilerle dolu ki, insan ancak elinden geleni yapabiliyor.
Bir halk zaferle güçsüzleşirken bir diğeri yenilgide yeni kuvvetler bulur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir