İçeriğe geç

Gazi Paşaya Suikast Kitap Alıntıları – Uğur Mumcu

Uğur Mumcu kitaplarından Gazi Paşaya Suikast kitap alıntıları sizlerle…

Gazi Paşaya Suikast Kitap Alıntıları

GİRİTLİ KAÇAKÇI ŞEVKİ SUİKASTI İHBAR EDİYOR

Amacı vali ile görüşüp her şeyi anlatmaktı. Şevki önce siyasi şube amirlerinden M. Ali Bey ile Yaşar Bey’e başvurmuş ve Gazi Paşaya İzmir Kemeraltı‘nda suikast yapılacağını haber vermişti. Suikastçılar son toplantıyı Şevki’nin evinde yapmışlardı.
Şevki, bir de Gazi Paşa’ya bir ihbar mektubu yazmış; bu mektupta suikast hakkında açıklamalarda bulunmuştu. Giritli Şevki, bu mektubu Vali Paşa’ya verecekti.
Günlerden pazartesiydi.

Kara Kemal’in, kulakları ağır duyuyordu, Yine de gürültüyle irkildi.
Olacakları anlamıştı. Odadan, bahçeye atladı. Bahçedeki tavuk kümesine girdi ve belinden çıkardığı Gold marka tabancasını başına sıktı.
Sandalyeye çıktıktan sonra da “Allahın laneti, zalimin üstündedir. Zulümdür bu, zulüm!..” diye bağıracaktı.
– En yakın arkadaşlarınıza bile allahaısmarladık demeden gittiniz. Doğruyu söyle! Kaçtık de! Bırakıp kaçtınız. Söyle, söyle, kaçtık de!
– Evet kaçtık. Kalıp da ne yapacaktık?!
-Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçmek istediğini de duymadınız mı?
-Evet; böyle bir şey duydum ve hemen Talat Paşa’ya yazarak Enver Paşa’yı memlekette ikilik, nifak ve anlaşmazlık çıkarabilecek böyle bir hareketten vazgeçirmesini, bunun kat’iyyen doğru olmadığını bildirdim.
Şükrü Naili Paşa “Böyle zamanlarda insan kim vurduya gidebilir, biraz uzaklaşsan” diyordu. Ama Cavit bey “Ne münasebet, neden kaçayım, bir şeye karıştığım yok ki” diye diretiyordu.
Albay Ayıcı Arif Bey, cezaevinde, idam kararını sigara içerek dinliyor ve birdenbire bağırıyordu:
“- Ben Gazi’nin yirmi yıllık arkadaşıyım. O beni affeder. Verin şuradan bir kağıt kalem. Kendisine bir mektup yazacağım.”
“Tam yüz kişiyle sarılmıştı evim
Cürüm ne imiş henüz yoktu haberim
Jandarmalar, memurlar, kamyonlar, polisler, etrafı sarmışlar, köşkümü gözlerler
Nihayet aldılar köşkümden
bir sabah erken
iki kere yapıldı bu merasim iki gün arayla bana
Acısını sormalı köşkte ağlayana
Gidiyor İstiklal Harbi’ni kuran, merasimi mahsusla
İzmir İstiklal Mahkemesi’ne çifte polisle”
Harbiye sınıflarından beri kendisini tanıdığım arkadaşın Mustafa
Kemal’den sana hiçbir zaman fenalık gelmeyecektir. Müsterih ol. Haydi yatalım. Seni de sabah erkenden kaldırıp götüreceklerdir.”
Mustafa Kemal’e göre bu suikast, “birkaç serserinin
tertip eseri” değil, “muhaliflerin devrim ve cumhuriyet aleyhine giriştikleri büyük ihanet eseri”dir
Gazi Paşa ve Kel Ali (Çetinkaya) başkanlığındaki İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi lideri Karabekir ve parti kurucusu arkadaşlarının tutuklanmalarını ve cezalandırılmalarını istiyorlardı. İhtilal evlatlarını yemeye başlamıştı!
Buna göre, Terakkiperver Partisi bütün liderlerini ve bir kısım üyelerini tümüyle tutuklayıp cezalandırmak gerekecektir
Ziya Hurşit’i, yaşını küçülterek TBMM’ne ilk sokan da Mustafa Kemal’di.
Esasen suikast, Ankara’da yapılacaktı; olmamış. İstanbul milletvekili Rauf Bey’in haberi varmış; o (ben bulunmayayım) diye Avrupa’ya gitmiş.
Arif Bey, Gazi Paşa’ya ikiz kardeşi gibi benzeyen; Gazi Paşa’ya bağlı bir kumandandı. Samsun’a Mustafa Kemal ile birlikte çıkmıştı.
Atatürk, ölümünden önce İzmir suikastı davasında yargılanan eski arkadaşları ile hep barışmak istemiş; bunun için fırsat kollamış; önce Ali Fuat Paşa’yı Çankaya’da ağırlamış, Refet Paşa ile Ankara Palas’da şampanya içerek barışmış; Rauf Bey’i araya Ali Fuat Paşa’yı sokarak milletvekili seçtirmek istemişti.
Kâzım Karabekir ile suikast davasından sonra Karabekir’in 1933 yılı Nisan ve Mayıs aylarında Milliyet Gazetesi’nde yazdığı ve daha sonra “İstiklal Harbimizin Esasları” adıyla kitaplaştırdığı anılar nedeniyle yeniden çatışmış; bu anıları, Kılıç Ali’nin yönettiği bir operasyon sonucu toplatılmış ve (anılar) yakılmıştı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kasım 1926 günü toplanan TBMM’nde İstiklal Mahkemesi Savcılığı‘nın yazdığı tezkereler okunacak ve Konya milletvekili Refik Bey (Koraltan)‘in “Milletin en kudretli medarı istinadı, en kıymetli menbaı feyz ve kudreti olan aziz müncimiz ve en büyük dahimiz Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri”ne Meclisin “kalbi memnuniyet ve tebrikatını” sunmak üzere verdiği önergeyi açıklamak için yaptığı konuşma dinlenecek ve Bursa milletvekili Refet Bey’in Şeyh Sait ayaklanması ile İzmir suikastı davalarına bakan İstiklal Mahkemesi üyelerine “beyanı takdirat buyurulmasını” isteyen önergesi oylanarak kabul edilecekti.
Cavit Bey’in oğlu Şiar Yalçın ile Ankara’daki evinde bütün bu olayları görüşüyoruz. İttihatçılığı, İstiklal Mahkemeleri’ni ve Kel Alileri… Şiar Yalçın’a Atatürk’ü bugün nasıl değerlendirdiğini soruyorum. Şöyle yanıtlıyor:
“- Atatürk’ü Türkiye’nin halaskarı olarak tutarım, severim. İdamdan direkt olarak sorumlu tutmam. Bunlar ihtilalin cilveleridir. Babam asıldı diye Atatürk’e düşmanlığım yoktur.”
Cavit Bey, bu suçlamaları savcı Necip Ali Bey’in iddianamesinden öğrendiği gün karısı Aliye Hanım’a yazdığı mektubunda kaygılarını şöyle dile getirecekti:
“ … bütün delil Kara Kemal Bey’in dostu olmaklığımdan ibaret kalıyordu. Pamuk ipliğinden daha ince olan bu delil ile yirminci asırda hatta fevkalade bir mahkeme tarafından bile bir adamın mahkum edilebileceğini aklım almıyor. (…) Fakat bu mahkumiyet eğer olursa Mithat Paşa’nın mahkumiyetinden daha ağır bir siyasi facia olacaktır. Ben, en müthiş bir düşmanıma, hayatıma kastetmiş kimselere karşı bu delillerle hüküm veremem.”
İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Bey, açık açık söylemişti: İstiklal Mahkemesi, kanıtlara göre değil “şahsi kanaata” dayanarak hüküm verecekti…
– Cavit Bey, bunu iyi bilin ki, İstiklal Mahkemesi şahsi kanaatine göre karar verir. Sizin bu ifadeleriniz bizi ikna etmemiştir. Kara Kemal gibi bir adamla her gün görüşürsünüz de neler yaptığından nasıl haberdar bulunmazsınız?
Cavit Bey, gözaltına alınıp bırakıldıktan iki gün sonra, ayın 21’inde Büyükada’daki evinden alınıp, tutuklanmış; tutuklandığı gün karısı Aliye Hanım’a şu satırları yazmıştı:
“- Sabırlı ol. Zaaf, korkusu olanların ve kabahatlilerin kârıdır. Alınları açık olanların bir şeyden pervaları yoktur.
Aradan sekiz ay geçecek, Mustafa Kemal, Çankaya’da sofrasında ağırladığı Ali Fuat Cebesoy’a “Paşaları senin hatırın için affettirdim” diyecekti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İstiklal Mahkemesi’nin bu kararı, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve Başbakan İsmet Paşa’ya telgrafla bildirilmiş: İsmet Paşa, İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Bey’e gönderdiği telgrafta “Türk Milleti’nin vicdanını tatmin eden ve Türk Tarihi’nin olduğu gibi cihan tarihinin sayfalarına da ibret verecek dersler(i) muhtevi sayfalara geçecek olan adilane ve akılane hükümlerinizi takdirle karşıladık” demişti.
Kel Ali Bey’in, Karabekir’in sorgusunda kullandığı yumuşak üslup, Falih Rıfkı Atay tarafından Çeşme’de bulunan Mustafa Kemal’e anlatılacak; balo salonunda bulunan mahkeme üyeleri, Mustafa Kemal ile karşılaşmamak için pencereden bahçeye atlayarak kaçmak zorunda kalacaklardı.
Fransız Büyük İhtilali’ni bilirsiniz. Devrimi, el ele yapmışlar; sonra birbirlerini boğmuşlar.
Gazi Paşa ve Kel Ali (Çetinkaya) başkanlığındaki İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi lideri Karabekir ve parti kurucusu arkadaşlarının tutuklanmalarını ve cezalandırılmalarını istiyorlardı. İhtilal evlatlarını yemeye başlamıştı!
Ziya Hurşit’i, yaşını küçülterek TBMM’ne ilk sokan da Mustafa Kemal’di. Ziya Hurşit, Yozgat İstiklal Mahkemesi’nde üye olarak görev de yapmıştı.
Mustafa Kemal ile Ziya Hurşit arasında konuşma Mustafa Kemal’in, “Ziya Hurşit Bey, uzun zaman beraber çalışmış değil miydik? Bir gaye uğruna çalışmadık mı? Nedir bu suikast? Hem de şebekenin elebaşısı, ruhu imişsiniz, öyle mi?” sorusu ile başlamıştı. Konuşma kısa sürdü.
Ziya Hurşit “Öyle… Doğrudur… Suikast yapmaya geldim… Ama başaramadık” diyor; Mustafa Kemal’in “Sizden bunu beklemezdim” sözleri üzerine Ziya Hurşit, “Dünya beklenmedik şeylerle doludur Paşam. Ne yapayım ki karşınızda bu vaziyette suçlu olarak bulunuyorum, ne diyebilirim?” diye karşılık veriyordu.
İlk yakalanan Ziya Hurşit oldu. Ziya Hurşit, Gaffarzade Oteli’nde polislere, yatağının altına sakladığı tabanca ve bombaları kendi göstermiş ve hiç direnmeden teslim olmuştu.
Amerikan, İngiliz Alman ve Fransız gizli belgeleri üzerindeki yasaklar çoktan kalktı; bizde yasak olmayan yazışma ve tutanakları incelemek bile olanaksızdır!
İsmail Canbulat ve Halis Turgut Beyler, istiklal mahkemesinde önce onar yıla mahkum olacaklar; bu karara itiraz etmeleri üzerine mahkeme kararını değiştirecek ve yeni kararını açıklayacaktı.
İdam!
..dedim/ zalimi yaşatan mazlumdur/ mazlum susarsa zalım de masum olur.
Tarihe keşke bu olaylar olmasaydı mantığı ile bakılmaz. Bu olaylar yaşanmış; doğru ve yanlış yönleriyle artık geçmişte kalmıştır; yeniden yaşamaya ve sonuçları değiştirmeye olanak yoktur. Önemli olan, bütün yönleriyle inceleyerek bu olaylardan kalıcı dersler çıkarmaktır.

Bu olayları gereğince inceleyebiliyor muyuz? Bu olaylardan gereken sonuçları çıkarabiliyor muyuz? Önemli olan budur!

Izmir suikastı davasında yargılanan paşalar yıllarca polis tarafından adım adım izleneceklerdi.
Tarih, kendisinden ders almayanlar için feci sayfalar açar.
Gazi Paşa ve Kel Ali başkanlığındaki İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi lideri Kâzım Karabekir ile parti kurucusu arkadaşlarının tutuklanıp cezalandırılmalarını istiyorlardı. İhtilal evlatlarını yemeye başlamıştı!
“Yakın tarihi inceleyemezsek, bugünü nasıl anlayacağız?”
Ziya Hurşit Almanya’da deniz araçları yapım mühendisliği öğrenimi yapmış, yurda dönünce de ilk TBMM’ne Lazistan mebusu olarak girmişti.ilk TBMM’sindeki muhalefet grubu olan ikinci grupta yer almış, ikinci grup liderlerinden Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’in muhafız tabur komutanı Milis Yarbayı Topal Osman Paşa tarafından öldürülmesi üzerine bu cinayetin Gazi Paşa tarafından işletildigine inanmış; bu yüzden kin bağlamıştı.
Pusu kurmayı amaçlayan suikastçılar çetesinin reisi Lazistan milletvekili Ziya Hurşit’ti.
Giritli kaçakçı Şevki, korkup ihbar etmezse suikast gerçekleşecekti.
Karşımdaki adamların Kuran’a iman ettikleri kadar Almanya’nın zaferine iman etmelerinden dolayı sorularım cevapsız kaldı.
Zayıflık, korkusu olanların, kabahatlilerin işidir. Alınları açık olanların bir şeyden korkuları olmaz.
Ziya Hurşit, ölüm cezasına çarptırılanların adlarını öğrenince “Galiba bunların bazıları idamı hak etmemişti, bir yanlışlık olmalı” demişti.
Hafız Mehmet asılırken:
“- Zulüm, zulüm, zulüm Zulümle yapılan bina payidar (kalıcı) olmaz!..” diye bağırmıştı.
Ben kimsenin adamı değilim, ilkeleri olan özgür düşünceli bir insanım.
Tarih, kendisinden ders almayanlar için feci sayfalar açar.
“Zalimi yaşatan mazlumdur / Mazlum susarsa zalim de masum olur”
Kumandamda bulunan subay ve erlerin saygı ve bağlılıklarını sunmaya geldim. Siz, bundan önce olduğu gibi bundan böyle de saygıdeğer kumandanımızsınız. Kolordu komutanına özel araba ile emrinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz, dediğini, bunun üzerine Mustafa Kemal’in kendisini nasıl kucakladığını, yüreğindeki öfke ve kırgınlık dalgaları ile anımsıyor; acı acı düşünüyordu.
Gazi Paşa ve Kel Ali başkanlığındaki İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi lideri Kâzım Karabekir ile parti kurucusu arkadaşlarının tutuklanıp cezalandırılmalarını istiyorlardı. İhtilal evlatlarını yemeye başlamıştı!
Tarihe ‘keşke bu olaylar olmasaydı’ mantığı ile bakılmaz. Bu olaylar yaşanmış; doğru ve yanlış yönleri ile artık geçmişte kalmışlardır. Bu olayları yeniden yaşamaya ve sonuçları değiştirmeye olanak yoktur. Önemli olan bu olaylardan – bu olayları bütün yönleri ile inceleyerek- bugünler için kalıcı dersler çıkarmaktır. Bu olayları gereğince inceleyebiliyor muyuz? Ve bu olaylardan gereken sonuçları çıkarabiliyor muyuz? Sorun budur
Tarih, kendisinden ders almayanlar için feci sayfalar açar.
Kazım Karabekir
İzmir Suikastı davası, aynı zamanda, İttihatçıların serüvenci eylemlerine de son veren bir dönemin başlangıcı olmuştur.
Kurtuluş Savaşı biter bitmez; Güneydoğu’da Şeyh Sait Ayaklanması çıkmış; bu ayaklanma sonunda Musul, Türkiye’nin elinden gitmiş; Şeyh Sait Ayaklanmasının bastırılmasından yaklaşık bir yıl sonra da arkasında İttihatçıların bulunduklan İzmir suikastı ile karşılaşılmıştı.
Şeyh Sait Ayaklanması ve İzmir Suikastı, birbirini izleyen olaylardır. Bu iki olaydan sonra devrimlerin yolu açılmış; devrimler, tek parti yönetimi ile uygulanmıştır. Olayların bu açıdan da incelenmesi gerekmekteydi.
Amerikan, İngiliz, Alman ve Fransız gizli belgeleri üzerindeki yasaklar çoktan kalktı, bizde yasak olmayan yazışma ve tutanakları incelemek bile olanaksızdır!

Yakın tarihi inceleyemezsek, bugünü nasıl anlayacağız?

Devrim bir şiddet olayıdır! Devrim, şiddet ile gelir; bu devrim bir süre sonra yarattığı toplumsal olaylar ile yeni bir sürece; evrim sürecine dönüşür.
Evrim, sürekli oluşumlarla devrimi güçlendirip, yerleştirir. Her devrim, idam sehpalarıyla, giyotinler ile başlar; sonra evrim sürecine dönüşüp barışçıl yöntemlerle gelişir.
Hangi devrim kansız yapılmıştır? Hangi devrim, toplumsal gerilimler yaratmamıştır?
Zulüm, zulüm, zulüm Zulüm ile yapılan bina payidar olmaz
1926 Haziranı’nın 27’inci gecesi

Yerim İzmir polis dairesi

Her odada bir mevkuf, her kapıda çift polis

Etrafa da süngüler dizilmiş.

Odam pek loş

Ve bomboş

Bir hasta yatağı ve demir bir sedye

Bilmem hangi hastaneden hediye

Bu ikrama pek şaşmıştım

Çünki Ankara polisinde yerde yatmıştım

Tarihe keşke bu olaylar olmasaydı mantiğı ile bakılmaz.
Çocuklarıma söyleyin;kat’iyen siyasetle uğraşmasınlar. Okusunlar, çalışsınlar, fikir adamı olsunlar! Yaşasın mefkûrem, payidar olsun Türklük! Bir Türk, Türklüğe nasıl fenalık yapar?
Devrim, şiddet ile gelir; bu devrim bir süre sonra yarattığı toplumsal olaylar ile yeni bir sürece; evrim sürecine dönüşür.
Evrim sürekli oluşumlarla devrimi güçlendirip yerleştirir. Her devrim, idam sehpalarına, giyotinler ile başlar; sonra evrim sürecin dönüşüp barışçı yöntemler ile gelişir.
Tarih, kendisinden ders almayanlar için feci sayfalar açar.
Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle
Zulmü yaşatan mazlumdur
Masum susarsa zalim de masum olur
Şifre makine başında
Layık mıdır insan olana vakti kazada
Hak zahir iken batıl ile hükmü imal etmek

(Yakışır mı insanoğluna, karar anında
Haklı ortadayken yanlışla hüküm oluşturmak)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir