İçeriğe geç

Gariplerin Kitabı Kitap Alıntıları – Ian Dallas

Ian Dallas kitaplarından Gariplerin Kitabı kitap alıntıları sizlerle…

Gariplerin Kitabı Kitap Alıntıları

ve her şey bittiğinde de yapayalnız olduğunu fark edeceksin!
Ve orada ,o anda alnım çimenlerdeki çiğ damlacıklarıyla ıslanmış olarak hayatımda ilk defa bu yabancı âlemde kendimi evimde hissettim.
Öğretiyorlar ama hiçbir şey bilmiyorlar . Düşünüyorlar ama akletmiyorlar.
Ben eminim ki, insanların eğitiminden sorumlu olanların bizzat kendileri kara cahil
Kalp kalbi bulur.
Aramakla bulunmaz , ama bulanlar ancak arayanlardır.
Bestamlı Beyazid
zira bir zamanlar kitap bölümünde dolaşırken okuduğuma göre çelik ve demir destekli betondan yapılan binalar insanın kâinatta var olan bazı enerji kaynaklarına- hatırladığım kadarıyla buna prana deniyordu-ulaşmasını engelliyor ve bu durumda bazı zihinsel sıkıntılara ve hatta göz kararması ve bilinç kaybına yol açıyordu.
Arkadaşınıza söyleyin, gökler ancak gözler kapalıyken incelenirse doğru sonuç elde edilir.
Hiçbir yere bakmadan çok büyük bir manevi mertebe sahibi bir adamın geldiğini anladım. Bunun hemen ardından yanı başımda ışık yayan birisinin varlığını fark ettim ve o tarafa doğru bakma ihtiyacı hissettim. Paçavralar içindeydi ve cellabesi kelimenin tam anlamıyla lime lime üzerinden dökülüyordu.
Kısa sürede kimlerin salih insanlar olduğunu ayırt etmeye başladık. Bunlar en alçak gönüllü olanlar, varlıkları en az hissedilenler ve derin sessizlik içinde bulunanlardı.
Sen bu geniş hanedan içinde okuma sanatını elinde tutan son kişi olacaksın, yani bunu faydasız bir edebi faaliyet olmanın ötesinde elinde tutan son kişi.
Sahip oldukları bilgi insanın bu dünyada nasıl yaşaması gerektiğini öğretmiyor.
Hem sen kendi başına kaldığında yalnız kalmış mı oluyorsun? Hayır. Binlerce düşünce seninle birliktedir, yüzlerce nefs, öfke, kibir her şey.
öğrendiği hiçbir şey onu bu dünyada arkadaşlarıyla, çevresindekilerle ve kendi benliğiyle barışık olarak yaşamayı öğretememiştir.
Zihnin mahiyeti onun derinliğindedir,
Usta gezgin ardında teker izi bırakmaz.
Gökler ancak gözler kapalıyken incelenirse doğru sonuç elde edilir.
Mezcup. Deli değil, çünkü kendisini kaybetmiş değil. Gülerek ”Sarhoş, ama aşk sarhoşu. Şaraba gark olmuş. Balın içinde erimiş. Mezcub. Bu kelimeyi beni şaşırtan kararlı ve hoş bir ifadeyle tekrar etti. ”Bizim aşkımız nedir ki onun yanında? Buna aşk diyebilir miyiz? Pek de uzak değil. Bir ummana dalacağız. Korkmuyorsun galiba? Ama korkman lazım. ”
Hasret. Ama hasreti çekilen şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Bu ne bir insana ne de bir şeye yönelik hasretti. Görünce tanıyabileceğim bir şekli, koyabileceğim bir ismi yoktu, fakat o olmadan noksan kalıyordum. İçimdeki çalkantı ve huzursuzluk dinmiyor, benim olduğunu düşündüğüm hayattan beni uyandırıyordu, çünkü bu hasret dediğim şeyde daha önce tattığım hiçbir meyvede bulunmayan keskin ve lezzetli bir şey vardı.
Zihnin mahiyeti onun derinliğindedir.
Sahip oldukları bilgi insanın bu dünyada nasıl yaşaması gerektiğini öğretmiyor..
Merkep pazarında deve bulamazsın
Gemiler farklıdır ama deniz bir tane. Lâ ilâhe illallah’ın doğru olduğunu nasıl biliriz? ‘Muhammedü’r-Rasûlullah ile. Anahtar Muhammed’dir. Muhammed, salât ve selâm ona olsun.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Gemiler farklıdır ama deniz bir tane. ‘Lâ ilâhe illallah’ın doğru olduğunu nasıl biliriz? ‘Muhammedü’r-Rasûlullah’ ile. Anahtar Muhammed’dir. Muhammed, salât ve selâm ona olsun.”
Alnımın çimenlere değdiği o an hiçbir şey bilmediğimi fark etmiştim Hiçbir şey! O ana kadar bütün hayatım derin bir uykudan ibaretti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Başını kaldırdı ve şimdi her birimizin yüzüne baktı,her birimizin yüzüne diyorum,zira çok kalabalık olmamıza rağmen sadece yüzlerimizin değil ruhlarımızın da nezaret altında olduğunu hissediyorduk.
Bir yabancı olarak bana ifşa edilecek bir şey varsa bunun sebebi ancak benim ortada ifşa edilecek bir şeyin olduğunu bilmem olabilirdi.
bir zamanlar kitaplar bölümünde dolaşırken okuduğuma göre çelik ve demir destekli betondan yapılan binalar insanın kainatta var olan bazı enerji kaynaklarına-hatırladığım kadarıyla buna prana deniyordu-ulaşmasını engelliyor ve bu durum da bazı zihinsel sıkıntılara ve hatta göz kararması ve bilinç kaybına yol açıyordu.
,gökler ancak gözler kapalıyken incelenirse doğru sonuç elde edilir sözleri dökülüverdi.
İSLÂM GARİP OLARAK GELDİ VE YİNE BAŞLADIĞI GİBİ GARİP HALE DÖNECEKTİR. O HALDE NE MUTLU GARİPLERE

Bu gariplerin kim olduğu sorulunca şöyle buyurdu:

O GARİPLER BENİM SÜNNETİMDEN HALKIN BOZDUĞUNU DÜZELTEN VE YIKTIĞINI İHYA EDENLERDİR.

Nefsini bilen Rabbini bilir.
İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayın.
Hiçbir iyiliği önemsiz görmeyin, bir kardeşinizle karşılaştığınızda bile güler yüzlü olun.
Her şeyin başlangıcı hayrettir. Allah!
Tasavvuf, Rabbi sevmek ve O’nun bütün yaratıklarına karşı şefkatli olmaktır, böceklere karşı bile.
Eğer Allah’a tevekkül ederseniz, Allah sizi tıpkı sabah yuvasından aç çıkıp, akşam tok dönen kuşlar gibi rızıklandırır.
el-Ğanî İlâhi isimlerden biridir, hepimiz fakiriz ve gerçek anlamda zengin olan ancak O’dur.
İnsan rızık aradığı sürece rızık da insanı arar.
Merkep pazarında deve bulamazsın.
Ve gördüm ki, ibadetler zaman içinde sevgiyle büyüyüp aşka dönüşebilen bir yönelim biçimi idi. Bana gereken tek şey iyi insanların yoldaslığı idi. -basit bir şekilde söyleyecek olursak hayatlarını benimle aynı istikamete yönlendirmiș ve bana yepyeni lezzetli şeyler yaşamama yardımcı olabilecek insanlar.
Halk irfanının basit üslubuyla merkep pazarında deve bulamazsın dedi.
Arkadaşınıza söyleyin, gökler kapalıyken incelenirse doğru sonuç elde edilir.
Aramakla bulunmaz, ama bulanlar ancak arayanlardır. Bestamlı Bayezid.
Kalbim olarak kabul ettiğim o şeyin üzerine nakședilmiș olan labirent ne kadar anlaşılır ve düzgünse, bundan sonra üzerinde yürüyeceğim yol da o kadar anlaşılır ve düzgün olacaktı.
Aramakla bulunmaz, ama bulanlar ancak arayanlardır.

Bestamlı Bayezîd

Gökler ancak gözler kapalı iken incelenirse doğru sonuç elde edilir.
İşin tuhafı kütüphaneyi bir kitap bulmak için terk ediyorum.
Elini omzuma koyup kulağıma söyle fısıldamıștı: Lâ ilâhe illallah.
Beni sinesine basarak kucakladı ve dualarını başım üzre saldı.
Cami alev alev nur içinde, hikmetin aydınlığı altındaydı.
Kur’an-ı oku. Sana söyleyecektir. Bilmek istediğin herşey Kur’an’da.
Köşede bir adam, kibarca başı önüne eğik, hareketsiz oturuyordu. Ona yaklaştığımda başını kaldırdı ve yüzü işıkla parladı. Zaptedemediği gözyaşları yanaklarından yuvarlanıyor ve yalnızca şunları tekrar tekrar söyleyebiliyordu, “Tebarek’ Allah, tebarek’ Allah, tebarek’ Allah.”

Bana öğretildiği gibi onu yalnız bırakıp oradan uzaklaştım. Bir başka köşede ufak, zarif giyimli bir adam vardı, gözalıcı kır saçları dalgalı bir yele gibi omzuna dökülmüştü. Gözleri parıldıyordu, ona yaklaştığımda titreşimleri beni içine alıyordu. Bizi tanıştırdılar ve elimi sıcaklıkla tuttu. Dokununca çıplak elektrik şalterini ellemiş gibi oldum. Kolumdan omzuma doğru bir güç yükselmesi olduğunu hissettim, doğrudan bir enerji akımı onun bedeninden benimkine geçti. Bir an sanrıya mı kapıldım diye düşündüm ama gördüm ki, beni selâmlayan adamın yüzünü işıtan mutluluğun aynısı imamın yüzünde de belirmişti.

“Bu bey bizim güç santrallerimizden biridir.” dedi imam ve benim yüzümde beliren kelimelere dökülmemiş soruya başını salladı. “Onunla bir süre kalmalısınız.

Bana gösterildi ki o hiçtir ve yalnız Allah vardır. Ahad. Samed. Bir. Sonsuz.
Bana daha fazla dikkat etmiyor, İlâhî Varlık’ın derin dalgınlığına batmış görünüyordu.
Vakti gelmişse namaza durmak müridin durumunu başlı başına derinleştirecek ve onu nefsin kabuklarından temizleyecekti.
Fukaranın ağlayışını psikolojinin ölçülerine uyarak, altüst edilmiş tecrübenin bir alanı anlamına gelen duygusal bir boşalım saymak yanlıştır. Çünkü bu bütünüyle başka birşeydir. Fakire uğrayan ağlayış nefsten değil, kalpten gelir. Kalp insanın gerçek doğası ve gerçekliğin doğasını deneyimlediği bir yeteneğidir. Fakirin ağlayışı kalpten bir örtünün kaldırılması demektir. Bu da onun yaptığı bir iş değil, Rabb’in işidir. Nitekim yalnız onun istediği kimseler gözyaşı döker. İşte bu yüzden Peygamber -selâm ve bereket ona olsun- şöyle dedi, “Ağlayın, ağlayamazsanız ağlamayı taklid edin, Allah’ın inayetiyle ağlayacak duruma gelirsiniz.” Nefsin teslimiyeti böyle başlar.
Akıl ve sağduyu varlığımın kökleridir.
Allah’ı hatırlamak sermayedir.
Kimdi bizim Peygamberimiz? Bu nasıl adamdır ki yeni doğmuş köpek yavruları ezilmesin diye orduyu durdurmuş ve onlara bir zarar gelmesin diye başlarına nöbetçi dikmiştir?
Konuşması, media ile beslenmiş bilgiler ve tüketici verileriyle doldurulmuş bir teyp gibiydi.
Herkes nerede olması gerekiyorsa tam oradaydı.
Yalnız kalmayı başarmak demek önce başkalarıyla birlikte olmayı öğrenmek demektir.
Yalnız kalmayı başarabildiğin zaman anlayacaksın ki sen artık kendinsin.
Yalnız olabilmek için çok çalışman gerekecek. Sonradan elde edilir o.
Şeytan tek adamla birliktedir. Gerçekten yalnız olmak bu demektir.
Tasavvuf, Rabb’i sevmek ve onun yarattığı herşeye karşı yumuşak davranmaktır, böceklere bile.
Onun bilimadamlığı bizim batılı geleneğimizdeki durumdan tamamen farklıdır.
Cami’ül-Beyan’da şu Hadis yer alır: “Doğrusu, ümmetim arasında öyle insanlar vardır ki, Allah’ın rahmetinin genişliğinden açıkça neşe duyar ve O’nun gazabı korkusuyla gizlice ağlar. Yeryüzünde yaşarlar ama kalpleri cennettedir. Kendileri dünyadadır ama kafaları öte dünyaya takılmıştır. Sükûnet içinde yaşar, Allah’ın kayrası yoluyla O’na yaklaşırlar.”
Anlaşmamak diye bir mesele yoktu. Ağlıyordum ve büyük bir gönül ferahlığı duyuyordum, sanki hayatım o güne kadar karmakarışık bir bilmeceydi de bir dokunuşta düzelivermişti.
Kısa zamanda kimlerin salihîn (doğrulardan) olduğunu ayırdedebildik. Bunlar davranışları en alçak gönüllü, varlıkları en az hissedilen ve sessizlikleri en derin olanlardı.
Yemek de ibadet gibi ona katılanların sayısı arttıkça bereketi artan bir nimettir.
Lokmamı ağzıma götürüp Bismillah -Allah’ın adıyla – dedim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir